Elon Musk’ın yeni çağın ulaştırma çözümü olarak tanıttığı Hyperloop teknolojisini kullanarak bütün dünyayı ray sistemleri ile döşemeyi amaçlayan Hyperloop One, 8 Kasım’da Birleşik Arap Emirlikleri’nde önemli bir duyuru yapacağını açıkladı.
Hyperloop One, Birleşik Arap Emirlikleri’nde çok uzun bir test rayı kurmuştu. Dolayısıyla bu test sürüşlerindeki sonuçların açıklanması bekleniyor.
Öte yandan Hyperloop’un yayınladığı videoda test tüplerinin 1000 km hızın üzerine çıktığı da vurgulanıyor.
İstanbul’dan Ankara’ya 10 dakika
Hyperloop, büyük şehirler arasındaki mesafeyi sadece dakikalara indirecek bir teknoloji. Örneğin hayata geçerse İstanbul Ankara arasındaki mesafe sadece 10-12 dakika içinde kat edilebilecek.
Elon Musk’ın şirketi de tüm ülkeleri bu basınçlı ulaşım tüpleri ile donatmayı insanların büyük mesafeleri dakikalar içinde almasını hedefliyor.
Birleşik Arap Emirlikleri, Hyperloop konusunan en çok ilgi gösteren ülkelerden biri. Eğer testler başarılı olursa Arap yarımadasındaki çok sayıda şehrin Hyperloop tüpleriyle hızla birbirine bağlanması bekleniyor. Böylece ulaşımın çok zor olduğu çöl şartlarında hızlı bir ulaştırma alternatifi daha hayat geçmiş olacak.
Öte yandan Hyperloop’un sosyal hayatta ve iş dünyasında da önemli değişiklikler yapması bekleniyor. Teknolojinin hayata geçmesiyle özellikle ilk aşamada büyük şirketlerin üst düzey yöneticilerinin, trafik ve kalabalık nedeniyle şikayet ettikleri büyük şehirlerden, yakındaki sakin kentlere taşınması ve işe gidip gelmek için günlük olarak Hyperloop’u kullanmaları bekleniyor.
İşte o duyuru:
Drone’lar yeni bir sektörde daha kendini gösterecekler.
Bir güvenlik firması, geniş araziler üzerine kurulu evlerin güvenliğini sağlamak için akıllı drone’ların kullanıldığı bir sistem geliştirdiğini duyurdu.
Sunflower Labs firmasının Home Awareness System ismini taşıyan yeni güvenlik sistemi iki farklı parçadan oluşuyor.
Dronelar ve sabit sensörlerden oluşan güvenlik sistemi
Sistemin ilk bölümünde arazinin veya bahçenin farklı bölümlerine yerleştirilen harekete duyarlı sensörler yer alıyor. Bu sensörler bölgede olağan dışı bir hareketlilik sezdiğinde hazırda bekleyen akıllı drone’ları harekete geçiriyor. Bölgeye uçan drone’lar gelişmiş kameraları ile hareketin nedenini tespit etmeye çalışıyorlar.
4 motorlu akıllı cihazlar, vahşi bir hayvan veya yabancı bir insan tespit ettiğinde alarm veriyor. Ayrıca vahşi hayvanları kaçırmak için ses ve ışık yayarak önlem almaya çalışıyor.
Güvenlik sistemi aynı zamanda eve gelen misafirlere yol göstermek için de kullanılabiliyor.
Benzer sistemler geliştiren güvenlik firmalarının sayısında hızlı bir artış bekleniyor. Aynı zamanda bu tür sistemlerin şehir içinde büyük şirketlerde, dev iş merkezlerinin güvenliğinde veya mesai saatleri dışında boşalan dev ofis binalarının kontrolünde kullanılması da düşünülüyor.
Tesla, geçen yıl duyurduğu ve yarım milyon adete yakın sipariş aldığı, makul fiyatlı elektrikli otomobili Model 3’ü henüz üretmeye başlamak için bile tarih belirtememişken, GM kendi makul fiyatlı elektrikli otomobili Chevy Bolt’u fabrikada üretim bandına koydu.
Tesla’nın 35 bin dolarlık Model 3’üne karşılık 30 bin dolarlık Chevy Bolt’u ABD’de elektrikli otomobil pazarında rekabeti kızıştıracak. Chevy Bolt’un önümüzdeki haftalarda piyasaya çıkacak olması da Tesla için önemli bir prestij kaybı olarak görülüyor.
Yarım milyon adet Tesla Model 3
Öte yandan halihazırda yarım milyon adet siparişi olan ve otomobillerine otonom sürüş teknolojilerini adapte eden Tesla’nın hala en fazla tercih edilen marka olacağı düşünülüyor.
GM de bunun farkında olacak ki, Chevy Bolt’un bir yıllık üretim adedini 30 bin seviyesinde planlıyor.
Yine de artık Tesla dışındaki üreticilerin de düşük fiyatlı elektrikli otomobiller üretmeye başlamasıyla benzinli motorların terk edilmesi ve elektrikli otomobillerin yaygınlaşması döneminin başladığını söylemek yanlış olmayacak.
Türkiye’de de sanayi ve ulaştırma bakanlıklarının, elektrikli otomobiller için alt yapı oluşturulmasına dair çalışmalar yürttüğü biliniyor. Elektrik şarj istasyonlarının ortaya çıkmasıyla birlikte Türkiye’de de elektrikli otomobillerin yaygınlaşması bekleniyor.
Uber, geçtiğimiz yıllarda şoförlerinin müşterilere saldırdığı çeşitli olaylar nedeniyle zor zamanlar yaşadı.
Mahkemeye giden bu suçlarda, şoförler ayrıca ceza aldılar ancak mağdurlar Uber’in de sorumlu olduğunu savunarak tazminat davaları açtıklarında işin boyutu değişti.
Uber, yerel otoritelerden şoförlerini daha dikkatli seçmesi konusunda uyarılar almış ve bu uyarıları yerine getirmiş olmasına rağmen, gerçekleşmiş olan saldırılarda sorumluluğunu olduğunu kabul etmiyordu. Uber’e göre, şoförler şirketin bordrolu çalışanı değil, freelance/parça başı iş yapan kontratlı çalışanlarıydı. Bu da şirketi yasal olarak sorumluluk dışında bırakıyordu.
Yüksek mahkeme son sözünü söyledi
Ancak ABD’de yüksek mahkeme, şirketin şoförlerini seçerken daha dikkatli olması gerektiğini dile getirerek, şirketin sorumlu olduğu sonucuna vardı.
2015’te farklı şehirlerde iki ayrı kadına yapılan cinsel saldırı nedeniyle şirkte açılan davalar böyle kritik bir sürece girmiş oldu.
Davalarda, sorumluluğunu kabul etmeyen araç paylaşım uygulaması, mahkemenin yorumundan sonra davacı kadınlarla anlaşma yolunu seçtiğini duyurdu.
Kadınlara belli bir tazminat vererek davaları kapatan şirket böylece ağır tazminat ödeme riskindne kurtulmuşken, bundan sonra şoförlerinin suçları nedeniyle sorumlu tutulabileceği gerçeğiyle de yüzleşmiş durumda.
Bu karar ayıca paylaşım uygulamaları geliştiren tüm otomobil üreticilerini de doğrudan etkiliyor.
Facebook, kendi sosyal medya ve mesaj platformlarında sattığı reklamlarla yetinemedi, şimdi de TV platformları için reklam satışına başlıyor.
Sosyal medya devinin planlarına göre şirket, Apple TV ve Roku platformlarında gösterilecek reklamları satarak yeni bir gelir kapısı elde edecek.
Apple TV ve Roku televizyon kutularında çalışan uygulamalarda gösterilecek reklam alanlarını pazarlayacak olan sosyal medya devi böylece dijital reklam alanında bir kaleyi daha ele geçirmiş oluyor.
Kullanıcıya uygun, hedeflenmiş reklamlar
Reklamların boyutu, uzunluğu ve formatı henüz belirlenmiş değil ancak test çalışmaları sürüyor ve testler bittiğinde Apple TV ile Roku izleyicileri, kullandıkları uygulamaların içinde Zuckerberg’ün sosyal medya devi tarafından satılmış dijital reklamlar görmeye başlayacaklar.
Facebook, kullanıcıların IP adresini, kendi sosyal medya platformundaki IP adreslerinin profilleri ile eşleştirerek hangi evde hangi reklamın görüneceğini de belirleyecek. Böylece nokta atışı reklam gösterme imkanı doğacak. Örneğin, Facebook’taki profil bilgileriyle şirketin sunucularında yaşı, ilgi alanları, yaşadığı yer, check-in yaptığı yerler gibi bilgiler zaten kayıtlı olan bir Apple TV kullanıcısı, bu profil bilgilerine uygun reklamlar görecek.
Intel, uzun süredir yatırım yaptığı drone teknolojisinde ilk ticari ürünün duyurdu.
Drone’ların, yeni dönemde en önemli bilişim ürünlerinden olacağının altını çizen işlemci devi şirket, şirketin ilk ticari drone sistemi olan Intel Falcon 8+ System’i de tanıtarak artık resmen drone üreticisi konumuna geldi.
Eğlence sektörü için ışık şovu yapan drone’lar
Yüzlercesi bir araya geldiğinde, gece gökyüzünden havai fişekler gibi ışık oyunları sergileyebilen Intel drone’ları, özellikle eğlence sektöründe büyük talep görecek. Ayrıca hava fişeklerin yüksek patlama sesleri nedeniyle zarar gören hayvanları düşünen eğlence sektörü için de drone’larla gösteri yapmak çok daha çevre dostu bir çözüm olacak.
Kısaca Shooting Star ismini alacak olan yeni drone’ların ağırlığı sadece 280 gram. Dolayısıyla bu drone’ları kayıt ettirmek de gerekmiyor. Dahili LED ampülleri ile gelen drone’lar toplamda 4 trilyon ışık kombinasyonu yaratabiliyor.
Şirketin drone sistemleri, alıştığımız diğer drone’lar gibi, kişisel kullanım için değil, eğlence ve şov dünyası için paket olarak satılacak hizmetler olarak konumlandırılmış durumda. Yapay zekayla kontrol edilen drone’lar için önceden belirlenmiş düzenlerde gösteri ve şovlar yaratmak mümkün oluyor.
İşlemci devi bu drone’ları geliştirmek için geçtiğimiz yıllarda MAVinci GmbH ve Ascending Technologies şirketlerini satın almıştı. Geliştirdiği drone’ları daha önce de basına tanıtan mikro işlemci üreticisi, ilk kez drone’ların ticari sürümlerini piyasaya çıkardı.
Şirket, yeni drone’larını tanıtmak için onlarla bir ışık şovu da düzenledi.
Mark Zuckerberg’in, satın almak için kapısını aşındırdığı Snapchat’in aslında Google’dan yatırım aldığı ortaya çıktı.
Google’ın çatı şirketi Alphabet’in yatırım şirketi Google Capital’in web sitesinde beliren Snapchat logosuyla ortaya çıkan yatırımın gizlice yapıldığı da ortaya çıkıyor çünkü ne Google’ın ne de Snapchat’in bu konuda ağzını bıçak açmıyor. Dolayısıyla, Alphabet’in Snapchat’in ne kadarına ortak olduğu da şu anda bilinmiyor.
Google, daha önce çok sayıda sosyal medya servisini hayata geçirmiş ancak hepsinde hüsrana uğrayarak Facebook’a karşı havlu atmıştı. Ancak bu kes Facebook’u en çok korkutan ve kullanıcılarını kaptırdığı Snapchat ile ortaklığı, Google’a sosyal medyada aradığı fırsat kapısını açmış olabilir.
Google 2013’te Evan Spiegel’e tüm servisi satması için 4 milyar dolar teklif etmişti ancak geri çevrilmişti. Bu pazarlıktan sonra Google’ın Snapchat içinde küçük bir pay satın almayı başarabildiği anlaşılıyor. Ancak ne kadarlık pay aldığı ve ne kadar para ödediği şimdilik bilinmiyor.
Google, yapay zeka geliştirmek için milyarlarca dolar yatırım yapmış durumda.
Sadece Avrupa’da Cern’e komşu olarak açtığı yapay zeka geliştirme ofisi için bile milyar dolarlık yatırım planı bulunan Google’ın AI algoritmalarını geliştirmek için video oyunlarını kullandığı ortaya çıktı.
Video oyunları ile yapay zeka gelişimi
Google’ın yapay zeka ekibi DeepMind, yapay zekanın gerçek dünyayı tanıması için özel video oyunları geliştirdiklerini de açıkladılar. StarCraft’ı geliştiren ekipte yer alan yazılımcılarla beraber geliştirdikleri oyunları yapay zekaya oynayan Deep Mind ekibi bu sayede yapay zekanın stratejik düşünme becerisi geliştireceğini umuyor.
Bu yeteneğin, günlük hayattaki problemleri çözmek için yararlı olacağını düşünen DeepMind ekibi henüz sadece eski Atari oyunlarındaki algoritmaları kullanıyor ancak yakın gelecekte daha gelişmiş oyunlar yaratmak zorunda kalacaklar çünkü yapay zeka hızla öğrenmeye ve gelişmeye devam ediyor.
Drone pazarına yeni adım atmış ve Hero 5 kameralarıyla da büyük sükse yapmış olan GoPro’nun üçüncü çeyrek finansal rakamları, işlerin umdukları gibi gitmediğini ortaya koydu.
Geçen yıl aynı dönemde 400 milyon dolarlık satış gerçekleştiren GoPro bu yıl üçüncü çeyrekte sadece 241 milyon dolarda kaldı.
Yıllık gelir beklentisinde büyük çöküş
Bu sırada 2016 için toplam gelir beklentisi de 1,5 milyar dolardan 1,3 milyar dolara düştü. Ünlü kamera üreticisinin yaşadığı bu sorun, firmanın yeni kamerasını ve drone’ları üretmekte yavaş kalmasından kaynaklanıyor. Üretim problemleri yüzünden piyasaya yeterince ürün sunamayan GoPro, beklediği satış başarısını da yakalayamadı.
Eğer üretim sorunları çözülemezse, dördüncü çeyrekte de beklentilerin çok altında kalacak satış performansı ile yıl sonu toplam gelirinin 1 milyar dolar seviyesine düşme tehlikesi bulunuyor.
Kötü rakamların açıklandığı finansal raporların ardından şirketin hisseleri de %7’in üzerinde düşüş göstererek 10 doların altına indi. Firmanın hissedarları şu anda çirketin CEO’su Nicholas Woodman’a ateş püskürüyorlar. İki yıl önce 80 dolar olan hisse fiyatlarının 10 doların altına kadar inmiş olması hem yatırımcılar için büyük bir zarar anlamına geliyor hem de şirketin geleceğini tehlike altına sokuyor.
Intel Security, dijital ekonominin en değerli varlıkları olan güven, zaman ve paranın korunmasına yönelik geliştirdiği güçlendirilmiş güvenlik ürünlerini açıkladı.
Günümüzde ekonominin fiziksel bir yapıdan ziyade, çevrimiçi ağlar ve sistemlerle örülü olduğuna ve siber suçlulara karşı korunma ihtiyacının her geçen gün arttığına değinen Intel Security Grubu Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Chris Young; “İkinci bir ekonomi olarak adlandırabileceğimiz bu yeni dijital dünyada parasal risklerin yanı sıra, özel sektör ve kamu kuruluşları zamana karşı yarışıyor ve sağladıkları güveni korumak için çalışıyor. Siber suçluların taktiklerini sürekli olarak yenilediği günümüzde, bizlerin de yakın bir iş birliği içerisinde olmamız ve artık eskiyen, siber suçluların çok iyi bildikleri yöntemler yerine sıra dışı güvenlik tedbirleri almamız şart. Bunun için siber güvenliği önceliğimiz haline getirmeliyiz. Bu anlamda bizim stratejik yaklaşımımız oldukça basit ve bir o kadar etkili: Daha iyi güvenlik sonuçları için tehditlere karşı alınan koruma ürünlerini bütüncül bir şekilde birbirine entegre ediyoruz, otomatik işler hale getiriyoruz ve tek merkezden yönetimini sağlıyoruz. Böylece daha az kaynakla daha hızlı bir şekilde riskleri azaltıyoruz” dedi.
Sektörün en büyük açık ekosistemine kurulan ve başarısı kanıtlanmış bir entegrasyon programı olan Intel Security birleşik korunma mimarisi, etkinliğini artırmak üzere entegre edilmiş dört koruma sistemi tarafından sağlanıyor. Bunlar; Dinamik Uç Nokta, Kapsamlı Veri Koruma, Veri Merkezi ve Bulut Koruma ve Akıllı Güvenlik Operasyonları.
Dinamik Uç Nokta
İzole çözümler tekil saldırılara karşı etkin koruma sağlasa da çok çeşitli, yeni nesil, sofistike tehditlerle mücadelede yetersiz kaldıkları pek çok vaka bulunuyor. Taktiksel güvenlik önlemleri, saldırıyı gerçekleştirenleri alt edecek şekilde tasarlanan entegre, dinamik güvenlik ve savunma yöntemleriyle değiştirilmeli. Intel Security’nin dinamik uç nokta tehdit savunma yaklaşımı, gelişmiş koruma, istihbarat bilgisi paylaşımı ve birleştirilmiş iş akışı ile tehdit savunma sürecini kontrol altına alıyor. Bunu da bugünün en zorlu tehditlerine dahi güçlü savunma sağlayan tek bir yönetim merkezi aracılığıyla gerçekleştiriyor. Dinamik uç nokta, davranışsal analiz, makine öğrenimi ve bulut teknolojilerinin gücünü kullanarak kurumların tehditler karşısında alması gereken aksiyonları dakikalar içerisinde belirliyor. Dinamik Uç Nokta, bugünün en zorlu ve gelişmiş tehditlerine karşı güvenlik sağlamak üzere pazarın ihtiyaçlarını karşılayan, gelişmiş koruma, tespit ve düzeltme sunan gerçek anlamda entegre bir uç nokta güvenlik çözümü. McAfee Endpoint Security 10.5 ve McAfee Active Response 2.0 yazılımı ile sağlanan bu çözümün sunduğu özellikler ise şunlar:
Tehdidin Yayılmasını Önleme – Dynamic Application Containment özelliği sıfırıncı gün saldırıları ve fidye yazılım tehditlerine karşı artırılmış koruma sağlıyor. Zararlı yazılımın özelliklerine göre, sisteme girdikten sonra yapacağı öngörülen aksiyonları durdurarak ağ içindeki diğer uç noktaları korumaya alıyor.
Makine Öğrenimi ve Kısıtlama ile Tehditlere Karşı Gelişmiş, Kalıcı Koruma – Intel Security, buluttan hem statik ön uygulama hem de dinamik post-uygulama analizini kullanarak makine öğrenimi tabanlı zararlı yazılım sınıflandırması yapan ilk ve tek çözüm sağlayıcı. Bu sayede sıfırıncı gün saldırılarını gerçek zamanlı tespit ediyor, şüpheli bir durumda davranışları inceliyor ve geleneksel yöntemlerin ötesinde bir iyileşme sağlıyor.
Entegre Web ve Uç Nokta Koruma ile Güçlü Koruma – Intel Security uç nokta kullanıcısı ile web gateway teknolojisi arasında pürüzsüz bir bağlantı sunuyor. Böylece sıfırıncı gün zararlı yazılımlarının uç noktaya ulaşmasını, kurumsal ağların içinde ve dışında yayılımını engellemek için kalıcı bir koruma sağlıyor.
Gerçek Zamanlı, Gelişmiş Tehdit Koruma – McAfee Active Response 2.0 yazılımı, dinamik olarak süreç davranışlarını takip ederek ve tehdit kontekstine yöneticilerin gerçek zamanlı erişmesine izin vererek araştırmaları hızlandırmak için bulutu kullanıyor. Tehditleri hızlıca tespit etmek (hunting) ve karşı aksiyon (incident response) tek tıkla mümkün olmakta. Bu aksiyonlar, ayrıca, sonraki tehditlerde otomatik yanıt olarak kullanılabiliyor.
Kapsamlı Veri Koruma
Servis Olarak Yazılım (SaaS) uygulamalarındaki artış ve mobil çalışanların hızla artan sayısı, bulut tabanlı işlerin güvenli bir şekilde yönetilmesine yönelik ihtiyacı beraberinde getiriyor. Şirketler geleneksel çerçevenin dışında, açık ve kapalı ağları ve bulut hizmetlerini de kapsayan bütünleşik koruma arayışı içerisinde. Intel Security, kapsamlı veri koruma yaklaşımı ile web koruma, buluta erişim güvenlik aracısı, veri kayıp önleme ve şifreleme üzerinden güçlü ve bütünleşik bir SaaS güvenliği sağlıyor ve böylece uç noktalar, ağlar ve bulut tabanlı hizmetlerin tek bir noktadan yönetildiği sektörün en geniş kapsamlı çözümünü sunuyor. Genel kurallar, uygulamalar ve şifreleme tarafından sağlanan bütünleşik yönetim temeli ile Intel Security, şirketlerin iş verimliliği ve çalışan performansını maksimum seviyeye çıkartmalarına yardımcı oluyor. Şirketler hassas bilgilerinin kullanımını kolaylaştırırken, bu bilgilerin yetkisi olmayan kişilerce kötü kullanımı ya da bilgi sızıntısı risklerini minimize ediyor. Bu çözümün sunduğu yeni özellikler şunlar:
Merkezi Veri Koruma ile Yüksek Verimlilik – McAfee DLP for Mobile Email 10.0 yazılımı, hem uç nokta hem de ağ üzerinden veri kaybını önlemek için bütünleşik uygulamalar ve kritik süreç yönetimi sağlıyor. Aynı zamanda manüel sınıflandırma ve son kullanıcı tarafından başlatılan DLP tarama ve iyileştirme gibi son kullanıcı güçlendirme araçları sunuyor. Böylece hem kurumsal güvenlik kültürünün güçlendirilmesine destek oluyor hem de yönetimin omuzlarındaki yükü azaltıyor.
Kapsamlı Web Güvenliği – McAfee Web Gateway Bulut Hizmeti ile, güvenlikten sorumlu ekipler kurum içi web gateway cihazlarıyla aynı gelişmiş koruma avantajlarına sahip olurken, bu cihazların gerektirdiği donanım ya da kaynak yatırımı yapmaları gerekmiyor. Bir önceki Web SaaS çözümüne kıyasla 3 kat fazla veri merkezi, daha iyi bir performans ve iyileştirilmiş çalışma zamanı sunan yeni bulut sistemi, iyi bir yatırım fırsatı sunuyor.
Bulut Uygulama Yönetimi – Beta sürümünde sunulan McAfee Bulut Veri Koruma, Buluta Erişim Güvenlik Aracısı (CASB-Cloud Access Security Broker) teknolojisine sahip. Bu sayede gerçek zamanlı uç nokta güvenlik kontrolü gibi özelliklerle riskli uç nokta ve bulut hareketlerine entegre bir bakış sağlıyor ve sadece güvenilen cihazların hassas bilgilere erişimine izin veriyor.
Veri Merkezi ve Bulut Koruma
Kurumlar artan bir hızla bulut bilişime geçerken pek çok güvenlik çözümünün karşılayamayacağı güvenlik ihtiyaçları da ortaya çıkıyor. Sonuç olarak pek çok kurum, zayıf ve istikrarsız bulut güvenlik yönetimi, güvenlik problemlerine çözümün yavaş sağlanması ve yetersiz donanım ve kaynak kullanımı gibi problemlerle karşı karşıya kalıyor. Intel Security bulut güvenlik ürünleri, veri merkezlerini gelişmiş tehditleri saptayan ve güvenliği fiziksel, sanal ve bulut altyapılarında etkin bir şekilde sağlayan sektörün öncü güvenlik sistemleriyle korumak üzere tasarlandı. Intel Security’nin Veri Merkezi ve Bulut Koruma çözümü, veri merkezi ortamlarında tek bir güvenlik bakış açısı sağlamak üzere sunucu güvenliği, ağ güvenliği ve tehdit istihbarat paylaşımı özelliklerini tek bir çatı altında buluşturuyor. McAfee Server Security Suite 4.5 ve McAfee Virtual Network Security
Platform (vNSP) 8.3 tarafından sunulan bu çözümün başlıca özellikleri şunlar:
Bulut Güvenliği Görünürlüğü – Bulut işlemlerini izleme özelliği, sanal makineler, ilgili işlemler, ağlar ve bellek için genel kullanıma açık ve özel bulutlar çapında kapsamlı bir görünürlük sağlıyor. Bu sayede şirketler güçlü ve tutarlı bir güvenlik yapısına kavuşuyor.
Tehdit İstihbarat Paylaşımı ve Birleştirme – Giriş seviyesi ağ güvenliği ve sanal makine korumanın birleştirilmesi, gelişmiş saldırıları engelliyor ve yüksek derecede sanallaştırılmış sunucu ortamlarında kurumların daha fazla tehdidi daha az kaynakla daha hızlı bir şekilde tespit edebilmesi için verimli kaynak kullanımı sağlıyor. Bir tehdit saptandığında, bu bilgi veri merkezi genelinde paylaşılıyor ve buna göre gerekli önlemler alınabiliyor.
Entegrasyon ve Yönetim – McAfee Management for Optimized Virtual Environments Anti-Virus (MOVE AV), McAfee Virtual Network Security Platform (vNSP), McAfee Advanced Threat Defense ve McAfee Threat Intelligence Exchange ile VMWare NSX ve OpenStack gibi sanallaştırma ortamlarındaki yüksek entegrasyon, güvenlik uygulamalarının yönetiminin verimli ve çok daha kolay bir şekilde yapılmasına olanak sağlıyor.
Akıllı Güvenlik Operasyonları
Hızlı yanıt ve iyileştirme isteyen şirketler, güvenlik çözümlerini kolaylıkla entegre edebilen, kontrol eden ve yönetebilen kapalı devre tehdit savunma yaşam döngüsü yapısına ihtiyaç duyuyorlar. Intel Security, sağladığı yeni özelliklerle bu çözümleri ve Intel Security iş ortağı ekosistemi ‘İnovasyon Birliği’ üyelerini tek bir çatıda buluşturuyor, böylece gelişmiş görünürlük, araştırma iş akışı ve raporlama sunuyor.
Esnek Gelişmiş Zararlı Yazılım Tespiti – Yeni özellikler arasında; bulut tabanlı makine öğrenimi ile çalışan zararlı yazılım analiz hizmeti ve McAfee Cloud Threat Detection’ın yanı sıra zenginleştirilmiş kullanıcı deneyimi, daha fazla Windows OS kapsama ve iş hacminde önemli bir artış sağlayan sanal bir McAfee Advanced Threat Defense uygulaması yer alıyor.
Geliştirilmiş Görünürlük ve Araştırma – McAfee Enterprise Security Manager (McAfee SIEM), sezgisel, analist-merkezli kullanıcı deneyimi, tehdit yönetimi ve tehditlere müdahale etmeyi hızlandırmak için daha hızlı araştırma sonuçları sağlayan yeni bir HTML 5 tabanlı arayüz sunuyor.
Kapsamlı Strateji ve Tehdit Müdahale Hizmetleri – Yeni danışmanlık, dağıtım, değerlendirme ve tehdit müdahale hizmetleri, kurumların risk ve tehdit yönetiminde olgunlaşmalarına ve yatırımlarının geri dönüşünü artırmalarına olanak sunuyor. İhtiyaç duyulduğunda talep edilebilen güvenlik ve acil durum müdahale yönetim hizmeti şirketlerin mevcut uzmanlığına güç katıyor.
OpenDXL Girişimi
McAfee Data Exchange Layer (DXL) sektörün çok uzun zamandır farklı teknolojileri bir arada sunma ihtiyacına yanıt veren bir çözüm. Bu alanda öncülüğü üstlenen Intel Security, DXL ile sektörde en çok tercih edilen teknoloji sağlayıcılarını bir araya getiriyor. Bu süreci hızlandırmak için Intel Security, McAfee Data Exchange Layer’ı siber suçluların saldırılarını bertaraf etmede somut bir araç olarak sektöre açacağını duyurdu. Açık kaynak stratejisi ve DXL için yeni bir yazılım geliştirme kitinin (SDK) beta sürümü ile hem kurumlar hem de teknoloji sağlayıcılar ortak gerçek zamanlı iletişim kurma, güvenlik bilgilerinin paylaşımı ve tehditlere karşı koruma sürecinde en kısa yoldan en kolay aksiyonları belirleme gibi olanaklara sahip olacak. DXL, farklı üreticilere ait teknolojilerin birbirleriyle ve kurum içi geliştirilmiş uygulamalarla entegre olmasını sağlayan standart bir uygulama çatısı sunuyor. OpenDXL girişimi, DXL SDK’nın ve onu destekleyen yönetim ve topluluk altyapısının erişim ve kapasitesini artıracak. Böylece bağımsız yazılım sağlayıcılarındaki (ISV) geliştiricilerin, girişimcilerin, üniversitelerin ve hatta rakip şirketlerin DXL’in sunduğu pek çok gerçek zamanlı entegrasyon ve operasyonel faydadan yararlanmasını sağlayacak.
Gizli şirket bilgilerini ve ağını korumak için güvenlik yazılımlarına yatırım yapmak, siber güvenlik konusunda bilgisiz çalışanlar varken yeterli olmuyor. Bir araştırma şirketinin güvenlik ve gizlilik farkındalığını ölçmek için Amerika’da 1000’den fazla özel sektör ve kamu çalışanı ile gerçekleştirdiği ankette ilginç sonuçlar ortaya çıktı. Ankette katılımcılara oltalama girişimlerini tanımlama, erişim kontrolü, sosyal medya kullanımı ve uzaktan çalışma gibi 8 güvenlik ve gizlilik senaryosu ile ilgili 11 davranış bazlı soru sorularak yeterlilikleri ölçüldü. Cevap verenlerin ancak %12’si güvenlikle ilgili vakaları tam olarak tespit edebildi. Kullanıcıların birçoğu apaçık ortada olan tehditleri dahi belirleyemedi. Bu durum onları, riskli davranışları kasıtlı yapmadıkları halde ideal hedef haline getirdi.
Çalışanların %30’u sosyal medyada şirketini konuşuyor
Şirketler, çalışanlarının zayıf şifreler kullanmaları, e-postalarındaki şüpheli linklere tıklamaları, bilinmeyen kaynaklardan gelen e-posta eklerini açmaları ve kişisel cihazlarını iş amaçlı kullanmaları sebebiyle risk altındalar. Ankete katılanların %26’sı, uzaktan çalışmaları sırasında işle ilgili dosyalarını şirketin uygun gördüğü cihazlar yerine kişisel USB sürücülerinde taşıdıkları halde, %25’i oltalama girişimleri ile ilgili en büyük işaretleri bile fark edemedi. Katılımcıların yaklaşık %30’unun ise sosyal medyada şirketleriyle ilgili konuları paylaşarak şirketin iş ahlakını ihlal ettiği görüldü.
“Şirketler en zayıf halkaları kadar güvendeler.”
1000’den fazla özel sektör ve kamu çalışanı ile gerçekleştirilen araştırma, çalışanların %88’inin siber güvenlik ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmadıkları için hassas verileri riske attıklarını gözler önüne serdi. Bitdefender Türkiye distribütörlüğünü üstlenen Laykon Bilişim’in Genel Müdürü Barbaros Akkoyunlu, “Günümüzde, şirket sahipleri ve yöneticiler siber güvenlik tehditleri nedeniyle güvenlik teknolojilerine ciddi yatırımlar yapıyorlar. Bu yatırımlar şirketlerin sürekliliği için çok önemli. Fakat şirket yetkililerinin dikkat etmesi gereken en önemli noktanın maalesef bir çok şirkette atlandığını gözlemliyoruz. Bu önemli nokta, bir şirketin ancak en zayıf halkası kadar güvende olabileceği.” açıklamasında bulundu.
Şirketler nasıl korunacak?
Sosyal mühendislik saldırılarıyla, kötü niyetli olmayan personelin zaaflarından yararlanarak şirket içerisinde açıkları bulmak veya açık yaratmak için çalışan siber saldırganların şirketlerin güvenliği için büyük risk oluşturduğunu belirten Akkoyunlu, bu tür risklerin önüne geçilebilmek için, şirket içindeki personelin bilinçlendirilmesi ve yine şirket içi yetkilerin belirlenmesi gerektiğini vurguladı. Akkoyunlu, “Çalışanlara şirket dışından kişisel elektronik cihazların getirilmesi ve şirket içinde kullanılması ile ilgili prosedürlerin iyice anlatılması gerekiyor. En önemli ve etkilisi güncel tehditlerle ilgili personelin mail yoluyla bilgilendirilmesi ve güvenlik firmalarının blog/sosyal medya hesaplarının takibi için çalışanların teşvik edilmesi.” dedi.
Türkiye’nin en hızlı büyüyen teknoloji şirketlerine Avrupa ve dünyaya açılma fırsatı sunan Deloitte Teknoloji Fast 50 Türkiye 2016 Programı’nın sonuçları, Deloitte Values House’da düzenlenen ödül töreniyle açıklandı.
Türkiye’de on birinci yılını tamamlayan programın bu yılki birincisi, 2009 yılında Ankara’da faaliyetlerine başlayan ve son dört yılda %16014’lük büyüme kaydeden Bilgikent Bilişim A.Ş oldu. SNI Teknoloji Hizmetleri A.Ş. %6354’lik büyüme ile ikinci olurken, Hype %4894’lük büyüme oranı ile üçüncülük ödülünün sahibi oldu.
Avrupa ve dünyaya açılma fırsatı
Türkiye’nin en hızlı büyüyen teknoloji şirketlerinin kıyasıya yarıştığı programda Cardtek Teknoloji Özel Ödülü’nün sahibi olurken, Büyükler Ligi olarak anılan ve 2015 mali yılı süresince gelirleri 50 milyon Euro ve üzeri olan teknoloji şirketlerinin, son dört yıldaki büyüme hızlarına göre kendi aralarında değerlendirildiği ‘Big Stars’ kategorisinde ise Aselsan, BilgiKent, Bimsa, TurkNet ve Innova yer aldı. Innova Bilişim Çözümleri A.Ş. ayrıca programın başladığı 2006 yılından bu yana Fast 50 listesine girebilme başarısı gösteren tek şirket olma özelliği taşıyor.
Deloitte Türkiye Ortağı ve TMT Lideri Tolga Yaveroğlu, yaptığı açılış konuşmasında; “Deloitte Teknoloji Fast 50 Türkiye Programı’nı bu yıl on birinci kez gerçekleştiriyoruz. O günden bu yana sektörde yaşanan büyüme ve gelişim sevindirici. Deloitte Türkiye olarak kurumların bu alana yaptığı yatırımlar ve hayata geçirdikleri çalışmalar bizi heyecanlandırıyor. Fast 50 programı 2006 yılında başladığında bugün sıralamamızda yer alan kurumların çoğunun o zaman henüz kurulmamıştı; bugün ise burada kendilerine ödüllerini veriyor olmaktan ötürü çok mutluyuz. Deloitte Türkiye olarak, 2006 yılından bu yana sürdürdüğümüz Fast 50 Programı ile amacımız kurumların sağlam bir finansal yapı oluşturulması, sermayeye erişim, nakit akışının yönetimi ve şirketlerin yatırımcılar nezdinde farkındalıklarının artırılmasına katkı sağlamak. Ancak programımız bunun yanında bilinirliğine ve çalışan motivasyonuna katkıda buluyor ve bu başarılı kurumların Türkiye’yi global olarak da başarıyla temsil etmelerine imkan tanıyor. Gelecek dönemde bu şirketleri geliştirdikleri yenilikçi teknolojiler ile yurt dışında kendilerinden söz ettirmelerini arzu ediyoruz” şeklinde konuştu.
Etkinlik kapsamında ayrıca, Deloitte Türkiye M&A Hizmetleri Ortağı Başak Vardar’ın moderasyonu, Arvento Genel Müdürü Özer Hıncal, DGSK Private Equity Genel Müdürü Kayrıl Karabeyoğlu ve Revo Capital Genel Müdürü Cenk Bayrakdar’ın katılımı ile gerçekleşen ‘Teknoloji Şirketlerinin Yatırım Yolculuğu’ konulu panelde bilişim sektörünün gelişimi ve geleceği değerlendirildi.
2016 Deloitte Teknoloji Fast 50 Türkiye Programı’nda ilk 10’a giren şirketler
Sıra
Şirket Adı
Büyüme Oranı
Faaliyet Alanı
1
Bilgikent Bilişim A.Ş
16015%
Donanım
2
SNI Teknoloji Hizmetleri A.Ş.
6355%
Yazılım
3
Hype
4894%
Medya
4
ARD GRUP BİLİŞİM MEDİKAL DANIŞMANLIK TİC. LTD. ŞTİ.
3829%
Yazılım
5
ANT YAZILIM VE BİLGİSAYAR SAN.TİC.LTD.ŞTİ. (Anttech)
1629%
Yazılım
6
Robotistan Elektronik Ticaret A.Ş.
1177%
Donanım
7
KARTNET BİLGİSAYAR SAN. VE TİC A.Ş (Cardtek)
534%
Donanım
8
P.I. Works TR Bilişim Hizmetleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.
465%
Yazılım
9
BNTPRO Bilgi ve İletişim Hizmetleri
432%
Yazılım
10
Logsign
384%
Yazılım
Fast 50 CEO Anketi Sonuçları:
– Geçtiğimiz yıl CEO’ların %37’si 12 ay içinde ekonominin büyüyeceğine inancını paylaşırken bu oran yeni araştırmada %42’ye yükseldi. Aynı şekilde bir önceki araştırmada ekonominin küçüleceğini ya da durağan kalacağını savunan CEO oranı %63 iken bu yıl gerçekleştirilen araştırmada %57’ye düştü.
– CEO’ların %61’i önümüzdeki 12 ay içinde işgücü büyümesinde maksimum %25 gelişim beklerken, sadece %9’u %50’den fazla büyüme beklediğini paylaştı. Geçtiğimiz yıl aynı oranlar sırasıyla %58 ve %5 olarak raporda yer almıştı.
– CEO’ların çoğunun önümüzdeki 12 ayda organik büyümenin sağlanacağını belirtmesine ve büyümenin ana kaynağı olarak göstermesine rağmen 2015 yılında %74 olan bu oran %70’e düştü.
– Teknoloji şirketlerinin büyümesini sağlayan önemli faktörler %27’lik oranları ile ‘nitelikli çalışanlar’ ve ‘özel / niş ürünler’ oluştururken, ‘güçlü liderlik’ %15’le üçüncü sırada yerini aldı.
– CEO’lar şirketlerinin hızlı büyümesinin yönetilmesi karşısındaki en büyük operasyonel zorluğu geçtiğimiz yıl %55 ile kalifiye işgücünün bulunması, işe alınması ve elde tutulması olarak ifade ederken %64’e yükselen bu oran durumun daha da zorlaştığını ortaya çıkardı.
– ‘Büyüyen satışlar’ %45 ile geçtiğimiz yıl olduğu gibi yine CEO’ların karşılaştığı mali zorlukların ilk sırasında yerini aldı.
– ‘Liderlerin yetiştirilmesi ve sorumluluğun delege edilmesi’ CEO’lar için en büyük kişisel zorluk olarak ilk sıradaki yerini koruyor.
– Teknoloji sektörünün gelecek 12 aydaki gelişiminin önündeki en büyük engeller ise ‘bölgedeki jeopolitik istikrarsızlık’ ve ‘yetenek kullanılabilirliği’ olarak vurgulandı.
– CEO’lar tarafından gelecek 12 ayda büyümeyi teşvik edecek faktörler ise şu şekilde sıralandı; ‘AR-GE ve inovasyon yatırımları’, ‘düşük kurumsal ve bireysel vergi’ ve ‘eğitim – öğretim’.
– CEO’ların yorumlarına göre önümüzdeki üç yıl içinde teknoloji yatırımlarının en önemli etkenleri arasında ‘dijitalleşme ve mobilite’, ’analitik verilerin daha iyi kullanılması’ ve ‘e-ticaretin büyümesi ve çok kanallı entegrasyon ihtiyacı’ olarak belirlendi.
– Araştırma kapsamında CEO’lara gelecek 12 ayda yatırım yapmayı planladıkları ülkeler de soruldu. CEO’ların gündeminde %27 ile Amerika ilk sırada yer alırken, %24 ile Türkiye ikinci, %21 ile İran ve İngiltere üçüncü oldu.
Microsoft, iş dünyasında takım çalışmasına yönelik hizmet veren chat uygulaması Slack’e rakip olacak yeni uygulamasını duyurdu. Teams isimli uygulama Slack’e benzer özellikleriyle iş dünyasındaki profesyonellere hitap ediyor.
Skype ile entegre olan Teams uygulaması aynı zamanda Office dökümanlarının açılmasını ve düzenlenmesini de destekliyor. Böylece çalışma arkadaşları ortak dosyalar üzerinde daha rahat çalışabiliyorlar.
Sekiz ayda sıfırdan 1 milyar dolara
Teams uygulaması doğrudan, Kanadalı bir start-up’ın ürünü olan Slack’e rakip olarak konumlanıyor. Şu anda 1 milyar doların üzerinde değeri olan Slack’ın sadece sekiz ay önce piyasaya çıkmış olması da başarısına dikkat çeken bir diğer detay.
Slack, vazgeçilen bir video oyun projesinin, iş dünyası için kullanışlı bir chat arayüzüne dönüştürülmesiyle ortaya çıkmıştı. Slack’ı kullandığı bilinen kurumlar arasında Nasa, Buzzfeed, eBay ve BBC de yer alıyor. Bu büyük ilgiyi gören Microsoft da şimdi Teams ile iş dünyasında kendine yer edinmeye çalışacak.
Teknoloji dünyasında Microsoft’un bu kadar benzer bir ürün geliştirip rekabete girmesini, şirketin Bill Gates dönemindeki sert rekabetçi ruhuna geri dönüş olarak yorumluyorlar.
Bill Gates de, Apple’ın pencereli grafik arayüzüne sahip işletim sistemi gibi pek çok ürüne doğrudan rakip alternatif ürünler geliştirerek piyasanın en önemli oyuncularından biri olmuştu.
Uber, 2010’da tek tuşa basarak taksi çağırmak mantığı ile çıktığı yolda çok büyük değişimler yaşadı. Uber servisinin uygulaması artık eskisi kadar basit değil. Her şeyden önce Uber’in sayısız farklı servisi bulunuyor. UberPool, UberX, UberBlack, UberSUV, UberXL ve UberAccess gibi daha sayısız servis bulunuyor ve özellikle yeni kullanıcılar hangi servisin ne işe yaradığını anlaması çok uzun zaman alabiliyor. Bu da yeni kullanıcıların servisi kullanmaktan tereddüt etmesine neden olabiliyor.
Uber şimdi kullanıcılara sunduğu uygulamasında sadeleşmeye gitme kararı aldı. Yeni uygulama, müşterinin tek tuşa basarak bulunduğu yere bir araç çağırmasına izin verecek. Bu düstur aynı zamanda araç paylaşım uygulamasının çıkış söylemi olduğu için servisin özüne döndüğünü söylemek mümkün.
Nereye gitmek istiyorsunuz?
Uygulama artık basit bir soruyla açılacak: Nereye gitmek istiyorsunuz? Kullanıcı bu soruya haritadan lokasyon seçerek cevap verdiğinde çağırmak istediği araca dair bilgi vereceği bir ekran gelecek ve sonunda yolculuğun tahmini ücretini görebileceği ekrandan aracını çağırabilecek.
Yeni uygulama ayrıca kullanıcının ajandası ile entegre olacak. Kullanıcı, ajandasında yer alan bir etkinliğe gitmek için üzerine tıkladığında, ajanda da yer alan adres bilgisine gitmek üzere otomatik olarak araç çağırabilecek. Böylece ajandadaki adresi kopyala yapıştır süreci ortadan kalkmış olacak.
Uygulama ayrıca gidilen yere göre, yolcuya değişik içerikler gösterebilecek. Örneğin bir restorana gidiyorsa, söz konusu restorandaki menüler ve kullanıcı yorumlarına dair içerikler ekrana gelecek. Eğer bir tren istasyonuna gidiyorsa, o istasyondaki tren saatlerine dair bilgi ekrana gelecek.
Eğer kullanıcı bir toplantıya/buluşmaya gidiyorsa ve geç kalması söz konusuysa, Uber yolcu adına buluşulacak arkadaşlara önceden hazırlanmış sempatik, sevimli, küçük “geç kalacağım, özür dilerim,” mesajı gönderecek.
Tüm bu özellikleriyle Uber yeni güncellemesiyle çok kapsamlı ve çok pratik bir ulaşım portalına dönüşmüş olacak.
Turkcell, darbe girişiminin de yaşandığı 3. Çeyrek sonuçlarında tüm zamanların rekoruna imza attı. 2016 yılının ilk dokuz ayında Turkcell Türkiye ve Turkcell Grubu olarak hem gelir hem de FAVÖK’te tüm zamanların en yüksek sonuçlarına ulaştı. Üçüncü çeyrekte ise Grup bazında her çeyrek artan performans ile son üç yılın rekor seviyesi olan yüzde 8,8 gelir büyümesine ulaşan Turkcell’in, aynı dönemdeki FAVÖK marjı ise yüzde 33,3 olarak gerçekleşti. 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından halkın doğru bilgiyi eş zamanlı almasını sağlamak adına üzerine düşen görevi yaparak müşterilerine ücretsiz acil iletişim paketleri tanımlayan Turkcell’de, bu paketlerin etkisi hariç tutulduğunda üçüncü çeyrekte gelir büyümesi yüzde 10,4, FAVÖK marjı ise yüzde 34,4 olarak gerçekleşecekti.
Ülkemiz çift haneli büyümeden daha önemli
Üçüncü çeyrek sonuçlarını değerlendiren Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu, bu çeyrekte Türkiye’nin çok önemli bir demokrasi sınavı verdiğini ifade ederek, “Milletimiz canı pahasına ülkesine ve demokrasiye sahip çıktı. Biz de Turkcell olarak meydanlarda demokrasi nöbeti tutan milletimizin iletişim ihtiyacını karşılayacak acil ihtiyaç paketlerini devreye soktuk. Bu çeyrekte çift haneli büyüme yerine ülkemizin geleceğini düşündük acil ihtiyaç paketleri tanımlamasak yüzde 8,8 yerine yüzde 10,4 büyüyecektik. Bugün olsa yine aynısını yaparız. Tüm yaşananlara rağmen rekorları da alt üst etmeyi başardık” dedi.
2016 hedeflerimizi koruyoruz
Yılın ilk dokuz ayında, grup gelirlerinin yüzde 90’ını oluşturan Turkcell Türkiye’de yüzde 8,6 büyüme ve yüzde 31,9 FAVÖK marjı kaydettiklerini ifade eden Terzioğlu, “Turkcell Grubu olarak ise ilk dokuz ayda yüzde 8,6 büyüme ile 10,2 milyar TL ciroya, yüzde 5,4 artışla 3,2 milyar TL FAVÖK’e ve yüzde 31,7 FAVÖK marjına ulaştık. Proforma Grup net kârımız 1,8 milyar TL olurken, UFRS’ye göre 1,1 milyar TL olarak gerçekleşti. Planlarımız dahilinde gerçekleşen bu sonuçlar kapsamında 2016 yılı için yüzde 8-10 olan gelir büyümesi, yüzde 31-33 aralığında olan FAVÖK marjı ve geçtiğimiz çeyrek yüzde 25 olarak revize ettiğimiz Grup operasyonel yatırım harcamalarının gelire oranı beklentilerimizi koruyoruz. Geride bıraktığımız dokuz ay içerisinde yaşanan her türlü makroekonomik ve jeopolitik zorluklara rağmen planlarımız doğrultusunda ilerledik. Hem operasyonel hem finansal açıdan yılsonu hedeflerimize ulaşacağımızı öngörüyor, 2017’ye de güçlü bir başlangıç için hazırlanıyoruz” diye konuştu.
Fintur için tüm alternatifler masada
Hissedarlara daha fazla değer yaratma odağı doğrultusunda bilançodaki stratejik varlıkların değerini maksimize etmek amacıyla tüm opsiyonları değerlendirdiklerini vurgulayan Turkcell Genel Müdürü Terzioğlu, şöyle konuştu: “Hâlihazırda şirketimizin yüzde 41,45’ine sahip olduğu iştiraki Fintur’un, kalan paylarının Telia Company’den satın alınmasına ilişkin görüşmelerde taraflar arasında ortak bir noktada buluşulamadı. Bu nedenle, Fintur için, sahip olduğumuz hisselerin satışı dahil olmak üzere, tüm alternatifleri değerlendiriyoruz.”
Data kullanımı yüzde 61 arttı
2016 yılının ilk dokuz ayında, 4.5G yatırımlarının tüm hızıyla sürdüğünü ve operasyonel yatırım harcamalarının gelire oranının yüzde 21,5 olarak gerçekleştiğini anlatan Terzioğlu, “Bugün itibarıyla 4.5G abone sayımız 19 milyona ulaşırken, 4.5G şebekemiz üzerinden taşınan data trafiğinin payı yüzde 22 oldu” dedi. 4.5G kullanıcılarının katkısıyla kişi başına data kullanımının geçen yıla göre yüzde 61 artarak 2.6 GB olarak gerçekleştiğini, Türkiye’deki akıllı telefon penetrasyonunun daha da ivme kazanarak üçüncü çeyrek sonunda yüzde 62’ye ulaştığını anlatan Terzioğlu, “Yaptığımız yatırımlar ve müşterilerimizin artan talebiyle data ve servis gelirlerimiz yıldan yıla yüzde 76,5 büyüdü” dedi.
Abonelerin yüzde 52’si faturalı
34,8 milyonu Türkiye’de olmak üzere toplam 66,7 milyon müşteriye ulaştıklarını vurgulayan Terzioğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu dönemde mobil, fiber ve TV’de müşteri kazanımı devam etti ve mobil segmentte toplam müşteri sayımız bu çeyrekte 179 bin artarak 32,8 milyon oldu. Faturalı müşteri sayımız geçen yıla göre 897 bin artarak müşteri bazımızın yüzde 52’sine ulaştı. Sabit segmentte ise fiber müşteri sayımız yıllık bazda 140 bin artışla 992 bine ulaşırken, toplam sabit müşteri sayımız 1,7 milyonu aştı. Yakınsama stratejimiz kapsamında mobil ses, data ve servislerimizden her üçünü kullanan müşteri oranımız yüzde 28, sabit tarafta TV’li servis kullanan müşteri oranımız yüzde 34 oldu. “
Süper Lig ile yakından ilgileniyoruz
Üçüncü çeyrekte, Turkcell TV+, dünyanın en prestijli futbol liglerinden biri olarak kabul edilen İngiltere Premier Ligi’nin resmi yayıncısı oldu. Mobil cihazlarda münhasırlığa sahip olduğumuz anlaşma ile Premier Lig, artık Turkcell TV+’tan takip edilebilecek. En geniş spektruma sahip 4.5G platformu olmanın verdiği güçle farklı alanlarda da müşterilerine hizmet vermeye devam edeceklerini ifade eden Terzioğlu, “Bu kapsamda yaklaşan Türkiye Süper Lig naklen yayın ihalesi ile de, mobil TV üzerinden yayın sağlama fırsatıyla futbol içeriğinin daha fazla insana ulaşmasını sağlamak adına yakından ilgileniyoruz” dedi.
Dünyada bir ilk: BİP üzerinden faks
Turkcell’in ana odağındaki dijital servislerle ilgili yeniliklerin bu çeyrekte de devam ettiğini dile getiren Terzioğlu, “Tamamen yerli kaynaklarla geliştirilen BiP, Avrupa ve ABD de dâhil tüm dünyada ilgi görmeye devam ediyor. BiP, 192 ülkede 10 milyondan fazla indirilme sayısına ulaşarak kısa sürede büyük bir başarıya imza atarken, uygulamayı yurtdışından indirenlerin sayısı ise 1 milyonu aşmasıyla küresel bir marka olma yolunda önemli bir aşama kaydetti. İletişim kavramına yeni bir açılım getiren BiP, şimdi de kullanıcıların BİP mesajıyla faks göndermesini sağlayan özelliğini dünyada bir ilk olarak hayata geçirdi” diye konuştu.
Türkiye’nin bilgi toplumuna ve dijital dönüşümüne katkı sağlamak amacıyla oluşturulan Bilkent Üniversitesi – TÜSİAD Bilgi Toplumu Forumu tarafından düzenlenen İş Hayatında Büyük Veri Konferansı 2 Kasım Çarşamba günü Four Seasons Istanbul at the Bosphorus’ta gerçekleştirildi.
Açılış konuşmaları Bilgi Toplumu Forumu Direktörü Prof. Dr. H. Altay Güvenir, TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital Ekonomi Yuvarlak Masası Başkanı Esin Güral Argat ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran-Symes tarafından yapıldı. Konferansın Ana Tema konuşmalarını ise Open Insights Başkanı ve CEO’su Dr. Usama Fayyad ve Boyner Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Cem Boyner gerçekleştirdi.
Moderatörlüğünü CNN TÜRK Ekonomi Müdürü Emin Çapa’nın yaptığı İş Hayatında Büyük Verinin Kullanımı başlıklı tartışma oturumuna Kariyer.net CEO’su Yusuf Azoz, Migros Marka İletişimi ve CRM Direktörü Kına Demirel Beskinazi, Siemens İcra Kurulu Üyesi ve Dijital Fabrikalar Direktörü Ali Rıza Ersoy ve Hürriyet CEO’su Çağlar Gögüş konuşmacı olarak katıldılar.
Büyük veriyi bilgiye dönüştürmek gerekiyor
Konferansın açılışında yaptığı konuşmada Bilgi Toplumu Forumu Direktörü Prof. Dr. H. Altay Güvenir şunları söyledi: “Günümüzde birçok firma, zorlu rekabet ortamını kendi avantajlarına çevirebilmek için ellerindeki verinin kendilerini rakiplerinden ayıran bir araç olabileceğini fark etmiş durumda. Ülkemizde sahip oldukları büyük veriyi bilgiye dönüştürerek zorlu rekabet ortamını kendi avantajlarına çevirebilmiş firmalar mevcut. Bugünkü konferansımızın büyük veriye sahip olan ve bu veriyi ekonomiye dönüştürmüş veya dönüştürme potansiyeli olan firma yöneticileri için bir bilgi ve deneyim paylaşımı ortamı sunduğunu düşünüyorum.”
Bilgi toplumu için dijital dönüşüme hazırlık
TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Esin Gürel Argat konferansın açılışında gerçekleştirdiği konuşmada, “Büyük verinin sunduğu olanaklardan yararlanmak için iş dünyası liderlerinin dijitalleşme konusundaki kurumsal stratejilerini geliştirmeleri çok önemli. Büyük veri, kurumsal dijital stratejinin vazgeçilmez bir unsuru olarak görülmeli. Ülke olarak baktığımızda, rekabet ortamında farklılaşmak ve inovatif olmak için dijitalleşmenin nimetlerinden azami ölçüde yararlanır noktaya ulaşabilmeli, teknolojiyi etkili kullanmanın yanı sıra teknolojiyi üreterek öne geçebilmeliyiz. İnsan kaynağımızın, gençlerimizin bu yeni dünyanın ipuçlarını yakalamalarının ve eğitim sistemimizde katma değeri yüksek beceriler kazanmalarının kritik önemde olduğunu da yeri gelmişken ifade etmek istiyorum” dedi.
Verinin sadece yüzde 1’i analiz edildi
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran-Symes konferansın açılışında gerçekleştirdiği konuşmada, “Büyük veri devriminin henüz başlangıç aşamasındayız. Dünyada üretilen dijital verinin % 90’ı geçtiğimiz son iki yıl içinde üretilmiş ama bu verinin yalnızca % 1’i analiz edilmiş durumda. Bu aslında olağanüstü bir fırsat demek; analiz edilen büyük veri oranını artırmakta kimler öne geçerse, yeni dünyanın kazananı da onlar olacak! Proje bazlı ve bütünsellikten uzak yaklaşımlarla büyük veriden değer yaratmaya çalışmanın, umulan faydayı doğurması çok güçtür. Teknolojik gelişmelerin hızını yakalamak için, şirketler iş geliştirme stratejilerinin kalbine veri analitiğinden faydalanma modellerini yerleştirmelidir. Dijital dönüşümden bahsederken bunu sağlayacak insan kaynağına da değinmeden geçemeyiz. Ülkemizde eğitim sisteminin bilgi temelli ekonomiye uyum sağlayabilecek niteliklere sahip, analitik, yenilikçi, eleştirel ve özgür düşünen bireyleri yetiştirmesi gerektiğini güçlü şekilde vurgulamak isterim” dedi.
Sosyal medya devinin 2016 üçüncü çeyrek raporlarına göre, Facebook’un çeyrek dönem geliri 7,01 milyar dolara çıktı. Aynı dönemdeki kârı ise 2,38 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Bu rakamlar, geçen yılın aynı döneminde elde edilen rakamlara oranla, 3 kat daha fazla kazanç anlamına geliyor.
Mobil cihazlarında Facebook kullananlar
Facebook’un en hızlı büyüyen gelir kapısı, %84 artışla mobil reklamlar oldu. 1,66 milyar aylık mobil aktif kullanıcı sayısına ulaşan şirket bir yılda %20 büyüme kaydetmiş görünüyor. Geçen yıl aynı dönemde mobil aktif kullanıcı sayısı sadece 1,055 milyar kişiydi.
Günlük bazda servisin mobil aktif kullanıcı sayısı 1,09 milyar, aylık bazda toplam mobil kullanıcı sayısı ise 1,79 milyar kişi.
Zuckerberg bu başarılı rakamlar üzerine yaptığı açıklamada ise, “uygulamalarımızda videoyu öne çıkartan politikamıza devam edeceğiz. Bizce, kamera artık insanların paylaşımda bulunmak istedikleri asıl yöntem oldu,” ifadesini kullandı.
Yani sosyal medya servisinin giderek daha fazla video içeriği paylaşan bir yapıya evrildiğini göreceğiz.
Bu alanda da Facebook Live’ın Mayıs ayında hizmete girmesinden beri 4 kat büyüdüğünü aktaran Zuckerberg, Instagram Stories özelliğini de günlük 100 milyon kişinin kullandığını hatırlattı.
ABD Başkanlık seçimlerinde en güçlü aday olarak gösterilen eski Dış İşleri Bakanı Hillary Clinton ile Google’ın CEO’su Eric Schmidt arasından su sızmadığı ortaya çıktı.
Dış İşleri Bakanlığı’nda devlet görüşmelerini Gmail ile yaptığı için ağır eleştiriye uğrayan ve FBI tarafından çok ciddi bir soruşturma altına alınan Hillary Clinton’ın Google aşkı Gmail ile sınırlı değilmiş.
Clinton kazansın diye bütün Google seferber olmuş
Clinton’ın kampanya yöneticilerinden “çalınan” ve internette yayınlanan e-postalara göre, Clinton ve kampanya yöneticileri sık sık şirketin jetini kiralayarak uçmuşlar. Ancak bu uçuşlar pratikte bir kiralama değil de Google’ın Clinton’a “bağışı” şeklinde gerçeklemiş. Yani Google, Clinton’a uçak tahsis etmiş.
Ayrıca Eric Schmidt’in bir kez William Jefferson Clinton ile görüşmek için randevu istediği de yazışmalarda ortaya çıkıyor. William Jefferson Clinton, “Bill” Clinton olarak tanıdığımız eski ABD Başkanı’nın uzun ismi.
İnternet devinin uçağını sık sık kullanan hatta bu uçakla Afrika gezisine çıkan Hillary Clinton’ın uçağın bazı arızalarının bulunmasından rahatsızlık duyduğu da e-maillerde dile getiriliyor.
Bu yazışmaların ortaya çıkmasından sonra, Hillary Clinton’ın başkanlık yarışını kazanması Arama motoru devi için daha büyük önem kazanmış durumda aksi halde Trump’ın başkanlığı süresince şirketin başının çok ağrıyacağı tahmin ediliyor.
Günümüzde veri güvenliği konusu yedekleme ve felaketten kurtarma bağlamında genel veri yönetiminin ayrılmaz parçası oldu. Disk imajı teknolojisi ile verileri hızlı eşitleme, hızla güncelleme ve ihtiyaca göre önceliklendirme alanlarında kullanışlı çözümler sunan Acronis şirketlerde çevik dijital dönüşümü hızlandırıyor. Disk imajı gerçek zamanlı güncelleme ve yedekleme seçenekleri ile bulut üzerinde aynı dosya üzerinde çalışan farklı mobil cihazların dinamik olarak eşitlenmesini sağlıyor. Şirketlerde veri yedekleme, felaketten kurtarma, tam disk imajı ve çevik dijital dönüşüm teknolojilerinin yakın geleceğini Acronis İtalya, İberik ve Türkiye Ülke Müdürü Mauro Papini ile konuştuk.
Hangi ürün ve hizmetlerde farklılaşıyorsunuz?
Acronis’in esas yaptığı iş veri güvenliği. Ancak biz veri depolama yönetimi, yedekleme, transfer ve felaketten kurtarma çözümlerine odaklanıyoruz. Bu bağlamda veri güvenliğinin antivirüs yazılımları ile aslında pek ilgisi yok. Elinizde bir veri var ve bu verinin bağlı olduğu yerler var. Biz bu veriyi güvenlikte, canlı tutmaya çalışıyoruz. Bunu gerçekleştirmek için birçok yol var ama bizde hepsinin ortak noktası, bunu mümkün olduğunca basit bir şekilde yapmak.
Basit ve kullanışlı arayüzlerle hızlı kurtarma
Basitliğe ulaşmak için doğal olarak bazı tavizler veriyoruz. Özellikle arayüzün mümkün olduğunca basit olmasına çalışıyoruz; çünkü güvenlik çözümü ile etkileşime geçtiğimiz ve esas iş yapılan yer arayüz. Bu konuda oldukça iddialıyız. Aslına bakarsanız şu anda bizden daha basit ve görece kapsayıcı bir şekilde veri güvenliği hizmeti veren bir alternatif yok. Bu yüzden ürünümüzü büyük şirketler kadar son kullanıcılar da rahatlıkla kullanabiliyor.
Bu bizim temel karakteristiğimiz: Verileri korumaya yönelik yedekleme ve felaketten kurtarma alanında en sade ve kullanışlı çözümleri sunuyoruz. Acronis çözümleri orta ölçekli işletmelerden kurumsal firmalara kadar ölçeklenebiliyor.
Veri odaklı bakış açısı ve disk imajı
Diğer şirketlerden farklı duruş sergilediğimiz diğer temel nokta ise veriye bakış açımız. Biz veriyi her şeyin temeli olarak ele alıyoruz ve bunu diğer şirketlerden çok daha önce yapmaya başladık. Önceki ürünlerimize baktığınızda PC için bir tane, sunucular için bir tane, bulut için başka bir ürün satıyorduk. Hepsine baktığımızda aslında temel teknolojinin hep aynı olduğunu göreceksiniz. Bizim odağımızda olan depolama alanı yönetimi çözümlerinden söz ediyoruz; ama aslında veriyi hep aynı şekilde yönetiyoruz. Diğer yedekleme çözümlerinde veriyi dosyaları kopyalayarak yedekliyorlar. Acronis ise disk imajını kullanarak yedekliyor; yani ham veriye odaklanıyor.
Ham veri yedeklemek işleri hızlandırıyor
Oysa veri önemli olan tek şeydir. Ham veri konusunda uygulamalar veya veri kümeleri arasında bir ayrım yapmıyoruz. Bu yüzden bizim yedekleme programlarımız bilgisayarın tümünün imajını alarak çalışıyor. Bunu başka pek kimse yapmıyor, yeni bir şey ve eskiden hiç yapmıyorlardı.
Bu noktada Watson’la birlikte DNA’nın çifte sarmal olduğunu keşfeden Francis Crick’in Şaşırtan Varsayım adlı kitabını da örnek gösterebiliriz. Crick insan beyni ve bilinçaltıyla ilgili bir soruya şöyle cevap veriyor: “Tabii ki beynimizin nasıl çalıştığını bilmiyoruz. Bunun için bize ikinci bir beyin gerekirdi. Oysa doğa tasarrufludur.”
Müşteri de veri yedeklerden veya felaketten kurtarılan sistemi ayağa kaldırırken o veriyi oluşturan dosya parçacıklarının depolama cihazı diski veya Flash belleğinde tek tek nerede yer aldığını bilmek istemiyor. Sadece verisini kurtarmak istiyor. Disk imajı burada devreye giriyor.
Acronis ve Occam’ın usturası
Felsefede kavramların sayısını gereksiz yere çoğaltmayın ve bilmediğiniz bir şey söz konusu ise önce en basit çözümden veya açıklamadan yola çıkın derler. Acronis disk imajı teknolojisi de bu yüzden sade, hızlı ve verimli olarak tasarlandı. Bizim bütün çözümlerimizin temelinde bu teknoloji var. Spesifik alanlara farklı ürünler üretmemiz gerektiğinde hep bu teknoloji üzerine inşa ediliyorlar.
Dijital dönüşüm için verinin tüm yaşam döngüsünde yönetilmesi gerekli demek istiyorum: Son 3-4 yıldır gerçekleşmekte olan dijital dönüşüm tekilliğe doğru gidiyor. Dijital dünya genişliyor. Artık hayatımızın büyük bir bölümü dijital. Şirketlere de bu bağlamda esnek ve çevik yedekleme çözümleri gerekiyor.
Veriyi tüm yaşam döngüsünde yedekliyor ve eşitliyoruz
Her verinin bir yaşam döngüsü vardır. Bazen farkında bile olmadan kullandığımız araçlar ile sürekli yeni veriler yaratırız. Bu verilerin aslında büyük çoğunluğu o sırada kullanılmayacaktır. Varlıklarının bile farkına varmayız. Ancak bu veriler de günün birinde kullanılabilir, varlıkları fark edilebilir, ihtiyaç duyulabilir. Örneğin hastanede sağlık raporunuzda birçok veri var. Bunların büyük kısmı sağlık sorunları çıkmadığı zaman kullanılmıyor. Kullanıldığı zaman da sadece ihtiyaç duyulan veriler tedaviyle ilgili bağlamda ele alınıyor.
Güncel ve gündemde veriye erişimi önceliklendirmeliyiz
Ancak, doktor sağlık raporunun bir kopyasını bilgisayarında tutacak ve raporu güncellediği zaman bunun hastanenin veri merkezindeki kayıtlara eşitlenmesi gerekecek. Eskiden bunu nasıl yapıyorduk? Laptop diskindeki ilgili dosya parçacıklarına bakıyor, yeni parçacıkları veri merkezindeki sabit disk sürücüsüne tek tek kopyalıyorduk. Eski dosya parçacıklarını yeni sürümleriyle değiştiriyorduk.
Bu zaman alan bir işlemdi. Özellikle de yedekleme ve felaketten kurtarmada; çünkü felaketten kurma 1 gün sürerse 1 günlük iş kaybı binlerce ve milyonlarca dolara mal olabilir. Öte yandan yedekleme de firmalar için tam bir masraf kalemi. Bunun da hızlanması gerek. Ancak, veri odaklı bakıp veriyi de sürücü görüntüsü (disk imajı) olarak gördüğünüz zaman o veriyi analiz etmeden, hangi dosya parçacığı neyin yerine gelecek demeden bir bütün halinde veri merkezine eşitleyip yedekleyebiliyorsunuz. Aynı şekilde veri merkezinden laptopa indirebiliyorsunuz.
Hızla felaketten kurtarmak için
Bunun en büyük yararlarından biri de farklı model cihazlarda, farklı yazılımlar veya aynı yazılımın farklı sürümleri söz konusu olduğunda verinin uyumluluğunu sağlamak. Disk imajı olarak düşündüğünüz zaman bu veriyi istediğiniz cihazda istediğiniz programla açabilirsiniz. Sonra hasta kayıtlarında analiz yapmak istediğinizde bunu istemcideki yazılım (her gün kullanmaya alışık olduğunuz yazılım) sizin için yapar.
Acronis İtalya, İberik ve Türkiye Ülke Müdürü Mauro Papini
Esnek yedekleme derken bunu kast ediyoruz
Biz verileri kişisel, açık ve işletim sistemi verileri olarak ayırmıyoruz. Bunu depolama ve yedekleme sistemleri değil, erişim yazılımları yapar ve yapmalı. Sonuçta bu verileri güvenli bir yerde istenildiği kadar saklayıp, ihtiyaç doğduğu anda da veriyi önünüze getiriyoruz. Bu verileri aynı zamanda bir cihazdan diğerine aktarabiliyoruz. Bunu da yedeklemeleri buluta yaparak sağlıyoruz. Bir cihaz bozulduğunda veya veri kaybı oluştuğunda basitçe baştan yükleniyor. Veriler ayrıca başka cihazlara da istenirse kısmen yükleniyor. Bunlara mobil cihazlar da dahil.
Bütün bunlar basit gibi görünse de çok ilginç sonuçlara yol açıyor. İstediğim herhangi bir cihazımın yedeklemesini, başka bir cihaz üzerinden yapabiliyorum. Aynı şekilde geri yüklemesini de yapabiliyorum. Artık ihtiyacım olmayan verileri arşivleyip güncel yedeklemeler içerisinden kaldırabiliyorum. Böylece hızlıca ulaşabileceğiniz gündemdeki ve güncel veriler daha hızlı çalışan depolama cihazlarındaki saklanırken (mesela Flash sürücüler) diğerleri sabit disk sürücülerinde veya yedekleme kasetlerinde tutulabiliyor.
Acronis çözümleri veriyi yaşam döngüsü boyunca güvenli bir şekilde depolar ve canlı tutar derken kast ettiğimiz şey bu. Bunu da veriyi disk imajı olarak, ham veri olarak görerek yapıyoruz. Veri yönetimi için hızlı ve çevik bir altyapı sağlıyoruz. Veri yönetiminin detaylarını ise müşteriye, kullanıcıya bırakıyoruz. İstedikleri veriye hızlıca ulaşmalarını sağlamamız yeterli. Böylece yazılım, donanım uyumsuzluğu ve buna bağlı performans kaybı yaşamıyoruz. Burada aslında veriyi klonlamaktan söz ediyoruz.
Yazılım ve donanım uyumluluğu için basit düşünmeli ve basit yedeklemeliyiz
Ünlü bir yazarın yeni romanını düşünün. Bu romanın e-kitap okuyucular için epub dosyasını istediğiniz gibi yedekleyebilir ve kopyalayabilirsiniz. Sizin o kitabı okurken neler hissedeceğiniz veya neler düşüneceğiniz bizi ilgilendirmez. O kitabı okumakla ilgili kendinize özgü bir deneyiminiz var. Yazarın da yazmakla ilgili tecrübesi var. Bunlar metafizik olarak tekil şeyler. Bireyden bireye bir yere kadar aktarılabilirler.
Ancak, Acronis olarak izim işimiz sadece kitabın dosyasını yedeklemek. Ardından siz eskisi gibi o kitaptan anlam çıkarmaya devam edebilirsiniz. Bu örneği bir adım ileri götürürsek: Eski veri depolama ve yedekleme çözümlerinde kitap dosyası kadar yazarın ve potansiyel okurların deneyimlerini de kopyalamaya çalışıyorlardı. Böylece yedekleme içinden çıkılamaz hantal bir hal alıyor ve mobil cihazları da pek desteklemiyordu.
Bulutta işbirliğini destekleyen dinamik yedekleme
Oysa şimdi veriyi dünyanın farklı ülkeleri ve bölgelerindeki yüzlerce kullanıcı için eşitleyerek yedekleyebiliyoruz, yüzlerce mobil cihaza yükleyebiliyoruz. Üstelik aynı proje içinde çalışan 10 kişinin bulutta işbirliği çerçevesinde yaptığı değişiklikleri de (ardışık düzenlemeler dahil) güncelleyip eşitleyebiliyoruz. Bu Google Drive’a yedeklemekten farklı; çünkü klasik yedeklemede arşiv dizinini, dizin ağacını ve klasörleri baştan yaratmak zorunda kalıyorsunuz. Biz ise dosyalarınızı düzeninizi bozmadan aynen aktarıyoruz.
Dijital dönüşüm veri erişiminde çeviklik ister
Ancak, bunu yaparken sizi dosya bulmakta yalnız bırakmıyoruz. Özgün düzeninize bağlı olarak kopyalanan verilerinizi laptopta aramanızı sağlayan arama fonksiyonlarımız tabii ki var. Kurumsal işletmeler bu gibi veri yönetimi operasyonlarında çok daha fazla araca ihtiyaç duyabiliyorlar. Biz bunların hepsini sağlıyoruz. Son kullanıcı ürünlerinde de aslında tüm bu araçlar mevcut. Yalnızca, kullanımı daha kolaylaştırmak adına bu araçlara arayüzde yer vermiyoruz.
Akıllı ve sade arama aracı
Arama aracımız var olan bütün yedeklenen verilerin içerisinde arama yapabiliyor, bulutta olsun ya da olmasın. Böylece ihtiyaç halinde bir verinin nerede olduğu hemen bulunabiliyor. Bunun için, başka yedekleme programlarının yaptığı gibi veri yedeklenirken farklı bir şekilde yapılandırılması da gerekmiyor. Veriyi ne şekilde istiyorsanız, o şekilde yedekleyip depolayabiliyorsunuz.
Hem kurumlara hem de KOBİ’lere çözüm sunuyoruz
Bu yaptıklarımız bizi ister istemez KOBİ’leri hedeflemeye götürüyor. Acronis halka açık olmayan özel şirketler arasında yedekleme, depolama alanı yönetimi ve felaketten kurtarmada hem kurumlar hem de KOBİ’lere kapsamlı çözümler sunan tek şirket.
Kullanışlılık ve basitlik, aynı zamanda kapsamlı araçlar KOBİ’ler için Acronis’i en optimum veri güvenliği aracı yapıyor. 1-500 kişi arası şirketler ile 500-1000 kişilik şirketler için ayrı ürünlerimiz var. KOBİ’lerin, başka kimsenin karşılaşmadığı sorunları oluyor. Biz bu sorunları basitlik ile çözüme kavuşturuyoruz.
KOBİ’lere özel esneklik
KOBİ’lerin genellikle kendilerine arka çıkacak bir IT departmanları olmuyor. Ancak uğraştıkları IT yükü, özellikle veri depolama, yedekleme ve veri güvenliği konularında bireysel kullanımdan da büyük kurumsal şirketlerden de çok farklı. Tabii Amerika ve diğer ülkeler arasında bu konuda farklar var. Amerika’daki KOBİ’ler çoğu ülkede kurumsal firma cirosuna sahip.
Ancak, Amerika’ya özgü bu yapı çevik dijital dönüşümde yerel ve dağıtık yedekleme sistemlerine neden odaklandığımızı da açıklayabilir. Globalde ise en büyük müşteri segmentimiz orta ölçekli işletmeler. İşimizi o kadar iyi yapıyoruz ki Avrupa’daki bazı nükleer santraller bile sistem kapatıldıktan sonra da radyoaktif kalan atıkları ve donanımları denetlemek için bizim veri yedekleme çözümlerimizi kullanıyor.
Geniş portföy, kullanışlı arayüz
Ülkemizde Vodafone Türkiye, TTNET, Doruknet ve Avea gibi telekom şirketlerinin yanı sıra Aksan Sigorta, HSBC, Finansbank, Tofaş, Petrol Ofisi gibi finans, enerji ve otomotiv sektöründen birçok kurum ve kuruluş müşterilerimiz arasında yer alıyor.
Özellikle de veri yedeklemedeki yüksek performansımız uygun maliyetlerimizle birlikte dikkat çekiyor. Kullanışlı ve sade arayüzümüz BT uzmanı olmayan personel tarafından da rahatlıkla kullanılabiliyor. Örneğin İtalya’nın en büyük bankalarından biri eski donanımı yeni modelde konsolide etmek için Balkanlardaki tüm sunucularını sanallaştırma ile tek merkezde, İtalya’da toplamak için bizim sistemimizi kullandı.
Burada ana yedeklemeden değil ama lokal sunucuların verisini taşımaktan söz ediyoruz. Ancak disk imaj sayesinde verileri yeni donanıma, yeni platforma ve yazılıma dosyaların yeri hemen iç kaymadan taşımayı başardı. Sadece bazı dosyalar için küçük güncellemeler yaptılar (yüzde 1-1,5 oranında). Ardından sistemi yeniden başlatıp yeni veri merkezini kullanmaya başladılar. Bütün bunlar için çevik yedekleme çözümlerimize ihtiyaçları vardı.
Veri depolamada yapay zeka dönemi
Acronis olarak yapay zeka destekli akıllı veri transfer sistemleri kullanıyoruz. Bu sistem yeni yazılım ve donanımdan kaynaklanabilecek potansiyel uyumsuzlukları önceden haber veriyor. Bu da özellikle işletim sistemini yeni donanıma imaj olarak aktarmak için önemli; çünkü bankalar gibi kurumsal firmalar işletim sistemine birçok özel uygulama yazıyor. Ancak işletim sistemini bir bütün halinde taşırlarsa bunu yeni donanımda kullanabiliyorlar.
Çözümümüz ayrıca donanımsal yenilemelerde de kullanılıyor. Örneğin Doğu Avrupa’daki birçok şirket, eski donanımlarını konsolide etmeye başladı ve müthiş bir veri yönetimi talebi var. Bu şirketler sunucularına bizim ürünümüzü kuruyorlar ve yedeklerini alıyorlar. İster başka bir sunucuya, isterlerse buluta yedekliyorlar. Daha sonra yine bizim çözümümüzün kurulu olduğu yeni donanımlarına hiçbir sorun ile karşılaşmadan geri yüklüyorlar. Veri transferinin eski donanımdan yeni donanıma geçirilmesi konusunda bundan daha basit bir çözüm şu anda yok.
Bulut bilişim ve mobilite için esnek disk imajı şart
Büyük verinin önümüzdeki 3 yılda geleceği veriyi yerel ve mobil olarak üretildiği yerde izlemek, kayıt altına almak ve çok noktadan aynı anda eşitlemek olacak. Bu noktada Acronis gibi niş alanlarda diğer teknoloji çözümlerine eklenebilen ara katman teknolojileri büyük önem kazanacak; çünkü farklı yazılım ve donanımlar arasındaki açıkları kapatmak için bizim sektörümüze ihtiyaç duyuluyor.
Watson süper bilgisayarının API çözümleri gibi yerel analitiği geliştiren uygulamalar yaygınlaştıkça ve 3D printerlar sayesinde hem e-ticaret, hem lojistik hem de üretimde hiperlokal çözümler yaygınlaştıkça (üretimin bir kısmı yerele kaydıkça) veri yedekleme ile eşitlemenin de önemi artacak. Bunu perakende müşterilerinin online alışveriş yaparken o gün ne satın alacağını tahmin etmeye çalışmak gibi görebilirsiniz. Çoğu zaman müşteri bile markete girince rafta 10 saniye sonra gözüne neyin çarpacağını ve neyi satın alacağını bilmez. Bu yüzden anlık veri analizi yapmak gerekiyor.
Gerçek zamanlı veri yaratıyoruz
Gerçek zamanlı verinin yaratıldığı günümüz mobil dünyasında verinin de gerçek zamanlı olarak veya olabildiğince sık aralıklarla yedeklenmesi gerekiyor. Dinamik bir ortam Acronis’in depolama yönetiminde çevik dijital dönüşüm çözümlerini gerektiriyor; çünkü firmalar da büyük veri içinde hangi veriye ihtiyaçları olacağını önceden bilemeyebilir ve bu da bizi disk imajına geri getiriyor.
Bulutta çalışın ama tavsiyemiz yedekleme yapmanız
Bazı KOBİ’ler dinamik veri eşitleme ortamında tümüyle bulut üzerinden ve veri yedekleme olmadan çalışmayı tercih edebiliyor. Ancak önemsiz gördükleri için yedeklemedikleri bazı verilere yarın ihtiyaçları olabilir. Acronis veri merkezlerini buluttan konsolide eden ve böylece hem merkezi hem de gayri merkezi çalışan dağıtık yedekleme çözümleri ile bu açığı kapatıyor. Özetle diyebiliriz ki Acronis olarak bulutta kullanıcı ile hizmet sağlayıcıyı buluşturan bir katman olarak çözüm sunuyoruz.