Çin’de otonom araç testleri yasaklandı
Tesla’nın otopilotuyla kaza yapan otomobili, dünya devletlerini korkuttu. Almanya otonom araçlar için kara kutu zorunluluğu getirirken, bu teknolojide önemli yol kat etmiş Çin’de de şimdi sürücüsüz otomobillerin test amacıyla karayollarına çıkması ve yüksek hız testleri yapması yasaklandı.
Çin’in yöneticileri, konuyu inceleyip, yeni regülasyonlar devreye alana kadar tüm test araçları park yerinde beklemek zorunda.
Öte yandan Çin’den haber veren kaynakların, bu yeni yönetmeliklerin zaten yazılmaya başlandığını ve şimdi Tesla kazasındaki bulgulara göre revize edilerek kısa sürede yayına gireceğini vurguluyorlar.
Öyle görünüyor ki, Tesla’sının içinde Harry Poter filmi seyrederken son hızla traktöre çarpan talihsiz şoför, robot/otonom/sürücüsüz araçların tarihinde çok önemli bir yer kaplayacak.
Snapchat ile login dönemi başlıyor
Sayısız web ve mobil uygulamaya, Facebook veya Google hesabı üzerinden ya da bazen Twitter hesabı ile login olmak, hesap açmak alışılmadık bir durum değil. Çok popüler olan bu platformlar, aynı zamanda login seçenekleri sayesinde, kullanıcılarının hangi mecralara ilgi duyduklarını kayıt altına alarak bu bilgileri reklam verenlerin daha isabetli reklamlar göstermeleri için kullandıklarını da biliyoruz. Ancak şimdi bu “login” pazarında yeni bir oyuncu ortaya çıkıyor: Snapchat.
Snapchat’in sarı “login” butonu ilk defa Bitmoji Keyboard uygulamasında yayına girdi. Uygulamanın kullanıcıları artık fotoğraflı chat servisindeki hesapları ile login olabiliyorlar. Bu gelişme elbette Facebook, Google ve Twitter için kötü haber sayılabilir çünkü yüz milyonlarca kullanıcısı olan Snapchat’in kullanıcıları diğer servislere ve uygulamalara kendi hesapları ile login olmayı tercih etiklerinde sosyal medyanın üç atlısı, artık eskisi gibi kullanıcı bilgisi toplayamayacak demektir. Bu aynı zamanda Snapchat’in daha hızlı büyümeye başlayacağının da işareti kabul edilebilir.
Bitmoji Keyboard uygulaması kısa süre önce Snapchat tarafından satın alındığı için, login butonunun uygulamada belirmesi aslında şaşırtıcı değil ancak Snapchat’in bu küçük adımla, diğer uygulama ve servisler için de login butonu yayınlamak üzere önü açılmış bulunuyor.
Twitter, en saldırgan kullanıcısını engelledi
Twitter’da, uzun yıllardır büyük tepki çeken ve saldırgan tweet’leri ile öne çıkan teknoloji editörü Milo Yiannopoulos’un hesabı kapatıldı.
Milo Yiannopoulos’un Twitter’da engellenmesi için uzun yıllardır şikayetler, kampanyalar, topluca hareketler yapılıyordu ancak yönetim kullanıcının ifade özgürlüğü içinde hareket ettiğini dile getiriyordu. Öyle ki, Milo hakkındaki tartışmalar, ABD’de televizyon kanallarına yansımış, çok sayıda haber, tartışma ve eğlence programı Milo’yu da ekran çıkardıkları yayınlarda, Milo’nun amacını ve eylemlerini tartışmaya açmıştı.
Ancak Milo Yiannopoulos’un, Ghostbusters filminin yıldızlarından Leslie Jones hakkında başlattığı bir trolleme kampanyası, Twitter yönetiminin sabrını taşırmaya yetti. Twiter’da Jones hakkında yapılan yorumlarda, “maymuna benzediği, King Kong rolünü oynayabileceği,” gibi ırkçı ifadelerle dolu saldırılar yer alıyordu. Twitter’ın araştırması bu saldırı/trolleme kampanyasının Milo Yiannopoulos tarafından başlatıldığını ortaya koyunca, sosyal medya servisi Milo’nun hesabı kapadı. Bu eylem aynı zamanda, Twitter’ın internet trollerine karşı kendi inisiyatifi ile gerçekleştirdiği ilk eylem oluyor. Daha önce hesap kapatmak için, mağdurların mahkeme kararı getirmesi gerekiyordu veya terörizmi öven, propaganda yapan, İŞİD’e militan toplayan, eylem görüntülerini yayan hesaplar kapatılıyordu.
Bu karar aynı zamanda, sosyal medya servislerinin trollere karşı daha etkin hareket edeceği beklentisini de ortaya çıkardı. Ancak şimdi herkesin aklındaki soru şu: Sosyal medya yöneticilerinin hesabını kapatacağı trollerin, hangi kriterlere göre trol olarak değerlendirilecek? Sadece yöneticilerin hoşuna gitmeyen paylaşımlar yapmak hesabın kapatılması için yeterli olacak mı?
Microsoft’un bulut gelirleri katlandı
Çeyrek rapor sonuçları açıklanmaya başladıkça, teknoloji dünyasındaki gidişatın yönü de ortaya çıkıyor. En çok merak edilen ikinci çeyrek raporlarından biri Microsoft’a aitti ve dün açıklanan rapor, beklendiği gibi, Azure bulut servisinin, Microsoft’un geleceğinde çok önemli olduğunu ortaya çıkardı.
İkinci çeyrek raporuna göre, Microsoft’un Akıllı Bulut çözümlerindeki gelirleri, bir önceki yıla oranla %7 artarken, sadece Azure servisinin geliri tek başına %102 artarak rekora koştu. Elbette Azure’un başarısının arkasında önemli işbirlikleri de var. HPE ile ortaklığı bulunan Azure, HPE’nin kurduğu tüm sunucularda standart olarak yer alıyor.
Öte yandan Microsoft, büyük umutlarla ve milyar dolarlar ödeyerek giriştiği mobil sektörde kan kaybetmeye devam ediyor. Şirketin mobil departmanının gelirleri, geçen yıla oranla %71 oranında düşmüş bulunuyor ki bu sürpriz değil, Satya Nadella yönetimindeki Microsoft kurmayları, özellikle 2016’da mobil cihaz/telefon sektöründen uzaklaşacaklarını ve sadece çok üst seviye birkaç telefon ve tablet modeli ile var olacaklarını açıklamışlardı.
Nintendo’nun hisseleri roket gibi!
Sony’nin PlayStation’u ve Microsoft’un Xbox serisi ile rekabette zorluklar yaşayan ve eski güzel günlerini özleyen Japon video oyun devi Nintendo, aradığı çıkışı Pokemon GO ile yakaladı.
Google destekli bir start-up tarafından geliştirilen, Nintendo lisanslı Pokemon GO oyunu piyasaya çıkalı henüz sadece iki hafta oldu ancak Japon oyun devinin hisse senetleri roket gibi fırladı. İki haftada hisse değerleri iki katına çıkan firma, yatırımcılarının yüzünü güldürürken, yakın gelecekte piyasaya çıkaracağı yeni ürünler için de motivasyon buldu.
Şirketin toplam piyasa değeri de 21 milyar dolardan 42,5 milyar dolara çıkarken, 15 Temmuz Cuma günü Nintendo’nun Tokyo borsasında el değiştiren hisse miktarı 4,5 milyar dolara çıkarak, rekor kırdı.
Aslında Japon oyun devinin Pokemon GO’nun başarıyla doğrudan ilgisi bulunmuyor. Başarının büyük kısmı, oyunu yapan firma ve firmanın arkasındaki Google’a ait. Japon devinin ise 2000’li yılların sonunda odağından çıkardığı Pokemon serisinin yeniden bu kadar ünlü olabileceğini düşünmediğinden, henüz cebinde fazla parası olmayan bir Start-up’a Pokemon lisansını oldukça düşük maliyetle vermiş olduğu düşünüyor. Dolayısıyla borsadaki bu hızlı yükseliş ilk aşamada anlamlı gelmese de Japon yatırımcılar, Pokemon GO sayesinde Nintendo’nun yeniden şahlanacağını ve hem yeni Pokemon ürünleri hem de yeni oyunlar ve hatta oyun donanımları ile piyasadan büyük pay alacağını düşünüyor.
Netflix kullanıcı mı kaybediyor?
2016’nın ikinci çeyrek raporları geldikçe şirketlerin performansları da ortaya çıkıyor. Netflix’in, ikinci çeyrek raporu ise firmanın ve yatırımcıların korkularında haklı çıktıklarını gösteriyor olabilir.
Online video/eğlence platformu Mayıs ayında abonelik fiyatlarına 1 dolarlık zam yapmış. Servisin açılışından beri yapılan bu ikinci zamla birlikte 2 sene önceki 7.99 dolarlık başlangıç fiyatı artık 9.99’a ulaşmıştı. Şimdi şirket yöneticileri bu 2 dolarlık zammın, eski kullanıcıları kaçırmış olabileceğini düşünüyor zira servisin kullanıcı sayısındaki artış, 2,5 milyon kişi olarak beklenirken, 1,4 milyon kişide sınırlı kaldı. Yöneticiler beklentiyle gerçekleşen rakam arasındaki farkı, eski kullanıcıların aboneliklerini iptal ettirmesiyle açıklıyor.
Video/eğlence platformunun şu anda ABD’de 47 mliyon, ABD dışında ise 36 milyon abonesi bulunuyor. Şirket 2016 ikinci çeyreğinde 1,97 milyar dolar gelir elde ederken bunun 41 milyon doları kar hanesine yazılmış bulunuyor.
2014’te 13 milyon, 2015’te 17 milyon yeni abone kazanan servisin 2016’da aynı hızı sürdürebilmesi için, her çeyrekte 5 milyona yakın kullanıcı kazanması gerekiyor. Dolayısıyla 1,4 milyon yeni abone rakamı, şirketin yatırımcılarını çok mutlu etmiyor.
Marissa Mayer Yahoo’dan ayrılıyor mu?
Yahoo’nun CEO’su Marissa Mayer’ın, çeyrek dönem sonuçlarını açıkladığı toplantıda yaptığı konuşma, ayrılık konuşması gibi algılandı.
Yahoo CEO’su olarak dördüncü yılını dolduran ve 18. çeyrek dönem finansal raporunu açıklayan Mayer’ın toplantıda Yahoo’nun satışına dair hiçbir konuya değinmeyişi ve toplantı sonunda Yahoo’da yaptıklarını değerlndirermesi, ayrılık işaretleri olarak değerlendirildi.
Mayer toplantı sırasında, “Geçtiğimiz yıllarda bu şirketi ikonik değerine geri döndürmek için, kararlı şekilde planlarımızı uygulamaya koyduk, nerede olduğumuza, nerede olmak istediğimize baktık ve bu amaç için neler yapmamız gerektiğini samimi bir şekilde değerlendirdik. Stratejik alternatiflerimizi değerlendirdik ve oluşturduğumuz bu alt yapı Yahoo’nun sonraki adımı için sağlam bir temel oluşturacaktır,” ifadelerini kullandı.
Dört yıl önce Google’dan Yahoo’ya transfer olan 41 yaşındaki CEO’nun her zamanki tonundan farklı olan konuşması ve tepkileri, Mayer’ın Yahoo’dan ayrılmak üzere olduğu şüphesini doğurdu.
Drone ile uçak muayenesi
Hava taşımacılığında uçak muayenesi büyük önem taşıyan ve aynı zamanda önemli bir zaman harcanan güvenlik önlemidir. Airbus şimdi bu iş için özel bir drone tasarlıyor. Her uçuştan önce ve sonra uçağın dış yüzeyinin uzman gözlerce dikkatlice incelenmesi ve uçak yüzeyinde tehlike oluşturabilecek bir deformasyon olup olmadığı araştırılır.
Ancak bu muayenelerin, uçağın alt kısmıyla sınırlı kaldığını söylemeye gerek yok çünkü uçağın üst tarafına ulaşamayan mühendislerin, hava limanlarındaki çok hızlı trafik içinde bu alanları çoğu zaman incelemediklerine şahit olabilirsiniz. Airbus firması şimdi, uçak muayenelerini daha güvenli hale getirmek için, uçağın her noktasına kolayca ulaşabilecek ve yüzey analizi yapabilecek, gelişmiş sensörlere sahip dronelar sayesinde hava limanlarındaki uçak muayeneleri hem çok daha kapsamlı, hem de çok daha hızlı yapılabilecek.
Intel RealSense teknolojisine sahip kameralarla donanmış olan dronelar bir A330’un çevresini hızla dolanırken uçağın yüzeyinin fotoğraflarını çekecek. Ardından uçağın 3D modeli ile karşılaştırılacak fotoğraflar sayesinde ufacık bir vidanın eksikliği bile fark edilebilecek. Fotoğraflar aynı zamanda teknisyenler tarafından da incelenecek ve böylece teknisyenlerin uçağın çevresinde dolanarak yaptığı muayene için harcanan bir saate yakın zamandan tasarruf edilecek. Bu da, hava taşımacılığının hız kazanması, uçakların hareket öncesindeki bekleme sürelerinin azalması anlamına gelecek.
Airbus, gerekli testleri bu yılın sonunda bitirmeyi ve drone’ları hizmete sokmayı planlıyor.
Sürücüsüz otobüs 20 km yol kat etti
Mercedes’in akıllı şehir konsepti için geliştirdiği sürücüsüz otobüsü CityPilot, Hollanda’da 20 km’lik mesafeyi sorunsuzca kat ederek rüşdünü ispatladı. Amsterdam Schiphol havalimanı ile çevresindeki bir kasaba olan Haarlem arasında hareket eden otobüs, sert dönüşler yapması, kavşakları geçmesi, yerleşim alanları içinde yol kat etmesi gereken rotayı şoför müdahalesine gerek kalmadan geçmeyi başardı.
Üzerinde onlarca sensör bulunan, GPS ve radar ile hareket eden CityPilot otobüsleri, Daimler’in sürücüsüz otomobil Highway Pilot teknolojisinin bir diğer ayağını oluşturuyor. 70 km/s maksimum hıza sahip olan otobüsün, kendini otobüs duraklarına sorunsuzca yaklaştırabilen hassasiyeti de göz dolduruyor.
Diğer otonom araçların aksine CityPilot otobüsleri akıllı şehirlerle iletişim halinde olan bir araç ve bu sayede, şehirdeki trafik ışıkları, trafik tabelaları ve diğer altyapı öğeleri ile iletişim kurabiliyor. Araçtaki kameralar ise son derece yüksek çözünürlüklü ve yol üzerindeki küçük çukurları ya da taşları bile tespit edebiliyor, böylece hızını azaltarak araçtaki yolcuların rahatsızlık yaşamasını engelleyebiliyor.
Belediyelerin 4.5G vizyonu var mı?
Teknoloji yazmaya başladığım 2000 senesinde, “4.5G vizyonu” şöyle dursun, yazdığım şeyin ne olduğunu anlatabilmek için ekstra bir efor gerekiyordu. Sokağa inip 100 kişiye teknoloji ile ilgili bir soru sorsanız ‘ben o zamazingodan anlamam’ dercesine tuhaf gözlerle size bakarlar, basit sorularınızdan bile koşarcasına uzaklaşırlardı. Her bilgisayarcının bir programcı olmadığını anlatamazdınız mesela.
Sonra küçükler büyüdü; teknolojik ürünler çoğaldı, bugünün yeni normali teknolojinin her anımıza, her eşyamıza, sevdiğimiz ya da sevmediğimiz her şeye girmesini tanımlar oldu. İşte bu yaşamı kapsama altına alma işini üstlenen teknoloji için uzun zamandır; “teknoloji tuhaf bir şeydi, artık her şey” yorumunu yapıyorum.
Evet, artık teknoloji her şey. Özellikle Türkiye’de “4.5G vizyonu” olarak pazarlanan 4G LTE Advanced ile hayatımızı kapsama işini daha da fazla üstlenecek. Çünkü 4G LTE Advanced’ın asıl amacı bizlerin mobil cihazlarımızla daha hızlı video indirebilmemiz değil, aklınıza gelen ya da gelmeyen pek çok nesnenin bir IP adresine sahip olması. İşte bu da akıllı şehirlere giden yolda zorlu bir kavşağı geride bırakmamızı sağlayacak.
Akıllı şehirler ile hayatımız değişecek
Akıllı şehirler aslında yeni bir kavram değil. Teknolojinin yardımıyla şehir yaşamının kolaylaştırılması, daha çevre dostu yaşam alanlarının sağlanması, akıllı binalar ve akıllı otomobillerle adeta robotize edilmiş bir akış içinde günlük yaşamlarımızı mutlu mesut yaşamamızı temsil ediyor. Peki bunu nasıl yapacak? Örneğin akıllı ulaşım sistemleri ve trafik mühendislerinin ince dokunuşlarıyla şehirden kaçma isteğini her daim hissettiren trafik sorunu biraz olsun rahatlayacak. İstanbul gibi ana arterleri sınırlı, yapılaşmanın bana göre pek de gelecek hesaba katılmadan yapıldığı bir şehirde kısmen bir rahatlama görebileceğiz. Ancak daha küçük ölçekteki yerler mükemmele yakın performanslar gösterecek. Şu an trafik adına en büyük sorunları uzun kırmızı ışık süreleri olan şehirlerdeki ulaşımın neredeyse hiç ışık kullanılmadan sorunsuzca aktığını görebileceğiz mesela. Örneğin elektrik direklerinin 4G LTE Advanced sonrası bir IP adresiyle uzaktan yönetilebilen, ek fonksiyonlara sahip modern hallerini göreceğiz. Bu direkler ya da parklardaki ağaçlarda bulunan sensörlerle mikro iklimi ve hava kalitesini ölçebileceğiz. Ölçmekle yetinmeyecek, sensörlerden gelen verileri üç beş yıl sonra yapay zeka temelli bir uygulama sayesinde bulut ortamında analiz edip tahmine dayalı analiz yöntemleri üzerinden şehrimizi daha yaşanır kılabileceğiz. Akıllı şehirler ile daha güvenli kentlerde yaşamaya da başlayacağız. Bu sadece daha hızlı bir kontrol olanağı sağlamayacak güvenlik güçlerine, rahatlayan şehir trafiğinde daha hızlı hareket de edebilecekler mesela…Yerel yönetimlerin 4.5G vizyonu
Bu bahsettiğim senaryoların ve benzerlerinin gerçek olabilmesi içinse iki kriter var. Birincisi, 4G’ye uygun baz istasyonlarının yaygınlaştırılması. İkincisi ise bu baz istasyonlarının yüksek hizmet kalitesini sunabilmesi için tüm şehrin fiberoptik kabloyla donatılması ve istasyonların doğrudan fiber erişimine sahip olması. Ancak tüm bu etki ve faydalarına rağmen 1 Nisan ve sonrasında herhangi bir yerel yönetim idarecisinden bir “Hoş geldin 4.5G” mesajı bile görebilmiş değiliz. Oysa ben en azından büyükşehir statüsündeki birkaç ilin yöneticisinden “4.5G vizyonu doğrultusunda ihale tarihinden bu yana şu kadar fiber kablo döşenmesine izin verdik” açıklaması beklerdim. Sanırım çoğu halen yeni bina yaparak akıllı şehir olabileceklerini ya da yeşil dalga sistemiyle trafiği düzeltebileceklerini sanıyor…Fintech borsa endeksi kuruldu!
Finansal teknolojilerin (fintech) hızlı yükselişi, Nasdaq ve KBW’yi harekete geçirdi ve 18 Temmuz 2016 tarihi itibarıyla fintech dünyası KFTX kısaltmasıyla kendi borsa endeksine kavuştu. Finansal ürünleri ve hizmetleri müşterilerine sunmak için teknolojiden faydalanan ve yaklaşık olarak 785 milyon doların üzerinde toplam pazar değerine sahip şirketlerin performansını takip edecek olan endekste şimdilik 49 fintech şirketi yer alıyor.
Bu şirketler arasında fintech dünyasının veri yönetimi, uluslararası para transferi, ticaret ve ödeme gibi alanlarından dev şirketler yer alıyor. Fintech girişimlerine 2016 yılının sadece ilk çeyreğinde yapılan toplam küresel yatırım Accenture tarafından yayınlanan rapora göre 5,3 milyar dolara ulaşmış ve yıldan yıla yüzde 67’ye ulaşan bir artış göstermişti.
Yeni kurulan borsa endeksinin, fintech dünyası için merkezi bir performans takip aracı olarak da işlev görmesi bekleniyor. KFTX adını taşıyan yeni fintech endeksinde yer alan şirketler arasında PayPal, MarketAxess, CME Group ve Visa gibi ödeme devleri yer alıyor. Fintech endeksiyle birlikte KBQ Nasdaq endeks ailesindeki toplam endeks sayısı da 10’a yükselmiş oluyor.
Drupa 2016 baskı sektörüne hareket getirdi
Baskı teknolojilerinde yaşanan durağanlık Drupa 2016 fuarıyla yerini hareketli günlere bıraktı. Fuarın katılımcılarından Canon, Düsseldorf’ta düzenlenen etkinlikte sergilediği 25’in üzerinde canlı baskı sayesinde satışlarında hızlı bir artış gözledi. Öyle ki, yapılan resmi açıklamaya göre Canon’un kesintisiz beslemeli inkjet baskı makinelerinin ve geniş formatlı yazıcılarının satışı fuar süresince, 2012’deki rakamın iki katına ulaştı.
Canon Avrupa Başkan Yardımcısı Jeppe Frandsen şöyle konuştu: “Canon olarak Drupa 2016 fuarında ürün ve çözümlerimizi, müşterilerimize gerçek işlerinde yansımasını görebilecekleri şekilde sergiledik. Her aşamada hedeflerimizin çok ötesine geçtik. Drupa fuarında Canon’un standında sergilediklerimize ve ziyaretçilere yaklaşımımıza dönük tepkiler son derece pozitifti. Sektörün geleceğine dair giderek artan iyimserliğin yansıması olarak binlerce kişi işlerini büyütmeleri ve dönüştürmeleri için onlara nasıl yardımcı olabileceğimiz hakkında daha fazla bilgi almak istedi ve müşterilerin yapmış olduğu yatırım Drupa 2012 ile kıyaslandığında %30’dan fazla arttı.”
Canon Avrupa Profesyonel Baskı Direktörü Mark Lawn, imagePRESS’in Drupa fuarında yakaladığı başarı hakkında şöyle bir yorum yaptı: “imagePRESS serisine eklenen en yeni ürünlerimizin güçlendirilmiş performansını gözler önüne serdik. Drupa’ya gelen müşterilerimiz bu başarımızı mevcut makinelerinde yükseltme yaparak takdir ettiler. Daha da heyecan verici olanı Canon’un toner teknolojisine ilk kez yatırım yapmaya karar veren yeni müşterilerin sayısıydı. imagePRESS’in kalite, verimlilik, istikrar ve medya kullanımı özellikleri bu başarının can alıcı noktasını oluşturuyor. Olumlu tepkiler alması toner teknolojisinin çok uzun bir süre daha PSP’ler için önemli bir rol oynamaya devam edeceğini gösteriyor.”
Müşteriler, standart ofset medyaya baskı için optimize edilmiş olan yeni Océ ColorStream 6000 Chroma ve Océ ImageStream 2400 gibi kesintisiz beslemeli baskı makinelerine ciddi yatırımlar yaptılar.

Türkiye’nin Drupa 2016’da yeni nesil baskı teknolojilerine ilgisi büyüktü
Yeni ColorGrip opsiyonuyla standart ofset medya üzerinde de yüksek kalitede renkli baskı yapabilen, Océ VarioPrint i300 yaprak beslemeli inkjet baskı makinesi de öne çıkan ürünler arasındaydı. Baskı makinesinin inkjet verimliliğini ve kalitesini, yaprak beslemeli bir yazıcının çok yönlülüğünü ve esnekliğini sunma kapasitesini takdir eden Almanya, Hollanda, Norveç, Türkiye, Birleşik Krallık ve ABD’li müşteriler baskı makinesi için sipariş verdiler. Canon Avrupa Ticari Yazıcılar ve Üretim CRD’nin Kıdemli Direktörü Peter Wolff şöyle konuştu: “Drupa 2016’da genel olarak dijital teknolojinin, özel olarak da Canon teknolojisinin ofset baskının bölgesine doğrudan bir giriş yaptığı çok açıktı. Inkjet, drupa 2016 fuarında geniş bir uygulama spektrumunda kesinlikle rüştünü ispatladı ve geleceğin baskı teknolojisi olduğunu gösterdi”.Almanya otomobillere kara kutu takacak
Almanya, Tesla’nın otopilot kontrolünde traktöre çarparak ölümlü kazaya neden olan otomobilinden çok etkilenmiş olmalı ki, ülkede trafiğe çıkacak sürücüsüz otomobillere kara kutu takmayı zorunlu hale getirmeyi planlıyor.
Akıllı otomobillere yerleştirilecek bu kara kutuların, uçaklarda olduğu gibi, kazalardan hasar görmeyecek kadar sağlam şekilde monte edilmesi gerekecek ve kazalar sonrasında aracın tüm hareketlerini ortaya çıkaracak loglar burada kayıt altına alınacak.
Elbette Almanlar, otomobillerin kendi başına trafikte dolaşmasına şimdilik izin vermek niyetinde değiller, sürücülerin hala direksiyon başında oturması gerekiyor. Almanya’nın bu konudaki yasalar ve uygulamalar konusunda öncü olması da bekleniyor zira ülke dünyadaki en önemli otomobil üreticisi konumunda bulunuyor ve Alman üreticileri uzun zamandır sürücüsüz otomobiller konusunda çalışmalar yürütüyorlar.
Google arttırılmış gerçeklik gözlüğü mü yapıyor?
Google’ın sanal gerçeklik-arttırılmış gerçeklik konusundaki çalışmaları günlerdir piyasayı meşgul ediyor. Hafta sonunda Google’dan sızan bilgilere dayandırılan haberlerde internet devinin Oculus Rift’e rakip olacak bir sanal gerçeklik gözlüğü üzerinde çalıştığı duyulurken, bir diğer kaynak ise Google’ın bu çalışmalarını sonlandırdığını ve Andorid N platformu üzerine kurulacak, geniş katılımlı Daydream VR sistemini geliştirmeye odaklandığını vurguluyordu.
Bu sabah ise teknoloji dünyasındaki tartışmalar, Google’ın gizli bir arttırılmış gerçeklik gözlüğü üzerinde çalışıyor olduğu haberine odaklandı. Yine firma içinden sızan bilgilere dayandırılan haberler, internet devinin Microsoft’un Hololens’ine rakip bir gözlük teknolojisi üzerinde çalıştığını, bu gözlüğün bilgisayara veya telefonlara bağlı olmadan, kendi işlemcisine sahip olarak işlem yapabileceğinin altını çiziyor.
Şimdilik bu haberler hakkında Google’dan gelen bir açıklama yok ancak tüm büyük teknoloji şirketlerinin VR/AR konusunda önemli adımlar atarken ve kendi donanımlarını geliştirirken, Glass gibi bir ürünü yıllar öncesinden tasarlamış, elinde çok önemli teknolojik birikim ve deneyim olan Google’ın bu alandan uzak duruyor olması kimseye inandırıcı gelmiyor.
İstifa alameti 4 davranış
İyi bir personelin istifa dilekçesini görmeyi hiçbir yönetici istemez. Ancak İK araştırma şirketi Workplace Trends tarafından yapılan anket, ABD’deki çalışanların üçte birinin önümüzdeki altı ay içinde iş değiştirmek istediklerini ortaya koyuyor. Türkiye için de benzer bir tablonun olduğunu tahmin etmek zor değil.
Bir yönetici olarak, personelinizin şirkete ne ölçüde bağlı olduğunu bazı günlük davranışlara dikkat ederek gözlemleyebilirsiniz. Elbette iki katı bir maaş ile alacakları iş teklifine karşı sunacak çok bir kozunuz olmayabilir; ancak iş yerinde yaşadığı mutsuzluk nedeniyle alternatif arayan çalışanlarınızın sıkıntısını çözmeniz büyük olasılıkla mümkündür.
Peki, hangi işaretlere dikkat etmeniz gerekiyor? İstifa etmeyi planlayan, alternatif işler bakınan çalışanlar neler yapar? Stephanie Vozza’nın Fast Company için derlediği listede şu adımlar dikkat çekiyor:
Beklenmedik izin talepleri
İzin istemek her personelin hakkıdır; ancak önceden haber vermeksizin bir anda izin isteğiyle müdürün kapısını çalan bir personel, dışarıda olacağı yarım gün veya bir günlük sürede bir sonraki işi için toplantıya katılıyor olabilir. The Tolan Group adlı yönetici araştırmaları şirketi CEO’su Timothy Tolan, “Kısa bir süre içinde gelen sürekli izin talepleri, çoğunlukla bir şeyler döndüğünü işaret eder” diyor. İş yeri uzmanı Lynne Sarikas ise özellikle izinden önceki ve sonraki gün sağlıklı ve enerjik görünen çalışanların, arada aldıkları tek günlük hastalık izninde neler yaptığını merak etmenin normal olduğunu belirtiyor.Davranış değişiklikleri
Bir çalışan kendi üzerindeki iş yükünden ya da genel anlamda şirketten şikayet etmeye başlarsa, yöneticilerden biri geçerken sesini alçaltmaya başlarsa, o personeli kaybetmek üzere olabilirsiniz. Sarikas’a göre bu gibi tavırlar o kişinin o anda yeni bir iş aradığını göstermek zorunda değil. Ne var ki bu tür davranış değişiklikleri, sonunda işten ayrılmaya varabilecek bir rahatsızlığın ilk adımları olabilir. Timothy Tolan şirketle bağları zayıflayan personelin bir diğer işaretinin toplantılarda ortaya çıkan davranış değişimleri olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Normalde tartışmalara aktif katılım gösteren ve toplantı boyu söz alan kişiler sessiz kalmaya başladıysa başınız dertte demektir.”LinkedIn’de daha fazla vakit geçirmek
Yeni bir iş arayan personeli ele verecek bir diğer işaret de, iş dünyasının sosyal ağı LinkedIn’de daha fazla vakit geçirmesidir. Tolan, yöneticilerin her zaman LinkedIn üzerinden tüm ekipleriyle bağlantılı olması gerektiğini söylüyor. Bu aynı zamanda yeni işe başlayanlara motivasyon sağlayacaktır. Sonrasında ise herhangi bir çalışanın profilinde sık değişiklikler görmeye başlarsanız, örneğin birçok yeni gruba dahil olurlar ya da kısa sürede gözle görülür biçimde fazla bağlantı eklerlerse bir şeyler döndüğünü anlayabilirsiniz.Verimlilik ve motivasyon kaybı
Bir çalışanın yaptığı işin kalitesi bir anda dibe vurduğunda ya da normalde 6’ya kadar masasını terk etmeyen biri akşam 5’te kapıya yönelmeye başladığında, o kişiyi kaybetmek üzere olabilirsiniz. “İşten ayrılacaklarını kendilerini bildikleri için, üstelik bir de başka bir yerde işe başlayacakları kesinleştiyse, üretkenliklerinde ve iş kalitesindeki düşmeyi bariz bir şekilde görebilirsiniz.”Personeli kaybetmemek için ne yapmak gerekiyor?
Villanova Üniversitesi’nde İK Geliştirme alanında çalışan Psikoloji Profesörü Katina Sawyer, bir çalışanın şirketle bağları zayıfladığında mutlaka hasar kontrolü yapmak gerektiğini belirtiyor. “Sadece basit bir soru, ‘Günün nasıl geçiyor?’ ya da ‘Hedeflerine ulaşman için sana nasıl yardım edebilirim?’ demek bile çalışanların kendilerini değerli ve güçlü hissetmeleri için yeterlidir. Çalışan bağlılığı hususunda nabız yoklaması yapmayan yöneticiler, kimin istifa etmek isteyip kimin kalacağını kestiremez.” Çalışanlarınızı motive eden unsurları bulmanız gerekiyor; bu bir rutin de olabilir, bir gelişim ya da bir mücadele de… Bunu çözdüğünüzde, iş düzenine daha fazla sevdiği unsurlardan ekleyerek istifa etmeyi düşünen çalışanları tekrar işine bağlı hale getirebilirsiniz. Pittsburgh Üniversitesi İşletme Profesörü James Craft da çalışanlara iyi yaptıkları işlerle ilgili olumlu geri dönüş yapmanın nemine değiniyor. “Böylelikle iş bağlamında kendilerine daha önemli bir kimlik bulabilirler, sosyal destek sağlarlar ve ilişki ağını güçlendirirler.”Samsung otomobil üretmeye başlıyor!
Güney Koreli elektronik devi Samsung, Çin’in önemli otomobil üreticisi BYD’ye ortak oluyor.
Teknoloji şirketlerinin otomotiv sektörüne yönelmesi, Samsung’u da bu konuda adım atmaya mecbur bırakmış görünüyor. Otomobillerin yakın geleceğin en önemli teknoloji platformuna dönüşeceğinin anlaşılması ve bu alana yapılan milyarlarca dolarlık yatırımlar, rekabetten geri kalmak istemeyen teknoloji firmalarını otomotiv alanına yöneltiyor.
Samsung’un Çin’de otomotiv şirketi BYD ile ortak olması ve şirketin hisselerini satın alması, BYD’nin akıllı otomobiller üretmesinin önünü açacak. Ayrıca BYD araçları Samsung telefonları ile uyumlu hale gelecek. Bu da ilk etapta Samsung’un telefon satışlarında artış anlamına gelecek. Uzun vadede ise Samsung hem Çin pazarındaki konumunu sağlama almış olacak hem de akıllı otomobil pazarından dışlanmamış olacak.
Güney Koreli devin, BYD’den ne kadar hisse aldığına dair henüz resmi bir açıklama yok ancak BYD’den sızan bilgiler, şirketin %4’ünün Güney Koreli elektronik devi tarafından satın alındığını ortaya koyuyor. Bu gelişme aynı zamanda Samsung’un artık resmen otomobil üreticisi olması anlamına geliyor.
Bankalara Brexit faturası: Çalışan başına 50 bin pound!
Brexit olarak bilinen ve Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılma istemiyle sonuçlanan referandumun etkileri her sektörü ayrı ayrı vurmaya devam ediyor. Üstelik ilk hasarın ardından, Brexit’in dolaylı yollardan etkileyeceği operasyonlar da gün yüzüne çıkıyor. Bunlardan biri de İngiltere merkezli finans kurumlarının AB operasyonlarını sürdürme maliyeti olacak.
Sınırlar arası işlemlerin kritik önemi nedeniyle, AB ile İngiltere arasında Brexit sonrası yeniden ortaya çıkacak finansal bariyerlerin özellikle bankacılık operasyonlarında büyük sıkıntı çıkaracağı tahmin ediliyor. Bu yüzden çoğu finans kurumu, AB genelinde işlerine sorunsuz devam edebilmek adına Birleşik Krallık’tan diğer Avrupa ülkelerine taşınmak zorunda kalacak.
Brexit sonrası bankalar için kritik seçim
Elbette bu iş sadece taşınmayla bitmiyor: Yeni bir yetenek avı, İK süreçleri, İngiltere’de kalmak isteyen personele ödenecek tazminat, yeni binanın kira ve teknik altyapı giderleri hesaba eklenince, bankalar için yüklü bir fatura ufuktan göz kırpıyor. Fintech danışmanlığı yapan Synechron tarafından yapılan hesaplamalara göre, bankalar ve diğer finansal işletmeler için İngiltere’deki iş gücünü diğer Avrupa şehirlerinden birine taşımanın bedeli personel başına 50 bin pounda yaklaşacak. Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılma kararının üzerine, ülkede faaliyet gösteren pek çok bankanın, iş güçlerini kısmi olarak da olsa farklı bir lokasyona taşımak zorunda kalacağını belirten Synechron’un Londra’daki danışmanlarından Tim Cuddeford, “Avrupa genelinde hizmet veren pek çok banka için ‘finansal pasaport’ büyük önem taşıyor ve yeni bir şehir seçerken hem kendilerinin hem de müşterilerinin çıkarlarını gözetmek durumundalar” açıklamasını yaptı. Bankaların yeni bir şehir seçerken yetenek havuzunu ve teknik altyapıyı göz önünde bulundurması gerektiğini belirten Cuddeford, Avrupa’nın diğer finans merkezleri olarak Amsterdam, Dublin, Paris ve Frankfurt’u öneriyor.ARM 32 milyar dolara satılıyor
Japonya’nın dev bankalarından Softbank, mobil işlemciler tasarlayan ünlü ARM’yi 32 milyar dolara satın alıyor. ARM tarafından açıklanan gelişmeye göre, satın alma gerçekleşirse ABD’de GSM operatörü Sprint’in ve pek çok başka teknoloji şirketinin de sahibi olan Japon Softbank, teknoloji piyasasında çok güçlü bir konuma yükselecek.
İngiliz şirketi olan mobil işlemci tasarımcısı, akıllı telefonların kullandığı işlemcileri tasarlıyor. Samsung’tan Apple’a kadarn neredeyse her telefonda kullanılan işlemcileri ise şirketin kendisi üretmiyor. Bunun yerine işlemcilerin tasarımını lisanslıyor ve üretimi Qualcomm, Samsung veya MediaTek gibi üçüncü parti işlemci üreticilerine devrediyor.
Eğer satın alma gerçekleşirse bu Avrupa’daki en büyük teknoloji şirketi satın alması olarak tarihe geçecek. Clash of Clans oyununun yapımcısı Supercell’in de sahibi olan Softbank kısa süre önce şirketi 8,6 milyar dolara satmıştı.