IBM LinuxONE Ailesini Duyurdu

0
ibm IBM, yüksek performanslı Linux sistemlerinden oluşan LinuxONE ürün ailesi için yeni teknoloji özelliklerinin ve işbirliği olanaklarının duyurusunu gerçekleştirdi. Bu sistemsel geliştirmeler, büyük-küçük her ölçekte kuruluşun güçlü güvenlik seviyesiyle basit ve verimli bir biçimde buluta yönelik uygulamalar geliştirmesini, bu uygulamaları devreye almasını ve yönetmesini sağlayacak. IBM LinuxONE, yeni geliştirmeler de müşterilere bulutta ihtiyaç duydukları tutarlılığı ve aradıkları tercihi sunuyor:

Yeni Hibrit Bulut Yetenekleri

IBM, LinuxONE için Cloudant ve StrongLoop teknolojilerini optimize ediyor. Yeni özellikler, geliştiricilerin tercih ettikleri dili kullanarak sunucu tarafı için uygulamalar yazmasını sağlayan, Node.js üzerinde yüksek düzeyde ölçeklenebilir bir ortam sunuyor. Kurumsal düzeyde bir NoSQL veritabanı olan Cloudant, verileri mobil data için ortak JSON biçiminde depoluyor. Böylece kullanıcıların verileri öncelikle farklı bir dile dönüştürme zorunluluğu olmadan, sistemde yerel olarak depolanarak zaman kazanılması sağlanıyor..

Ekosistem Büyümesi

IBM, LinuxONE için desteklenen yazılımları ve yetenekleri genişletiyor. IBM LinuxONE yakın zamanda, Google tarafından geliştirilen Go programlama diliyle bağlantı oluşturdu. Basit, güvenilir ve verimli yazılımlar oluşturmak için tasarlanan Go aynı zamanda geliştiricilerin bildikleri ve sevdikleri yazılım araçlarını LinuxONE ile sunulan hız, güvenlik ve ölçekleme özellikleriyle daha kolay bir araya getirmesini sağlıyor. IBM, yaz aylarında Go topluluğuna kod katkısı da yapmaya başlıyor. OpenStack alanında yeni teknolojiler üzerinde işbirliği yapmaya yönelik, SUSE ile yapılan yeni çalışmalar sayesinde SUSE araçları, LinuxONE’da çalıştırılan özel, genel ve hibrit bulutların yönetilmesi için kullanılıyor.

Daha Gelişmiş Sistemler

IBM, aynı zamanda hızı ve işlem gücünü artırmak için Emperor ve Rockhopper‘ın da aralarında olduğu LinuxONE ailesinin yenilenmiş sürümlerinin duyurusunu yapacak. Mart ayında IBM LinuxONE portföyü için IBM Open Platform (IOP) ücretsiz olarak kullanıma sunulacak. IOP, analitik ve büyük veriye yönelik sektör standardında Apache tabanlı kapsamlı yetenekleri temsil ediyor. Apache Hadoop 2.7.1‘in yanı sıra Apache Spark, Apache HBase desteklenen bileşenlerden yalnızca birkaçı… Açık kaynak topluluğuna yapılacak katkıların sürdürülmesi anlamında IBM, LinuxONE için Open Managed Runtime projesini (OMR) optimize etmiştti. Bu da kurumsal güç katarak, yeni dinamik komut dosyası oluşturma dilleri için sanal makine teknolojisine yapılan IBM inovasyonlarının hedefini yeniden belirliyor.

Her üç dijital dönüşüm projesinin ikisi riskli

0
2016 yılı sektörün önde gelen isimleri tarafından “dijital dönüşüm yılı” olarak nitelendiriliyor. Gartner’in analisti Michael Burkett de bu yaklaşımı onaylıyor: “Dijital iş yapış biçimi BT alanındaki liderlere bir gelecek vizyonu kazandırıyor ve günümüzde gerçek bir rekabet avantajı sağlıyor.”2 Fujitsu’nun araştırmasına göre, şirketlerin dörtte üçü, dijital dönüşümün bir iş önceliği olduğunu belirtirken; verilecek dijital kararlarda güven eksikliğinin olduğunun da altını çiziyor. 600’ün üzerinde BT yöneticisinin katılımıyla yapılan araştırma, dijital dönüşüm alanında sektörün son derece iyimser olduğunu da ortaya koyuyor. Yöneticiler, kendi kuruluşlarının dönüşüm projelerindeki ilerleme becerisinden emin olduklarını belirtirken, ciddi bir çoğunluk da daha hızlı hareket etmenin gerekliliğini belirtiyor. Araştırmaya katılanlar aynı zamanda dijital dönüşümde gerekli adımların atılamaması durumunda verimlilik kaybı, pazar beklentilerine yanıt verememe ve müşteriyi, müşteri sadakatini kaybetme gibi ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacağı konusunda da hemfikir. Fujitsu EMEIA Başkanı Duncan Tait, dijital dönüşüm alanındaki iyimserliğin gösterişten çok daha fazlası olduğunun altını çizerken şunları söyledi: “Araştırmaya katılanların sadece dörtte biri verdikleri dijital kararlardan emin olduklarını belirtirken, üçte ikisi de dijital dönüşüm projelerinin adeta bir bilmece olduğunu söyledi”. Dijital dönüşümün özellikle kuruluşların müşterileri için değer yaratan üst düzey bir çalışma olmasının yanında, Fujitsu’nun araştırması dijital projelerin stratejik öncelikleri açısından da önemli farklılıkları ortaya koyuyor. Araştırmada öne çıkan bulgular şöyle sıralanabilir:
  • Araştırmaya katılanların sadece üçte biri dijital önceliklerin şirketlerine göre belirlendiğini belirtiyor
  • Her iki yöneticiden biri dijitalleşmenin BT departmanına bırakılacak bir iş olduğunu düşünüyor
  • Her üç yöneticiden biri dijital projelere yüksek meblağlar harcamaya hazır
  • Araştırmaya katılanların sadece dörtte biri verdikleri tavsiyelerde “son derece emin”
Duncan Tait, araştırma hakkında şunları söylüyor: “Dijital dönüşüm toplumsal ve ekonomik istikrar için gittikçe vazgeçilmez hale geliyor. Gelişmek için artık işletmelerin teknolojiyi ve yeni fikirleri bir araya getirmesi gerekiyor. Ancak başarıda, yetki sahibinin kim olacağının kesin bir şekilde belirlenmemesi ve önceliklerin çakışması bu konuda büyük engel olarak kendini gösteriyor. Fujitsu, müşterilerine dijital dönüşüm yolculuğunda destek olmaya çalışırken, dijital dünyaya geçişlerindeki iş süreçlerinde kesintiye uğramamaları için dengeyi sağlamalarına çaba gösteriyor.”

Türkiye’de ilk kez “Geniş Alan Görüntüleme Sistemi” üretildi

0
ga “KOBİ” statüsünde faaliyetlerini sürdüren, ODTÜ ve Bilkent Üniversiteleri’ndeki teknoparklarda yerleşik mühendislik firması ESEN Sistem Entegrasyon’un özgün olarak geliştirdiği Sistem, Türk Elektronik Sanayiciler Derneği tarafından “Yenilikçilik ve Yaratıcılık” ödülüne layık görüldü. Yerli olarak üretilen Sistem, Türkiye’de afet ile mücadele, şehir planlama ve güvenlik alanlarında fayda sağlamasının yanında terör problemlerinin çözümüne farklı bir bakış açısı getirerek kolluk kuvvetleri ve silahlı kuvvetlere çok kıymetli istihbarat bilgisi sağlayacak. SASAD ve OSSA üyesi olan ESEN Sistem Entegrasyon, dünyada en çok ABD tarafından üretilen ve kullanılan sistemi üreterek Türkiye’de önemli bir ilke imza attı. Geniş Alan Gözetleme Sistemi, 20 kilometrekare gibi orta büyüklükte bir kenti, havadan gözleyerek, alandaki tüm hareketliliklere ait gerçek zamanlı durumsal farkındalık oluşturulmasını sağlıyor. İnsanlı ve insansız hava araçlarına takılabilen sistemle geniş alandan, çok kıymetli veri toplanabiliyor.

Dünyadaki örnekleri ile rekabet edebilecek seviyede

Sistemde havada görüntüleme sistemi, havada veri işleme sistemi, veri linki ve yer istasyonu bileşenleri bulunuyor. Görüntüleme sistemi tarafından alınan görüntüler havada veri işleme sistemi tarafından işlenerek, yer istasyonuna gönderiliyor. Yer istasyonunda ise, alınan verileri kaydedecek, sorgulayacak, çeşitli ilişkisel veritabanı ve coğrafi bilgi sistemi analizleri gerçekleştirecek, değişik şekillerde son kullanıcıya sunacak, daha önceki verilerle karşılaştıracak bir yazılım ve donanım bulunmakta. Sistem, takip edilen bir aracın nereden geldiği, daha önce hangi araçlarla buluştuğu bilgisinin de elde edilmesine yardımcı oluyor. Bu sayede büyük toplantılarda, toplumsal olaylarda, konvoy takibinde, sınır gözlemede, arama kurtarma, trafik düzenleme, afet durumlarında koordinasyon gibi çalışmalarda Sistem büyük faydalar sağlıyor.

Anayurt güvenliğine büyük katkı

ESEN Sistem Entegrasyon Genel Müdürü Cem Uğur, ODTU Teknokent ve Bilkent Cyberpak’ta ofisleri bulunan şirketin 2012’den beri savunma ve havacılık alanlarında önemli çalışmalarının bulunduğunu söyledi. “Geniş Alan Görüntüleme” kavramının yeni bir kavram olduğunu, daha önce sahip olunması hayal bile edilemeyen seviyede bilgi ürettiğini ve durum farkındalığı sağladığını belirten Uğur şöyle devam etti: “Sistemi küçük bir yerleşim alanı üzerinden hiç ayrılmayan bir uydudan bakmak gibi düşünebilirsiniz. Uydular belli bir alana belli zaman aralıkları ile bakabilmektedirler. Bizim sistemimiz ise kesintisiz bakarak çok daha büyük avantaj sağlamaktadır. Örneğin afet ile mücadele örneğinde hasar gören bir mahalde farklı noktalarda yürütülen kurtarma mücadelesine büyük bir koordinasyon desteği sağlayabilecektir.”

Amerika’dan Yapay Zeka için 28 Milyar Dolar!

0
yapay zeka Hükümet ile ilgili özel çalışmalar yapması ile bilinen özel istihbarat ve ileri Yapay Zeka teknolojileri geliştiren Harvard Üniversitesi kollarından IARPA(Intelligence Advanced Research Projects Activity), Amerikan Hükümeti ile birlikte özel bir Yapay Zeka projesi için hazırlıklara başlıyor.

Yapay Zeka için 28 milyar Dolar!

Her ne kadar Yapay Zeka geliştirme çalışmaları, ilgili alanın önde gelen isimleri tarafından eleştirilse ve kabullenilmese de, çalışmalar hız kesmeden devam ediyor. Yapay Zeka kavramına çok daha gerçekçi bir yaklaşım getirecek adım ise, doğrudan hükümet tarafından atılmış oldu. Birleşik Devletler Hükümeti IARPA’dan, 5 yıllık sürecek fare beyni kopyalama deneyi yapmasını ve 28 milyar Dolar değerinde bütçeyi gözden çıkardığını bildirdi. yapay zeka Söz konusu bu 5 yıllık fare beyni kopyalama işleminin asıl amacı ise; farelerin beyninin nasıl çalıştığını anlayabilmek ve sinirsel ağ haritası oluşturabilmek. Harvard Üniversitesi profesörlerinden David Cox tarafından yapılan açıklamaya göre bu laboratuvar ortamında fare beyninin yeniden üretilmesi deneyi, insan beynini anlayabilmek için de bir temel oluşturabilecek. Aktarılan bilgilere göre bu deney fare beyninin; öğrenme, akılda tutma ve problem çözme gibi pek çok temel işlevlerinin anlaşılması temeline dayanıyor. Bu deney sonucunda elde edilecek bilgiler ile bir algoritma çıkarmanın mümkün olması ve bu algoritmanın Yapay Zeka için kullanılması bekleniyor. Aslında buna benzer bir gelişmenin haberini, geçtiğimiz haftalarda IARPA tarafından duymuştuk. IARPA’nın insan beyni benzeri bir beyin taşıyan robot yapma düşünceleri ile ilgili iddialar ortaya atılmıştı. Yeni yaşanan bu gelişmeden sonra, iddiaların tutarlı çıkmış olduğunu düşünmek mümkün hale gelmişe benziyor.

Apple Gelirleri Düşüş Yaşayacak mı?

0
apple gelirleri Bir bilgisayar firmasından, dev bir teknoloji şirketi haline gelen Apple günümüzde; Mac serisi bilgisayarları, iPhone akıllı telefonları, iPad isimli kendi kategorisini oluşturmuş ve liderliğini sürdüren tabletleri, Apple Watch ile akıllı saatleri ve iPod isimli müzik çalar ürünleri gibi başlıca ürünlerinin yanı sıra hem yazılım hem de tüketici ürünleri tarafında birçok konsept sürdürüyor. apple gelirleri Nitekim Apple, söz konusu bu ürünlerin kendi kategorisinin zirvesinde yer alıyor olmasıyla, dev gelirler elde eden bir şirket profili oluşturmuş durumda. Ancak Apple, elde ettiği bu dev gelirlerin en büyük kalemini, iPhone modelleri ile elde ediyor. Apple gelirleri, iPhone satışları ile paralel olarak her daim zirve yapıyor. Ancak son birkaç aydır yayınlanan analiz raporlarına göre Apple gelirleri, uzun yıllardan sonra ilk defa 2017 yılı ile düşüş yaşayabilir.

Apple gelirleri, düşüş yaşamanın eşiğinde duruyor!

apple gelirleri Son açıklanan firma raporlarına göre Apple gelirleri, 84 milyar Dolar net kar barındırıyor. Daha önce de belirtildiği gibi bu kar miktarının büyük yüzdesini, iPhone modellerinin satışı oluşturuyor. 2007 yılından bu yana Apple iPhone modelleri, her yeni ürünü ile en çok satılanlar listesinde yer alıyordu. Ancak yayınlanan birçok analize göre iPhone satışları, 2017 yılı itibariyle duraksama sürecine geçecek ve bu gerileme, paralel olarak net kar üzerinde kendini gösterecek.

Peki, Apple gelirleri için neden böyle bir öngörü dile getiriliyor?

Birçok kişi için mevzu bahis olan bu öngörü, karşılıksız ve sansasyon amaçlı olarak değerlendirilebilir. Oysa ki bu yorumların temeli, dünya pazarı üzerine kurulmuş. Açıklanan bilgilere göre Apple gelirleri, bundan 2 yıl öncesinde düşüş yaşamaya başlayacaktı. Zira akıllı telefon pazarı, hem Apple ürünleriyle hem de hararetli diğer rakiplerinin ürünleriyle doygunluk yaşamaya başlamıştı. apple gelirleri Apple ise bu süreci, Çin pazarına açılarak bertaraf etmiş oldu. Zira dev bir Çin akıllı telefon pazarı içerisine adım atan iPhone modelleri, tüm dünyada olduğu gibi Çinli kullanıcıların da ilgisini çekmeyi başarmıştı. İşte tam da bu noktada analistler, Çin pazarının bertaraf ettiği gelir düşüşünün, 2017 yılı ile sona ereceğini düşünüyor. Zira dünya genelinde yaşanan akıllı telefon pazarı doygunluğu, 2017 yılı itibariyle Çin pazarı için de geçerli olmaya başlayacak. apple gelirleri Ancak bu noktada ayrı bir paragraf açmak gerekiyor. Zira Apple gelirleri için söz konusu edilen bu düşüş, sadece net kar için dile getiriliyor. Yani yaşanması muhtemel bir iPhone satışlarının düşüşü, Apple için sadece net kar oranında duraksama meydana getirecek. Ve gayet tabii bu gerileme, Apple için bir ilk olacak. Zira Apple gelirleri, daha da doğrusu Apple net kar oranı, uzun yıllardan sonra ilk defa gerileme yaşamış olacak. apple gelirleri

Apple, gelir artışı için çalışmalar yapıyor!

Apple tarafı için de dile getirilecek farklı başlıklar bulunuyor. Zira elbette ki Apple da söz konusu bu analizlerin farkındalığını yaşıyor. Ancak bu konuda Apple tarafından nasıl atılım geleceği, henüz tahminlerin ötesine geçemiyor. Bu tahminler arasından sıyrılan düşünce ise Apple’ın, iPhone satışlarının pazar doygunluğundan doğacak satış kaybını, farklı alanlarda geri kazanmaya çalışacak. Bu çalışmaların ilk örnekleri de; uzun süredir konuşulmaya devam eden Apple Car isimli bir elektrikli otonom araç ve VR yani sanal gerçeklik alanı! Tabii ki Apple’ın elektrikli otomobil ve sanal gerçeklik alanlarına neden yöneldiğinin cevabı, sadece bu net kar kaybı önlenmesi olmayabilir. Ancak Apple gelirleri için yaşanacak bir dalgalanmayı önlemek için de, iyi birer alternatif gibi görünüyor. Hele ki, hem elektrikli otomobil hem de sanal gerçeklik alanlarının popülerliğinin artıyor olması düşünüldüğünde… apple gelirleri Özetle belirtmek gerekiyor ki Apple gelirleri için aksettirilen bu gerileme, aslında doğrudan akıllı telefon pazarını hedef alan bit atıf niteliğinde. Zira söz konusu bu durum, rakip firmaları da ciddi anlamda zedeleyebilir. Bu noktada Apple tarafından beklentiler ise, Apple’ın nam saldığı yenilikçi profilini yeniden ateşleyip, tıpkı iPhone ve iPad ürünlerinde oluşturduğu pazar değişimini yakalaması, farklı ürünler ortaya koyması olmuş durumda.

Düşünce okuma teknolojisi gerçek oluyor

0
neuralinterface1 Beyin, insanlık için hala büyük gizemlerle dolu bir organ. Sayısız üniversitede, sayısız bilimsel araştırma beyinin sırlarını çözmek, düşüncenin ve düşünce okumanın gizemini anlayabilmek için tam hızla devam ediyor. Beyin sinyallerini okuyabilmek aslında bilim kurgu değil, aksine bugünün teknolojisiyle mümkün bir eylem. Ancak, beyin sinyallerini okuma teknolojisinin en büyük handikabı çok yavaş çalışması. Bu teknolojiyi kullananların kontrol etmek istediği cihazı kullanırken çok yavaş düşünmeleri, çok yorucu bir şekilde düşüncelerine “yavaşça” odaklanmaları gerekiyordu. İşte bu handikap nedeniyle, piyasada satılan giyilebilir cihazları düşünce gücüyle kontrol etmek gibi seçenekler gündeme gelmiyordu. Örneğin, Google’ın Glass gözlükleri ve Oculus Rift gözlükleri düşünerek kontrol edilebilecek cihazlar olmalarına rağmen, teknolojinin çok yavaş çalışması nedeniyle bu yetenekler gözlüklere adapte edilmiyordu. Washington Üniversitesi’ndeki bilim insanları ise şimdi beyin sinyallerini düşünce hızıyla tespit edebilecek yeni bir yöntem geliştirdiler ve ilk testlerin başarılı olduğunu da açıkladılar. Buna göre, düşünce okuma testine katılan deneklerin hangi resimlere baktığını tahmin etmeye çalışan bilim insanları %96 doğruluk payı ile düşünceleri okumayı başardılar ve beyin sinyallerini 20 ms gibi çok kısa sürede tespit edebildiler. Bu yeni teknoloji, tüketici elektroniği ürünlerinde kullanılmaya başladığında, AR/VR gözlüklerini, cep telefonlarımızı, akıllı saatlerimizi, düşüncelerimizle kontrol edebilmeye başlayacağız.  

5 gün önce 10 yıl sonra #2 sürücüsüz otomobiller

0
Techinside.com olarak, geçtiğimiz hafta yeni bir video serisine başladık. Endüstri 4.0‘ı konuştuğumuz ilk bölüme aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

5 gün önce 10 yıl sonra ilk bölüm – Endüstri 4.0

Her hafta Cuma günü saat 17.00‘de başlayan programımız, bu hafta yine tam vaktinde karşınızda.

Kaçırmak yok!

Programımız YouTube üzerinden canlı olarak yayınlanıyor ve daha sonra kaydediliyor. Kaçıranlar tekrarını izleyebiliyorlar.

Sürücüsüz otomobiller / otonom arabalar

Bu haftaki konumuz, sürücüsüz otomobiller / otonom arabalar. Cebimizdeki akıllı telefonlar ve internet ağının gelişmesiyle beraber, hayatımıza nesnelerin interneti gibi bir kavram girdi. Kendi kendine hareket edebilen akıllı arabalar, ileride özellikle iş sektöründe taşıma konusunda insanlığın avantajına olacak. Melih Çelik ve Tolga Cem Küçükyılmaz’ın sunumuyla ikinci bölüm karşınızda. İyi seyirler.

Amazon %100 yenilenebilir enerjiyle çalışacak

0
amazon3 Amazon Web Services (AWS), yenilenebilir enerjiye yatırım yapmaya devam ediyor. ABD Indiana’da bulunan Amazon Fowler Ridge Rüzgar Çiftliği, şirketin dört yenilenebilir enerji projesi arasında tam işleyişe geçen ilki olarak elektrik üretmeye başladı. Amazon Web Services’in bu yatırımı şirketi 2016’nin sonunda varmak istediği “küresel altyapı için %40 yenilenebilir enerji hedefine” daha da yaklaştırıyor. AWS’nin uzun soluktaki hedefi ise “%100 yenilenebilir enerji”. 2014 Kasım’da AWS küresel altyapı ayakizi ve yenilenebilir enerji kullanımı için uzun soluklu bir tahahhüt vermişti. AWS bu amaç doğrultusunda ilerlemeye devam ediyor. 1 Ocak 2016’da, ilk işlem gününde Amazon Fowler Ridge Rüzgar Çiftliği 1.1 milyon kilowatt-saat yenilenebilir elektrik üretti, yani Amerika’daki 100’den fazla evi 1 yıl boyunca aydınlatmaya yeterli miktarda elektriği. Projenin her yıl yaklaşık olarak 46.000 evin harcadığı enerjiye denk yenilenebilir elektrik üretmesi bekleniyor. Bu rüzgar çiftliğiyle, AWS Kuzey Virginia’nın Doğu bölgesine ve Ohio’a güç sağlayan şebekede üretilen yenilenebilir enerji miktarını arttırabilecek. Zaman içerisinde şebekede kullanılan kömür ve diğer fosil yakıtların miktarını azaltarak iletilen rüzgar ve güneş enerjisini de arttırmaya devam edecek. AWS, Fowler Ridge projesi başladığından beri, inşaasına önümüzdeki aylarda başlanacak ve 2016 sonu veya 2017 başında yenilenebilir enerji yaymaya başlayacak olan üç diğer güneş ve rüzgar santrali projesini de duyurmuştu. AWS, bu konuda gelecekte başka heyecan verici açıklamalar da yapmayı planlıyor.

Dijital medya ile iş dünyasının kuralları yeniden tanımlanıyor

0
medya Dijital medyanın çarpıcı şekilde büyümesi, iş yapış şekillerini değiştirirken, iş bulma, profesyonel becerileri öğrenme ve geliştirme, iş ve özel hayat dengesi gibi konularda da birçok olumlu etkiyi beraberinde getiriyor. Ancak dijital medya bazı durumlarda üretkenliği azaltırken, eşitsizliği de artırabiliyor. Bunlar, global danışmanlık, brokerlik ve iş çözümleri şirketi Willis Towers Watson’ın Dünya Ekonomik Forumu işbirliği ile gerçekleştirdiği dijital medya araştırmasından elde edilen temel bulgulardan birkaçı. Toplum için Dijital Medyanın Gelecekteki Etkilerinin Şekillendirilmesi başlıklı ve sonuçları Davos’ta gerçekleşen Dünya Ekonomik Forumu’nda paylaşılan, 5 bini aşkın kullanıcının katıldığı çalışmaya göre, dijital medyanın iş amacıyla kullanımı geçtiğimiz üç yıl içinde önemli oranda artarken, bu durumun gelecekte de sürmesi bekleniyor. Kullanıcılar, çevrimiçi zamanlarının büyük bir kısmını iş, bilgi toplama veya öğrenme amaçlarıyla geçiriyor. Katılımcıların yüzde 32’sinin iş amacıyla çevrimiçi geçirdikleri günlük süre üç saatin üzerine çıkıyor. Dijital medyanın profesyonel yaşam üzerindeki etkilerine ilişkin bulgular şöyle sıralanıyor:
  • . Katılımcıların yarısından çoğu (yüzde 56), dijital medyanın çalışma şekillerini değiştirdiğini belirtiyor.
  • . Yüzde 41’lik bir kesim, sosyal medyanın iş verimliliklerini artırdığını belirtiyor. Katılımcıların yalnızca yüzde 14’ü iş verimliliğinin düştüğünü söylüyor.
  • . Katılımcıların yarısı, dijital medyanın profesyonel yaşamlarının kalitesini yükselttiğini belirtiyor. Katılımcıların yalnızca yüzde 14’ü bu fikre katılmıyor.
Bunlara ek olarak, katılımcılar dijital medyanın işlerini ve hayatlarının profesyonel yönlerini etkileyiş şekli konusunda son derece pozitifler: . Katılımcıların üçte ikisi, dijital medyanın profesyonel olarak çalışma, öğrenme ve geliştirme becerileri ile çalışma arkadaşlarıyla işbirliği yaratma yetkinliklerini geliştirdiğini belirtiyor. . Yaklaşık 10 kişiden altısı, dijital medyanın iş ve kişisel yaşamları arasındaki dengeyi sağlama, profesyonel kontaklarla ilişki kurma ve iş bulma becerilerini geliştirdiğini söylüyor. “Dijital medyanın artan kullanımı, insanların günlük hayatlarının yanı sıra iletişim kurma ve özellikle iş hayatında işbirliği yapma şekillerini değiştiriyor” diye konuşan Willis Towers Watson üst düzey yöneticilerinden Ravin Jesuthasan şunları söyledi: “İçerik ve verinin dijitalleşmesinin yanı sıra yeni dijital iletişim teknolojileri; işlerin nerede, ne zaman, nasıl ve kimler tarafından yapılacağına ilişkin çok önemli fırsatlar da ortaya çıkardı. Bu aynı zamanda çalışma prensipleri ve koşullarının doğasını da değiştiriyor.” Willis Towers Watson Türkiye ofisi danışmanlarından Elif Er, Türkiye’deki uygulamalarla ilgili şunları belirtti: “Türkiye’de yaptığımız araştırmalar da bu yönde değişimlere işaret ediyor. Bugün şirketlerin yüzde otuzunda esnek çalışma saati uygulamasının olduğunu görmekteyiz. Şirketlerin yüzde onyedisi ise, çalışanlarına evden çalışma imkanı sunmakta. Bu oranların, özellikle yeni neslin beklenti ve alışkanlıkları doğrultusunda çok yakın bir gelecekte artış göstereceğini öngörmekteyiz.” Dünya Ekonomik Forumu, ABD Yönetici Direktörü Sarita Nayyar ise, “Dijital teknolojinin profesyonel hayatlarımızda sebep olduğu sonuçları ve iş hayatı üzerindeki etkisini anlamak için çalışmalar sürüyor. Konuyu daha iyi kavradığımız anda iş hayatı, dijital medyanın tüm olanaklarından hem kurumlar hem de çalışanlar için tam anlamıyla yararlanabilecek duruma gelecek” dedi. Tüm bu olumlu tabloya karşın dijital medyanın iş yaşamında olumsuzluklara da yol açabileceğini söyleyen Jesuthasan’a göre, dijital medyanın iş verimliliğini ve üretkenliği azaltma potansiyeli de bulunuyor: “Dijital medyanın sağladığı verimlilik artışı ve fırsatların ekonomik uçurumlara bir köprü görevi görmesi ve eşitsizliği azaltmasına rağmen, muhtemel olumsuzlukları da hâlâ mevcut. Dijital medya ve ilgili teknolojiler, yetenek platformlarının verimliliği artırması ve nitelikli çalışanı ödüllendirirken düşük vasıflı işlerin maliyetini de eş zamanlı olarak düşürmesi gibi yenilikler, kısa vadede eşitsizlik yaratabilir. Birçok platformun ve bilgi ile içeriğin parmak uçlarında olması, çalışanların ilgisini dağıtabilir ve çalışmaları sekteye uğratabilir. Bunun yanı sıra, daha fazla insan uzaktan çalışmaya başladıkça, çok değerli olan yüz yüze iletişim süreleri azalmakta. Bu da karşılıklı anlayış ve işbirliğini azaltarak inovasyonu da engelleme potansiyeli taşımakta. Dijital medya, yeteneğin nereden doğup yayıldığından işlerin nasıl yapıldığına, belli bir işin çalışan ile müşteriyi nasıl birbirine bağladığına kadar artık tipik bir kurumun her sürecinde kendini gösteriyor. Bu değişimler hesaba katıldığında, işverenlerin dijital medyayı yalnızca alışılagelmiş işler gibi değil, kişisel yetenekleri belli bir işin ihtiyaçlarını karşılamak için daha doğru bir şekilde kullanma, işin sürdürülmesi için daha incelikli bir yaklaşım edinme, sosyal medya araçlarını kurum içerisinde iletişimi ve bağlantıyı sağlamak için kullanma, dijital becerilere kaynak bulma ve geliştirme, dijital liderlik oluşturma gibi belli girişimler dahilinde ele almaları gerektiğine inanıyoruz.”

ODTÜ Teknokent Global Game Jam (GGJ) ATOM Maratonu başlıyor!

0
globalgamejam Bu sene sekizincisi düzenlenen Global Game Jam(GGJ) ATOM maratonu bugün ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde başlıyor. Farklı seviyelerden ve disiplinlerden 210 oyun geliştiriciyi 29-31 Ocak tarihlerinde dünya ile eşzamanlı olarak bir araya getiren etkinlik 48 saat boyunca devam edecek.   31 Ocak: 16:00 Oyun geliştirme süresinin sona ermesi 16:10-17:00 Oyun sunumlarının yapılması 17:00 ODTÜ Rektörü Ahmet Acar Kapanış konuşması & Kokteyl 17:00-18:00 Oyunların global siteye yüklenmesi ve oyunların alanda oynanması

Lenovo ve SAP, bulut çözümlerinde işbirliğine gitti

0
1454063765_Bill_McDermott_SAP_CEO_Yang_Yuanqing_Lenovo_CEO_1 SAP (Yazılım ve Çözümleri ) ve Lenovo, bulut çözümlerini geliştirmek, SAP HANA platformu ve Lenovo sistemleri arasında inovasyonlar yaratmak ve beraber pazarlama programları oluşturmak için çok yönlü bir ortaklığa imza attıklarını açıkladı. Anlaşma iki teknoloji devi arasındaki işbirliğini güçlendirirken, SAP çözümlerini Lenovo’nun veri merkeziyle birleştirerek kullanıcılara dijital yönden güçlü şirketler kurmalarına yardım edecek teknolojileri sunmayı amaçlıyor. İş dünyası ve bilişim teknolojileri liderleri üretkenliği ve verimliliği artıracak, karmaşıklığı azaltacak ve yeni dijital ekonomilerde değer yaratacak yeni çözümler arıyor. Gartner, 2020 yılına kadar iş süreçleri ve ürünlerinin yüzde 80’inin yeniden icat edileceğini, değişeceğini veya bilgiye erişimin artmasıyla tümden yok olacağını öngörüyor. Bu potansiyel, ancak kritik kararların rakiplere karşı fark yaratabilecek hızda alınması ve teknolojinin verileri kullanılabilir bilgilere dönüştürmesiyle kullanılabilir hale gelecek. Yapılan işbirliği anlaşması ile birlikte ortak uygulamaları güçlenirken, Çin’de bulut çözümlerini geliştirmek de mümkün olacak. SAP HANA ve Lenovo sistemleri arasında yenilikçi gelişmeler yapmak ve dijital ekonominin gereklerine hizmet eden yeni teknolojileri araştırmak ve belirlemek hedeflerine daha hızlı ulaşılacak. Sistem toplayıcıları ve teknoloji ortaklarını da dahil eden global pazarlama programları uygulayarak bu yeni teknolojileri ortak müşterilere sunulacak. Planlar arasında ortak çözümlerin Stuttgart, Kuzey Carolina’da faaliyet gösteren ve yakında Pekin’de açılacak Kurumsal Ürünler Bilgilendirme Merkezleri’nde sunulması da yer alıyor. Lenovo ve SAP uzun yıllardır işbirliği içinde bulunuyor. SAP, içlerinde kendi çözüm geliştirme çevrelerinin ve SAP HANA Kurumsal Bulut servisinin de bulunduğu en talepkar uygulamalarını sorunsuz çalıştırma konusunda Lenovo sistemlerine güveniyor. SAP de, içlerinde SAP Buisness Suite yazılımı, SAP Business Planning uygulaması ve SAP HANA’nın da bulunduğu pek çok kurumsal çözümle Lenovo’nun tercih edilen kurumsal kaynak planlaması (Enterprise Resource Planning) sağlayıcısı durumunda. Lenovo, SAP çözümlerinin uygulanmaya başlanmasıyla raporlama performansında 45 kat ve veri yüklemesinde 50 kat iyileşme kat ettiklerini ifade ediyor. PC ve Kurumsal ürünler Grubu Başkan Yardımcısı Gerry Smith konuyla ilgili şunları söyledi: “Lenovo tarafından gönderilen ve SAP HANA için optimize edilmiş 5000’den fazla sunucu ile müşterilerimizin dönüşümüne yardımcı olma ve büyümelerine katkıda bulunma geleneğini devam ettiriyoruz. SAP ile ortaklığımızı geliştirmemiz, iş dünyasının verileri aksiyona dönüştürme konusunda karşı karşıya olduğu daha büyük sorunların çözümünde daha yeni ve yenilikçi çözümler sunmamıza imkan sağlayacak.” SAP İş Geliştirme ve Stratejik Ekosistem Başkan Yardımcısı Kevin Ichhpurani ise şöyle konuştu: “SAP ve Lenovo’nun başarılı bir ortaklığı var ve bunu geliştirerek şirketlerin gerçek dijital kurumlara dönüşmelerine yardımcı olmak için sabırsızlanıyoruz. Beraber Çin’de yenilikçi bulut çözümleri geliştireceğiz, SAP HANA tabanlı yeni teknolojiler araştıracağız ve dijital ekonominin gereklerini karşılayacak Lenovo sistemleri üzerine çalışacağız.”

Veri güvenliğine dikkat etmeyene ceza geliyor

0
big-data-social-media-personal-data-privacy-data Bugün, geçmiş yıllarda olduğu gibi Avrupa Konseyi’nin 108 sayılı konvansiyonunun, “Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması” yönündeki çağrısının imzaya açılması yıldönümü. ’Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması’ konvansiyonu, kişisel veri akışının sınır ötesinde düzenlenmesinin sağlanmasını ve ‘hassas’ kişisel verilerin toplanması ile bu verilerin işlenmesiyle bağlantılı bir regülasyonu amaçlıyor. Konvansiyon, ayrıca bireyin kişisel verilerinin nerede depolandığına ilişkin bilgiye sahip olması ve gerekmesi halinde bunun düzeltilmesi hakkına ilişkin düzenlemeler getiriyor. Bugün, Veri Koruma Günü yaşanan birçok tartışma ve müzakerelerin ortasına düşüyor ve kısa bir süre içerisinde bunları değiştirebilir. Geçtiğimiz yıllarda, internet tabanlı hizmetlerin yaygınlık kazanmasıyla birlikte kişisel verilerin artan oranda erişilebildiklerini ve sanal ortamdan silinemez bir hale geldiklerini gördük. Bunun sonucu olarak,  mevcut veri koruma regülasyonunun günümüzde etik açıdan işlem gerçekleştirilmesi ve veri ayak izinin korunması bakımından kötü donatılmış olduğuna dair genel bir kanı hâkimdir. Bu şüpheler doğrultusunda; AB’nin, mahremiyet beklentisi ve bireylerin kişisel verilerinin korunması hususuna potansiyel negatif etkisine rağmen ABD’nin küresel pazarı büyütmeyi ve aynı zamanda ulusal güvenliği artırmayı amaçlayan temel felsefe farklarına bağlı olarak, Safe Harbor (Güvenli Liman) Anlaşması’nın 2015 yılı sonunda geçersiz sayıldığını görüyoruz. Güvenli Liman Anlaşması, yıllar boyunca Amerikan şirketleri için tek uyum mekanizması işlevini gördü ve bu, dünya genelindeki işletmeleri veri işleme yaklaşımlarını yeniden gözden geçirmeye zorladı. Gelirlerinizin %5’ini kaybetmek istemiyorsanız Veri Koruma Yetkilisi atayın Bu yıl içerisinde, AB regülasyonlarında değişikliklerin yapılması beklenirken muhtemel bir Güvenli Liman (Safe Harbor 2.0) Anlaşması konusundaki belirsizlik de halen devam ediyor. Daha iyi detaylandırılmış bir regülasyonun kabul edilerek yürürlüğe girmesi aşaması devam ederken tartışma konusu değişikliklerin, firmaların titizlikle veri işleme ve kazaen kayıplara karşı olası riskleri değerlendirmelerini de kapsaması gerekiyor. İşletmelerin verileri işleyebilmeleri ancak bireyin ilgili muvafakati halinde ve veri işlenmesinin kesinlikle gerekli olması durumunda mümkün olacaktır. 250 kişiden fazla çalışana sahip işletmeler, verilerin yasalara uygun bir şekilde işlendiğinin güvence altına alınması için kurum içerisinde bir Veri Koruma Yetkilisi atama yükümlülüğünde olacaktır. Ek olarak, bireyler, ‘Unutulma Hakkı’ (Right to be Forgotten) maddesine dayanarak verilerinin silinmesini talep edebilecekler. Dünya, genelinde işletmeler bekleyen düzenleyici kararlar etrafındaki belirsizliğin farkına vardılar ve bunun olası sonuçlarını anlamaya ve bunlara ulaşmaya çalışıyor. İşletmeler nihai bir kararın çıkmasını beklerken, gelecekte veri güvenliğine uyumluluğun sadece güvenlik sağlamaktan daha fazlası olacağından emin olabilirler. Yasal değişikliklere hazır olmayan işletmeler düzenlemelere uymadıkları için gelirlerinin %5’ine karşılık gelen ağır para cezası ödeyecek. İşletmeler, regülasyona uygun kalmak ve olası cezaları önlemek için etkin bir veri yönetimi altyapısını hayata geçirmek durumundadır. Veriler, ister kurum içi altyapıda ya da dışarıdaki bir genel veya özel bulut sağlayıcısında olsun, işletmeler, hem çalışanlarının hem de müşterilerinin verinin toplanması, işlenmesi, paylaşılması, depolanması, transferi ve güvenliğinin yasa ve düzenlemelerle uyumlu olduğunu belirlemek ve endişelerini gidermek durumundadır. İşletmeler, verinin sadece yapılan anlaşmalar doğrultusunda, meşru ve yasal yollarla kullanıldığını belirlemelidir. İşletmeler, geleceğin depolama altyapıları ile süreçlerini göz önünde bulundurduklarında, verinin depolama ile bulut genelinde entegre, çoğaltılmış ve taşınmış bir yapıda olup olmadığına bakarak değer biçebilir. Veri yönetimine bu şekilde bir yaklaşımın olması, hizmet sağlayıcılara her hangi bir verinin nerede depolandığını belirleyebilme, taşıyabilme ve gerekmesi halinde silebilme faydasını sağlar. NetApp’ın sahip olduğu, bir araya getirilmiş Data ONTAP depolama sistemi çalışma ortamı böyle bir örnektir. Bu sistem, bulutta ve kurum içi altyapıda veri yönetiminin geleceği olarak tanımlanan Data Fabric stratejisi ile tekil bir sistem olarak hareket eder. Bu, verinin daha kolay yönetilebilmesi ve kontrol edilebilmesi ve dolayısıyla bulut sağlayıcılarıyla ve onu uygulayan şirketlerle uyumluluğunun sağlanması anlamına gelir. Hiç şüphe yok ki, bu yılın Veri Koruma Günü, bireylerin kişisel verilerinin işlenmesi ve korunmasının organizasyonlara doğru zamanlı bir hatırlatılması anlamını taşıyor. Bu, aynı zamanda regülasyonların etrafındaki belirsizlikler ile bunların nasıl değişebileceğini ve gelecek aylarda alınacak kararların yasal çalışmalar ve modern veri ayak izi ile uyumlaştırılması çerçevesinde nasıl bir gelişim gösterebileceğini de vurguluyor. Veriler üzerinde tam bir kontrolün sağlanması ile buna ilaveten gelecekte hukukta yaşanabilecek gelişmelere esneklik kazandırılması, modern IT fırsatlarından yararlanarak yatırım yapmak isteyen şirketler için kritik önem taşıyor.

Xerox ikiye bölünüyor

0
xerox Fotokopi, tarayıcı ve yazıcı gibi ürünlerde öncü çalışmalarıyla tanınan ABD’li Xerox, en büyük hissedarlarından biri olan Carl Icahn’ın baskısıyla, iki ayrı şirkete bölünüyor. Yeni şirketlerin biri donanım üretimiyle ilgilenecek, diğeri ise servis sektörüne odaklanacak. Carl Icahn, yeni servis şirketinin yönetim kurulunda üç koltuk edinecek ve şirketin yönetimindeki en etkili hissedar olacak. Servis hizmetleri Xerox’un hızla büyüyen yeni gelir kapısı olarak görülüyor ve şirketin toplam gelirlerinin %56’sını oluşturuyor. Carl Ichan ise, agresif bir yatırımcı olarak tanınıyor ve Xerox’un %8,1 hissesini satın alarak şirketin ikinci büyük ortağı konumuna yükselmişti. Yönetim kuruluna ağırlığını koyduğundan beri ise, şirketin daha fazla kar etmesi için yoğun baskıda bulunuyordu. Xerox’un hisseleri ise 2015’ten beri %15 oranında değer kaybetti.

İtalya Google’ı vergi kaçırmakla suçladı

1
google tax Google, dünyanın pek çok ülkesinde irili ufaklı ofislerle faaliyet gösteriyor ve bu ülkelerdeki kuruluşlara farklı hizmetler satıyor. Bulut servisleri ve internet reklamları Google’ın en büyük gelir kaynağını oluşturuyor. Hatta öyle ki, bazı ülkelerde Google’a verilen reklamlar artık ülkedeki medya kuruluşlarının reklam gelirlerinde büyük düşüşlere neden olabiliyor. Elbette bu ticari faaliyetler için Google’ın söz konusu ülkeye vergi ödemesi bekleniyor. Ancak Google, farklı nedenlerle bu vergi beyanlarında bulunmuyor. İtalyan hükumeti de şimdi Google’ın eski işlemlerini de inceleme altına alarak şirketin İtalya’da 300 milyon dolarlık vergiyi ödemediğini, yani vergi kaçırdığını açıkladı. Avrupa Birliği ülkelerinin Google’ı sıkıştırmak için son iki senedir uyguladıkları baskı politikasının bir sonucu gibi görünen bu soruşturmanın bir benzeri de İngiltere’de yapılmış ve Google, İngiltere’de de vergi borçlusu çıkmış, şirket İngiltere’de faaliyetlerine devam edebilmek için vergi dairesi ile 200 milyon dolarlık bir anlaşmaya vararak borcu sildirmişti. Google’ın İngiltere’deki vergileri, İngiltere’den edindiği gelirin %3’üne denk gelirken, İtalyan hükumeti bu konuda daha acımasız davranmışa görünüyor zira İtalya’dan kazandığı 2 milyar dolarlık gelirin %15’ini vergi olarak ödemek zorunda kalacak.

Prism Skandalı’nın intikamı mı?

Avrupa Birliği üyeleri, ABD hükumetinin teknoloji şirketlerindeki sunucuları denetleyerek dünyadaki herkesi dinlediğinin ortaya çıkmasına neden Prism Skandalı’nda, ABD gizli servisleri ile gönüllü şekilde işbirliği yapan Google’ı Avrupa’da istemediklerini gayrıresmi olarak dile getiriyorlar ve Google’ın Avrupa’daki faaliyetlerini zorlaştırmak için her türlü baskı mekanizmasını kullanıyorlardı. Son vergi cezaları da bu baskının parçası olarak yorumlanıyor.

Facebook, Twitter’laşmak istediğini itiraf etti

0
mark Reklam pastasından istediği payı alamayan Twitter’ın, Facebook’a daha fazla benzeyerek, Facebook arayüzüne alışkın olan bir milyar kullanıcının bir bölümünü kendine çekmek istediğini biliyoruz. Uzun zamandır Facebook’un tasarımını ve benzer özelliklerini kendine adapte etmeye çalışan Twitter bu amacını hiçbir zaman kabul etmese de, Facebook’un da aslında Twitter’ı kıskandığının ortaya çıkması, garip bir tesadüf oluşturdu. Firmanın COO’su Sheryl Sandberg’in medya ile yaptığı söyleşide ortaya çıkan itirafa göre, Facebook önümüzdeki dönemde, Twitter benzeri gerçek zamanlı paylaşımlara daha fazla yatırım yapmayı planlıyor. Bu da Facebook’un, aynı Twitter ana sayfasında olduğu gibi, hızlı, küçük ama etkili paylaşımları daha fazla öne çıkaracak bir yapıya kavuşacağını anlatıyor. Facebook bu amaçla stadyumlardan “canlı yapmayı” mümkün kılacak bir özelliğini devreye sokmuştu. Sports Stadium isimli bu paylaşımlar sayesinde kullanıcılar büyük spor olayları hakkındaki paylaşımlara çok daha hızlı ulaşabiliyordu. Şimdi Facebook’un benzer uygulamaları genişleterek Facebook’u daha güçlü “canlı yayın” aracına dönüştürmek istediği anlaşılıyor. Bu yeni özellikler Facebook’a,  toplumsal olaylarda, büyük festival, spor etkinlikleri ve bayramlar gibi etkinliklerde, kullanıcıların paylaşımlarının daha geniş kitlelere daha kolay ulaşabilmesi için yeni imkanlar sunacak. Kısacası, bu tür etkinliklerde daha fazla öne çıkan Twitter’ı gölgede bırakmak isteyen Facebook, Twitter benzeri yeteneklerle donatılacak.  

İstanbul’a internette milli alan adı

0
.istanbul ve .ist yeni üst düzey alan adı uzantıları başta İstanbullular olmak üzere dünya çapında çevrimiçi kimlikleri İstanbul markası ile güçlendirecek, İstanbul’un ticaret ve turizm alanındaki avantajlarını küresel ölçekte yaygınlaştıracak. İnternette kullanılacak İstanbul uzantılı yeni .ist (nokta ist) ve .İstanbul (nokta İstanbul) üst düzey alan adı uzantılarını İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tanıttı. Saraçhane’deki İBB binasında gerçekleşen törende konuşan Başkan Kadir Topbaş, İstanbul’un güçlü marka değerini dijital platforma taşıdıklarını, dünya çapında kişileri ve işletmeleri İstanbul çatısına aldıklarını söyledi. New York, Berlin, Tokyo, Londra, Roma gibi şehirlerle birlikte kendi alan adlarını kullanan şehirlerarasına İstanbul’un da katılmasını çok önemsediklerini vurgulayan Başkan Topbaş, İstanbul’un Türkiye’den ve yakın coğrafyadan elen adı başvurusu yapan tek kent olduğunu söyledi. Gelişen dünyada internetin vazgeçilmez bir iletişim aracı olarak yerini aldığını ve İBB’in böyle bir süreçte her alanda olduğu gibi internet alanında da varlığını hissettirmek için adımlarını attığını belirten Kadir Topbaş, “İstanbul ve Türkiye için çok heyecan verici bir tanıtımda birlikteyiz. Şehirlerin yarıştığı İstanbul’dan odak şehir ve inovatif şehir olma yolunda büyük bir heyecan duyan İstanbul var. Ulaşımdan altyapıya kadar kültür sanattan spora kadar birçok alanda hizmet ederken, İstanbul’u internet alanında da çok farklı bir noktaya taşımanın heyecanı içindeyiz. Böylece sadece ülkemizde değil, dünyada da İstanbul adına çok önemli bir açılımı sağlamış oluyoruz” diye konuştu. New York, Berlin, Tokyo, Londra, Roma gibi şehirlerle birlikte kendi alan adlarını kullanan şehirlerarasına İstanbul’un da katılmasını çok önemsediklerini vurgulayan Başkan Topbaş, İstanbul’un Türkiye’den ve yakın coğrafyadan alan adı başvurusu yapan tek kent olduğunu söyledi. Bu yeni alan adlarını kullanacak bütün kurumsal firmaların ve sektörlerin İstanbul adıyla dünyaya açılacağının altını çizen Topbaş, şöyle konuştu; “Bu da dünya çapında firmaların İstanbul ile ilişkilendirilmesi anlamı taşıyacak. Bu ciddi bir reklam değerinin yanı sıra önemli kolaylıklar da getirecek. Bize ait bir internet noktası oluşmuş oluyor. Dünyada ne varsa onu hep İstanbul’a getirmek istiyorduk ve bunu ekibimizle birlikte başardık.” İnternette milli bir marka… “.ist ve .istanbul milli alan adları olarak ortaya çıktı. Eğer biz müracaat etmemiş olsaydık, İstanbul yakın gelecekte başka markalar, belki başka şehirler üzerinden internete girecekti” diyen Topbaş, sözlerini şöyle sürdürdü; “Şimdi bir milli marka ortaya çıktı. Bu çok anlamlı bir şey. Sıradan bir iş değil. Bu inovatif düşünmenin ve dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmenin bir sonucu. İstanbullular da .istanbul alan adını kullanmanın gururunu yaşayacaklar. Uluslararası marka olan firmalar ve kamu kuruluşları başta olmak üzere ileride bireylere de bu alan adıyla İstanbul’un tanıtımına katkıda bulunacak ve İstanbul’dan dünyaya haykırmış olacağız. Bu bambaşka bir duygu ve gelecek kuşaklara büyük bir armağan olduğunu özellikle ifade etmek istiyorum. Gelecek kuşakların gurur duyacağı ve ‘iyi ki İstanbul alan adı alınmış’ diyeceği bir çalışmaya imza atık. İnternet artık İstanbul’dan başlayacak ve İstanbul ile anılacak. Ne kadar güzel bir şey. Ne kadar duygulu bir an… Metrolar veya altyapı yaparsanız kentli kullanır. Ama bu marka sadece İstanbul’da ve Türkiye’de değil, bölgemizde, hatta dünyada kullanılacak. İnternetin artık İstanbul’dan başlayacağına dikkat çeken Topbaş, “Ne kadar duygulu bir an… Metrolar yaparsınız sadece İstanbullular kullanır. Ama bu markayı dünya kullanacak. Yaşamanın bir ayrıcalık olduğu İstanbul’dan artık internet alan adı olarak da gurur duyulacak. Uluslararası markaların ve kurumsal firmaların İstanbul alan adını kullanması şehrimizin marka değerini de arttıracak. Napolyon’un “Dünya tek devlet olsaydı İstanbul başkent olurdu” dediği İstanbul’un isminin internette de var olması çok ayrı bir anlam taşıyor” ifadelerini kullandı. Yeni alan adlarını 27 Ocak itibariyle dünyanın tescilli markalarına açtıklarını, 1 Mart’tan itibaren kamu kuruluşları, vakıf, dernek ve STK’lara açacaklarını açıklayan Topbaş, .istanbul ve .ist alan adlarının 10 Mayıs’tan sonra tüm bireysel başvurulara açılacağını söyledi. Bir internet adresiyle ilgili çok talep olunca müzayede yoluyla satışa çıkartacaklarını da anlatan Topbaş, “En yüksek fiyat verene bu kullanma hakkını vereceğiz. Bu alan adı markalarını şirketimiz Medya A.Ş. yönetecek. Şirketimiz için de önemli bir gelir kaynağı olacak. Böyle bir değerin karşılığını almak isteriz. Bu proje, İstanbul’u tüm dünyaya tanıtacak ve teknolojik gelişimimizi daha da güçlendirecek. Tüm İstanbul’a ve ulusumuza hayırlı olsun diyorum. Bir dünya markası olarak İstanbul, tüm dünyaya da hayırlı olsun” şeklinde konuştu. Toplantıda yer alan İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu (ICANN) Başkan Yarımcısı David Olive de Türkçe yaptığı konuşmasında birçok kişinin İstanbul’u bildiğini, ancak yakında internette de herkesin İstanbul’u bileceğini söyledi. Son yıllarda internet dünyasında yüzlerce yeni alan adı faaliyete geçtiğini ifade eden David Olive, “İstanbul’a küresel dünyada bulunma imkanı sunacak proje bugün (27 Ocak’ta) hayata geçiyor” dedi. Programın sonunda .ist ve .istanbul ile alınan ilk alan adları olan www.ibb.istanbul ve www.kadirtopbas.istanbul siteleri tanıtıldı.

2015, telefon satışlarında rekor kırdı

0
smart 2016 yılı, Apple’ın iPhone satışlarında ilk kez düşüş gördüğü bir yıl olacak gibi görünüyor ancak 2015 yılında tüm telefon üreticilerinin satış konusunda rekor kırdığı bir yıl olarak kayıtlara geçti. 1,4 milyar adetlik rekor aynı zamanda, iPhone satışlarında beklenen düşüşü de açıklıyor. Özellikle 2016’nın son çeyreğindeki satışlar, geçen yılın aynı dönemine göre %6 artarak yıllı performansa büyük katkıda bulundu. Ancak telefon satışlarındaki artık, firmalar bazında 2015’in çok iyi geçtiği anlamına gelmiyor. Öncelikle 2015 yılındaki satışların büyüme hızı, önceki yıllara oranla çok küçük kaldı. Bunun nedeni olarak da en büyük pazar olan Çin’de artık çoğunluğun telefon sahibi olması ve yeni telefon satın almak için acele etmiyor olmaları. Öte yandan, toplam satış miktarının büyük miktarını Samsung ve Apple gerçekleştirmiş bulunuyor. Samsung, 2014’e 317 milyon telefon satarken 2015’te 319 milyon  telefon satmışken, Apple da satışlarını 193 milyon’dan 231 milyon adede çıkardı. Yani iki firma toplamda 550 milyon telefon satarak pazarın %40’ını temsil ediyor. Pazarın kalanı ise irili ufaklı onlarca firma tarafından paylaşılıyor. Zaten kalan firmalardan üçü Huawei, Motorola ve Xiaomi toplam 250 milyon satışla %18 pay alıyorlar. Dolayısıyla, HTC, Microsoft, Sony, LG, Asus gibi diğer markalar piyasanın kalan %42’sini küçük paylarla paylaşıyorlar. Rakamlar da gösteriyor ki, bir yılda 1.4 milyar adet telefon satan üreticiler artık telefon satışlarında yavaşlamayla karşılaşmak üzereler. Teknolojinin imkanları artık çok çarpıcı yeni bir telefon üretmeye imkan vermediği için, tüketicileri heyecanlandıran ve ellerindeki telefondan hızla vazgeçerek yeni bir telefon satın almalarını sağlayacak yeni bir ürünle karşılaşmadığımız sürece 2016 ve ötesinde satışların biraz yavaşlayacağını tahmin etmek zor değil. Bu trendin ilk işaretini, 2016’da iPhone satışlarında düşüş yaşanacağını açıklayan Apple verdi. Eğer gerçekten katlanabilir, kıvrılabilir, pratik ve etkileyici bir telefon piyasaya süremezse Samsung’un da bu gerçekle yüzleşmek zorunda kalacağını biliyoruz. 2015’te kıvrık kenarlı modelleriyle büyük sükse yapan Samsung’un kendisi de 2016’da daha fazla telefon satabilmek için “kıvrık kenarlı” telefonlardan daha etkileyici bir teknolojiyi piyasaya sürmek zorunda olduğunun farkında. Ayrıca 2016’da, telefon satışlarını olumsuz etkileyecek bazı gelişmeler de bekliyoruz. Mart’tan sonra piyasaya çıkmaya başlayacak olan sanal gerçeklik gözlüklerinin, teknoloji marketlerinde telefonlardan rol çalan ürünlere dönüşmesi sürpriz olmayacak. Medya ve tüketiciler, 1980’li yıllardan beri büyük bir fenomen olan ancak bri türlü gerçeğe dönüşemeyen sanal gerçeklik kavramını tadabilmek, bu deneyimi yaşayabilmek için VR gözlüklerine büyük ilgi gösterecekler. Toplam maliyeti 1000 doları geçecek olan bu “deneyimlemenin” bu yıl teknolojiye meraklı tüketicilerin cebindeki teknoloji bütçesinin önemli kısmını kendine çekmesi ve telefonların görece ikinci planda kalması da olası. Dolayısıyla 2016, telefon üreticileri için çok çetin geçecek. Firmaların, tüketicileri bu yıl cezbedebilmeleri için mucizevi ürünlerle sürpriz yapmaları gerekecek. Bakalım bu yılın MWC fuarında, firmalar karşımıza sürpriz bir telefon çıkarabilecekler mi?  

Girişimcilik Zirvesi için nefesler tutuldu

0
Teknoloji ve internetle ilgili şirket kuran girişimcileri hızlandıran ve yeni ekonomiyle ilgili yatırım yapabilecek profesyonelleri buluşturan Etohum,  2016 yılının Girişimcilik Zirvesi’ni düzenliyor. Türkiye’nin en saygın konuşmacılarının da ağırlanacağı Girişimcilik Zirvesi’nde bu yıl yaklaşık 2.500 girişim başvurusu arasından yatırım yapılacak yeni girişimler açıklanacak. Yer: İTÜ Maslak Kampüsü, Süleyman Demirel Kültür Merkezi Tarih: 30 Ocak 2016, Cumartesi Saat: 09:00 – 18:00

Android Asacub Virüsü ile Boğuşuyor!

0
Android-Virus İlk teşhis edildiğinde, Asacub bir bilgi çalma zararlı yazılımının bütün işaretlerini sergiliyordu ancak Truva Atı‘nın bazı versiyonları Rusya, Ukrayna ve ABD‘deki çevrimiçi bankacılık kullanıcılarını hedef almaya başladı. Dünya çapında milyonlarca insan ürün ve hizmet ödemeleri için akıllı telefonlarını kullanırken, 2015’te siber suçlular çabalarını mobil cihazlar için zararlı finansal programlar geliştirmeye odaklayarak bunu istismar ediyor. İlk defa bir mobil bankacılık Truva Atı, finansı hedef alan İlk 10 yaygın zararlı program listesine girdi. Asacub Truva Atı, bu endişe verici trendin yeni bir örneği. Haziran 2015’te keşfedilen Asacub Truva Atı‘nın ilk versiyonu, iletişim listelerini, tarayıcı geçmişini ve kurulan uygulamaların listesini çalabiliyor, verilen numaralara SMS gönderebiliyor ve ayrıca virüs kapan cihazın ekranını engelleyebiliyordu.

Asacub virüsü bankacılık uygulamalarını hedef alıyor!

Ancak 2015 yılının sonbaharında, Kaspersky Lab uzmanları, Asacub Truva Atı‘nın yeni versiyonunun bankacılık uygulamalarının oturum açma sayfalarını taklit eden dolandırıcılık sayfalarıyla donatılmış yeni versiyonuyla bir para çalma aracına dönüştürülmüş olduğunu doğrulayan pek çok yeni versiyonunu keşfetti. İlk bakışta, Asacub sadece Rusça konuşan kullanıcıları hedef alıyormuş gibi görünüyordu çünkü değişiklikler, Rusya ve Ukrayna bankalarının sahte oturum açma sayfalarını içeriyordu. Ancak kapsamlı bir araştırmadan sonra, Kaspersky Lab‘ın uzmanları, büyük bir ABD bankasının sahte sayfalarını içeren bir değişiklik tespit ettiler. Bu yeni versiyonlar, Asacub‘ı finansal dolandırıcılık için çok güçlü bir araç haline getiren arama yönlendirme ve USSD talepleri gönderme (kullanıcı ile cep telefonu sağlayıcısı arasında ses ve SMS içermeyen interaktif iletişimler için özel bir hizmet) dahil olmak üzere pek çok yeni işlevi içeriyordu. Kaspersky Lab’ın bir süredir pek çok farklı Truva Atı versiyonlarından haberdar olmasına rağmen, şirketin tehdit tespit etme sistemleri, 2015 yılının sonuna kadar aktif Asacub operasyonlarına dair neredeyse hiçbir işaret tespit etmedi. Sadece bir hafta içerisinde, Kaspersky Lab, kullanıcılara zararlı yazılım bulaştırmayı amaçlayan 6.500‘den fazla girişim tespit etti, bu da bu virüsü o haftanın en popüler mobil Truva atlarından biri ve en popüler Bankacılık Truva Atı haline getirdi.