Microsoft, Surface 3 üretimini durduruyor
Microsoft’un düşük fiyatlı, profesyonel kullanıma odaklı, Windows 10 işletim sistemli tableti Surface 3’ün sonu gelmiş gibi görünüyor. Firma, tabletin üretimini Aralık ayı sonunda durduracak. Firmanın beyanına göre, tabletin stok durumu da son derece sınırlı. Dolayısıyla, 1,5 yaşındaki tableti 2017’nin ilk günlerinden itibaren piyasada bulmak zorlaşacak.
Microsoft’un kararının arkasında, ABD’li dev şirketin artık düşük model donanımlara enerji harcamamak istememesi yatıyor. Telefon modellerinde de düşük donanım seviyesindeki cihazların üretimini durdurarak üst seviye cihazlara odaklanması beklenen Microsoft’un Surface tabletlerinde de üst seviye modeller olan Surface 4 ve Surface book ile yoluna devam edeceği anlaşılıyor.
İş dünyasında da, laptop alternatifi olarak Surface tabletlerini tercih edenlerin, düşük donanım özellikleri nedeniyle laptopların yerine Surface 3’ü koyamıyor olmaları da tabletin tabutuna çakılan son çivi oldu.
Qualcomm Meizu’yu hırsızlıkla suçladı
ABD’li mobil işlemci üreticisi Qualcomm’un Çin’deki zorlu savaşında yeni bir cephe açıldı. Çin’de ticaretin gelişimi için çalışan Ulusal Gelişim ve Reform Komisyonu 2015’te Qualcomm’u tekel oluşturmak amacıyla Çin’deki küçük üreticileri aşırı patent ve telif hakkı talepleri ile sıkıştırmaktan suçlu bularak şirkete Çin tarihindeki en büyük cezayı kesmişti. 975 milyon dolarlık bu ceza nedeniyle Qualcomm ağır bir darbe almışken firma şimdi Çin’de karşı atağa geçiyor gibi görünüyor.
Çinli üretici Meizu’yu kendine ait patentli teknolojileri izinsiz kullanmakla suçlayan ve Beijing’te dava açan ABD’li işlemci üreticisi bu davadan kazanacağı tazminatla, Çin’de ödemek zorunda kalacağı 1 milyar dolara yakın cezanın acısını hafifletmeyi umuyor. Meizu’ya karşı açılan davada telefon üreticisinin, ABD’li işlemci üreticisine ait 3G ve 4G temelli teknolojileri izinsiz olarak kullandığı suçlaması yapılıyor. Kendi şirketlerini, ABD’li şirketlerin ağır şartlarına karşı korumasıyla bilinen Çin’in bu davaya nasıl tepki vereceği ise şimdilik bilinmiyor ancak devletin kısa süre önce Qualcomm’a Çinli şirketleri telif hakları baskısıyla ezerek tekel oluşturmaya çalışması suçlamasıyla 1 milyar dolarlık ceza kesmiş olması bu davayı daha ilginç kılıyor.
Şirket bu arada, Çin’de aynı cezayla tekrar karşılaşmamak için, patentli teknolojilerinin kullanımına dair talep ettiği telif hakları için yeni bir politika belirlemeye çalışıyor. Şirketin Çinli üreticilerden istediği telif miktarı azaldığında, Çin’de üretilen telefonların daha da ucuzlaması veya daha kaliteli üretim mümkün olabilecek.
Açılan dava hakkında Meizu’dan ise henüz bir açıklama gelmedi.
İnternette ırkçılığa karşı telif hakkı koruması devreye girecek
Sosyal medya servisleri ve diğer inetrnet olanakları uzun zamandır İŞİD gibi radikal örgütlerin propagandalarına alet oluyor. Örgüt militanları Twitter üzerindeki hesaplarından yaptıkları katliamlara dair görüntüleri çok kolayca yayınlayabiliyor hatta kendilerine taraftar ve militan toplamak için yine sosyal medya hesaplarını kullanabiliyorlar.
ABD ve Avrupa’daki liderler ise radikal grupların interneti bu kadar kolayca kullanabilmesinin önüne geçmek için neler yapılabileceğini uzun süredir tartışıyor. Şimdi ise Facebook ve Google’ın, kendi servisleri üzerindeki bu tür ırkçı/radikal söylemlere sahip örgütleri tespit edip yayınladıkları içerikleri silmek için, telif hakkı koruma araçlarını devreye sokma planları yaptıkları anlaşıldı.
İki dev şirket de planın detayları hakkında bilgi vermiyorlar ancak telif hakkı olan bir içeriğin YouTube üzerinde veya Facebook’ta yayınlanması halinde bunu tespit ederek içeriği yayından kaldıran algoritmanın aynı zamanda ırkçı/radikal örgütlerin yayınlarını tespit etmek için kullanılmaya başlanacağı tahmin ediliyor.
Burada, algoritmanın ırkçılığın sınırının nerede başlayacağını, hangi içeriklerin yayından kaldırılacağını nasıl belirleyeceği şimdilik net değil. Bu konuda iki şirket içinde de önemli tartışmaların yaşandığı biliniyor. Aynı zamanda, bazı içeriklerin sahiplerinin, yayından kaldırılan içerikler için şirketleri dava edebileceği de göz ardı edilmiyor. İçeriklerin tespitinde çok geniş bir tanım ele alınacak olursa, toplumda iki şirkete dair sansürcülük suçlamalarının da yükselmesi zor değil, dolayısıyla, Google ve Facebook şu anda bıçak kenarı bir alanda sorunu çözmek için çalışma yapıyor.
ABD ordusu otonom araç testlerine başladı
Otonom araçlar konusunda birbiriyle yarışan otomobil üreticilerine bu kez ABD ordusu da katıldı. Michigan’da ordunun tank teknolojileri geliştirdiği araştırma merkezin yakın olan Interstate 69 kara yolu üzerindeki 30 kilometrelik rota üzerinde gerçekleştirilen test sürüşünde ABD ordusu ağır donanımlı otonom kamyonların yeteneklerini test ediyor.
Ordunun kullandığı teknolojide, kısa menzilli radyo dalgaları kullanılıyor, bu sayede araçların birbirleriyle iletişim kurarak, aynı hız ve çizgide, konvoy halinde hareket edebilmeleri de sağlanıyor.
ABD ordusu bu sistemi çok uzun zamandır geliştirmek için çalışırken ilk kez testte başladı. Michigan’da daha önce akıllı otomobiller için otoyollara kurulmuş alt yapı bulunduğundan ordunun test amacıyla bu bölgeyi seçmesinde etkili oldu. Toyota da ABD’de geliştirdiği akıllı otomobil teknolojilerini, Michigan otoyollarında test ediyor. Michigan valiliği de eyalette akıllı otomobil testlerine sıcak bakıyor ve araçların trafiğe çıkması için gerekli izinler konusunda kolaylık sağlıyor.
Ordu, özellikle konvoy halindeki taşıma görevleri için otonom sürüş teknolojilerine ihtiyaç duyuyor. Hem ABD içinde hem de ordunun görev yaptığı ülkelerde çok sayıda konvoy görevi için sayısız personel barındırmak zorunda olan ABD ordusu, otonom teknolojiler sayesinde, özellikle ABD içinde lojistik ikmallerinin çok daha hızlı ve düşük maliyetli gerçekleşmesini umuyor.
Chevrolet de yakayı ele verdi!
Volkswagen’in dizel motorlu araçlarında, emisyon ölçüm testlerini aldatmak için gizli yazılım kullandığının ortaya çıkmasıyla gözler tüm otomobil üreticilerinin dizel araçlarına çevrilmişti. Volkswagen’in bu skandal nedeniyle 10 milyar dolarlık cezası da henüz kesinleşmişken şimdi de ABD’li dev otomobil üreticisi General Motors’un, Chevrolet otomobillerinin dizel motor kullanan Cruze modellerinde test mekanizmalarını aldatmak için gizli yazılım kullandığı anlaşıldı.
VW skandalı üzerine Mitsubishi ve Suzuki de Japonya’da aynı hileyi yaptıklarını itiraf etmek zorunda kalmışlardı. Ancak ABD’li otomobil üreticilerinde henüz bu yönde bir bulguya rastlanmamıştı. ABD’nin Volkswagen’e kestiği ağır cezaya karşılık olarak Avrupa’nın da ABD’li üreticilerin açığını aradığını da unutmamak gerekiyor.
Fakat Kaliforniya’da açılan kamu davasında General Motors’un, Chevrolet marka otomobillerin dizel motorlarında aynı hile yazılımlarını kullandığı suçlaması yapıldı. Böylece ilk defa bir ABD’li üretici de hile skandalına karışmış oldu. Öte yandan, Avrupa’da bir çevreci kuruluşun, Opel’in dizel motorlarında benzer bir hile mekanizması bulduğuna dair yayınladığı rapor da önümüzdeki günlerde çok konuşulacak gibi görünüyor. Opel bu suçlamayı reddederken, iddianın daha detaylı araştırılması için teknik bir komisyon kurulması bekleniyor.
Twitter ve Foursquare ortaklığı devreye girdi
Twitter kullanıcıları, artık lokasyon paylaşım Foursquare’ın sunduğu hizmet sayesinde, tweet’leri için belirli lokasyonları işaretleyebilecekler. Diğer kullanıcılarsa, bu lokasyon linklerine basarak aynı lokasyondan yapılmış diğer paylaşımları görebilecekler.
Bu yeni sistem, özellikle toplumsal olaylarda, konserlerde, spor karşılaşmalarında, fuarlarda tweet atan insanları toplu şekilde takip etmeyi kolaylaştıracak. Daha önce bu tür tweet’leri takip etmenin tek yolu hashtag kullanmaktı. Ancak hashtag kullanımı 140 karakter sınırı içinde yer kaplıyordu. Yeni sistemle, bir restoran, spor salonu, stadyum, miting alanı, semt merkezi gibi alanlar lokasyon olarak işaretlenebilecek.
Mikro blog servisindeki bu yeni lokasyon bilgileri yanında “Powered by Foursquare” etiketiyle yayınlanacak.
Fransa’da girişimcilik rüzgarı esti
Şirketlere profesyonel destek sunarak gelişim süreçlerini hızlandıran Hackquarters, belli aralıklarla düzenlenecek girişimcilik odaklı French Innovative etkinliğinin ilkinde, Türkiye’de faaliyette olan Fransız şirketlerine dijital dönüşüm ve girişim dünyasındaki hızlı büyümeleri anlattı. Her şirketin dijital dönüşüm ve inovasyona bakış açısı farklı olduğundan çalışmaların şirketlere özel geliştirilen programlar kapsamında yürütülmeye devam edeceği açıklandı.
Hackquarters, Viapro ve Kolektif House tarafından, şirketlerin inovasyon süreçlerinin yenilenmesi, şirket içi girişimciliğin benimsenmesi ve yetenekli gençlerin şirketlere katılmasını sağlamak amacıyla gerçekleştirilen “French Innovative” etkinliğinin ilki, Groupama, Edenred, Alstom, Vilmorin ve L’Oreal başta olmak üzere dünya devi Fransız şirketlerinin üst düzey yöneticilerinin katılımıyla yapıldı.
Konuyla ilgili olarak Hackquarters’ın yönetcisi Kaan Akın, “Hackquarters olarak French Innovative gibi önemli bir projeyi hayata geçirmekten dolayı çok mutluyuz. Fransız şirketleri Avrupa’daki dijital dönüşümde en aktif şirketler. Forbes 500’e girmiş 25 Fransız şirketinin 23’ü, girişimlerle birden fazla yolla etkileşim kuruyor. Bu doğrultuda dev şirketler gelecek için kendilerini daha güçlü konuma getiriyorlar. Baktığınızda daha 20 yılını doldurmamış, AirBnb, Amazon, Alibaba, Uber ve benzeri şirketler dev şirketlerin pazarlarındaki paylarını büyütüyorlar ve köklü şirketlerin önüne geçiyorlar.
Biz de programımıza katılan şirketlerle, kurumsal stratejilerini planlamaya, onların güçlü markalarının yanına hızlı ve sürekli inovasyonu ekleyip rekabette daha da öne geçmeleri için çalışıyoruz. Bu şirketlerin dijital dönüşümü bu kadar benimsemiş olması gelecek konusunda çok ümit verici. Bir çok Türk girişimcinin büyük şirketlerle ortaklık yapma ihtimalini çıkartıp, Türkiye ekosistemine değerli katkılar sağlıyor. Şirketler için şirket içi girişimcilik, yeni ürünlerin geliştirilmesi, kurumsal inovasyon ve girişimlerle şirketlerin bir araya gelebileceği platformları kurmak için çalışıyoruz ve bu konuda danışmanlık veriyoruz. Bu, Türkiye’nin girişimcilik ekosistemi için de oldukça büyük bir adım. Bu şirketlerin global olması dolayısıyla Türkiye’de üreteceğimiz teknolojinin de bu markaların operasyon yaptığı yerlere kolayca iletme şansı doğuyor.” dedi.
Huawei kendi işletim sistemini geliştiriyor
Çinli elektronik devi Huawei’den sızan bilgiler, firmanın kendi işletim sistemini geliştirmeye başladığına işaret ediyor. Firma, Google’ın ileride Android üzerinde daha fazla kontrol kazanmak istemesi ihtimaline karşı kendi işletim sistemine sahip olmasının elini güçlendireceğini düşünüyor. Aynı stratejiyi Samsung da izlemiş ve Tzen işletim sistemini geliştirmişti.
Huawei’nin cep telefonları şu anda Android’in özelleştirilmiş bir versiyonunu kullanıyor ve lisans gereği bazı Google uygulamalarını telefona ekleme zorunluluğu bulunuyor.
Çinli dev firma daha önce Apple kullanıcı arayüzlerini geliştiren tasarımcı Abigail Brody’i işe alırken, aynı zamanda eski Nokia çalışanlarından bir grup mühendisi de işletim sistemi geliştirme projesi için saflarına katmış durumda. Nokia çalışanları şu anda Kuzey Avrupa’daki Huawei ofislerinde harıl harıl işletim sistemi geliştirmekle meşguller.
FBI istediği bilgisayara sızabilecek
ABD’nin Federal Soruşturma Bürosu, mahkemeden aldığı yeni kararla artık çok daha güçlü. Yargıç Henry Coke Morgan’ın verdiği karar bozulmazsa, FBI bundan sonra yürüttüğü soruşturmalarda ABD vatandaşlarının bilgisayarlarına mahkeme izni olmaksızın sızabilecek.
Söz konusu karar, FBI’in dünya çapındaki çocuk pornografisi operasyonu Operation Pacifier kapsamındaki bir davada alındı. Tor ağı üzerinden kimliklerini gizleyerek intenete bağlanan ve çocuk pornografisi sitelerine girenlerin kimliklerini ortaya çıkarmak için özel hacking operasyonu geliştiren büronun yasa dışı davrandığına dair iddiaların görüşüldüğü davada hakim, FBI lehine karar alarak, büronun bundan sonraki operasyonlarında da mahkemeden bile izin almadan dilediği bilgisayara sızabilmesinin önünü açtı. Federal Soruşturma Bürosu, bu operasyon ile ABD, Danimarka, Yunanistan, Türkiye ve Şili’de 1500 pedofilinin kimliğine ulaşmış ve ülkelerin güvenlik güçleriyle işbirliği içinde bu kişileri tutuklatmıştı.
Japonya’da 1 Yen = 1 Coin olacak!
Ülkelerin blockchain teknolojisini kullanarak kendi bitcoin alternatiflerini oluşturmaya çalıştıklarından bahsetmiştik, MUFG Coin bunun en yeni örneği oldu. Son olarak Kanada CAD-Coin adını taşıyan atılımla gündeme gelmişti. Şimdi sırada Japonya var. Ada ülkesinin en büyük bankası olarak da bilinen Tokyo-Mitsubishi UFJ, kendi dijital para birimini geliştirmek için testlere başladıklarını ve bunu blockchain teknolojisi üzerinde yapmayı planladıklarını doğruladı.
Japonya’daki fintech denemeleri, Kanada Merkez Bankası’nın CAD-Coin hedeflerinin bir adım ötesine geçiyor. Kanada’da dijital para birimi, şimdilik sadece bankaların kendi aralarında para transferlerini kolaylaştırmak amacıyla geliştiriliyordu. Japonya’da ise banka müşterileri, yani vatandaşlar, bu para birimini kullanarak akıllı telefonlarıyla bile kolayca para çekecekler.
Japonlar kuru sabitliyor
Üstelik herkes kur dönüşümünü kolayca yapabilsin diye, Tokyo Mitsubishi UFJ bankasının bağlı olduğu grup şirketi Mitsubishi UFJ Financial Grup Inc., adına MUFG Coin deneceği söylenen bu yeni dijital para birimini Japon yeni ile aynı değerde piyasaya sürecek. Yani 1 Yen = 1 MUFG Coin olacak. Fintech alanında büyük yatırımlar yapılan Uzak Doğu ülkesinde mevcut ön ödemeli elektronik para platformları büyük rekabet içinde bulunuyor. MUFG grubunun hedefi ise tüm rakiplerinden daha düşük komisyon bedelleri sunarak dijital para kullanıcılarını kendi taraflarına çekmek. Japonya’nın en büyük bankası ayrıca 2018 yılı baharında kullanıma açılacak şekilde “bitcoin ATM’leri” de geliştiriyor. Buralarda kullanıcılar MUFG coin’lerini standart paraya dönüştürebilecekler. MUFG Coin’in ise 2017 yılı sonbaharına yetiştirilmesi planlanıyor. Ancak henüz resmi bir tarih paylaşılmış değil.İngilizler İrlanda pasaportu peşine düştü
İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkmak için yaptığı referandumda birlikten ayrılık kararı çıkmasıyla birlikte, İngilizler’in Google’daki aramalarında dramatik bir yükseliş yaşandı. Google’ın açıkladığı rakamlara göre, İngilizler İrlanda pasaportu alma koşullarını öğrenmek için Google’a akın ettiler.
İrlanda Cumhuriyeti, Avrupa Birliği’nin bir üyesi ve İngiltere sınırları içinde kalan Kuzey İrlanda’nın aksine, ayrı bir ülke olarak kendini temsil ediyor. İngiltere’nin ayrılığı sonrasında Kuzey İrlanda bölgesi de Avrupa Birliği’nde kalmak için İngiltere’den ayrılıp İrlanda Cumhuriyeti’ne katılmak için referandum istiyor.
Bu sırada sabah saatlerinden itibaren hızla düşen Pound’un değerini anı anına takip etmek isteyen dünyada, İngiltere’nin para birimi hakkındaki aramaları dünyadaki arama trendlerinin üst sıralarına çıkarmış durumda. Pound, sabah saatlerinden itibaren %10 üzerinde değer kaybetti.
Öte yandan Google Trends’e göre, Londra’dan yapılan aramalarda, “Cebelitarık’a taşınmak” ifadesi de büyük yükseliş gösterdi. Cebelitarık, İspanya kıyısında İngiltere bayrağı altında bir sömürge bölgesi. Referandumda, AB yanlısı oy veren gençler Londra’da yoğunlukta olduğundan, gençlerin Avrupa içinde kalmak için ayrı bir referandumla İspanya’ya bağlanmak isteyeceğini düşündükleri Cebelitarık’a geçiş yapmak istedikleri de anlaşılıyor.
Avrupa Birliği, çeşitli fonlarıyla start-up’lara da destek veren önemli mekanizmalara sahip ve kendi start-up’larını kurarak bu fonlardan yararlanmak isteyen sayısız İngiliz genci büyük hayal kırıklığı yaşıyor. Dolayısıyla, İngiliz gençlerinin AB üyesi ülkelerin pasaportlarını almak için araştırmalara başlamaları büyük sürpriz değil.
Uydulara yakıt ikmalini robotlar yapacak
NASA, dünya yörüngesindeki uyduların ömrünü uzatacak ilginç bir proje başlattı. Yakıtları bittiğinde kullanım ömürleri de biten uyduların ömrünü uzatacak bu projeye göre, NASA’nın geliştirdiği robot uzay gemileri, yörüngedeki uyduları yakalayacak ve yakıt ikmali yapacak.
ABD devletinin sipariş ettiği projeye başlayan NASA’nın 2020 yılında robot uzay gemisini yörüngeye göndermesi bekleniyor. Aslında insansız uzay gemileri uzay çalışmalarında ilk değil. Uzay istasyonuna erzak ikmali için Elon Musk’ın sahibi olduğu SpaceX’in ürettiği insansız uzay gemileri kullanılıyor ancak bu gemiler, uzay istasyonuna kilitlenirken istasyondaki astronotlardan yardım alıyor.
NASA’nın yeni robotik uzay gemileri ise kendi alanlarında bir ilk olacak. Küçük uydulara yakıt ikmali yapmak için dünya yörüngesinde çok büyük bir hızla uçan uyduları yakalamaları, yörüngelerini bozmadan onların yakıt tanklarını açmaları ve yakıtı transfer ettikten sonra yine hasar vermeden, mermi hızında uçan uydudan uzaklaşması gerekiyor. Üstelik, son derece yanıcı olan yakıtı hiç sızıntı olmadan transfer etmek de başlı başına bir uzmanlık işi. Dolayısıyla NASA’nın yeni robotlarının uzay çalışmalarında yeni bir devrim yaratması bekleniyor.
WhatsApp’da sesli görüşmeler yoğunlaşıyor
WhatsApp ilk ortaya çıktığında dünya çapında GSM operatörlerinin SMS gelirlerine büyük darbe vurmuştu. Uygulama şimdi de GSM operatörlerinin sesli görüşme gelirlerini ellerinden almak üzere. Uygulamanın yeni açıkladığı rakamlara göre, mesajlaşma yazılımı üzerinde her gün 100 milyon sesli görüşme yapılıyor.
1 milyardan fazla kullanıcısı olan mobil mesajlaşma uygulaması, gençlerin klasik telefon görüşmesini “çok ağır ve gereksiz” bulması nedeniyle giderek daha fazla sayıda sesli mesaja aracılık ediyor.
WhatsApp kullanıcıları hem internet bağlantısı üzerinden telefon görüşmesi yapabiliyor hem de kontak kişilere “bas konuş” sistemiyle sesli mesaj gönderebiliyorlar. Bu yetenekleri ile çok pratik bir mesajlaşma uygulaması haline dönüşen WhatsApp şimdi tüm dünyada GSM operatörlerinin en önemli rakibi haline gelmek üzere. Uygulama üzerindeki giderek artan telefon görüşmesi süreleri de bunun ispatı olarak görülüyor.
Twitter Fabric için yeni analiz aracı
Twitter’ın geliştirici süiti Fabric, Branch isimli yeni bir analiz aracına kavuşuyor. Pazar analizleri yapmaya yardımcı olan Branch, derin linkleme yeteneği ile pazarlama kampanyalarının ölçümünü ve karşılaştırmasını yapmayı mümkün kılan bir araç.
Branch sayesinde, Fabric kullanıcıları farklı reklam ve pazarlama kampanyalarının sonuçlarını karşılaştırarak raporlama yapabilecekler. Böylece hangi kampanyanın daha etkili olduğunu görebilecek olan firmaların, Twitter üzerinde daha etkin reklam/pazarlama kampanyaları organize edebilecekler.
Fabric ise, firmalara Twitter’da verileri analiz etme ve sorunları tespit edip hızla müdahale etme imkanı sunuyor. Branch’ın katılımıyla birlikte artık reklamverenlerin elinde çok daha güçlü imkanlar bulunacak ve daha isabetli kampanyalar yaratabilecekler. Ancak yine de bu yeni araç, Twitter’ın ihtiyaç duyduğu reklamveren akını için yeterli sebep olmayabilir. Kullanıcı sayısı bakımından Snapchat’ın bile altına düşen Twitter, reklamverenler için uzun zamandır ilk tercihlerden biri değil.
Instagram tercümeye başlıyor
Facebook’un fotoğraf paylaşım uygulaması Instagram, fotoğraf açıklamalarının ve kullanıcı yorumlarının farklı dillere tercümesini mümkün kılan bir güncellemeye hazırlanıyor.
Instagram’ın duyurusuna göre, önümüzdeki ay yayına girecek güncelleme ile aktif olacak özellik sayesinde artık, dünyanın her yerinden paylaşılan fotoğraflar ve yapılan yorumlar, herkes tarafından kolayca anlaşılabilecek.
Fotoğraf paylaşım uygulaması yorum ve açıklamaları orijinal dilinden, kullanıcının seçmiş olduğu dile çevirecek. Bu detay da uygulamanın ayarları içinden değiştirilebilecek. Yabancı metinlerin çevrilmesini isteyenler, metnin altında yer alan tercümeyi gör düğmesine tıklayarak kendi dilindeki tercümeye ulaşabilecek.
Bu yeni hamle ile birlikte dil bariyeri ortadan kalkacağı için fotoğraf paylaşım ağının daha hızlı şekilde yeni kullanıcıları kendine çekmesi bekleniyor.
Brexit gerçekleşirse Google ve Amazon’un işi zor
İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkmasını ifade eden Brexit oylaması bugün İngiltere’de devam ederken tüm dünyanın gözü bu referanduma çevrilmiş durumda.
Dünya piyasalarında önemli etkileri olabilecek bu ayrılığın Google ve Amazon için ise çok daha ağır faturası olabilir. İki firma da Avrupa Birliği içindeki operasyonlarını Londra’daki merkezlerinden yürüttükleri için, AB’den çıkan İngiltere, iki firma için de yeni bir AB merkezi kurmalarını gerektirecek.
Bu aynı zamanda basit bir “ofis taşıma” işleminden daha ağır bir fatura anlamına da geliyor çünkü bu iki dev ABD şirketinin merkezlerini Londra’da tutmalarının bir nedeni de İngiltere ve ABD arasındaki yakın ilişkiler. İngiltere her ne kadar AB’nin üyesi olsa da ABD ile diğer Avrupa ülkelerinden daha yakın ilişkiler içinde. Oysa AB’nin ağır topları arasında yer alan Almanya ve Fransa ise, özellikle Prism skandalı sonrasında ABD’ye karşı sert bir tutum içindeler. Fransa daha çok kısa süre önce, maliye müfettişleri 2 yıl süren gizli bir operasyonun sonunda Google’ın ofisini basmış, ABD’li şirkete uluslararası bir suç örgütü muamelesi yapmışlardı. Aynı şekilde Almanya da ABD teknoloji şirketlerine karşı bilenen Avrupa ülkelerinin başında geliyor zira Almanya Başbakanı Merkel’in telefonundaki özel yazışmaları ve konuşmaları, CIA ajanı Edward Snowden’in dünyaya açıkladığı Prism skandalı belgelerinin içinde yer alıyordu. NSA’nın Merkel’in telefonunu 7/24 dinlediği de bu şekilde ortaya çıkmıştı.
Şimdi eğer İngiltere AB’den ayrılacak olursa, Google ve Amazon’un AB merkezlerini Paris’e veya Berlin’e taşıması gerekecek ki, Google ofislerini basan Fransız müfettişlerinin çok daha geniş belgelere ve delillere ulaşabileceği merkez ofisini de basmak için bu gelişmeyi heyecanla beklediğini tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok.
Aynı şekilde ABD’li teknoloji şirketlerine milyarlarca dolar vergi cezası kesen Fransız ve Alman maliyeleri artık çok daha güçlü bir konumda olacaklar.
Oysa, ABD’li şirketlerin yöneticileri, Londra’yı AB’nin ağır ve acımasız bürokrasisine karşı bir yumuşatma yastığı olarak görüyorlardı. Şirketler, Londra’daki kamu görevlileri ile çok daha sıcak bir ilişki kurabiliyor ve İngiltere’de de kesilmiş olan milyar dolarlık vergi cezalarının affını isteyip ödemeyi birkaç on milyon dolara kadar düşürebiliyorlardı. Aynı şekilde, İngiliz bürokratlar AB içindeki nüfuzlarını kullanarak dev ABD şirketlerinin ağır saldırılara uğramasını engelleyebiliyorlardı. Diğer bir deyişle, Brexit gerçekleşecek olursa, özellikle Google ve Amazon’un Avrupa’daki operasyonları büyük hasar alabilir.