Symantec, Blue Coat Systems’ı satın aldı

0
Dijital güvenlik ürünleri geliştiren ünlü Symantec, kurumsal alana yönelik rakiplerinden Blue Coat Systems’ı 4,65 milyar dolara satın aldığını açıkladı. Bu sürpriz birleşme ile ev kullanıcıları arasında popüler olan Symantec kurumsal alanda da elini güçlendirmiş oldu. Anlaşma sonucunda, Blue Coat’ın CEO’u Greg Clark birleşmenin ardından Blue Coat’taki görevini sürdürecek. Blue Coat’ın satışı aslında anti-virüs ve dijital güvenlik ürünleri pazarın sürpriz oldu çünkü firma daha geçen yıl Bain Capital’e 2,4 milyar dolar karşılığında satılmıştı. Bain Capital şimdi yatırımını neredeyse ikiye katlamış olarak Blue Coat’ı elinden çıkarmış oldu. Blue Coat sayesinde Symantec, kurumsal dijital güvenlik hizmetleri alanında dev bir yapıya kavuşmuş olacak. İki firmanın da mevcut müşteri portföyünü birleştirmesiyle piyasada önemli bir avantaj kazanacakları açıkça görülüyor. Öte yandan Symantec artık kurumsal alanda Blue Coat ürünleriyle kurumsal yapıların içinde güvenlik ürünleri sunarken, çalışanların evinde de kullandığı ağlarda rahatça kullanılabilecek kişisel ürünleriyle güvenlik şemsiyesini çalışanların evlerine ve hatta tüm ailelerine kadar genişletebilecek. Böylece kurumsal yapıların içine sızmak isteyen kötü amaçlı saldırıları düzenleyenlerin işleri çok daha fazla zorlaşacak. 2014’te, tarihin en büyük hacking olayı olarak kabul edilen Sony saldırısında, hacker’ların çalışanların kişisel açıklarından faydalanarak şirketin sistemine sızdığı ve Sony’e yüz milyon dolarlar seviyesine varan zararlar verdiği anlaşılmıştı. Dolayısıyla, dijital çağda kurumların güvenliği aynı zamanda çalışanların kişisel güvenliği ile bağlantılı ve Symantec ile Blue Coat’ın birleşmesi bu alanda önemli bir örnek olarak görülüyor.

Mobil cihaz kamerası pazarında kim lider?

0
Cep telefonları satışlarında düşüş sürüyor olabilir ama telefon üreticileri arasında artan rekabet telefonlar için kamera üreten şirketlerin işine yaradı. Cep telefonları için CMOS imaj sensörü pazarının önümüzdeki 5 yıl içinde 20 milyar dolara büyüklüğe çıkması bekleniyor ve şu anda pazarın lideri, yıllık 3,6 milyar dolar satışla Sony. 2015’de toplam 6,7 milyar dolar büyüklüğe ulaşan pazarda Sony’nin payı %35 ve firmanın önümüzdeki yıllarda pazar payını arttırması da bekleniyor zira Sony’nin kameralar ve fotoğrafçılık konusunda eskiden gelen deneyimi bu alanda onu en güçlü oyunculardan biri yapıyor. Telefonlarında güçlü bir kamera isteyen üreticiler de tercihlerini Sony sensörlerinden yana kullanıyorlar. Öte yandan sektördeki diğer oyuncular da Samsung, Omnivision, On Semiconductor, Canon, Toshiba ve Panasonic. Ancak bu firmların pazar payları çok küçük kalıyor. İkinci konumdaki Samsung’ın payı %19 ile neredeyse Sony’nin yarısı. CMOS sensörlerine olan talebin patlamasında tek neden akıllı telefon üretimi de değil. Akıllı otomobillerin sayısının artmasıyla artık her otomobilde birden çok sayıda kamera kullanma gereği ortaya çıkıyor. Park sensörlerinden, şehir içi çarpışma önleme sistemlerine kadar, değişik güvenlik teknolojileri, çok sayıda kamera gerektirebiliyor. Dolayısıyla, her telefon için iki kamera yeterli olurken önümüzdeki beş yıl içinde artık üretilen her otomobil için 3-5 kamera gereksinimi doğacak. Bu da artık otomobil üreticilerinin de Sony ve rakiplerinin kapısını çalacağı anlamına geliyor. Dolayısıyla önümüzdeki beş yıl içinde CMOS sensörlerine olan talebinin artışı bu sensörlerin fiyatlarının artmasına neden olacak. Piyasaya yeni oyuncular girmez veya mevcut üretim kapasitesi gözle görülür şekilde artmazsa, sensör fiyatlarındaki artışın telefon maliyetlerini de arttırarak telefon fiyatlarını yukarı çekmesi ve üreticilerin kar marjını düşürmesi olası görünüyor. Zaten çok küçük kar marjıyla çalıştıklarından şikayet eden LG gibi markaların bu süreçte telefon üretiminden çekilmesi ise sürpriz olmayabilir.

Bu bankanın adını siz belirleyeceksiniz

1
Mondo kurulalı henüz bir buçuk yıl oldu. Kurulduğu İngiltere’de Bank of England tarafından resmi lisansını bile henüz almış değil. Buna karşın oldukça tutkulu bir kullanıcı kitlesine sahip. Sadece bir mobil uygulama üzerinden hizmet veren ve çeşitli ödeme servisleri sağlayan bankanın kullanıcıları şimdi yeni bir karar vermek zorunda; bu fintech startup’ının yeni adı ne olacak? Marka isminin kullanım hakkıyla ilgili yasal bir sıkıntıyla karşılaşan girişimin kurucusu ve CEO’su Tom Blomfield, aylarca sürecek mahkemelerle vakit öldürmek yerine çareyi şirketin adını değiştirmekte bulmuş. “Mahkemelere harcayacağımız vakitte bankacılık lisansını almak, ürünümüzü tam sürüm olarak yayınlamak ve daha da geliştirmek gibi gerçekten önem taşıyan işlere odaklanacağız,” diyen Blomfield, insanların isim değişikliğinden sonra birkaç ay içinde Mondo adını bile unutacağına inanıyor. Şirketin yeni adının ne olacağını belirlemek ise banka müşterilerine bırakılmış durumda. İsteyen herkes, Twitter’da #NewMondo etiketini kullanarak kendi önerilerini sunabiliyor. Blomfield sadece bir noktada uyarıda bulunuyor; marka logosunu ve tasarımını kullanmaya devam edebilmek adına yeni şirket adının da M harfi ile başlaması gerekiyor. https://www.techinside.com/mondo-90-saniyede-1-milyon-euro-topladi/

Mondo ilk defa tescil sorunu yaşamıyor

Daha önce de ABD’de Simple adlı bir başka servis tarafından, kendi tescilli sloganları olan “Safe to Spend” deyişini kullandıkları gerekçesiyle dava edilen Mondo, daha sonraki sürümlerde bu sloganı geride bırakmak durumunda kalmıştı. Bankacılık hizmetlerini bir mobil uygulama üzerinden sunan şirketin online ortamda kült sayılabilecek bir takipçi kitlesi bulunuyor. Öyle ki Crowdcube üzerinde topluluk fonlamasına açılan startup, sadece 96 saniyede 1 milyon Euro toplamayı başarmış ve geride kendilerinden kart bekleyen 130 bin kullanıcılık bir sıra bırakmıştı.

Çalışanlar şirketlerinden ne bekliyor?

0
Masaj salonları, bisikletle gezilebilecek kadar geniş bir ofis ve oyun odaları… Çalışan bağlılığı bunlarla sağlanıyor olabilir mi? Silikon Vadisi’nde konuşlanan teknoloji devlerine şöyle bir göz attığımızda, en az personel gideri kadar personele sunulan “yan haklar” için para harcandığını görüyoruz. Dahası, yeni kurulan startup’lar da en havalı iş yeri olabilmek için bu tür atraksiyonlara giriyor. İşin aslı, “perk” olarak bilinen bu yan haklar meselesi Vadi’de ipin ucu kaçırılan konuların başında geliyor. En yetenekli çalışanlarını elinde tutmak isteyen şirketler, daha çılgın fikirlerle ofisi donatırken, bir süre sonra bu giderler en büyük oyuncuların bile sırtındaki kambura dönüşmeye başlıyor. Bunun en yakın örneğini Dropbox’ta gördük. Sunduğu yan hakların, çalışan başına 25 bin dolara varan ek gidere neden olduğunu görünce, shuttle servisi ve spor salonu çamaşır temizleme hizmetlerini (evet, Dropbox çalışanlarının daha önce böyle hakları vardı) durdurma kararı aldı.

Çalışan bağlılığı için maaştan fazlası gerekiyor

Şirketler perk üstüne perk katıyor da, çalışanlar gerçekte ne bekliyor? Bu soruya yanıt arayan Adobe; ABD, İngiltere ve Hindistan’daki 2 binin üzerinde çalışanın katıldığı bir anket yaptı. Farklı sektörlerden çalışanların katıldığı bu anketteki tek ortak nokta, her çalışanın bilgisayar başında mesai tüketmesiydi. Sonuçları Work in Progress adında bir raporla yayınlayan Adobe, personelin gerçek beklentisinin aslında çok daha makul ve kabul edilebilir olduğunu ortaya çıkardı. Araştırmaya göre hiçkimsenin yoga yapmakla ya da spor salonunda ağırlık kaldırmakla işi yok; herkes daha iyi bir teknoloji istiyor. ABD’de ankete katılanların yüzde 81’i, en önemli yan hakkın “çalışma masasında en iyi teknoloji” olduğunu belirtiyor. Bu ankette çalışanlardan sadece ofis içi yan haklar arasında seçim yapmaları istendiğini de ekleyelim. Yani “daha iyi bir bilgisayar” seçeneğinin alternatifi yiyecek içecek tedariki, rahatlama odaları ve daha hoş tasarlanmış bir ofis olarak sıralanıyor. Bu ankete doğum izni, uzaktan çalışma, sağlık sigortası gibi şartlar dahil değil. Diğer bir deyişle, her beş kişiden dördü ofiste mutlu olmak için daha iyi bilgisayarlar istiyor. Adobe raporunda, daha iyi teknolojinin personel için birden fazla faydası olduğuna dikkat çekiliyor. Buna göre, insanları çalıştıkları şirketin teknolojiye personel bazında iyi yatırım yaptığını hissederse, işlerine daha olumlu bakıyorlar. Daha iyi bir bilgisayar aynı zamanda günlük rutinlerin daha hızlı ilerlemesini, iş ve özel hayat arasındaki dengenin daha iyi kurulmasını sağlıyor.

Evernote ve Google Drive işbirliği

0
Bulut-merkezli mobil üretkenliğin sırrı kullanışlı hizmetleri birbirine bağlayarak bir arada kullanmakta yatıyor. Evernote kullanıcıları da her gün Google Drive’dan yapıştırılmış bağlantılar içeren milyonlarca not oluşturuyor ve Evernote’ta kaydettikleri fikirleri ile Google Drive’daki uygulamaları arasında bağlantı kurmanın daha iyi bir yolunu arıyorlardı. Bugün, Evernote ve Google Drive artık işbirliğine gittiklerini duyurdular. İki uygulama artık birbiriyle uyumlu çalışacak. Tüm Evernote kullanıcılarının yarıdan fazlasının bir Google Hesapları da var. Artık, Google Drive’ı kullanan herkes, Drive dosyalarına Evernote’tan erişebilecek. Artık uygulamalar arasında geçiş yapmaya gerek kalmayacağı için fikir üretme süreci de kesintiye uğramayacak.

Nasıl çalışıyor?

Artık Evernote notları üzerinde yalnızca URL bağlantılarını görmek yerine kcılar ullanıGoogle Drive’da oluşturdukları ve depoladıkları her şeyi doğrudan Evernote not defterlerinden görebilecek. Bu entegrasyonla birlikte, Evernote kullanıcıları, Evernote’tan çıkmadan, Drive’daki tüm dosyalarını notlarına ekleyebilecek. Ve Google Drive’da bulunan dosyalardaki tüm değişiklikler Evernote’ta dinamik bir biçimde güncellenecek. Google Drive’ın Grup Ürün Yöneticisi Alex Vogenthaler “Drive içeriğini Evernote’ta kullanılabilir hale getirmek bizim için çok doğaldı” diyor. “biz Drive kullanan herkesin işlerini halletmek istedikleri her zaman ve her yerde içeriklerine erişebilmelerini istiyoruz.” Evernote’un Yönetim Kurulu Başkanı Chris O’Neill, “İnsanlar Evernote ve Google Drive’ın birlikte ne kadar iyi çalıştığını gördüklerinde, içgüdüsel olarak her iki ürünü bir arada kullanacaklar” diyor. “Evernote hayranları için bu doğal bir gelişme. Google, dünyanın bilgisini düzenliyor ve artık Google Drive ve Evernote birlikte, kendi bilgilerinizle tam da bunu yapmanıza yardımcı oluyor.” Bugün, bu beta entegrasyonu Evernote’un Chrome uygulamasında ve Android üzerinde yayına girdi. Diğer platformlar da yakında eklenecek.

Elon Musk’ın yeni hedefi: Mars

0
PayPal ve Tesla’nın kurucusu Elon Musk, diğer şirketi Space X ile NASA’nın uzaya gönderdiği roketlerini inşa ederken şimdi kendine yeni bir hedef koydu. Musk’ın açıklamalarına göre Space X’in hedefi, 2018 yılında Mars’a insansız roketler göndermek. Ardından Musk’ın ikinci hedefi, 2024 yılında Mars’a ilk insanı göndermek. İnsansız uçuşların 2018’de başlamasını planlayan Musk, sonraki her iki senede bir yeni bir gemi daha göndermek istiyor. Böylece 2018, 2020 ve 2022’de Mars’a üç Space X roketi ulaşacak ve bu roketler, sonraki insanlı uçuşlarda astronotların ihtiyaç duyacağı malzemeleri ve barınakları  Mars’a indirecek. Astronotlar ise 2024’teki uçuşla birlikte Mars’a ulaştığında, Mars’ta koloni kurmak için bol bol yedek parçaya ve hazır barınaklara sahip olacaklar. Önceden Mars’a ulaşan roketler aynı zamanda sonraki altı yıl boyunca gezegende iniş yapılacak ve insan yaşamına uygun bölgelerin test edilmesini sağlayacak. Böylece 2025 yılında Mars’a inecek ilk astronotların dev fırtınalar, güneş radyasyonu veya elverişsiz yüzey gibi kötü sürprizlerle karşılaşmasının önüne geçilmiş olacak. Öte yandan, NASA 1965’ten beri neredeyse her beş yılda bir Mars’a insan göndermek için kapsamlı çalışmaların içine giriyor ve medyaya “önümüzdeki 10 yıl içinde Mars’a insan indireceğiz,” açıklamalarında bulunuyor. Musk’ın açıklamalarını da o sayısız “Mars’a insan gönderme” planlarından biri gibi değerlendirmek mümkün ancak Musk, kafasına koyduğunu yapmasıyla tanınan, ele aldığı tüm projeleri başarıyla hayata geçiren bir girişimci olarak biliniyor. Dolayısıyla bilim dünyası Musk’ın NASA ile birlikte çok kapsamlı bir plan hazırlamış ve her şeyi bir ajandaya bağlamış olarak bu açıklamaları yaptığını düşünüyor. Mars’a insan gönderme hayali bu kez gerçek olabilir.

Boeing de güneş enerjisi ile çalışan uçak üretecek

1
Güneş enerjisi ile çalışan Solar Impulse 2 isimli uçağın dünyanın çevresini dönme hedefinde yarı yola ulaşması medya gündemindeyken, ABD’li dev uçak üreticisi Boeing, güneş enerjisi ile çalışan dev bir drone patenti almak için başvuruda bulundu. Dev bir kanattan ve kanatın önündeki çok sayıdaki pervaneden oluşan drone tasarımının, sonraki aşamada dev uçaklara dönüşebileceği de tahmin ediliyor. Aynı zamanda, güneş enerjisi ile çalıştığı için, hiç yere inme gereksinimi duymadan aylarca gökyüzünde kalabilecek drone’lar üretmeyi de mümkün kılacak bu patent, telekomünikasyon ve askeri alanda ihtiyaç duyulan güneş enerjili drone’lar konusunda Boeing’in elini de güçlendirecek. Facebook veya Google gibi dev teknoloji/internet firmaları uzun zamandır drone’lar ile havadan internet bağlantısı sağlama projeleri üzerinde çalışıyorlar ve bu amaçla, haftalarca, aylarca havada kalabilecek drone’lara ihtiyaç duyuyorlar. ABD’li dev uçak üreticisinin bu tür yüksek teknolojili drone’ları seri üretime sokması halinde, geniş bant kablosuz internet bağlantısının ya da GSM sinyallerinin dünyanın her köşesine (okyanuslara ve çöllere bile) ulaşması mümkün olacak.

Profesyoneller ve akademisyenlere yönelik e-kitap platformu

0
Türkiye’de yayın sektörü büyüyor. Sayısı her yıl daha da artan akademik yayınlar, yayın sektörünün önemli bir bölümünü oluşturuyor. E-kitaplar, gelişmiş dağıtım ağı ve ileri teknolojiler sayesinde Türkiye’de akademisyenlere çok çeşitli alanlarda kitaplar sunuyor. Thomson Reuters Genel Müdürü Nadim Najjar, “Profesyonellerin ve akademisyenlerin kütüphane içeriğine erişim deneyimini geliştirmenin heyecanını yaşıyoruz. Sunduğumuz çözüm, Türkiye’deki yeni trendlere cevap veriyor; bu durum özellikle yayınevlerinin hem yeni ve son teknoloji programları sunmasından hem de akademisyenlere yeni e-çözüm teknolojileri uygulamasından kaynaklanıyor,” diye belirttikten sonra sözlerine şöyle devam etti; “Üniversite yöneticileri, stratejik politikalarına ulaşmalarını sağlayacak, araştırma performanslarını geliştirecek ve maliyetleri azaltacak gelişmelere odaklanıyorlar. E-kitaplar tüm bu stratejik öncelikleri ele alarak akademik kurumların bugünün dijital dünyasında rekabet üstünlüklerini sürdürmelerine olanak tanıyor.” Son kullanıcılar artık, kitaplık içindeki ProView başlıklarına daha hızlı ve rahat erişebilecek. Ayrıca kütüphane yöneticileri, akademik başlık koleksiyonlarını daha hızlı ve düşük maliyetle yönetebilecekleri otomatik çözümler elde edecekler. Bunların yanı sıra, kütüphane yöneticileri kütüphanelerindeki binlerce kitabı hızlı ve kolay bir şekilde senkronize edebilecek ve son ProView başlık bilgisini otomatik olarak indirebilecek. Thomson Reuters ProView, Thomson Reuters’ın özel içeriklerinin ve üretkenlik araçlarının her zaman, her yerden teslimatını ve kullanımını sağlayan, profesyonel seviyede bir platform. ProView hakkında daha fazla bilgiye veya ProView’ın sayısız referans ve profesyonel gelişim kitaplarına https://info.proview.thomsonreuters.com/en.html bağlantısından ulaşabilirsiniz.

Yapay zeka web sitesi tasarlıyor

0
Web sitesi kurma aracı Wix, kullanıcıların tek tıkla web sitesi kurmasına yardımcı olmak için yapay zeka kullanmaya başladı. Wix’in Advanced Design Intelligence (ADI) adını verdiği yeni sistem, web sitesi kurmak isteyen kullanıcılarına, birkaç basit soru soruyor. İsminiz nedir, mesleğiniz nedir, siteyi kurma amacınız nedir, kimlere hitap etmek istiyorsunuz vs… Soruların cevaplarını analiz eden ADI, kısa süre içinde kullanıcının isteklerine uygun, tüm tasarımı bitmiş, kullanıma hazır bir web sitesi tasarımı yaratıp kullanıcıya sunuyor. Bu aşamadan sonra kullanıcılar isterse siteye başka özellikler de ekleyebiliyorlar. Satış sayfası, blog sayfası, hakkında sayfası, iletişim sayfası vs… ADI işleme başlamadan önce daha önce sistemde hazırlanmış benzer amaçlı siteleri kontrol ediyor ve o sitelerdeki özellikleri dikkate alarak yepyeni bir site yaratıyor. Kullanıcı isterse sitedeki renkleri, fontları, tasarım öğelerini detaylıca değiştirebiliyor. ADI’ın amacı, web tasarım ve kodlama bilgisi olmayan KOBI veya kişisel kullanıcıların büyük masraf ve organizasyonların altına girmeden, kendilerini anlatabilecek bir web sitesi yaratmalarını sağlamak. Wix ile başlayan bu yapay zekalı web tasarımının kısa süre içinde tüm web sayfası kuran servislerde ve içerik yönetim sistemlerinde (WordPress, Joomla, Drupal ve diğerleri) popüler hale gelmesi bekleniyor. Diğer bir deyişle, web sayfalarımızı artık yapay zeka tasarlayacak.

Amazon online müzik piyasasına mı girecek?

0
Teknoloji dünyasının son “dev dedikodusu”, Amazon’dan geldi. Amazon’da çalışan iki yöneticiye dayandırılan söylentiler, Amazon’un Spotify ve Apple Music’e rakip bir müzik servisi hazırladığını haber veriyor. Sızıntıya göre, şirketin üzerinde çalıştığı müzik servisi, daha önce deneyimlemiş olduğu Amazon Prime Music servisinden çok farklı olacak. Bu servise Prime aboneleri hala ulaşabiliyor ve müzik dinleyebiliyorlar ancak şirketin çok farklı, bağımsız bir servis üzerinde çalıştığı söyleniyor. Prime Music servisi ise aslında şirketin Prime servisine abone olanlara verilen bir tür “eşantiyon” servisi ve buradan müzik dinlemek isteyenlerin, şirketin öncelikli posta servisi Prime’a abone olması gerekiyor. Yeni hazırlanan servisin ise kendi başına bir müzik servisi olması ayrıca Amazon’un akıllı ev asistanı Echo ile de uyumlu çalışması bekleniyor. Böylece aboneler, diledikleri şarkıları seçip sesli komutlarla, akıllı ev asistanı Echo üzerinden dinleyebilecekler. Abonelik sistemiyle çalışacak yeni müzik servisinde ücret ise aylık 9.99 dolar olacak. Bu arada Prime Music servisine ne olacağı da ayrı bir soru olarak ortada duruyor. ABD’li online ticaret devi, ayda 10.99 dolar karşılığında kullanıcılara Prime aboneliği veriyor ve bu serviste hem müzik servisi, hem video servisi (TV şovları ve filmler izlemek mümkün), milyonlarca e-kitabı ücretsiz okuma imkanı, sınırsız fotoğraf depolama imkanı ve online alışverişlerde aynı gün içinde teslimat ayrıcalığı yer alıyor. Şimdi insanların neden 1 dolar fark ödeyerek bu kadar zengin imkanları bırakıp sadece müzik aboneliği için 9.99 dolar ödemek isteyeceği merak ediliyor. Şirket, Prime Video servisini de bu şekilde genel Prime servisinden ayırmış, sadece video aboneliği isteyenlere 2 dolarlık indirim yapmıştı.

Jack Dorsey iş görüşmesinde hangi soruyu soruyor?

0
Twitter’ın CEO’su, milyarder genç iş adamı Jack Dorsey, işe alacağı birine sorduğu en önemli soruyu açıkladı. Bir panelde konuşan Dorsey, başarılı bir iş yürütmenin tamamen insanlarla ilgili olduğunu vurguladığı konuşmasında, kendini işine adamış insanların bir şirketi tepeye çıkartabileceğine, işini önemsemeyen insanların ise şirketi batırabileceğini vurguladıktan sonra, kendisinin de işe alımlarda adaylara çok önemli bir soru sorduğunun altını çizdi: “Niçin buradasın?” İşe girmek isteyen kişilere bu soruyu sorduğunu vurgulayan Dorsey, en önemli sorunun da bu olduğunu hatırlattı. Bir çalışanın amaçlarına ulaşmak için tutkusu varsa, diğer tüm yetenekleri kazanabileceğini, her şeyi öğrenebileceğini anlatan Dorsey, aksi halde bir çalışanın tüm organizasyonu aşağı çekebileceğine dair uyarıda da bulundu. Eğer bir çalışan hedeflere ulaşmak konusunda odağını kaybeder ve çalışma azmi kırılırsa, yöneticinin de zor kararı alarak onunla yollarını ayırması gerektiğini söyleyen Dorsey, böylece son dönemlerde Twitter’da artan “işten ayrılmalara” dair ipucu da vermiş oldu. Sene başında Twitter’ın dört tepe yöneticisi işten ayrılmış, geçtiğimiz hafta da Twitter’de reklam satışları için çok önemli olan ürün geliştirme yöneticisi görevinden ayrılıp Twitter içinde daha önemsiz bir göreve çekilmişti.

Sosyal medya skoru günlük yaşama giriyor

0
Türkiye’de, kişilerin finansal durumlarını ölçmek için kullanılan Findex benzeri bir uygulama İngiltere’de yayına girecek. Ancak uygulama finansal skoru değil insanların sosyal medya skorunu hesaplamak ve bu skorun günlük yaşamda etkin olarak kullanılması için çalışacak.. Söz konusu skor insanların iş başvurularında hatta ev kiralamak istediklerinde karşısına çıkacak. Score Assured isimli girişim, özellikle ev sahiplerinin işini kolaylaştırmayı hedefliyor. Sistemin çalışması, kiracının rızasına bağlı ancak ev sahipleri evi kiralamak için bu sistemin kullanılmasını şart koştuğunda kiracıların sistemi kabul etmekten başka seçenek kalmıyor. Ev sahipleri kiracı adayından Score Assured sistemine üye olmasını istiyor. Score Assured ise kullanıcının tüm sosyal medya hesaplarına tam erişim isteyen bir uygulama. Uygulama kullanıcıların tüm paylaşımlarını, beğenilerini, üye olduğu grupları hatta özel mesajlarını da okuyabiliyor ve yapay zeka tüm bu metinleri analiz ederek kullanıcı hakkında bir skor ve rapor oluşturuyor. Ev sahipleri de bu rapora göre kişiye evini kiralama kararını veriyor. Benzer şekilde, işyerleri, insan kaynakları birimleri de çalışanların sosyal medyadaki aktivilerini değerlendirerek kişinin şirketlerine uygun olup olmadığına karar verecek. Uygulamada dikkat çeken detay, kullanıcının özel mesajlarını da okuyabilmesi. Kullanıcı ev sahibinden şikayet ettiğinde, borcu olduğundan bahsettiğinde, maddi olarak sorunlar yaşadığını belli eden ifadeler kullandığında yapay zeka bunları değerlendirerek ev sahibine bildiriyor. Bir diğer deyişler, “bu kiracının kirayı aksatma ve sizi zarara sokma riski var,” uyarısı yapıyor. Öte yandan bazı hukukçular, bu toplanan bilgilerin mahremiyet yasaları çerçevesinde başkasıyla paylaşılamayacağını savunuyor, dolayısıyla uygulamanın yasallığı sorgulanıyor ancak uygulamanın geliştiricileri bu bilgilerin kullanıcının izni ile toplandığını ve paylaşıldığını vurguluyorlar. Sonuç ne olursa olsun, uygulama hayata geçtiğinde dünya çapında büyük tepkiler toplaması kaçınılmaz gibi görünüyor.

ABD istihbaratı IoT cihazlarının peşinde!

0
ABD’nin Ulusal Güvenlik Ajansı NSA, sadece internette alınıp verilen e-postaları, sosyal medya hesaplarını, telefonların içinde kayıtlı özel verileri değil aynı zamanda evlerde kullanılan akıllı termostatları, akıllı buzdolaplarını, akıllı televizyonları, akıllı ampulleri, akıllı dijital ev asistanlarını ve diğer tüm IoT cihazlarını da dinlemek istiyor. ABD istihbaratı bu konudaki amacını ve hareket planını da ABD’deki bir askeri konferans sırasında ülkenin yöneticilerine ve askeri liderlerine açıkladı. Edward Snowde’nin sunucularına sızarak çok sayıda gizli bilgiyi çalıp basına açıklamasıyla tüm dünyayı dinleyen dev bir kulağa sahip olduğu anlaşılan NSA’nın yöneticisi Richard Ledget konferans sırasında yaptığı konuşmada, NSA’nın bu konudaki teori aşamasını geçerek araştırma aşamasına geçtiğini belirtti. Ledget konuşmasında örnek olarak, sağlık cihazlarını takip ederek, aranılan terörist birimlere ulaşmanın çok daha kolay olacağını vurgulaması da dikkat çeken detaylar arasında. Askeri yetkililer bu izlemenin sadece tıbbi cihazlarla mı sınırlı kalacağını yoksa Nest gibi akıllı ev cihazlarına, akıllı buzdolaplarına kadar her cihazı mı kapsayacağını sorduklarında NSA yöneticisi, tüm cihazların izleneceğini de vurguladı. Bu da şu anlama geliyor, sadece ABD’de değil dünyanın her yerindeki akıllı buzdolapları, akıllı ampuller, akıllı kahve makineleri, akıllı banyo aynaları, akıllı televizyonlar, akıllı termostatlar, akıllı bilek bantları veya aklınıza gelebilecek tüm IoT cihazları artık NSA’nın hedefinde olacak. Bir diğer ABD istihbarat kurumunun yöneticisi James Clapper da sene başında ABD senatosunda verdiği raporda, örgütünün bu yıl IoT cihazlarını takibe almak için özel çalışma yapacağını vurgulamıştı.

PayPal’in yerini Apple Pay mi alacak?

0
iOS cihazları üzerinden kredi kartı ödemesi gerçekleştirmeyi sağlayan Apple Pay servisi şimdi Web uygulaması ile online alışverişlerde PayPal ile rekabete hazırlanıyor. WWDC 2016 etkinliği sırasında duyuruyu yapmayı planladığı düşünülen Apple konu hakkında henüz açıklama yapmış değil ancak firmadan sızan bilgilere göre Apple Pazartesi günü servisi kullanıma açacak. 2014’te hizmete giren Apple Pay bugün altı ülkede 2 milyon lokasyonda geçerli bir ödeme hizmeti ancak Web uygulaması ile tüm dünyada rahatça kullanılabilecek bir işlev kazanacak. Fakat Apple’ın karşısında dev bir rakip var: PayPal… Türkiye’de hizmetini durdurmuş olsa da PayPal hala dünyada web ödemesi konusunda en önemli marka konumunda. Apple Pay’ın web uygulamasını tüm dünyada mı yoksa belli ülkelerde mi hizmete açacağı şimdilik bilinmiyor ancak Apple servisi Türk kullanıcılarını da kapsayacak şekilde konumlandırırsa, PayPal’ın boşluğunu doldurma için yeni hizmet arayan Türk kullanıcıların Apple Pay’e hücum etmesi kaçınılmaz görünüyor. Ayrıca, hizmeti kullanmak için mutlaka Apple cihaza sahip olmak gerekmeyeceği, bir Apple ID’si ile işlem yapılabileceği de konuşuluyor. Yine de Apple’ın servisi sadece Mac bilgisayarlarda ve Safari işlemcilerle kullanabilecek şekilde hizmete açması da olasılıklar dahilinde bulunuyor. Pazartesi günü Apple yeni servisini duyurduğunda tüm belirsizlikler ortadan kalkmış olacak.

Intel, yeni iPhone’ların modemlerini yapacak!

0
Android okyanusunda aradığını bulamayan Intel, iOS denizine doğru yelken açmış olabilir. Bloomberg’in yayınladığı bir rapora göre Intel ile Apple, yeni nesil iPhone’larda modem çiplerinin Intel tarafından sağlanması konusunda anlaşmaya vardı. ABD’li işlemci üreticisi uzun süre Android cihazlarına işlemci sağlamak için çalışma yapmış ancak bu alanda aradığı başarıyı yakalayamamıştı. Apple ile işlemci devinin yeni işbirliği, Apple’ın tedarikçilerini çeşitlendirme politikasının sonucu olarak gelişmiş gibi görünüyor. Apple, iPhone ve iPad’lerini Çin’deki dev elektronik üreticisi Foxconn’a yaptırıyor ve pek çok parçayı da Foxconn’dan tedarik ediyordu. Ancak Çin’li firma Foxconn’un Nokia markasını satın alması ve kendi Android telefonlarını dünya pazarına sunma planlarını yapması, iki firmanın ileride büyük rekabet içine gireceğinin göstergesi kabul ediliyor. Böyle bir durumda büyük bir tedarik sorunu yaşayabileceğini hesaplayan Apple artık ihtiyacı olan parçaları tek bir üreticiden değil, birçok üreticiden satın alma yoluna gitme kararı almıştı. ABD’li işlemci üreticisi, Android cihazları hedef lan ARM mimarisindeki işlemciler alanında lider olmaya çalışırken, maliyetlerin büyük rol oynadığı Android cihazlarda  yaygınlaşmayı başaramamış, bu sırada Apple’ın iPhone’larda kullanmak için ihtiyacı olan A serisi mobil işlemcileri üretmek için Samsung devreye girip Apple ile anlaşarak yıllarca büyü kazanç elde etti. ABD’li firma şimdi bu hatasını telafi etmek için Apple ile yakınlaşmaya çalışıyor gibi görünüyor. Şimdilik iPhone’lara sadece modem işlemcisini sokmayı başarsa da işbirliğinin genişlemesi durumunda daha fazla parçanın Intel tarafından üretilmesi mümkün olacak. Öte yandan haberin yayılmasıyla hafta başından itibaren işlemci devinin borsada işlem gören hisse senetlerinde belirgin bir yükseliş de bekleniyor. Şirketin işten çıkaracağını açıkladığı 12 bin çalışanın ne kadarının bu anlaşma sayesinde işlerini koruyup koruyamayacağı ise şimdilik belli değil.

Hindistan Google Street View’a izin vermedi

0
Dünyanın büyük şehirlerini sokak sokak 360 derece fotoğraflayarak haritalandıran Google Street View, Hindistan’da faaliyet izni alamadı. Üzerine 360 derece çekim yapabilen kameralar yerleştirilmiş otomobillerle şehirlerin bütün sokaklarını dolaşarak çekim yapan ve bu fotoğrafları harita üzerine yerleştirerek şehir haritaları içinde sokak görünümü seviyesinde dolaşmayı mümkün kılan servise Hindistan’da izin verilmemesinin nedeni ise, güvenlik endişeleri. Pakistan ile uzun yıllardır düşük yoğunluklu savaş halinde olan Hindistan, özellikle IŞİD gibi radikal İslam temelli örgütlerin çok güçlendiği bir dönemde, ülke içindeki saldırılardan çekiniyor. Öte yandan, Hindistan’ın kendi yazılım ve navigasyon şirketlerinin Google rekabeti altında ezilmemek için terör saldırılarını bahane göstererek Google’ın ülkeye girmesini engellemeye çalıştığı da düşünülüyor. 2008 yılında Mumbai’deki otele yapılan ve çok sayıda insanın öldüğü terörist saldırının da bölgenin fotoğraflı haritaları üzerinde planlandığı anlaşılmıştı. Öte yandan Google Hindistan İçişleri Bakanlığı’nın henüz kendilerine resmi bir yazı göndermediğini de vurguladı. Street View başka ülkelerde de sorun oluşturabiliyor. Sadece güvenlik değil, mahremiyet şikayetleri de yer alıyor. 2010 yılında Almanya’da 250 bin kişi, Google otomobilleri tarafından çekilmiş fotoğraflarının internette yayınlandığını ve mahremiyetlerinin hasar gördüğü gerekçesiyle mahkemelere koşmuştu. Mahremiyet tartışmalarının çok yaygın olduğu Çek Cumhuriyeti’nde ise Google’ın servisi yasaklanmıştı.

Hack’n Break İzmir’de başlıyor

0
20-27 Ağustos 2016 tarihleri arasında İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde gerçekleşecek olan Hack’n Break, gerçek hayat problemlerine çözüm üretmek amacıyla, tasarım ve teknoloji yaklaşımlı çözümler geliştirme motivasyonuna sahip, inovatif düşünen, tasarlayan, üreten ve geliştiren farklı disiplinlerdeki insanları, “rekabet” duygusuyla bir araya getirecek. Bir hafta sürecek ve katılımcılara rekabet dolu anlar yaşatacak olan Hack’n Break’te, aynı zamanda tasarım ve yeni fikir geliştirmeye yönelik maratonlar (ideathon), workshop, eğitim ve teknoloji girişim sunumları da yer alacak. Başarılı bulunan fikirler, mentor desteği ile iş modeli ve teknik fizibilite açısından iyileştirilecek; ardından kurumsal yatırım yöneticileri ve melek yatırım ağı temsilcileri tarafından değerlendirilecek. Bunların yanı sıra gerçekleştirilecek olan sosyal ve kültürel aktiviteler ile hem katılımcılara hem de mentor ve yatırımcılara değerli bir hafta sunulacak.

Yatırımcılar bu yaz tatil rotasını İzmir Hack’n Break’e çeviriyor

Türkiye ve Avrupa’dan çeşitli sivil toplum kuruluşları, teknoloji grupları, mentor networkleri ve melek yatırım ağları tarafından aktif olarak desteklenen etkinlik, nesnelerin interneti (IoT), elektrikli araçlar, akıllı ev, akıllı şehirler, lojistik, sanal/artırılmış gerçeklik, sinir bilim, robotik, tarım-yiyecek-içecek teknolojileri, oyun ve oyunlaştırma, finans teknolojileri, büyük veri, bulut bilişim gibi inovasyona dayalı çözüm desteğine ihtiyaç duyan alanlarda, yerli ve yabancı şirketlerin sponsorluğunda gerçekleştirilecek. Pek çok ilki barındıracak olan etkinlikte, çevre, sürdürülebilirlik ve temiz teknoloji gibi sosyal inovasyon konuları merkezde olacak. Etkinliğe katılım, www.hacknbreak.com adresinden başvuruda bulunanlar arasından seçilen kişi, girişim ve teknoloji start-up’larına davetiye gönderilmesi şeklinde olacak. Kampüs içi konaklama ve yemek imkânı sunulacak olan etkinlikte, sahil şeridinde bulunan kamp alanlarında 300 çadıra kadar ücretsiz konaklama imkânı da sunulacak. 15 Haziran 2016’da programının ve katılımcı kuruluşların açıklanacağı etkinlik ile ilgili tüm güncel duyurulara www.hacknbreak.com adresinden ulaşılabilirsiniz.

Soner Canko: Ekosistem önemli bir oyuncu kaybetti!

0
PayPal artık Türkiye’de yok. Faaliyetlerini Haziran ayının ilk haftasında durduran dijital ödeme servisi, Türkiye’deki pek çok kullanıcının aklında soru işaretleri bırakan bir açıklamayla veda etti. Açıklamanın yapıldığı gün, Printec ile bir basın duyurusu gerçekleştiren Bankalararası Kart Merkezi (BKM) Genel Müdürü Soner Canko ile bir araya geldik ve konuyu bir muhatap olarak değil, sektörün fikir liderlerinden biri olarak değerlendirmesini istedik.

İşte o video:

Eski FBI uzmanından iletişim tavsiyeleri

0
Chris Voss tam 24 yıl boyunca FBI’ın rehine kurtarma bölümünde görev yaptı ve sayısız olayda rehineyi suçlunun elinden kurtarabilmek için dilini silah olarak kullandı. Konu insanları konuşturmak ve öğrenmek istediklerinizi almak olunca, Voss’un eline su dökebilecek çok fazla insan bulunmuyor. O, FBI’da uzun yıllar boyu elde ettiği bilgi birikimini, şimdi The Black Swan Group adıyla kurduğu ve Fortune 500 listesindeki pek çok şirkete karmaşık iş görüşmelerinde danışmanlık hizmeti sağlamakta kullanıyor. Soru-cevap platformu Quora’da gelen bir soruya Voss’un verdiği yanıt ise, “ücretsiz danışmanlık” kapsamına alınsa yeri… “Rehine kurtarma alanındaki hangi taktikleri günlük hayatınızda kullanıyorsunuz?” sorusuna uzun bir cevap veren Voss, temel olarak etkin duraksamaları ve “aynalamak” olarak tarif ettiği taktiği halen sıkça kullandığını anlatıyor: “Karşınızdaki kişinin son söylediği 1 ila 3 kelimeyi ya da konuşmasında geçen en önemli 1-3 sözcüğü aynen kullanıp, bunu soru sorar gibi bir tonla karşı tarafa tekrar yöneltmeye ayna diyoruz.” diye açıklayan Voss, bu yöntemin en etkili kullanım şeklinin de hemen öncesinde bir anlık duraksama olduğunu ekliyor. “Burada karşınızdakinin sesini ya da vücut dilini taklit etmeyeceksiniz, sadece sözcüklerini kullanacak ve onları soru tonuyla tekrarlayacaksınız.”

Chris Voss konuyu netleştiriyor

Aynalamanın, özellikle birinden herhangi bir konu hakkında doğrulama almak, konuyu netleştirmek için mükemmel bir taktik olduğuna değinen eski FBI uzmanı, “Ayna taktiği inanılmaz basittir ama birinden daha fazla bilgi almanız gerektiğinde her zaman o kişiyi daha iyi açıklama yapmaya iter,” diyor. Chris Voss bu yöntemi daha iyi izah etmek için yakın zamanda kendi başına gelen bir örneği paylaşmaktan da geri durmuyor: “Geçtiğimiz gün bir konuşma yapmak için Google kampüsündeydim. Park yerinde aracımı bıraktıktan sonra, görevliye ne tarafa gitmem gerektiğini sordum. Bana ‘Şu binanın arkasında’ dedi ve o yöne baktığımda birden fazla bina olduğunu gördüm. Bir an duraksadım, ‘arkasında?’ şeklinde soru tonuyla onun sözünü aynaladım.” Tahmin edeceğiniz üzere, park yeri görevlisi hemen dökülmeye başlamış ve “Hemen yanımızdaki binanın sonuna doğru git, sağa dön ve gitmek istediğin yer hemen solda kalacak. Aradığın kapı numarasını görebilirsin ve resepsiyon görevlisi içeride olacaktır.”

Ayna yöntemi pazarlık yaparken de işe yarıyor

İnsanlar meşgul olduğunda ya da zihinleri dolu olduğunda, bir kelime seçerler ve bunun sizin için yeterince açıklayıcı olduğunu düşünürler. Voss bunu turistle karşılaşan yerlilerin konuşmasına benzetiyor: “Söylediklerimiz anlaşılmayınca, aynı kelimeleri daha yüksek sesle tekrar ederiz. Halbuki bunun karşı taraftaki etkisi değişmez.” Voss’a göre aynalama aynı zamanda sıkı bir pazarlık yöntemi olarak da kullanılabiliyor: “Aynı akşam bir arkadaşımla yemek yedik ve bana bahçıvanla yaptığı pazarlığı anlattı. Bahçıvan ilk başta oldukça yüksek bir saatlik fiyat söylemiş (saatte 65 dolar!) ve arkadaşımın tek yaptığı, bir anlık tereddüt sonrası söylenen fiyatı gayet sakin, masum bir soru tonuyla tekrarlamak olmuş. ’65 dolar?’.” Bahçıvan her ayna karşısında fiyatı 10 dolar daha düşürmüş, Voss’un arkadaşı “evet” ya da “hayır” bile demeye gerek kalmaksızın, fiyatı saatlik 30 dolara kadar düşürmeyi başarmış!