6 adımda tatili kariyer fırsatına dönüştürün

0
Turizm sektöründe yaşanan tıkanma, tatil planlarınızı etkilemesin. Yoğun geçen bir yılın ardından bir iki haftalık tatil yapmak hepimizin hakkı. Tatil denince mutlaka içinde deniz, kum ve güneş olması gerekmiyor. Günlük rutininizden biraz uzaklaşmak bile, zihninizi ve vücudunuzu dinlendirerek, yılın yorgunluğunu üstünüzden atmanıza yardımcı olacaktır. İş hayatında geçireceğiniz bu “kayıp haftayı”, uzun vadeli planlarınız ve hedefleriniz için verimli bir sürece dönüştürmek ise sizin elinizde. Bu sürede yeteneklerinize yenilerini eklemek, bir hedef doğrultusunda ilerlemek ya da bir sonraki girişiminiz için plan yapmak hiç de zor değil. Üstelik bunların tamamını denizden, kumdan ve güneşten uzak durmaksızın yapabilirsiniz. Fast Company’den Gwen Moran bunu başarmanın altı adımını şöyle sıralıyor:

1. En çok ne istediğinize karar verin

Bu adımın hakkını verebilmek için, bir düşünmeniz gerekiyor. New York merkezli kariyer danışmanlık şirketi Reboot Partners kurucularından Jaye Smith, “Profesyonel ve kişisel hedeflerinizi enine boyuna masaya yatırın. Daha iyi, daha mutlu, daha memnun ve kendini işe daha adamış biri olabilmek için en çok neye ihtiyacınız olduğunu iyice düşünün.” Sonra da yeni bir fırsat oluşturmak adına tatilinizi değerlendirin.

2. Önceden planlamaya başlayın

Yazar ve konuşmacı Chris Guillebeau, böyle bir tatil seyahatinde iki tip planlama olacağını söylüyor. İlk olarak yapmak istediğiniz şeyleri bir beyin fırtınasıyla oluşturursunuz, ardından bu hedefe giden gerçekçi adımları sıralamaya başlarsınız. “Bir sonraki büyük hedefinizde bazı kilometre taşları belirleyin.” Örneğin hedefiniz beş günde yeni gelir akışları belirlemek ise, bunu şöyle adımlara ayırabilirsiniz: – Yeni şirketinizde size destek olacak kişileri belirleyin – Seyahat sırasında mali hesaplamaları yapın – Katılmak istediğiniz sınıf veya seminerlere rezervasyon yapın – İhtiyaç duyacağınız materyal ve bilginin bir listesini yapın – Tatil için gerekli kişisel ve profesyonel randevuları organize edin – Tatildeyken, yapmak istediğiniz görev ve etkinliklerin listesi üzerinde çalışın “Bu adımların bazıları oldukça kolaydır, bazıları ise uğraş gerektirir. Ancak bu sıralamayı yaptığınızda, ilerlemenizi takip etmeniz çok daha kolay olur.”

3. Gerçekçi hedefler belirleyin

Seçeceğiniz hedef hem ölçülebilir hem erişilebilir hem de sizi zorlayıcı nitelikte olmalı. Ne de olsa her şeyden uzaklaşıp başka bir konuda çalışabilme fırsatı her gün karşınıza çıkmıyor. Bu nedenle bu imkanı iyi değerlendirmeniz gerekiyor. “Hayatı düzene sok” ya da “40 bin dolarlık kredi borcunu hallet” bir haftalık vakit için gerçekçi hedefler değildir. Bunun yerine, “gelecekte yeni fırsatlar yaratabilmek için bir yan uğraş başlat” gibi hedefler belirlemek gerekiyor. Örneğin Guillebeau, kendi tatillerinde “Yeni başlatacağım blogun ilk düzine yazısını hazırla” ya da “almak istediğim işle ilgili gerekliliklerde usta ol” gibi hedefler seçtiğini anlatıyor. Ne yapacağınıza karar verince, bir zaman çizelgesi oluşturun ve bir oyun planınız olsun. Aksi halde yapmanız gerekenleri organize etmeye çalışırken vakit kaybedersiniz.

4. Sınırları belirleyin

Tasarım uzmanı Dan Clements, tatilde yeni hedeflerinize doğru yol alırken her an mevcut işiniz, sosyal medya ya da diğer aktivitelerin daha cazip görünebileceğini söylüyor. “E-posta, sosyal medya ve cihaz kullanımıyla ilgili kendinize sınırlar koyun. Bütçeniz dahilindeyse mekan değiştirin. Çünkü günlük rutininizden çıkmak, alıştığınız dikkat dağıtıcıların da ortadan kalkmasını kolaylaştırır ve yeni deneyimler yaşamak yaratıcılığınızı kamçılar.”

5. Kendinize zaman ayırmayı unutmayın

Chicago’da çalışan fizyoterapist Kelley Kitley, yılda bir iki defa New Jersey’deki ailesini ziyaret ettiğini ve orada hedeflerini yeniden gözden geçirdiğini anlatıyor. Her yıl iki defa, iki haftalığına, eşi ve dört çocuğuyla birlikte gittiği bu tatilde, iş ve pazarlamayla ilgili planlarını yapmanın yanı sıra, yakında çıkacak kitabının önemli bölümlerini kaleme alıyor ve sosyal medyadaki kitlesini genişletiyor. Ancak her seferinde kendine vakit ayırmayı da ihmal etmiyor. Sahilde oturarak, zihnini ve vücudunu dinlendiriyor: “Aralık ayında yaptığım tatiller yeni hedefler belirlemek için, yaz tatilleri ise bu hedeflerde geldiğim noktaları görmek için ideal.”

6. Tatil sonrası uygulamaya koyulun

Yeni kariyer hamleniz için tatil boyu yaptığınız çalışma ne olursa olsun, boşa gitmesine izin vermeyin. Yaptığınız planı tatil dönüşünde uygulamaya koyun. Tatil boyunca çalıştığınız hedefler için, “devam görevleri” oluşturun. Örneğin yeni bir şirket açacaksanız, belirlediğiniz tüm adımlar için kendinize tarihler belirleyin. Tatil boyunca edindiğiniz her türlü deneyim ve beceriyi, çalışma düzenine döndüğünüzde günlük rutininize eklemeyi ihmal etmeyin.

Hyperloop One’ın kurucusu şirketten ayrıldı

0
Kısa süre önce Hyperloop One adını alan yeni nesil raylı ulaşım sistemi olarak tanımlanan Hyperloop’un kurucu ortağı ve CTO’su Brogan BamBrogan şirketten ayrıldı. Nevada’daki ilk testini bir aydan kısa süre önce gerçekleştiren Hyperloop One’ın CTO’su, Elon Musk’ın yeni nesil toplu taşıma hayalini gerçeğe dönüştürmekte en önemli isim olarak kabul ediliyordu. Elon Musk’ın uzay gemisi inşa eden Space X şirketinin önemli mühendislerinden biri olan BamBrogan, Musk’ın Hyperloop sistemini geliştirmek üzere Hyperloop One’ın kuruluşunda yer almıştı. Ancak BamBrogan şimdi, “şirkete daha fazla yarar sağlayamayacağına inandığını” vurgulayarak görevinden ayrılırken yerine şirketin mühendislik bölümü başkan yardımcısı Josh Giegel geçiyor. Bu sürpriz ayrılığın, şirket içindeki önemli görüş ayrılıklarından kaynaklandığı düşünülürken şirketin CEO’su, Hyperloop teknolojisi ile ilk insan taşınmasının 2021 yılında gerçekleşeceğini ama bundan çok önce Hyperloop trenleri ile şehirler arasında mal taşımacılığının başlayacağını vurguladı. CEO ayrıca, Rusya ile de anlaşmaya vardıklarını ve Rusya’nın istediği bölgere Hyperloop rayları kuracaklarını açıkladı.

BMW Intel ile beraber otonom otomobil üretecek

0
Alman otomobil devi BMW, ilk otonom otomobilini 2021 yılında otoyollara çıkarmak üzere plan yaptığını açıklamıştı. Ancak şirketin bu hedefini gerçekleştirecek otonom sürüş teknolojilerine sahip olmadığını da herkes biliyordu. Alman otomobil üreticisi şimdi bu eksiğini kapatmak üzere Intel ile işbirliğine gideceğini açıkladı. Markanın planlarına göre, Intel, BMW ve Mobileye şirketleri ortak çalışmayla güçlü bir otonom sürüş platformu oluşturacaklar. Bu platform sadece BMW otomobilleri için değil, otonom otomobil üretmek isteyen diğer otomobil şirketleri tarafından da kullanılabilecek. Yani bir anlamda, BMW, Intel ve Mobileye, Google’ın Android işletim sistemi gibi, tüm otomobil üreticilerinin kullanabileceği bir otomobil işletim sistemi geliştirecek. Öte yandan, Mobileye’nın sensörlerinin kullanıldığı Tesla Model S otomobillerinde dün ilk ölümcül kazanın yaşanması ve Mobileye’ın, kazanın sensörlerin göremediği noktadan geldiğini açıklaması, otomobil endüstrisinin otonom sürüş için henüz çok yol alması gerektiğini de düşündürtüyor. Benzer kazaların sayısının artmasıyla, devletlerin otonom otomobillerin piyasaya çıkışına izin vermeyi çok öteye itelemesi de mümkün görünüyor. Tesla Model S’in sürücüsünün ölümüyle sonuçlanan kazada araçtaki Mobileye sensörlerinin, yerden fazlaca yüksek tasarıma sahip bir traktör römorkörünü algılayamadığı ve aracı son hızla römorkörün üzerine sürdüğü anlaşılmıştı.  

Bu 5 basit adımla hafızanızı geliştirin

1
İnsana bahşedilen en büyük becerilerden biri olan hafıza, akıllı cihazların hayatımızı ele geçirmesiyle birlikte yerini “anımsatıcılar, notlar, Wunderlist, Evernote” gibi “hafıza ipucu içeren” mobil uygulamalara bırakmaya başladı. Hatırlamayı unutmaya başladık. Her toplantıyı takvim uygulamalarına kaydediyoruz, uzun zamandır gitmediğimiz yerler için yol tarifini navigasyona bırakıyoruz, aklımıza gelen fikirler için bile kalem kağıt yerine not alma uygulamalarını kullanıyoruz. Oysa insan hafızası, tüm mobil geliştiriciler bir araya gelse bile kodlayamayacakları kadar karmaşık ve eşsiz özellikler barındırıyor. Daha başarılı olmak için, işe hafızamıza güvenmekten başlamamız gerekiyor. Neyse ki günümüzde her alanda olduğu gibi bu alanda da bir uzmanlık bulunuyor ve “hafıza atleti” adını taşıyan uzmanlar, dünyayı gezerek hatırlama becerilerini sergiliyor. Hatırlarsanız bizim de bu konuda göğsümü kabartan bir isim, Dünya Hafıza Şampiyonu Melik Duyar, adına “Mega Hafıza” dediği eğitim yöntemiyle her birimizi birer hatırlama ustasına dönüştürme misyonunu sırtlanmıştı. Bugün ise dünyada farklı hafıza şampiyonları var ve onların Business Insider için verdikleri bu beş basit hafıza ipucu, hafızanızı güçlendirmenize yardımcı olarak hayatınızı kolaylaştıracak:

1. Bir hafıza sarayı yaratın

Mekansal hatıraları, belirli kelimelerden veya cisimlerden çok daha iyi hatırlarız. Evinizin yerini, mutfakta çatalların nerede durduğunu düşünmek için uğraşmazsınız bile. Dünya Hafıza Şampiyonu Alex Mullen, hafıza sarayının da bu durumdan faydalanmak için bir taktik olduğunu söylüyor. Ama hafıza sarayı deyince Sherlock’un üçüncü sezon finali gibi karmaşık yöntemler aklınıza gelmesin. Küçük adımlarla başlayın. Örneğin bir sonraki alışveriş listenize göz attığınızda, her bir maddeyi evinizdeki bir mekanla bağdaştırmaya çalışın. Örneğin çocuklarınız oturma odasında elma yiyor, eşiniz mutfakta havuçları doğruyor, banyodan bir kağıt havlu koparıp alıyorsunuz… Zihnimizin mekanlarla ilgili verileri çok daha güçlü bir korumaya alması, bu şekilde kurguladığınız hafıza sarayları ile her şeyi daha iyi hatırlamanızı sağlayacaktır.

2. Bir sahneye odaklanın

İnsan beyni görsel hatıraları tıpkı bir kamera kaydı gibi saklar. Gördüğümüz her şey, beynimizin derinlerine işlenir ve buna “dizgileme” ya da kodlama denir. Gün içinde çok fazla defa tekrar ettiğimiz işler ise aynı yere tekrar tekrar işlendiği için bulanıklaşır. Örneğin Üsküdar’daki işime Marmaray ile giderken, Kazlıçeşme’deki dev otoparkta her gün aracımı bırakır, her akşam bulmakta zorlanırdım. Çünkü her gün park etme işlemi yapıyordum ve her gün başka bir yere park etmek zorundayım. Benzer şeyi anahtarları nereye koyduğunuzu unuttuğunuzda da yaşarsınız. ABD Hafıza Şampiyonu Joshua Foer’in bu konuda oldukça faydalı bir tavsiyesi bulunuyor; bir dahaki sefere aracınızı park ederken aklınızda belirli bir sahne oluşturun. Detaylara özen gösterin. Araç kaldırıma ne kadar uzakta? Yakınlarında göze çarpan neler var? Yolun asfaltlanmış kısmında mı yoksa mıcırların içinde mi? Otoparktaki sabit objelerden hangisine yakın? Bu objenin rengi nedir? Park ettikten sonra Marmaray’a çok yürümeniz gerekiyor mu? Bu gibi ipuçları, akşam dönüşte 15 dakika boyunca açık otoparkta aracınızı aramanızı önleyecektir. hafıza ipucu bulmaca

3. Duygusal bir bağ kurun

Bir nesne veya yer ile bağlantı kurabilmek, onun detaylarını daha iyi hatırlamamıza yardımcı oluyor. Harvard ve MIT bilim insanları yakın zamanda yaptıkları bir araştırmada, insanların birkaç basit karenin rengini mi yoksa bazı fotoğrafları mı daha iyi anımsadıklarını test etti. Genel sonuçta, insanların fotoğraflardaki detayları çok daha iyi hatırladıkları görüldü. Araştırmacılar bunun sonucunda şu çıkarımı yaptı: “İnsanlar fotoğrafları daha iyi hatırladılar çünkü gördükleri şeyleri kendi hisleri ve hatıralarıyla bağdaştırdılar, bu da hafızalarını daha diri tutmalarını sağladı.”

4. Bir hafıza ipucu kullanın

Liseyi bitireli yıllar oldu ama “paran varsa ne rahat” (PV=nRT) ya da “fıstıkçı şahap” (f,s,t,k,ç,ş,h,p ünsüzleri) gibi ipuçlarını unutmak mümkün değil. Benzer şekilde OBEB, OKEK veya diğer kısaltmaların, formüllerin ortaya çıkmasının mantıklı bir gerekçesi var. Bu tür ipuçları daha hızlı öğrenme için değil, öğrendiğimiz şeyleri daha kolay hatırlamamızı sağlayacak zihinsel yapılar oluşturmak için kullanılıyor.

5. Yeni bilgileri eskilere bağlayın

Fırıncılık yapan birini hatırlamak, soyadı “Fırıncı” olan birini hatırlamaktan çok daha kolaydır. Joshua Foer, yaptığı bir TED konuşmasında bunun sebebini bir soyisim olarak “Fırıncı”nın herhangi bir anlam ifade etmemesine bağlıyor. “Kafamızın içinde dönüp duran sayısız hatırayla bağdaştıramazsınız. Oysa mesleği fırıncı olan birini bilirsiniz. Üstlerinde beyaz önlükleri vardır, elleri una bulanmıştır.” Yeni öğrendiğimiz bilgileri, sahip olduğumuz bilgilerle ne kadar iyi ve detaylı açıklayabilirsek, edindiğimiz bu yeni bilgiler de hafızamızda o kadar iyi yer eder. Yeni ve eski arasında kuracağımız bu hafıza ipucu kümesi, daha sonra o bilgileri hatırlamakta bize fayda sağlayacaktır.

Schneider Electric, edge uygulamaları çözümlerini tanıttı

0
Enerji yönetimi ve otomasyon alanında çözümler üreten Schneider Electric, bilişim kaynaklarını üst sınırlarda kullanmayı düşünen kurumlar ve bulut ve hizmet sağlayıcılarını destekleme stratejisini tanıttı. “Son kullanıcı veya veri kaynağına yakın konumlandırılan bilişim teknolojileri kaynakları” olarak tanımlanan “edge” uygulamaları ile ilgili olarak tanıtılan stratejinin bir parçası olarak Schneider Electric, edge uygulamalarından etkilenen beş ortamı ve bunları desteklemek için tasarladıkları altyapıyı anlattı. Bölgesel sunucu barındırma / telco veri merkezleri müşterilerinin yüksek bant genişlikli içerik ve gecikmeye duyarlı uygulamalar kullanması bu etki alanlarının büyümesini desteklerken Schneider Electric’in InfraStruxure mimarisi ve prefabrik modülleri, pazara hızlı erişim ve düşük işletim maliyetleri için bölgesel bir veri merkezinin hızlı bir şekilde modüler olarak oluşturulmasına olanak tanıyor. Öte yandan “edge” uygulamaları kapsamında, özellikle perakende ve bankacılık sektöründe müşteri deneyimini zenginleştirmek için uzak ve şube ofis konumlarına yönelik olarak bilişim teknolojileri hizmetleri sunuluyor. Schneider Electric’in SmartBunker CX ve NetShelter SX çözümleri söz konusu uzak tesisler ve şubeler için son derece güvenli, güvenilir ve uzaktan yönetilebilen tek kabinli çözümler getiriyor. Sunucu odalarının, uygulamalar, gecikme, güvenlik ve uygulama esnekliği gibi çeşitli nedenlerle tesiste barındırılması gerektiğini belirten Schneider Electric, sayısı her geçen gün artan bu uygulamaların, bilişim teknolojileri altyapısının uygulanmasını ve kullanımını kolaylaştıran yakınlaştırılmış ve hiper-yakınlaştırılmış altyapı üzerinde barındırıldığını aktardı. Schneider Electric bu ortamı desteklemek için InfraStruxure ve prefabrik Mikro Veri Merkezleri çözümleri, edge uygulamalarını kullanan kurumlara yönetim, güvenlik ve ölçeklendirme kolaylığı sağlıyor. Edge uygulamalarından etkilenen bir diğer ortam olan ağ kabinetleri ise bugün çalışanların tüm IT kaynaklarına güvenilir bir şekilde bağlanması, şirketin verimliliği için hiç bu kadar kritik önem taşıyor. Bu ortamlarda çalışan personel, dağınık tesislerin yönetimini kolaylaştırmak ve potansiyel ekipman arızaları, güvenlik riskleri ve çevre sorunlarının kesintilere neden olmadan önce belirlenmesini sağlamak için Schneider Electric entegre, bağlı çözümlerini ve StruxureWare Data Center Operation yazılımını sunuyor. Endüstriyel tesisler de edge uygulamalarından etkilenen bir ortam olarak uygulamaların git gide daha bağlantılı olduğu ve süreçleri işletmek için verilerden faydalanılan yerler olarak karşımıza çıkıyor. Bilişim Teknolojileri ve İşletim Teknolojisinin yakınlaşması, klasik bilişim teknolojileri donanımının potansiyel olarak zorlu ortamlara yerleştirilmesini gerektiriyor. Bu tesisleri destekleyen Schneider Electric’in SmartBunker FX, endüstriyel kontrol ve IT ekipmanını güvenli bir şekilde barındırmak için dayanıklı hale getirilmiş ve uzaktan yönetilen çözümler sunuyor. Edge uygulamalarının, genellikle uzakta olan ve yerel bilişim teknolojileri personelinin desteklemediği klasik veri merkezlerinin sorunlarından farklı, kendine özgü güçlükleri bulunuyor. Bu uygulamaların kullanım ömürlerinin daha uzun olmasının yanı sıra yönetimi, korunması ve uygulanması daha kolay ve daha dayanıklı olması gerektiği için bu durum, klasik veri merkezininkinden farklı bir stratejiye ihtiyaç duyulduğu anlamına geliyor. Schneider Electric Veri Merkezi Stratejisi ve Teknoloji Başkan Yardımcısı Kevin Brown gerçekleştirilen strateji tanıtım toplantısında konuyla ilgili olarak “Günümüzün ve geleceğin bilişim teknolojileri gereksinimlerini desteklemek için daha fazla bilişim gücü, merkezden edge ağında dağıtılıyor. Bu harekete yön veren Nesnelerin İnterneti (IoT) kavramı, yüksek bant genişlikli içerik ve gecikmeye duyarlı uygulamalar gibi güçlerle Schneider Electric, bu benzersiz ortamların ihtiyaçlarını karşılayan çözümler ve hizmetler sunuyor.” şeklinde konuştu.

Tesla sürücüsü Harry Potter seyrederken öldü

0
Dün hazırladığımız haberde, otonom sürüş teknolojisinin ilk ölümcül kazasını yaptığını ve şoförün korkunç kazada öldüğünü duyurmuştuk. Tüm dünyanın yoğun ilgi gösterdiği bu olayın perde arkasındaki detaylar da soruşturmada ortaya çıkıyor. Tesla Model S otomobilini sürücüsüz moda alarak son hızla ilerleyen ve karşı yola geçmeye çalışan traktörün römorkörüne çarpan talihsiz sürücünün, kaza sırasında araba içinde film seyrettiği ve büyük ihtimalle yola bakmadığı anlaşıldı. Kazaya karışan traktörün sürücüsünün ifadesine başvuran soruşturma ekibi, sürücünün kazadan hemen sonra, Tesla aracının savrulup yol kenarındaki telefon direğine çarptığı sırada araçtan Harry Potter filmine dair sesler duyduğunu söylemesi üzerine araçta yapılan incelemede gerçekten de medya oynatıcının içinde bir DVD player bulundu. Soruşturma ekibi şimdi Tesla sürücüsünün dikkatini yoldan çekerek film seyrediyor olması ihtimali üzerinde duruyor çünkü aracın otomatik pilotu fren yapmaya kalkışmamış olsa da, sürücünün de frene hiçbir şekilde basmamı olması, gözünün yolda olmadığına dair şüpheleri güçlendiriyor. Tesla’nın ‘autopilot’ özelliği devreye girdiğinde bunun sadece bir sürüş yardım teknolojisi olduğunu ve şoförün elini direksiyondan çekmemesi, gözünü yoldan ayırmaması gerektiğine dair uyarı yapıyor. Ancak buna rağmen YouTube’da paylaşılan sayısız videoda Tesla Model S sürücülerinin koltukta kitap okuduğu, film seyrettiği, uyuduğu görüntüler dikkat çekiyor. Hatta, otomatik pilot özelliğinin devreye girdiği ilk günlerde bazı sürücüler son sürat giden otomobilde arka koltuğa geçerek video çekiyor ve YouTube’da paylaşıyordu. Bunun üzerine Tesla ön koltuk sensörlerini de devreye alarak şoför koltuğunda kimsenin oturmadığı bir durumda aracın otopilotunun devreye girmemesi veya devredeyse aracı kenara çekip durdurmasını sağlayan bir güncelleme yaptı. Tesla Model S’in otopilot sensörlerini tasarlayan Mobileye şirketi ise, traktör römorkörünün fazla yüksek tasarımı ve rengi nedeniyle sensörlerin yolu boş olarak algıladığını vurgularken, henüz çok yeni olan bu olayın ilerleyen günlerde hem otonom sürüş teknolojileri konusunda önemli tartışmaları beraberinde getirmesi hem de büyük bir tazminat davasına konu olması bekleniyor.

Startupbootcamp İstanbul 2016 girişimleri belli oldu

0
Erken aşama girişimler için Türkiye’nin ilk ve tek global hızlandırma programı olan Startupbootcamp İstanbul’un 2016 programı için dünyanın dört bir yanından yapılan başvurular, 28-29 Haziran 2016 tarihlerinde gerçekleşen Seçim Günleri (Selection Days) kapsamında titizlikle değerlendirildi ve programa katılacak 10 değerli girişim seçildi. Son iki yılda programdan mezun olan 16 girişimi toplam 3.5 milyon dolar yatırım alan Startupbootcamp Istanbul’a seçilen takımlar, Ağustos – Kasım ayları arasında gerçekleşecek üç aylık hızlandırma programı sayesinde 220’den fazla üst düzey yönetici, kurumsal iş ortağı ve yatırımcıyla tanışma fırsatı bulmanın yanı sıra, 3+9 ay ücretsiz ofis alanı desteği ve 20 bin dolara kadar finansal destekle girişimlerini günden güne geliştirebilecekler. Üstelik programı tamamlayan girişimciler, StartersHub’dan 250 bin dolara ulaşan ek yatırım alma şansına da sahip olacak.

Startupbootcamp İstanbul 2016 İçin Seçilen 10 Değerli Girişim:

Airpost – Kırgızistan Hidrojen yakıt pili kullanan dünyanın ilk otonom insansız hava aracı (drone) sistemi; posta ve kargo gönderileri için 3 kat daha hızlı ve verimli çözüm. Botler – Birleşik Arap Emirlikleri Seyahat, eğlence, yiyecek-içecek ve e-ticaret gibi talep bazlı hizmetleri kolayca kullanmak için insan yardımlı yapay zeka kullanan mesajlaşma bazlı akıllı dijital asistan. Composy – Bulgaristan Herhangi bir dijital içeriği zenginleştirmek için eşsiz, uygun fiyatlı ve algoritmik bir şekilde müzik üretebilen bir servis. ECG for Everybody – Sırbistan Erken teşhis ve hastane sonrası tedavilerin takibi için uzaktan ölçümlenebilen kalp monitörü. Human Electric – Yunanistan Büyük park yerlerinde en yakın boş park yerini bulmaya ve park edilen aracın yerine tekrar ulaşmaya yardımcı olan IoT bazlı çözüm. Moodnode – Polonya Enerji verimliliği sağlayan ve kişiselleştirmeye imkan tanıyan, “tak ve çalıştır” özellikli akıllı ev aydınlatma çözümü. Slothes – Türkiye Tekstil ve gömülü teknolojileri birleştiren spor, güvenlik ve outdoor aktiviteleri için işlevsel ürün şirketi. Testributor – Yunanistan Yazılım geliştiricilerin kendi bilgisayarlarını kullanarak otomatize edilmiş testleri daha hızlı ve kolay yapabilmelerini sağlayan Sürekli Entegrasyon (Continuous Integration) platformu. Umut Biotechnology – Türkiye Nüfus ve etnik kökenlere özel olarak göğüs kanseri riski ölçüm testlerinin DNA biyomarker kullanılarak yapılabilmesini sağlayan teknoloji. VRex – Gürcistan Turistlerin daha kolay karar alıp plan yapabilmesi için tatil bölgelerinin ve otellerin 360 derece dolaşılabilmesini sağlayan Sanal Gerçeklik içerik platformu. StartersHub Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dorman, Startupbootcamp İstanbul 2016 Seçim Günleri sonrası ortaya çıkan sonuçla ilgili olarak şu ifadeleri kullandı “Bu sene Startupbootcamp İstanbul için 5 kıtadan, 223 farklı şehirden 830 başvuru aldık; hem nicelik hem de nitelik olarak seçim yapmak çok zor oldu. Mentorlarımızın da desteğiyle programa katılmak üzere belirlenen 10 girişimin çok başarılı olacağına ve adlarından söz ettireceğine inanıyorum. Önümüzdeki 4 ay hem girişimcilerimiz hem de bizim için çok heyecanlı geçecek; girişimlerin adım adım gelişmesine şahit olacağız.” Hızlandırma programı süresince, ulusal ve uluslararası müşterilere, yatırımcılara ve yatırım ağlarına erişim sağlayabilecek girişimciler, programın global ortaklarının sunduğu desteklerden faydalanarak toplamda 550 bin dolar değerinde hizmet ve bu şirketlerin ağları aracılığıyla mentorluk alabiliyor. Her girişim, Google’dan ve Amazon Web Services’den 100 bin dolarlık ücretsiz bulut kredisine, Salesforce tarafından üç adet ücretsiz SalesCloud Enterprise hesabına, Intel ve anlaşmalı Girişim Sermayesi (VC) bağlantılarına erişebiliyor. Girişimciler, bu iş birlikleri sayesinde dünyanın en büyük markalarının temsilcileriyle bire bir görüşmeler yaparak fikir alışverişinde de bulunabiliyor.

Microsoft BizSpark Plus ayrıcalığı

Yazılım sektöründeki girişimlerin erken evrelerinden itibaren başarılarına katkı sağlamak amacıyla tasarlanmış global bir program olan Microsoft BizSpark’ın Türkiye’deki sayılı üyelerinden biri de StartersHub ve bünyesindeki tüm girişimler, ücretsiz yazılım, servis, teknik destek ve Azure Bulut çözümünden faydalanabiliyor. Girişimler, üçüncü yılın sonunda indirdikleri tüm yazılımlara ücretsiz olarak ulaşabilecek, aynı zamanda 120 bin dolarlık bulut kredisine de sahip olabilecekler.

Apple ve Spotify kavgası sertleşti

0
Apple ve Spotify arasındaki rekabette, taraflar birbirlerine sert yumruklar indirmeye başladılar. Apple, online müzik alanında en büyük rakibi olarak gördüğü Spotify’ın iOS uygulaması için bu hafta yayınladığı bir güncellemeyi, AppStore politikasına uymadığı gerekçesiyle reddederek müzik servisini zor durumda bıraktı. Daha önce de Spotify, iOS uygulaması içindeki ödeme servisini devre dışı bırakmıştı. Böylece iPhone/iPad kullanıcısı Spotify servisin abonelik ücretini ödemek için tarayıcı üzerinden Spotify web servisine bağlanıp abonelik ücretini tarayıcı üzerinden ödemek zorunda kalmıştı. Spotify böylece milyonlarca kullanıcının iOS uygulaması üzerinden ödeme yapmasını engelleyerek Apple’ı önemli bir gelir kaynağından ettiği gibi, kendisi de Apple’a ödemek zorunda kaldığı yüklü komisyondan kurtulmuş oldu. Apple’ın Spotify’ın iOS uygulaması için yayınladığı güncellemeyi reddetme nedeni olarak da, uygulama içinden ödeme yapma seçeneğini kaldırması gösteriliyor. Spotify’ın iOS uygulaması üzerinden ödenen ücretin %30’unu Apple alıyor. Müzik servisi bu yüksek komisyonu protesto etmek için 2014 yılında, normalde aylık 10 dolar olan abonelik ücretini 13 dolara yükseltmişti. Fiyatını yükseltmesine rağmen yine de abone kazanmaya devam eden Spotify böylece önemli bir gelir kaynağı elde ederken her ay abonelerden müzik servisine akan büyük miktardaki para Apple’ın da iştahını kabartmış ve kendi ücretli müzik servisini hayata geçirme planlarını hızlandırmıştı.

Instagram popülaritesini mi kaybediyor?

0
Instagram hakkında yeni ortaya çıkan rakamlar, ünlü fotoğraf paylaşım servisinde giderek daha az fotoğraf paylaşıldığını ortaya koyuyor. Fotoğraf paylaşım platformunda 2013-2015 yılları arasında her kullanıcı tarafından paylaşılan ortalama fotoğraf sayısına bakıldığında, rakamın önceki yıllara göre düşüş gösterdiği anlaşılıyor. Ancak bu rakamın düşmesi platformun popülaritesini kaybettiği anlamına gelmiyor. Facebook’un patronu Mark Zuckerberg daha birkaç gün önce Instagram’ın 500 milyon aylık kullanıcıya ulaştığını bildirmişti. Yine de platformda fotoğraf paylaşımını azaltan kullanıcıların zamanlarını Snapchat’te geçirdikleri tahmin ediliyor zira Snapchat de günlük 150 milyon kullanıcı kapasitesiyle Facebook’un fotoğraf paylaşım servisinin hemen arkasında yer alıyor. Instagram’ın günlük aktif kullanıcı sayısı ise 300 milyon kişi. Facebook şimdi, fotoğraf paylaşım platformunda daha fazla paylaşımı motive etmek için, kullanıcılara bildirim göndermek gibi yeni yöntemler denemeye başladı. Buna göre, takip edilen belli kullanıcılar yeni fotoğraf paylaştığında, takip eden kullanıcıya bir uyarı ulaşıyor. Ayrıca uzun zamandır fotoğraf paylaşmayan bir kullanıcının yeniden fotoğraf paylaşması durumunda takipçileri haberdar ediliyor. Facebook’un raporlarına göre, kullanıcıların günde ortalama 21 dakikalarını fotoğraf paylaşım platformunda geçiriyorlar. Mark Zuckerberg bu rakamdan memnun olduğunu açıklasa da şimdilik peşinden gelen Snapchat’ta, özellikle genç kullanıcıların daha fazla zaman geçirdiği biliniyor. Bu da Zuckerberg’in en büyük korkusunu, yani Snapchat tarafından geçilme ihtimalini tekrar gündeme getiriyor. Facebook Snapchat’i henüz çok yeni bir start-up iken satın almak için 3 milyar dolar teklif etmiş ancak Snapchat’in kurucusu Evan Speigel bu dev teklifi reddederek medyanın manşetlerine taşınmıştı. Zuckerberg’in sonraki dönemde de Speigel’le çok kez tanışmak ve görüşmek için teklifler gönderdiği ancak Speigel’in Zuckerberg’i geri çevirdiği biliniyor.

Facebook bağış toplama aracını yayına aldı

0
Facebook’un Kickstarter gibi topluluk fonlama servislerinde dönen milyar dolarları kendi bünyesine çekme operasyonunda ilk adım atıldı. Uzun süredir, bağış toplama modülü üzerinde çalıştığı bilinen sosyal medya devi nihayet o aracı yayına aldı. Zuckerberg’in 1,5 milyar aboneli dev sosyal medya servisi şimdilik, Kickstarter ve Indiegogo’ya rakip değil zira uygulama sadece kar amacı gütmeyen hayır amaçlı vakıflar yararına bağış toplamaya izin veriyor. Uygulama ayrıca kullanıcıların sadece Facebook içinden bağış yapmasına imkan tanıyor, yani kullanıcıları bağış bahanesiyle dış sitelere yönlendirmek mümkün değil, bu da bağış yapmak isteyen hayır sever kullanıcıları kandırmaya çalışacak kötü niyetli kişileri engelleyecek bir önlem. Yeni uygulamanın arkasında Facebook’un Social Good isimli ekibi yer alıyor. Bu ekip sosyal medya kullanımını güvenli ve yararlı bir deneyime dönüştürme amacı taşıyor. Ekip, bağış toplamak isteyen yardım kuruluşları için de sosyal medyada etkili şekilde bağış toplamak için bilinmesi gerekenler hakkında bir rehber hazırlamış durumda. Peki Facebook bu bağışlardan komisyon alacak mı? Facebook, komisyon alacağını inkar etmiyor ancak bunun operasyonu yürüten ekibin masraflarını karşılayacak, çok küçük bir oran olacağını vurguluyor. Bu oran ise %5 olarak belirlenmiş durumda. Bu kesintinin %2’si bu projelerle ilgilenen ekibin ve gerekli donanım, trafik maliyetlerinin karşılanması için harcanacak. %3’ü ise Facebook’un parayı ilgili hesaplara veya kişilere ulaştırması için bankalar tarafından istenecek komisyonlara ayrılacak. Kampanyayı düzenleyenler, fonda biriken paranın %95’ini alabilecek. Sosyal medya devinin bu yeni “bağış sistemi” ile, sosyal medyada bağış ve para toplama konusundaki operasyonlarını test edip mükemmelleştireceği, tüm sorunları çözdükten ve kullanıcıları sosyal medya üzerinden bağış yapmaya alıştırdıktan sonraysa, Kickstarter benzeri, ticari amaçlı fon toplama operasyonlarına başlayacağına kesin gözüyle bakılıyor. Elbette, bu operasyonlarda Zuckerberg’in aldığı komisyon oranının %5’ten daha fazla olacağını tahmin etmek de zor değil.

Ve otonom otomobiller ilk ölümlü kazayı yaptı

0
Otonom otomobillerin güvenliği konusunda tartışmalar zirvedeyken, Tesla’nın otonom sürüş teknolojisine sahip Model S aracı, otomatik pilot kontrolündeyken bir traktör römorkörüne çarptı ve aracın sürücüsü hayatını kaybetti. Bu, otonom sürüş teknolojilerine sahip akıllı otomobillerin karıştığı ilk ölümlü kaza olma özelliğini taşıyor. ABD’deki Ulusal Karayolu Güvenlik Yönetimi ise kazayı soruşturma altına aldı. Tesla’nın açıklamasına göre, traktör aracın yolunu kesecek şekilde karşı yola geçmeye çalışırken ne otomobilin yapay zekası ne de sürücü frene basması ve araç yüksek hızla doğrudan traktörün römorkuna çarptı. Tesla’nın incelemesine göre güneşin fazlasıyla parladığı bir günde beyaz renkli römorku fark etmek son derece güçtü ve aracın sensörleri de sürücünün gözleri de bu ışık oyununu fark edemedi. Ayrıca otomobil gelişmiş çarpışma güvenlik sistemi de devreye girmedi çünkü aracın ön kısmı römorkun altındaki boşluğa girdi ve araç römorka ön cam bölümünden çarptı, dolayısıyla çarpışma güvenlik sistemleri de devreye girmedi ve şoförün kurtulma şansı kalmadı. Ancak kazanın bahanesi ne olursa olsun, bu yaşanan olay, akıllı otomobillerin henüz kontrolü ele almak için yeterli olmadığını gösteriyor. Sensörlerin güneş ve beyaz boya nedeniyle kör olması ve önündeki dev römorku görmeden son hızla traktöre çarpması, akıllı otomobil geliştiren şirketlerin hala kat etmesi gereken çok yol olduğunu ortaya koyuyor.

HP, Oracle’dan 3 milyar dolar alacak

0
HP ile Oracle arasındaki bir dava, jürinin Oracle’ı 3 milyar dolar tazminat ödemeye mahkum etmesiyle sonuçlandı. 2011 yılında HP’nin Intel Itanium tabanlı sunucuları için yazılım üretmekten vazgeçen Oracle, HP tarafından aralarındaki sözleşmeye uygun davranmamakla suçlanmış ve dava edilmişti. Oracle ise Itanium tabanlı sunucuların artık hayatının sonuna geldiğini ve bu sunucular için yazılım üretmenin mantık dışı olduğunu iddia ediyordu. Mahkeme jürisi ise Oracle’ın 2012’de de devam eden bir sözleşmesi olduğuna ve sözleşmeye uygun davranmadığına karar vererek, Oracle’ı şirkete verdiği zarar nedeniyle 3 milyar dolar ödemeye mahkum etti. Oracle şimdi bu davayı temyiz etmeye hazırlanıyor. Oracle, Intel’in ve HP’nin Itanium işlemci ve sunucuları geliştirmeyi yıllar önce bırakmasına rağmen Oracle’ı bu işlemcilere yazılım üretmeye zorladığını savunarak kararın temyizini isteyecek.

HTC sanal gerçeklik için 10 milyar dolar topladı

0
Sanal gerçeklik pazarında hızlı bir büyüme bekleniyor ve bu büyümeyi sağlayacak firmalar bir araya gelerek 10 milyar dolarlık bir Ar-Ge fonu oluşturduklarını duyurdular. HTC önderliğinde kurulan  VR Venture Capital Alliance (VRVCA) grubunda 27 teknoloji ve finans şirketi bulunuyor. HTC’nin VR departmanının Çin yöneticisi Alvin Wang Graylin aynı zamanda VRVCA’nın da yöneticisi olacak. Şirket daha önce de kendi sanal gözlüğü Vive için 100 milyon dolarlık Vive X isminde bir Start-up hızlandırma fonu kurduğunu duyurmuştu. VRVCA, San Franciso ve Beijing’te her iki ayda bir düzenlenecek toplantılarla, sanal gerçeklik alanında ürün geliştiren firmalarla bir araya gelerek, bu şirketlere yatırım yapıp yapmamayı tartışacak. Böylece VR alanında ürün geliştiren firmalar da motive olacak ve sektörde hızlı bir gelişme yaratacaklar. HTC’nin bu yeni girişimi başarılı olursa, 2017 ve 2018’den itibaren, günlük hayata etkileri olan önemli sanal gerçeklik ürünleri ile karşılaşmamız mümkün görünüyor. 10 milyar dolarlık fonun peşine düşecek olan mühendislerin ve geliştiricilerin, şimdiden kendi VR start-up’larını kurmak için hazırlıklara başlamış olabilecekleri de düşünülüyor.

Satya Nadella kitap yazıyor

0
Microsoft’un yeni CEO’su Satya Nadella, ilk kitabını yazdığını açıkladı. Başarılı iş adamlarının, “nasıl başarılı oldum,” konulu, yarı otobiyografik, yarı kişisel gelişim kıvamındaki kitaplar yazmalarına alışkınız ancak Satya Nadella “Hit Refresh” ismini vereceği kitabının bu türden bir kitap olmayacağı konusunda ısrarcı. Ünlü yayın grubu Harper’ın Business serisi içinden çıkacak olan kitabın geleceği şekillendirmek konusunda olacağının altını çizen Nadella, hem kendisindeki değişim, hem de Microsoft’un dünyayı değiştirmekteki gücünü ve geleceğin nasıl şekillendirileceğini vurgulayacağı kitabını 2017 yılında okurun karşısına çıkaracak. Kitabı Microsoft çalışanları, Microsoft’un iş ortakları ve Microsoft müşterileri için yazdığını vurgulayan Nadella, böylece Microsoft ekosisteminde herkesin birbirini anladığı daha sağlıklı bir ortam ve gelecek yaratmayı amaçlıyor. Öte yandan dünyada çok büyük bir kitlenin, bir şekilde Microsoft kullanıcısı olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bu yeni ve ilk kitap, aslında teknoloji dünyası için bir sürpriz niteliği taşıyor zira Satya Nadella’nın, Microsoft’u kurtarmakla çok meşgul olduğu düşünülüyordu. Elini attığı her işte büyük zararlarla karşılaşan ve dünyadaki hızlı değişime ayak uyduramadığı için lider konumunu kaybettiği düşünülen Microsoft’un liderinin şimdi “değişim” hakkında bir kitap yazıyor olmasının ironik olduğuna dair yorumların da ortaya çıkması çok uzun sürmeyebilir. Öte yandan kitaptan elde edilen gelir, halka açık, ücretsiz bulut servislerinin geliştirilmesi amacıyla Microsoft’un hayır amaçlı vakfı Microsoft Philanthropies’a devredilecek.

Amazon ‘çok acayip’ bir merkez inşa ediyor

0
Elektronik ticaretin dev ismi Amazon kendisi için yeni bir merkez binası inşa ediyor. Ancak şirketin açıkladığı bina planları, kampüsün “çok acayip” bir özelliğe sahip olacağını ortaya koydu. Seattle’da inşa edilen yeni ofis binasının önüne, nesli tehlike altında olan bitki türlerinin yer alacağı üç tane büyük cam küre yerleştirilecek. Aynı zamanda çalışanlar için dinlenme noktası da olacak bu kürelerin içi yemyeşil habitatla çevrilecek. Biosafir adını taşıyacak olan dev küreler ofis binasının tam önünde yer alacak. 30 metre yüksekliğe sahip olacak küreler küçük bir bahçe görünümünde tasarlanacak. 2018 yılında açılışı yapılacak bahçede yok olma tehlikesi yaşayan 300’den fazla bitki türü bulunacak. Amazon’un emlak operasyonları yöneticisi bu proje ile teknoloji dünyasını doğal yaşamla ilişkilendirmeyi amaçladıklarının da altını çiziyorlar. Projenin aynı zamanda şirketin çevre duyarlılığı hakkında da bir sembol olması bekleniyor. Henüz inşaat halinde olan yeni cam küreler, bölgedeki turistler için popüler bir fotoğraf noktası haline de dönüşmüş durumda.

Uber hız kontrolü yapacak

0
Araç paylaşım uygulaması Uber, bazı şoförlerin daha fazla müşteri almak için mevcut müşterilerini taşırken çok hızlı araç kullandıkları şikayetleri nedeniyle yeni bir önlem alıyor. Uygulama artık şoförlerin hızını GPS üzerinden ölçerek kontrol edecek. Yeni güvenlik önlemine göre eğer bir şoför sık sık hız limitlerinin üzerine çıkıyorsa uyarı alacak. Uygulama ayrıca şoförün otomobil kullanırken telefonu eline alıp almadığını da kontrol edecek ve direksiyon kullanırken telefonu da kullanmaya kalkarsa, telefonu araç istasyonuna yerleştirmesini isteyecek. Ayrıca uygulama, dinlenmeye izin vermeyecek kadar çok çalışan şoförlere de dinlenmesi gerektiğine dair uyarı yapacak ve mola vermesini isteyecek. Şirket bu yeni uygulamalarıyla Uber’e dair dünya çapında büyüyen güvenlik endişelerine ve şikayetlere de cevap vermiş oluyor.

Facebook Haber Kaynağı algoritmasını değiştiriyor

0
Facebook, 2015 yılında Haber Kaynağı sayfasında gösterilen paylaşımları sıralayacak yeni bir algoritmayı devreye almıştı. Buna göre kullanıcının arkadaşları, ailesi, yakın dostları tarafından yapılan paylaşımlar listede daha üst sırada görünecekti. Ancak işler Facebook’un istediği gibi gitmedi ve kullanıcıların Haber Kaynağı sayfası yabancı paylaşımlarla işgal edildi. Sosyal medya servisi şimdi hatasını telafi etmek için yeni bir algoritma geliştirdi. Zuckerberg’in sitesi artık kullanıcıların en fazla iletişim kurduğu arkadaşlarından ve ailesinden gelen paylaşımları Haber Kaynağı sayfasında üst sırada gösterecek. Yakın arkadaşların tespitini ise kullanıcılar arasındaki iletişime bakarak yapacak. Kullanıcının en çok mesajlaştığı, paylaşımlarına like bastığı veya yorum yaptığı arkadaşları daha öncelikli olacak. Aynı zamanda akraba olarak işaretlenmiş kullanıcılar da Haber Kaynağı’nda üst sıralarda yer bulacak. Kullanıcıların üye olduğu gruplar veya sayfaların paylaşımları ise yine kullanıcıların tepkilerine göre sıralanacak. Kullanıcının içinde daha etkin olduğu, paylaşımlarına yorum yaptığı gruplar ve sayfalara dair paylaşımlar yine üst sıralarda yer alacak. Facebook bu sıralama algoritması konusunda her şeyin kullanıcının seçimine göre önceliklendirileceğinin de altını çiziyor ve kurum olarak kendilerinin hiçbir içeriği öne çıkarmayacağını vurguluyor. ABD Başkanlık seçimleri nedeniyle yaşanan tartışmalarda sosyal medya devinin Demokrat Parti’nin haberlerini öne çıkarıp Cumhuriyetçiler’in haberlerini sitede aşağılara ittiğine dair çıkan tartışmalar çok büyümüş ve Facebook zor durumda kalmıştı. Yeni algoritmanın da bu tartışmaların gölgesinde hazırlanmış olabileceği düşünülüyor.

Türkiye’nin Daha Fazla “Temiz Teknolojiye” İhtiyacı Var!

0
Her yıl düzenlenen ClimateLaunchpad 2016 yarışmasına bu yıl “temiz teknoloji” fikriyle Türkiye adına katılacak üç kilit isim; Ertan Özel, İçten Eraybat ve Pınar Şardar’dan yarışmanın detaylarını ve Türkiye’nin temiz teknolojiye neden ihtiyaç duyduğunu öğrendik. Türkiye’nin ClimateLaunchpad 2016 katılımcı ülkeleri arasında dahil olma serüveninden biraz bahseder misiniz? Süreç nasıl işledi? Yarışmanın Türkiye ayağını yürüten ülke liderleri, bizler Ertan Özel, İçten Eraybat ve Pınar Şardar aslında yarışmaya önceki yıllarda (Türkiye’nin katılımcı ülke olmamasından ötürü) Kıbrıs ve Yunanistan adına iş fikirleriyle katılan bir ekibiz. Bu yıla gelindiğinde, yarışmayı diğer ülkelerin adı altında sınırlı kaynak ve zaman çerçevesinde deneyimleyen bir grup olarak bu fırsatı, bizim gibi “temiz teknoloji” iş fikirlerine sahip Türkiye’den katılımcılarla da paylaşmak istediğimizden emindik. Uluslararası ana ekip ile bu isteğimizi paylaştığımızda onlar da çok kısa bir süre içinde bize olumlu yanıt verdiler. Bu sene artan katılımcı ülke sayısına Türkiye’yi de şubat ayında Amsterdam’da yapılan toplantısında resmen eklemiş olduk. ClimateLaunchpad yarışmasına katılmak için ne tür fikirler sunmak gerekiyor? ClimateLaunchpad’e temiz teknoloji odağında çevreci iş fikri olan ve girişimciliği benimseyen herkes başvurabilir. Öğrenciler, şirketler, danışmanlar, ev kadınları…. Önemli olan katılımcı olarak bize bir ekip ile gelmeniz. İş fikrinizi sıfırdan siz geliştirdiyseniz bile, onu en az iki kişiden oluşan bir ekip olarak karşımıza çıkartmanız. Bunun haricinde ise katılımcıların; • İş fikirlerini gerçekleştirdikleri bir işlerinin olmaması ya da 1 yıldan daha az bir süre önce kurulmuş olması • İş fikirleri üzerinden mevcut karlarının olmaması • İş fikrinin toplamda 200.000€’dan az bir yatırıma ihtiyaç duyması • Daha önce iş fikrine bağlı herhangi bir ürün/prototip ya da çözümü ticari olarak satmamış olması gerekmekte Geçtiğimiz yıllardan en göze çarpan örnek fikirleri paylaşabilir misiniz? Bu fikirler bugün hayata geçirildi mi? Geçen seneden örnek vermek gerekirse, ClimateLaunchpad’e 25 ülkeden 700’ün üzerinde fikir katılmıştı. Amsterdam’da gerçekleştirilen final sonucunda Norveç ülke finalinin de birincisi olan ekip, Climatelaunchpad’in 2015 birincisi de olmuştu. Projeleri, Nanoclay, 15-20 yıl arasında bir sürede gerçekleşen, kum şeklindeki toprağın sadece 7 saat içerisinde verimli toprağa dönüşmesini sağlamakta… Bir diğer örnek ise, Avrupa finali 3.sü ise Estonya ulusal finalinde 2.olan ekip ise, atık sudan tekrardan toplanılıp kullanılabilen deterjan fikrini sundular. Şu an tüm bu fikirler Climate-KIC Accelarator programının bir parçası. Programın tamamlanması ile birlikte projelerin hayata geçip kendi pazarlarında yol almaları eş zamanlı olacak. Ertan Özel, İçten Eraybat ve Pınar Şardar’ı tanıyabilir miyiz? Üçümüz de daha önce beraber çalıştığımız danışmanlık firmasından tanışıyoruz. Ancak farklı uzmanlık alanlarımız ve eğitimlerimiz var. Ertan Özel ve İçten Eraybat Endüstri Mühendisliği, Pınar Şardar ise sosyoloji mezunu. Yarışmaya Kıbrıs Rum Kesimi altında katıldığımız iş fikri daha önce Türkiye’de olmayan “Plastikten tekstil ürünü üretme” fikriydi. Başvurumuz Rum Kesimi’ndeki Eğitim Kampı’na davet edildi. Vize, ulaşım gibi konuları zorlu bir sürecin sonunda nihayate erdirerek, iki günlük eğitim kampında, Oster Wald tarafından business modelling eğitimi alan eğitmenler bize bu iş fikrimizi nasıl bir iş modeline dönüştürebileceğimizin eğitimini verdiler. Orada kahve tohumundan mantar üreten, duştaki sıcak suyun ısısının sisteme geri kazandırılması gibi iş fikri sahipleri ile beraber yarıştık. Bu tip projeler aslında “temiz teknoloji” denilince akla ilk gelen labarotuvar, ileri teknoloji gibi çağrışımların etkisi altında kalınmaması gerektiğini, çevreci fikri olan herkesin aslında bu geniş yelpazede bir şekilde ilerleyebileceğini gösterdi. Türkiye özelinde konuşacak olursak, iklim değişikliğine karşı alınan önlemleri yeterli buluyor musunuz? Bu konuda ne gibi iyileştirmeler yapılabilir sizce? Dünya her geçen gün daha büyük bir iklim değişikliği tehlikesi altında bulunuyor. Türkiye’deki temiz enerji kaynaklarının yüzde 5’ten 2020’de yüzde 30’a artırılması hedeflendiği düşündüğümüzde, temiz teknoloji alanında yapılan veya yapılacak işlerin potansiyeli oldukça açık. 2020 hedefi ile sera gazı emisyonu şu anki değerlere göre yüzde 11.4 daha az olacak. Türkiye’de Temiz Teknoloji Fonu aracılığı ile temiz teknonojiye fonlar ayrılmaktadır verilen fonların yüzde 90’a yakını enerji verimliliği projelerine verilmiştir. Yenilenebilir enerji ile ilgili kısmı sadece yüzde 10’dur. Yeni temiz teknoloji projeleri için ülkemizdeki bilinç artırılmalıdır. Daha çok proje üretmemiz geremektedir. Bizler de bu noktada çok kişiye ulaşarak bu konudaki bilincin artırılmasına destek vermek istiyoruz. Yarışmayla ilgili planlarınız nelerdir? Bu yıl neler öngörüyorsunuz? Amsterdam’da bu seneki ClimateLaunchpad’in başlangıç toplantısında herkesten aldığımız ortak sorular “Türkiye’nin start-up potansiyeli nedir?” “Bu sene iddialı mısınız?” ya da “Genç nüfusunuz çok fazla, Türkiye’den iyi işler gelir gibi hissediyoruz, ne dersiniz” idi. Biz Türkiye’nin temiz teknoloji alanında yapılan veya yapılacak işlerin yüksek potansiyeli ile ilgili ekipçe oldukça mutabık idik. Bu sebeple bu yıl Türkiye’nin ilk kez katılıyor olması öncelikle hem heyecan hem de gurur kaynağımız. Bizim amacımız büyük finalde olabildiğince ses getirecek iyi fikirleri ve iyi ekipleri bünyemizde görmek ve Talin’den ödülle dönmek. Elbette bu isteğimizi gerçekleştirmek için en temel ihtiyacımız ise fikir sahiplerine ulaşmak ve ClimateLaunchpad’i anlatmak. İş fikirlerinin ortak paydasının ise cleantech olduğu düşünüldüğünde, iklim değişikliği için bir şeyler yapmanın önemini hayata geçebilecek projeler ile vurgulamak istiyoruz. Böylece ClimateLaunchpad’i Türkiye’de her sene bir önceki seneye göre daha fazla bir katılım ile gerçekleştirme hedefimize ulaşabiliriz. ClimateLaunchPad’i farklı kılan nedir? ClimateLaunchpad’i belki de diğer iş fikri yarışmalarından ayıran en büyük özelliği katılımın oldukça kolay ve iş fikri odaklı olması. Yani iş fikriniz sadece bir peçetenin arkasında taslak halinde duruyorsa bile, bu Climatelaunchpad’e 11 Haziran’a dek başvurmanız için yeterli. Bu ekipleri de seçebilmek için 10 Ağustos’taki Türkiye finalinde Akademisyen ve ODTÜ Teknokent Genel Müdür Yardımcısı Ufuk BATUM, Startsup Watch’ın kurucusu Serkan Ünsal ve “knowledge partner”miz Ernst and Young’ın da katılımı olacak. Jürimizin değerlendirmeleri sonucu bu yıl Estonya’da gerçekleşecek dünya finalinde Türkiye’yi temsil edecek ilk üç ekip belirlenmiş olacak. Bu yıl büyük finalin kazananları 10.000 Euro, 5.000 Euro ve 2.500 Euro nakit ödüllere ve aynı zamanda ilk 10’a giren iş fikirleri Avrupa’nın farklı ülkelerinde bulunan Climate KIC Accelerator Programına girerek 95.000 Euro yatırım fırsatına sahip olacaklar.

IoT ile başarıya ulaşmanın 3 yolu

Akıllı telefonlar on yıl önce bir düş, beş yıl önce bir lükstü. Bugün ise hayatın vazgeçilmezi konumunda bulunuyorlar. Benzer bir senaryonun Nesnelerin İnterneti (IoT), yani birbirine ve internete bağlı cihazlar için de geçerli olacağını tahmin etmek güç değil. İster bireysel kullanıma yönelik, ev tipi cihazlar olsun, ister endüstride kullanılacak profesyonel ekipmanlar, IoT cihazlarının bulundukları her ortamda ezber bozan, yıkıcı bir etkiye sahip olacaklarını söylemek mümkün. Üstelik teknoloji şirketleri de Nesnelerin İnterneti alanındaki çalışmalarını hızlandırıyor. Geleneksel olarak tek seferlik ücretler üzerinden satış yapan donanım şirketleri için IoT, nihayet “servis olarak donanım” Hardware as a Service dönemini başlatmak için bir fırsat getiriyor. Bu nedenle IoT, Intel gibi donanım devlerinin en büyük silahı ve gelecek için de en önemli yatırımı olarak görülüyor.Benzer şekilde Google, Facebook ve Microsoft gibi yazılım ve servis şirketleri de Nesnelerin İnterneti alanında sunabilecekleri ürün ve servisleri masaya yatırmış durumdalar. Bu alanda çalışanlar elbette büyük oyuncularla sınırlı değil; işin aslı asıl emeği küçük şirketler, genç startup’lar ve parlak fikirlere sahip girişimciler veriyor. Ortaya çıkardıkları proje yeterince ilgi çekici olduğunda, bu şirketler bahsettiğimiz büyük oyuncular tarafından satın alınıyor. Kısacası büyük “Nesnelerin İnterneti savaşı” öncesi, herkes kendi IoT silahını kuşanıyor. IoT vizyonuyla üretilen, hem birbirine hem de internete erişimi olan, “bağlı cihazların” işletmelere ne gibi faydalar sağlayabileceği, müşteri ilişkilerini nasıl bir üst seviyeye çıkarabileceği son dönemin en popüler konu başlıklarından birini oluşturuyor. Peki, şirketler ilk etapta mevcut süreçlerinde nasıl bir dönüşüm yaparak Nesnelerin İnterneti ile büyümeyi hızlandırabilirler?

Ürünleri Bedavaya Verin!

Mobil oyun sektörünü kasıp kavuran freemium fırtınasının bir benzerini, IoT sayesinde pek çok sektöre uyarlamak mümkün olacak. Freemium olarak adlandırılan oyunları indirip yüklemek ücretsizdir. Ancak oyunda ilerlemek veya reklamlardan kurtulmak için para ödemeniz gerekir. Böylelikle hiçbir fikrinizin olmadığı bir ürüne önceden ödeme yapmak yerine, bizzat tecrübe ederek bir bağ kurduğunuz vakit geçirme aracına para ödersiniz. Nesnelerin İnterneti ile birlikte, satılan her cihazın takibi ve kullanım istatistiklerinin tutulması mümkün hale gelecek. IoT’yi işleri büyütmek ve daha çok müşteriye erişim sağlamak için kullanmanın en kolay yolu; ürün veya hizmeti kurulum ücreti olmadan sağlayıp, sonrası için bir kullanım ücreti belirlemektir. Böylelikle her müşteri tek seferlik gelir yerine sürekli bir gelir kaynağı oluşturur. Dahası, kullanım verilerini analiz ederek, ürünlerin geliştirilmesi ve pazarlanmasına ilişkin gerçek bilgiye dayalı ipuçları edinebilirsiniz.

Optimum Gelir Akışı Sağlayın

Bağlı cihazlar üzerinden elde edilen verilerin en önemli faydalarından biri, birden fazla departmanın işine yarayacak ortak içgörüler oluşturarak, şirket için yeni gelir modelleri belirlemeye veya mevcut modelleri geliştirmeye yardımcı olmasıdır. Örneğin pazarlamacılar bir müşterinin bakım periyotlarının daha sık olması gerektiğini fark eder ve bakım bölümünden o müşterinin ihtiyacına uygun bir bakım sıklığı için teklif oluşturmasını isteyebilir.

Müşteri Bazlı Karar Alın

İş modeliniz tek seferlik satışlardan, sürekli gelir sağlayan servisler haline geldiğinde, müşterilerin memnuniyeti ve ardından gelen sadakati büyük önem taşıyacaktır. Nesnelerin İnterneti sayesinde müşteri deneyimini artırarak, onlarla olan iletişiminizi bir üst seviyeye çıkarabilirsiniz. Yine servis işinden örnek vermek gerekirse, müşteri hizmetlerini güçlendirmek ve müşterinin çalışanlarınıza erişimini kolaylaştırmak için akıllı cihazlardan faydalanabilirsiniz. Müşteri hakkında bilgi sahibi olmak, sürekli olarak yüksek kaliteli hizmet sağlamanıza ve finansal hedeflerinize daha kolay ulaşabilirsiniz.