Robot polisler fikir ayrılığına neden oldu

0

New York’ta güvenliği sağlamak için kullanıma alınacak olan robot polisler tartış yaptı. Şehrin güvenliği için robotların yetersiz kalabileceği düşünülüyor.

New York polis memurlarına yardımcı olmak için tasarlanmış suçla mücadele robotları tanıtıldı.

NYPD bu ke varlık müsadere fonlarını kullanarak iki “Digidog” için 750.000 dolar harcadı. Massachusetts merkezli Boston Dynamics tarafından inşa edilen dört ayaklı robot, inanılmaz çok yönlü olması, otonom veya yarı otonom olarak çalışması ile dikkat çekiyor.

Robotlar fikir ayrılığı oluşturdu

Digidog’lar, insan memurların girmesi için çok tehlikeli olduğu düşünülen durumlarda konuşlandırılabilir. Örneğin, bir bomba tehdidi olayında, kamera donanımlı bir Digidog olay yerine yaklaşabilir ve bir eylem planı oluşturmaya yardımcı olabilecek görüntüleri canlı yayınlayabilir. NYPD ayrıca, bu yaz başlayarak Times Meydanı metro istasyonunda devriye gezecek olan tekerlek tabanlı K5 Otonom Güvenlik Robotunu da test edecek.

California merkezli Knightscope tarafından üretilen K5, biraz R2-D2’nin eski versiyonuna benziyor. 360 derecelik bir kamera ve şüpheli davranış belirtilerine karşı çevresini izlemek için çok sayıda mikrofonla donatılmış durumda. NYPD, bir insan memurun yanında çalışacak olan K5’in konuşlandırılması için 12.250 dolar ayırdı. Yetkililer, NYPD’nin yeni robotik askerlerinin hiçbirinin yüz tanıma teknolojisini kullanmayacağını veya herhangi bir silah taşımayacağını söyledi.

Surveillance Technology Oversight Project’in yönetici direktörü Albert Fox Cahn robotların konuşlandırılmasıyla ilgili endişeleri olduğunu belirterek: “NYPD, kötü bilim kurguyu korkunç bir polis teşkilatına dönüştürüyor. New York, sahte bir robocop’u değil, gerçek güvenliği hak ediyor” dedi.

Parola kıran yapay zeka aracı

0

Parola kıran yapay zeka aracı PassGAN, bu konuda üstün başarı sergiledi. Parolaların yarısından fazlasını bir dakikadan kısa sürede ve yüzde 65’ini bir saatten kısa sürede kırdı.

Siber güvenlik firması Home Security Heroes tarafından yürütülen deney, yeni bir tür parola kırıcı olan PassGAN’ı içeriyor. Sabit veri kümelerine dayanan tipik parola kırma araçlarının aksine PassGAN iki sinir ağı tarafından yönetiliyor. Birine parola oluşturma öğretilirken, diğerine ilkinin “sahte” parolaları ile gerçek veri ihlallerinden alınan parolaları ayırt etmesi öğretiliyor. Eğitildikçe, bu tür üretken uyarlanabilir ağ, daha karmaşık parola tahminleri sunmayı öğrenerek daha hızlı ve yaygın kırmaya olanak tanıyor.

Parolaların yüzde 65’in bir saatten kısa sürede kırdı

Home Security Heroes’un testi için parola kıran yapay zeka aracı PassGAN, genellikle parola kırma araçlarını eğitmek için kullanılan bir veri seti olan 2009 RockYou ihlalinden 15 milyondan fazla parola ile beslendi. Dörtten küçük ve 18 karakterden uzun olan şifreler hariç tutuldu. Düşük karakter sayısına ve az karakter varyasyonuna sahip parolalar anında kırıldı. Yeterince basitse, 11 karakterlik bir şifre de hemen çözülebildi. Genel olarak araç, yaygın parolaların yüzde 51’ini bir dakikadan kısa sürede, yüzde 65’ini bir saatten kısa sürede, yüzde 71’ini bir günde ve yüzde 81’ini bir ayda kırmayı başardı.

Home Security Heroes, bulgularına dayanarak, güvenlik uzmanları tarafından sıklıkla tekrarlanan birkaç tavsiye sunuyor. İlk olarak, şifreleri tekrar kullanmayın. İkincisi, özellikle saldırıya uğramış web siteleri için şifrelerinizi sık sık değiştirin. Son olarak, dizede en az iki harf (büyük ve küçük harf), sayı ve simge karışımıyla en az 15 karakter uzunluğunda parolalar kullanın ve bariz veya tahmin edilebilir parola modellerini takip etmeyin.

Metaverse yapay zeka gölgesinde kaldı

0

Metaverse ile ilgili bir dönem beklentiler çok üst seviyedeydi. Ancak son gelişmelerle birlikte işletmeler için metaverse yapay zeka gölgesinde kaldı.

Yapay zeka, iş dünyasının çehresini muhtemelen sonsuza dek değiştirecek. Dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden bazıları yapay zekaya milyarlarca dolarlık yatırım yaptı ve uzun süredir bilim kurgu romanlarında lanse ediliyor.

Sözde ‘metaverse’ bir süreliğine, yakın gelecekte işletmeler için en heyecan verici ve değerli araçlardan biri olmuştu. Kuruluşlara sanal toplantı ortamlarına hazırlanmaları söylendi. Pandemi sırasında uzaktan çalışmanın artmasıyla bu, doğal bir ilerleme gibi göründü. Ancak meta evrenin modern babası Mark Zuckerberg’in şimdi çocuğunu terk ettiği ve yöneticilere bunun yerine yeni gelişen üretken yapay zekaya dönmenin yollarını bulmalarını söylediği bildirildi.

Metaverse bekleneni karşılayamadı mı?

Metaverse teknolojisini sağlamadaki ana başarısızlık, tutarlı bir vizyonun olmamasıydı. İşletmelerin sanal gerçeklik toplantılarından veya kötü işlenmiş sanal ortamlardan nasıl yararlanmaya çalıştıkları konusunda bilgisi olmadığı için demo paylaşıldı. Bu yönüyle Metaverse yapay zeka alanındaki ilerlemenin biraz daha gerisinde kaldı diyebiliriz.

Çoğu işletme tam zamanlı video konferansı satın aldı, Google Workspace’e veya Microsoft 365’e yerleşti ve rahat oldukları üretkenlik uygulamalarını benimsedi . Birçok işletme, video konferans ve üretkenlik paranoyasından bıkmış olarak hibrit çalışmadan önceki hayata geri dönmeye de hevesli durumda. Kuruluşların hantal VR başlıklarını veya mocap takımlarını benimsemesini beklemek için üst düzey yöneticilerin bir Second Life yeniden başlatmasından çok daha fazlasına ihtiyacı olacak.

Metaverse’nin yükselişi ve düşüşü, blok zincir yutturmaca döngüsü ile karşılaştırılabilir. Pek çok şirket, çok az maddi fayda sağlamasına rağmen blok zincirini iş akışlarına uygulamaya çalıştı. Özetle Meta, işletmelere iyi kullanıcı deneyimleri ve hiper ölçekleyici erişilebilirlik sunan Google’ın Bard ve ChatGPT gibi ürünleriyle bu pazarda zorlu bir rekabetle karşı karşıya. Meta, LLaMA adlı 7 ila 65 milyar parametreli bir model olan kendi LLM’sini piyasaya sürdü. Ancak sınırlı sürümünden kısa bir süre sonra, model çevrimiçi olarak sızdırıldı ve herkesin erişmesi için geri alınamaz bir şekilde Bitcoin’de saklanabilir.

Facebook kullanıcı verileri nereye gidiyor?

0

Facebook kullanıcı verileri yönetimi şirket içerisinde bir hayli karmaşık hal aldı. Çalışanlar bile bu verilerin yönetiminde zorlanıyor.

Facebook, kullanıcıların kişisel verileriyle nasıl başa çıktığını önemli ölçüde değiştirmeye zorlayacak olan, tüm dünyadaki gizlilik düzenlemeleri ile karşı karşıya. Bununla birlikte verileri korumak ve güvenliğini sağlamak da Facebook için ciddi bir iş planı gerektiriyor. Şirket, Motherboard tarafından elde edilen sızdırılmış bir dahili belgeye göre Facebook’un tüm kullanıcı verilerinin nereye gittiği veya bunlarla ne yaptığı hakkında hiçbir fikrinin olmadığını kabul ediyor.

Bu nedenle Facebook tarafında verilerin AB’nin Genel Veri Koruma Yönetmeliği veya GDPR gibi düzenlemelerin izin verdiğinin ötesinde amaçlar için kullanılmadığına dair harici gruplara güvence vermek zor. Facebook kullanıcı verileri için tedbirler almaya çalışsa da buna herhangi bir sınır çizemiyor.

Bir şirket sözcüsü e-posta yoluyla: “Dünya çapındaki yeni gizlilik düzenlemeleri farklı gereksinimler getiriyor ve bu belge, verileri yönetmek ve yükümlülüklerimizi yerine getirmek için uyguladığımız mevcut önlemleri ölçeklendirmek için oluşturduğumuz teknik çözümleri yansıtıyor” dedi.

Sınırları açık sistem

Facebook sözcüsü: “Sınırları açık sistemler kurduk. Bu açık sistemlerin ve açık kültürün sonucu bir benzetmeyle çok iyi anlatılır: Elinizde bir şişe mürekkep tuttuğunuzu hayal edin. Bu mürekkep şişesi, her türden kullanıcı verisinin (3PD, 1PD, SCD, Avrupa, vb.) bir karışımıdır. O mürekkebi bir su gölüne döküyorsunuz (açık veri sistemlerimiz; açık kültürümüz) ve her yere akıyor. O mürekkebi şişeye nasıl geri koyarsın? Sadece gölde izin verilen yerlere akacak şekilde tekrar nasıl düzenlersiniz? ” diyor.

Belgeye göre, Facebook’un kendi mühendisleri bile, kullanıcı verilerinin Facebook’un sistemlerine girdikten sonra nereye gittiğini takip etmek ve anlamlandırmak için mücadele ettiklerini itiraf ediyor. Son birkaç yılda, dünyanın her yerindeki düzenleyiciler, Facebook gibi platformların kendi kullanıcılarının verilerini nasıl kullanabileceğini sınırlamaya çalışıyor. En dikkat çekici ve önemli düzenlemelerden biri, Mayıs 2018’de yürürlüğe giren Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Yönetmeliği. (GDPR). Kanun, 5. maddesinde kişisel verilerin “belirli, açık ve meşru amaçlarla toplanması” gerektiğini belirtmektedir.

Yürüdükçe ödül kazandıran ‘Yürü be İstanbul’ projesi

0

Teknoloji devi Samsung, İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki Spor İstanbul, İstanbulluları yürüyüş yapmaya teşvik edecek bir yarışmayı hayata geçirdi. 16 Nisan’a kadar sürecek ‘Yürü be İstanbul’ yarışması kapsamında, en çok yürüyüş yapan katılımcılar Samsung’dan hediye çeki ve indirim kuponu kazanacak.

Samsung ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki Spor İstanbul tarafından hayata geçirilen ve 16 Nisan tarihine kadar devam edecek ‘Yürü be İstanbul’ yarışması iş birliği, İstanbullulara yürüdükçe ödül kazandırıyor.

İstanbulluları yürüyüş yapmaya teşvik eden proje kapsamında, ‘Yürü Be İstanbul’ uygulamasını cep telefonlarına indiren kullanıcılar, günün 4 farklı saat diliminde yarışma şansı buluyor, diledikleri saatte yürüyüp ödül kazanma şanslarını arttırıyorlar.

İlk 10’a giren toplam 40 kişi hediye çeki ve indirim kuponu kazanacak

Yarışma kapsamında, her saat diliminden ilk 10’a giren toplam 40 kişi Samsung’dan hediye çeki ve indirim kuponu kazanıyor. Kullanıcıların, yarışmaya katılım sağlamaları için ‘Galaxy Yürüyüşü’ adıyla belirtilen göreve katılmaları gerekiyor. Ardından kullanıcılar, günün farklı saat dilimlerinde attıkları adım sayıları ile 4 farklı saat diliminde liderlik tablosunda sıralamalarını görebiliyorlar. 16 Nisan (23:59) gün sonuna kadar, her bir liderlik tablosunda en çok adım atan ilk 5 kullanıcı hediye çeki, sonraki 5 kullanıcı ise indirim çeki kazanma hakkında sahip oluyor.

Kullanıcılar, ‘Yürü be İstanbul’ mobil uygulamasını Google Play veya App Store’dan indirebiliyor.

ABD ve Çin’den üretken yapay zeka için düzenlemeler

0

ABD ve Çin, teknoloji ticaretinde şiddetli rakipler olsa da, ortak yeni bir şeyleri paylaşıyorlar gibi görünüyor: AI’nın hesap verebilirliği ve olası kötüye kullanımı ile ilgili endişeler başladı. Salı günü, her iki ülkenin hükümetleri yapay zeka geliştirmeye yönelik düzenlemelerle ilgili duyurular yayınladı. ABD Ticaret Bakanlığı’nın bir şubesi olan Ulusal Telekomünikasyon ve Bilgi İdaresi (NTIA), bir resmi kamu talebi hangi politikaların bir yapay zeka hesap verebilirlik ekosistemini şekillendirmesi gerektiğine ilişkin girdi için.

ABD ve Çin, teknoloji ticaretinde şiddetli rakipler olsa da, ortak yeni bir şeyleri paylaşıyorlar gibi görünüyor: AI’nın hesap verebilirliği ve olası kötüye kullanımı ile ilgili endişeler. Salı günü, her iki ülkenin hükümetleri yapay zeka geliştirmeye yönelik düzenlemelerle ilgili duyurular yayınladı. ABD Ticaret Bakanlığı’nın bir şubesi olan Ulusal Telekomünikasyon ve Bilgi İdaresi (NTIA), hangi politikaların bir AI hesap verebilirlik ekosistemini şekillendirmesi gerektiğine dair girdi için resmi bir kamu talebi yayınladı .

Bunlar, veri erişimi, hesap verebilirliğin ölçülmesi ve istihdam veya sağlık hizmetleri gibi farklı endüstri sektörlerinde yapay zekaya yaklaşımların nasıl değişebileceği hakkındaki soruları içeriyor.

CAC, Reuters tarafından hazırlanan bir rapora göre, sağlayıcıların AI araçlarını eğitmek için kullanılan verilerin geçerliliğinden sorumlu olması gerektiğini ve algoritmalar tasarlanırken ve veri setlerini eğitirken ayrımcılığı önlemek için önlemler alınması gerektiğini söyledi . Firmaların ayrıca yapay zeka araçlarını halka sunmadan önce hükümete güvenlik değerlendirmeleri sunmaları gerekecek.

Taslak kurallara göre, platformları tarafından uygunsuz içerik üretilmesi durumunda şirketler, benzer içeriklerin tekrar üretilmesini önlemek için teknolojiyi üç ay içinde güncellemelidir. Kurallara uyulmaması, sağlayıcıların para cezasına çarptırılmasına, hizmetlerinin askıya alınmasına veya cezai soruşturmalara maruz kalmasına neden oluyor.

CAC, üretici yapay zeka tarafından üretilen herhangi bir içeriğin ülkenin temel sosyalist değerleri ile uyumlu olması gerektiğini söyledi.

Çin’in teknoloji devleri yapay zeka geliştirme yolunda ilerliyor. CAC duyurusu, Alibaba Cloud’un tüm iş uygulamalarında ChatGPT tarzı bir ön uç olarak kullanıma sunulacağını söyleyen Tongyi Qianwen adlı yeni bir büyük dil modelini duyurmasıyla aynı gün yayınlandı . Geçen ay, başka bir Çinli internet hizmetleri ve yapay zeka devi Baidu, Çince ChatGPT alternatifi Ernie bot’u duyurdu. 

Yapay zeka düzenlemesi ve inovasyon

Çin hükümeti net bir dizi düzenleyici yönerge belirlemiş olsa da, dünyadaki diğer hükümetler farklı bir yaklaşım benimsiyor. Geçen ay Birleşik Krallık hükümeti , “inovasyonu engelleyebilecek sert mevzuattan kaçınmak” için, AI yönetişiminin sorumluluğunu yeni bir tek düzenleyiciye vermemeyi tercih ettiğini ve bunun yerine mevcut düzenleyicileri kendi yasalarını çıkarmaya çağırdığını söyledi. AI’nın kendi sektörlerinde kullanılma şekline en uygun yaklaşımlar olduğu düşünülüyor.

Ancak bu yaklaşım , bazı yapay zeka araçlarının karmaşık ve çok katmanlı doğası nedeniyle mevcut çerçevelerin yapay zekayı etkili bir şekilde düzenleyemeyebileceğini, yani farklı rejimler arasında birleşmenin kaçınılmaz olacağını savunan endüstri uzmanlarıyla bazıları tarafından eleştirildi.

Ayrıca, İngiltere’nin veri düzenleyicisi, teknoloji şirketlerine büyük dilli, üretken yapay zeka modelleri geliştirirken ve dağıtırken kişisel bilgileri koruma konusunda bir uyarı yayınlarken, İtalya’nın veri gizliliği düzenleyicisi,  gizlilik ihlalleri iddiasıyla ChatGPT’yi yasakladı. 1.100 teknoloji lideri ve bilim adamından oluşan bir grup da  OpenAI’nin yeni piyasaya sürülen GPT-4’ünden  daha güçlü sistemler geliştirmeye altı aylık bir ara verilmesi çağrısında bulundu.

Gartner analisti Frank Buytendijk, konu teknoloji yeniliği ve düzenlemeye geldiğinde, çoğu hükümetin veya yasa koyucunun genellikle izlediği belirli bir doğal yol olduğunu söyledi. “Piyasada yeni bir teknoloji olduğunda, hata yaparak onu sorumlu bir şekilde nasıl kullanacağımızı öğreniyoruz” dedi. 

Buytendijk, bundan sonra, geliştiricilerin, kullanıcıların ve yasal sistemlerin yasanın ve içtihat hukukunun yorumlanması yoluyla sorumlu kullanım hakkında bilgi edinmelerine olanak tanıyan düzenlemenin ortaya çıkmaya başladığını ve ardından sorumlu kullanıma sahip teknolojilerin yerleşik olduğu son aşamanın geldiğini söyledi.

Steve Jobs’un arşivlerini artık herkes okuyabilir

0

Steve Jobs Arşivi, Jobs’un konuşmalarını, röportajlarını ve daha fazlasını içeren Make Something Wonderful adlı ücretsiz bir kitap yayınladı

Nisan ayının başlarında, Steve Jobs Arşivi, Apple’ın kurucusundan konuşmaların yer aldığı ücretsiz bir kitap yayınlayacağını duyurdu. Şimdi, Make Something Wonderful, Apple Kitaplar, Libby uygulaması ve tarayıcıda çevrimiçi olarak herkesin erişimine sunuluyor.

Steve Jobs Arşivi, kitabın tanıtımında “Steve’in konuşmalarını, röportajlarını ve yazışmalarını içeren özenle hazırlanmış bir koleksiyon olan Make Something Wonderful, dünyanın en yaratıcı girişimcilerinden birinin hayatına ve çalışmalarına nasıl yaklaştığına dair eşsiz bir pencere sunuyor” diyor. 

Kitapta, Steve Jobs çocukluğu, Apple’ı kurma ve şirketten uzaklaştırılma, Pixar ve NeXT ile geçirdiği zaman ve başladığı şirkete nihai dönüşü hakkındaki düşüncelerini paylaşıyor.

Kitabın girişi, Jobs’un eşi Laurene Powell Jobs tarafından yazıldı ve Leslie Berlin tarafından düzenlendi. Steve Jobs Arşivi, bu “güzel el kitabının dünyayı ileri taşıyacak ‘harika şeyler’ yaratmaları için okuyucuları ilham etmek üzere tasarlandığını” belirtiyor.

Kitaba adını veren ifade, iPhone’un lansmanından kısa bir süre sonra Steve Jobs’un personel güncellemesinde söylendi. Bir çalışan şirketin büyürken kültürünü ve markasını nasıl koruyacağını sordu ve Steve “harika ürünler yaparak” yanıtını verdi.

Bu Arşiv, Eylül 2022’de Apple’ın kurucusu ile ilgili materyalleri içeren bir depo olarak başlatıldı. Aralarında daha önce görülmemiş videolar ve e-postalar bulunuyor. Laurene Powell Jobs, Jony Ive, Tim Cook ve daha pek çok kişi bu projenin arkasında yer alıyor.

Web sitesine göre, Steve Jobs Arşivi “Steve’in hikayesinin yetkili kaynağı ve yeni nesillerin kendi izlerini sürmelerine yardımcı olan bir kaynak” olarak nitelendiriliyor. Make Something Wonderful – Steve Jobs kendi sözcükleriyle adlı kitabı ayrıca buradan ücretsiz indirebilirsiniz.

Techno Camp teknoloji mühendisleri arıyor

0

Turkcell Global Bilgi’nin teknoloji alanında kariyer yapmak isteyen genç mühendislere kariyer ve gelişim fırsatları sunan Techno Camp programına başvurular bu yıl 28 Mart’ta başladı.

23 Nisan’a kadar devam edecek başvuruların ardından Temmuz’da başlayacak olan kariyer-gelişim programına, Türkiye’nin dört bir yanından mühendis adayları başvurabilecek. “Techno Camp”ı başarıyla tamamlayan mühendisler Turkcell Global Bilgi bünyesinde istihdam edilecek.

Türkiye’nin dijital müşteri deneyimi merkezi Turkcell Global Bilgi, gençlerin kariyerine yön veren eğitim ve gelişim programı Techno Camp’ı üçüncü kez düzenliyor. 28 Mart’ta başlayan ve 23 Nisan’a kadar başvuruya açık olan Techno Camp 2023, teknoloji alanında kariyer yapmak isteyen genç mühendislere Turkcell Global Bilgi’de uzman pozisyonlarında çalışma fırsatı sunuyor. 

Genç mühendisleri sektöre ‘Techno Camp’ ile kazandırıyoruz

Programla ilgili açıklamada bulunan Turkcell Global Bilgi İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Zafer Çavdar; “Türkiye’nin dijital müşteri deneyimi merkezi olarak müşterilerimize eşsiz bir dijital deneyim sunarken, hizmetlerimizin ve sektörümüzün gelişimini de gözetiyoruz. Bu amaç doğrultusunda ülkemizdeki gençlerin sektöre katılımını güçlendirmek, onları yeni teknolojilere hazırlamak ve sektöre kazandırmak adına kariyer ve gelişim programımız ‘Techno Camp’ için hazırlanıyoruz. Geleneksel hale gelen programımıza her yıl artan ilgi; mühendislerle ortak vizyonlarımız olduğunu gösteriyor ve bu çabamızın somut karşılığını görmek de bizi mutlu ediyor. Türkiye’nin yedi bölgesinden, teknoloji alanında kariyer hedefi olan genç mühendisleri bu yıl da ‘Techno Camp’e bekliyoruz” dedi.

Türkiye’nin her yerinden katılıma açık online Techno Camp

Başvuruların ve eğitimin online platformda yapılacağı Techno Camp 2023 programına; üniversitelerin mühendislik fakülteleri veya matematik, istatistik vb. teknik bölümlerinde lisans son sınıf, yüksek lisans veya doktora öğrencisi ya da yeni mezun ve/veya en fazla 2 yıl iş deneyimine sahip adaylar başvurabiliyor. Temmuz’da başlayacak ve 2 ay sürecek eğitim kampı boyunca katılımcılar, kapsamlı eğitim araçlarıyla alanında uzman eğitmenlerden; yazılım geliştirme, sistem & network, veri bilimi & iş analizi alanlarında eğitim alacaklar. Türkiye’nin her bölgesinden katılıma açık programın başvuruları, http://bit.ly/3FXgJPq adresinden bireysel olarak yapılabilecek. Başvuru sayısı her yıl artan Techno Camp programına geçen yıl toplam 5 bin 213 başvuru yapılmış, yapılan değerlendirmeler sonucu kariyer/gelişim programından 60 genç mühendis faydalanmıştı.

400 bin telefon yenilenecek

Telefon yenileme kapasitesini artırmayı planlayan EasyCep, 2023 yılı sonu itibarıyla 400 bin telefon yenilemeyi hedefliyor

EasyCep, 2022 yılını 15 kat büyüme ile kapattı. 2022 yılında mağaza sayısını 26’ya yükseltti. 2023 yılında hızlı büyümesini sürdürmeyi hedefleyen EasyCep, mağaza sayısını 60’a ve çalışan sayısını 700’e yükseltmeyi hedefliyor. Telefon yenileme kapasitesini artırmayı planlayan şirket, 2023 yılı sonu itibarıyla toplamda 400 bin telefon yenileme hedefi ile ülke ekonomisine ve çevreye katkısını sürdürecek. Bu yıl yeni yatırım turuna çıkmayı planlayan EasyCep, Türkiye’den çıkan unicorn’lar arasına katılmak istiyor.

Türkiye’de yenilenmiş telefon pazarının öncüsü EasyCep, tüketicileri yenilenmiş telefon tercihinin faydaları hakkında bilinçlendirerek 2022 yılında büyüme yolunda önemli bir ivme kazandı. Telefon ve teknolojiyi tüm tüketiciler için ulaşılabilir hale getirmeyi hedefleyen şirket, 2022 yılında küresel ekonomide ve yurt içinde yaşanan zorlu ortamda binlerce telefonun yenilemesini yaparak ekonomiye kazandırdı. Şirket, sağladığı fırsatlarla artan tüketici ilgisi sayesinde geçen yıl 15 kat büyüdü. 2023 yılında telefon yenileme kapasitesini 3 kat artırmayı planlayan EasyCep, bu yıl sonu itibarıyla kuruluşundan itibaren toplamda 400 bin adet telefonu yenilemiş olmayı hedefliyor.

Yeni telefon alımlarında tüketici kredileri 3 ay vade ile sınırlandırılmış olmasına karşın, yenilenmiş telefonlarda peşin fiyatına 12 ay taksit ve 12 ay garanti hizmeti sunan EasyCep, dünyada artan enflasyonla alım gücü zayıflayan tüketiciye akılcı bir alternatif sunuyor.

EasyCep CEO’su Mehmet Akif Özdemir, “Türkiye’yi, ABD ve Avrupa’da daha yerleşik hale gelmiş bir sektörle tanıştırdık. Tüketiciler, sağladığımız faydayı anlıyor ve deneyimlemek için harekete geçiyor. Bu da bizim her yıl hızlı büyümemizi sağlıyor” dedi.

Mağaza sayısı 60’a, çalışan sayısı 700’e çıkacak

Geçtiğimiz yıl 20 yeni mağaza açarak toplamda 15 farklı şehirde 26 mağazaya ulaşan EasyCep, 2023 yılı mart ayı itibarıyla 40 mağazada hizmet veriyor. “Bu yıl sonunda 60 mağazaya ulaşacağız. CarrefourSA ve Turkcell mağazalarından sonra çok yakın zamanda Türkiye genelinde yer alan 41 Migros mağazasındaki stantlarımızda tüketici ile buluşacağız” diyen Özdemir, şunları söyledi: “Geçen yılın başında 109 olan çalışan sayımız, yıl sonuna geldiğimizde 477’ye ulaştı. Bu yıl ekibimizi 700 kişiye çıkarmayı hedefliyoruz. Kurduğumuz EasyAkademi ile hem teknik hem de kişisel gelişimlerine katkıda bulunduğumuz ekibimizin büyümesine paralel olarak telefon yenileme kapasitemizi de ayda 45 bin adet seviyesine yükselteceğiz. EasyCep olarak yaptığımız bu istihdam ve altyapı yatırımlarıyla 2023 yılı sonu itibarıyla 2,7 milyar TL brüt ciroya ulaşmayı hedefliyoruz.”

Hedef üç yıl içinde unicorn olmak

Özdemir, “Yeni bir pazar oluşturmanın zorluğuna rağmen, şimdiye kadar elde ettiğimiz başarıya bizi götüren etkenlerin başında, sunduğumuz faydaların yanında tüketicinin bize güvenmesi geliyor. Bunu da teknik ve finansal altyapımıza, ekibimizin uzmanlığına ve gelişmeye yaptığımız yatırıma borçluyuz” dedi. 2022 yılında 64,1 milyar $’a ulaştığı tahmin edilen dünya yenilenmiş telefon pazarının 2030’a kadar yüzde 11,45’lik yıllık bileşik büyüme oranıyla yaklaşık 146,43 milyar $’a ulaşacağının öngörüldüğünü belirten Özdemir, “Bu görünüme ek olarak başarılı performansımız sayesinde 2022 Yılında seri A yatırım turunda 100 milyon dolar değerleme üzerinden 11 milyon dolarlık yatırım aldık. Kararlılığımız ve iş modelimize olan inancımız ikna sürecinde oldukça etkili oldu. Şimdi de, en az 50 milyon dolar yatırım alma hedefiyle Seri B yatırım turu hazırlıklarımızı yapıyoruz. Amacımız, 2026 yılı itibarıyla Türkiye’den çıkan unicorn’lar arasına katılmış olmak” diye konuştu.

Yüzde 30 daha ucuz ve çok çevreci

Tüketiciye sundukları değerin çok açık olduğunu belirten Özdemir, şunları söyledi: “Eski cihazlarını kapılarından alıp değerlendiriyoruz, telefon alımlarında da, peşin fiyatına 12 ay taksit ve 12 ay garanti veriyoruz. Bu yılın başında yeni telefon alımlarında tüketici kredisi ile 3 ayla sınırlandırması sonrasında daha belirgin hale gelen bu faydayı anlatmaya devam edeceğiz. Yurtiçinde yenilenmiş telefon pazarı, toplam pazarın henüz yüzde 1’i bile değil. Batı Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da ise bu oran yüzde 20’ye ulaşıyor. Yenilenmiş telefonların, muadili yeni telefonlara göre yüzde 30’a varan oranda daha ucuz oluşun yanı sıra, çok daha çevreci oluşunun fark edilmesi bu pazarın gelişiminde önemli rol oynayacak” diye konuştu.

Yeni bir telefonun üretilmesinde yaklaşık 85 kg karbon salımı gerçekleşirken, bunun yüzde 95’lik kısmı üretim safhasında ortaya çıkıyor. Bir ağacın bu miktarda bir karbon salınımını dengelemesinin ise neredeyse 20 yıl sürdüğünün altını çizen Özdemir, “EasyCep olarak, kurulduğumuz ilk günden bu yana toplamda yaklaşık 200 bin telefonu lisanslı yenileme merkezimizde yenileyerek ekonomiye ve çevreye kazandırmaktan mutluyuz” diye konuştu.

Sadece ürün değil bütünleşik bir hizmet sunuyoruz

EasyCep CEO’su Mehmet Akif Özdemir, sadece ürün değil hizmet portföylerini de büyüttüklerini belirterek, şunları söyledi: “EasyCep olarak Türkiye’nin en büyük yenilenmiş ürün marketiyiz. Satmış olduğumuz telefonlar kadar tüketiciye daha iyi bir müşteri deneyimi sağlamak adına verdiğimiz hizmetlerin çeşitliliğine de önem veriyoruz. Bu kapsamda ürün portföyümüze Colendi iş birliği ile başlattığımız ‘Telefon Koruma Paketi’ ürünümüz olan ‘EasyCare’i, mağazalarımıza gelen müşterilerimizden telefonlarını alıp yetkili servise gönderip 2 gün içerisinde kendilerine teslim ettiğimiz iş modelimiz olan ‘EasyFix’i ve satışlarımızın yüzde 20’lik kısmının gerçekleştiği mobil uygulamamızı hayata geçirdik. Büyümeye ve ürün portföyümüzü genişletmeye devam edeceğiz. Sadece hizmet çeşitliliğinde değil bu yıl ürün çeşitliliğimizi de arttırdık. Arzum küçük ev aletlerini portföyünüze ekledik özellikle mağazalarımızda ürün portföyümüze farklılık kazandırarak müşterilerimizin dikkatini daha da çekmiş olduk. Beklediğimizden çok daha fazla verim aldık diyebilirim. Fiyat performans açısından tüketici için oldukça iyi bir fırsat oldu. En çok talep gören ürünlerimiz evlerin olmazsa olmazı kahve ve çay makinaları, blender ve dikey süpürgeler oldu.”

Tüketicilerin %40’ı yenilenmiş telefonu bir başkası için alıyor

Gerçekleştirdikleri operasyonun ayrıntılarına ve tüketicilerin tercihlerine de değinen EasyCep CEO’su Mehmet Akif Özdemir, “Yeni telefon satan önde gelen bazı markaların ‘Eskiyi getir yeniyi götür’ kampanyalarında toplanan telefonları biz alıyoruz. İki bin noktadan cihaz topluyoruz. Topladığımız eski telefonların yüzde 60’ı bu kampanyalardan, yüzde 40’ı ise bizim kendi alım yaptığımız cihazlardan oluşuyor. Satışlarımızda ortalama sepet tutarımız 8 bin TL seviyesinde yer alırken, aldığımız eski telefonlarda ortalama tutar ise 5.500 TL seviyesinde. Tüketicilerimizin yüzde 60’ı yenilenmiş telefonlarını kendileri için satın alırken, yüzde 40’ı ise bir başkası için alıyor” açıklamalarını yaptı.

Twitter’da üretken yapay zeka projesi mi başlıyor?

Elon Musk’ın Twitter içinde kendi yapay zeka projesini başlattığı ve bu proje için 10.000 GPU satın aldığı iddia ediliyor.

OpenAI’ın ChatGPT’si ve Google’ın Bard chatbot’ları gibi üretken yapay zeka araçlarına bu kadar çok ilgi gösterildiğinden, Musk’ın bundan geri kalmak istememesine şaşırmamak gerek.

Konu hakkında bilgisi olan iki kişinin Business Insider’a yaptığı açıklamaya göre, Musk, söz konusu projeyi geliştirmek için tahmini maliyeti on milyonlarca dolar olan yaklaşık 10.000 grafik işlem birimi (GPU) satın aldı.

Projenin erken bir aşamada olduğu söyleniyor, ancak bu plan hakkında bilgi sahibi olduğunu iddia eden bir kişi Musk’ın binlerce GPU satın almasının onun kararlılığının bir göstergesi olduğunu ifade etti.

Musk yakın zamanda Alphabet’in yapay zeka araştırma yan kuruluşu DeepMind’dan Igor Babuschkin ve Manuel Kroiss’i işe almıştı, bu da Musk’ın yapay zekâya olan ilgisini kanıtlar nitelikte. Tabii Musk’ın ChatGPT’nin arkasındaki şirket olan OpenAI’yı 2015’te kurduğunu da unutmamak gerek. Dolayısıyla Musk, yapay zekâ konusunda yeni değil.

Twitter’daki yapay zeka projesinde neleri hedeflediği net olmasa da Musk, üretken yapay zekâ teknolojisini Twitter’ın arama işlevini iyileştirmek veya OpenAI’ın insan benzeri bir şekilde sohbet edebilen ve hatta bilgisayar kodu oluşturabilen üretken yapay zekâ chatbot’u ChatGPT’ye benzer bir şey için kullanmak istiyor olabilir. Söz konusu projenin, Musk’ın yapay zeka çalışmalarına ara verilmesi çağrısında bulunan binden fazla kişiyle birlikte bir mektup imzaladıktan çok kısa bir süre sonra ortaya çıktığını da belirtelim. Bakalım Musk’ın bu projesi ne zaman gerçekleşecek, izleyip göreceğiz.

Yeni bir birleşik yenilenebilir elektrik üretim tesisi

0

Zorlu Enerji, Manisa’da bulunan Alaşehir Jeotermal Enerji Santrali’nde, aynı anda jeotermal ile güneşten enerji üretecek olan ve Türkiye’de bu alanın öncü örneklerinden olan birleşik yenilenebilir elektrik üretim tesisini devreye aldı.

Birleşik yenilenebilir elektrik üretim tesisi ile sektörün önünü açan bir rol üstlendiklerini belirten Zorlu Enerji Yatırımlar, İşletme ve Bakımdan Sorumlu Genel Müdür Ali Kındap, “Birleşik Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisimizi devreye alarak, sisteme elektrik vermeye başladık. Böylelikle hâlihazırda 45 MWe güce sahip olan Alaşehir Jeotermal Enerji Santrali’mizin Kurulu gücünde, Güneş Enerjisi Santrali’nin de devreye alınmasıyla 3,75 MWp’lik bir artış sağlayacağız”  dedi.

Zorlu Enerji ilk hibrit enerji santralini devreye aldı 

Türkiye’deki elektrik üretiminin yüzde 100’ünü yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlayan Zorlu Enerji, jeotermalden güneşe, rüzgârdan elektrikli araç şarj istasyonuna kadar geniş bir yelpazede faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor. 

Yenilenebilir enerji alanındaki yatırım stratejilerini, gelecek odaklı gelişim hedefleri doğrultusunda, değişen ihtiyaçları göz önünde bulundurarak planlayan Zorlu Enerji, bu kapsamda Manisa’da bulunan Alaşehir Jeotermal Enerji Santrali’ni, 3,75 MWp gücünde Güneş Enerjisi Santrali (GES) desteğiyle hibrit santrale çevirdi. Zorlu Enerji, yenilenebilir enerji kaynaklarını daha etkin ve verimli bir biçimde kullanmak amacıyla inşa ettiği Birleşik Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisi ile jeotermali ana kaynak, güneşi ise yardımcı kaynak olarak bir araya getirdi. Türkiye’de birleşik enerji santrallerinin öncü örneklerinden biri olacak Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisi, 6.2 hektar alanda her biri 115 Wp gücünde olan toplam 31.200 adet thin (ince) film güneş paneli kullanılarak inşa edildi. 

Yılda yaklaşık olarak 6 milyon kWh enerji üretimi sağlanacak

Yenilenebilir enerji üretim şekillerini bir araya getirerek oluşturulan Birleşik Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisi aracılığıyla ülke ekonomisine 4,5 milyon TL’lik katkı sağlanacağını ifade eden Ali Kındap, şunları söyledi: “Türkiye’de birleşik enerji santrallerine öncülük edecek Birleşik Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisimizin arazi kurulumunu geçtiğimiz yılın Aralık ayında tamamlayarak, Ocak ayında devreye aldık ve sisteme elektrik vermeye başladık. Böylelikle hâlihazırda 45 MWe güce sahip olan Alaşehir Jeotermal Enerji Santrali’mizin Kurulu gücünde, Güneş Enerjisi Santrali’nin de devreye alınmasıyla yılda yaklaşık olarak 6 milyon kWh enerji üretimi sağlayacağız” 

Kızıldere 2 ve 3 jeotermal enerji santrallerini de hibrit santrale çevirmeye hazırlanıyor

Türkiye’de birleşik (hibrit) enerji santrallerinin öncü örneklerinden biri olacak Birleşik Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisinden 17 bin hanenin elektriği temiz enerjiden sağlanabileceğini belirten Kındap, sözlerini şöyle sürdürdü:“Bu sayede yılda 3.600 ton karbondioksit (CO2) salımının da önüne geçilecek. Bu miktar da yaklaşık 9 bin ağacın bir yılda yapmış olduğu karbondioksit azaltımına ve 570 kişinin ürettiği karbondioksit salımına eşdeğerdir. Zorlu Enerji olarak sektörümüz açısından büyük kazanımları beraberinde getiren hibrit enerji santralleri üzerine yatırımlarımızı devam ettireceğiz.  Sırada Kızıldere II ve III santrallerimiz var. Bu tesislerimizde Birleşik Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisi kapasite tahsisi için Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na (EPDK) başvuru gerçekleştiriyoruz. Birleşik Yenilenebilir Elektrik Üretim Tesisimizin sektörümüze örnek teşkil etmesini diliyoruz.”

2023’ün ilk çeyreğinde 4,7 milyar dolarlık NFT satıldı

Yılın ilk üç ayında satılan toplam NFT sayısı ise 19,4 milyon olarak açıklandı ve bu rakamla satışlar, bir önceki çeyreğe kıyasla %8,56 arttı. 

Yılın ilk çeyreğinin tamamlanmasıyla dijital varlıklara ilişkin çeyrek raporları da yayımlanmaya başladı. DappRadar tarafından yayımlanan rapor, dijital sanat eserleriyle özdeşleşen NFT’lerin yılın ilk çeyreğini 4,7 milyar dolarlık satış hacmiyle tamamladığını gösterdi. 

Yıldızı 2020’den itibaren küresel salgınla parlayan ve blokzinciri teknolojisinin olanaklarıyla yeni bir “dijital sahiplik” yaklaşımı oluşturan NFT’ler, 2023’ün ilk çeyreğine hızlı başladı. DappRadar tarafından yayımlanan verilere göre NFT piyasasındaki ticaret hacmi 2023’in ilk çeyreğinde bir önceki çeyreğe kıyasla %137 artarak 4,7 milyar dolar olarak gerçekleşti. Konuyla ilgili değerlendirmelerini paylaşan NFT borsası Goidea’nın Kurucusu Mesut Bingül, “2022 sonlarına doğru küresel ekonomik koşullar sebebiyle düşen işlem hacimleri yılın ilk çeyreğindeki umutlu havayla toparlandı” dedi. 

2022’nin ikinci çeyreğinden bu yana en iyi performans

Rapor verilerine göre NFT piyasası, 2022’nin ikinci çeyreğinden bu yana en iyi performansını gösterdi. Yılın ilk üç ayında satılan toplam NFT sayısı ise 19,4 milyon olarak açıklandı ve bu rakamla satışlar, bir önceki çeyreğe kıyasla %8,56 arttı. 

Türkçeye “nitelikli fikri tapu” olarak geçen ve Türkçede de NFT olarak kısaltılan dijital sanat eserleri için 2020’nin bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Mesut Bingül, “NFT, sanatçı ve sanatsever arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlıyor ve bir anlamda sanatı demokratikleştiriyor. NFT yatırımcıları, yeni duyurulan bir koleksiyon için topluluğun ilk üyelerinden oldukları için, değeri kısa zamanda artma potansiyeli taşıyan eserlere, ilk günlerde sahip olabiliyor. Bu teknoloji, esasında projelerin sahipleri ve takipçileri arasındaki güçlü güven ilişkisine dayanıyor. Bu güvenin sağlandığı proje ve platformlarda sanatçılar üretimlerini dijital ortamda gelire dönüştürebilirken, sanatseverler de eserle güçlü bir bağ kurarak manipülatif eylemlere geçit vermeyen bir sahiplik anlayışı inşa edebiliyor” dedi. 

Türkiye’de NFT’lere spor dünyasından ilgi büyük 

Türkiye’de spor ve sanat camiasından tanınmış isimlerin de NFT projelerine destek verdiğini belirten Mesut Bingül, “Mehmet Yalçınkaya, İlhan Mansız, Kaan Sarpkaya, Halil Söyletmez, Volkan Demirel, Tolgahan Sayışman, Murat Sakaoğlu, Gizem Örge, Efecan Dianz, Mustafa Ak gibi pek çok tanınmış ismin NFT projelerine aktif olarak yatırım yaptığını biliyoruz. Türkiye’nin ilk yerli NFT borsası Goidea olarak, tamamen Türkiye merkezli bir sistem ve altyapıyla, NFT yatırımı yapmak isteyen bu isimlere hizmet veriyoruz. Goidea projemiz özellikle spor ve sanat dünyasından kısa sürede beklentilerimizin üstünde bir destek aldı” ifadelerini kullandı. 

Spor NFT’leri 2022’yi 2,6 milyar dolarlık hacimle tamamladı 

NFT kavramının doğasında topluluk olma düşüncesinin yer aldığını vurgulayan Goidea Kurucusu Mesut Bingül, değerlendirmelerini şu ifadelerle sonlandırdı: “Güncel araştırmalar, spor odaklı NFT’lerin 2022’de bir önceki yılın hacmini ikiye katlayarak 2,6 milyar dolarlık bir pazar haline geldiğini gösteriyor. Bu rakamın 2032’ye gelindiğinde 41,6 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Spor da topluluk, ortak değerler etrafında buluşma gibi kavramlarla NFT projelerinin temelindeki düşüncelerle uyum sağlıyor. Bu da NFT’yi bir kulübe, topluluğa, taraftar grubuna ait hissetmenin güçlü sembollerinden birine dönüştürüyor. İlerleyen dönemde tıpkı bir spor kulübünün atkısı, bir futbolcunun forması gibi, hayranların özel değer atfettiği bir dijital varlık halini alacak. Türkiye’nin yerli NFT pazaryeri Goidea olarak, spor ve sanat disiplinlerine odaklanıyor, bu yaklaşımı paylaşan projelerin öncüsü oluyoruz.”

Apple kullanıcıları için kritik güncelleme: Hemen yükleyin!

0

Apple, iPhone ve iPad’ler için özellik açısından hafif ancak güvenlik açısından kritik öneme sahip yazılım güncellemeleri yayınladı.

Güncellemeler, – iOS 16.4.1 ve iPadOS 16.4.1 – Cuma günü yayınlanmaya başladı. Ancak cihazlarınızı saldırılardan korumak için bunları mümkün olan en kısa sürede iPhone ve iPad’inize yüklemelisiniz.

Kritik güvenlik açığı

Apple resmi yayın notunda, güncellemelerin “aktif olarak istismar edilmiş olabilecek” iki güvenlik açığını yamaladığını söylüyor. Apple, hem kendi bünyesinde hem de siber güvenlik uzmanlarıyla işbirliği içinde kapsamlı bir araştırma yapmadan önce güvenlik sorunlarını açıklamıyor. Özetle, Apple bir güvenlik açığını kamuoyuna duyurduğunda ve bu açık “Kritik Güvenlik Açığı” rozetiyle birlikte geliyorsa, Apple bunları kullanıma sunar sunmaz düzeltmeyi almalısınız.

CVE-2023-28206 ve CVE-2023-28205 olarak etiketlenen bu güvenlik açıkları en son güncellemelerle yamalandı. Uluslararası Af Örgütü’ne bağlı bir siber güvenlik uzmanı tarafından işaretlenen ilk açık, kötü niyetli bir aktöre çekirdek ayrıcalığı veriyor.

Bütün Apple kullancılarını ilgilendiriyor

Bu çapta bir güvenlik açığı, bir bilgisayar korsanının bir işletim sisteminin en temel seviyesinde kötü amaçlı kod çalıştırmasına, kök erişiminden yararlanarak, koddaki zayıflıkları hedef alarak ve cihazınız üzerinde çeşitli düzeylerde kontrol elde ederek hasara yol açmasına izin verdiği için son derece tehlikelidir.

CVE-2023-28205 olarak etiketlenen ve Apple’ın web tarayıcısını yöneten WebKit motorunu etkileyen ikinci güvenlik açığı da uzaktan kod yürütülmesine izin verebilir. Bu özellik, bir kez daha, kötü niyetli bir tarafın hassas verileri çalmak gibi amaçlar için hedef cihazda uzaktan kötü kod çalıştırmasına olanak tanır.

Neyse ki Apple, iPhone 8 (ve iPhone 14 gibi ondan sonra piyasaya sürülen modeller) ile üçüncü nesil iPad Air, beşinci nesil iPad ve beşinci nesil iPad mini’yi etkileyen her iki güvenlik açığı için de nihayet bir düzeltme yayınladı. Apple, daha eski iPhone ve iPad’ler için iOS 15.7.5 ve iPadOS 15.7.5 güncellemelerini bugün erken saatlerde yayınladı.

MacBook kullanıcıları da Apple’ın yukarıda belirtilen aynı güvenlik açıkları için düzeltmeler içeren macOS 13.3.1’i yayınladığını dikkate almalıdır.

Bu güncellemeyi nasıl yüklersiniz?

iOS 16.4.1 ve iPadOS 16.4.1 güncellemelerini henüz yüklemediyseniz, bu yolu izleyerek yükleyebilirsiniz: Ayarlar > Genel > Yazılım Güncelleme. Bununla birlikte, en iyi yol iPhone veya iPad’inizde otomatik güncellemeleri etkinleştirmektir. Bunu şu şekilde yapabilirsiniz:

Ayarlar uygulamasını açın
Ayarlar uygulamasının ana sayfasında Genel’e ve ardından Yazılım Güncelleme’ye dokunun.
Bir sonraki sayfa Otomatik Güncellemelerin durumunu gösterecektir.
Devre dışı bırakılmışsa, üzerine dokunun ve telefonunuzun tüm yazılım güncellemelerini otomatik olarak indirmesini ve yüklemesini sağlayacak geçişleri etkinleştirin.

Kripto sahtekarlıklarının tespiti artık daha kolay

Kripto üzerinden dolandırıcılık veya sahtekarlık yapmak isteyen kişilerin tespiti çok hızlı ve kolay bir şekilde gerçekleşiyor

Binance, kripto dünyası üzerinde yapılan spekülatif açıklamaları ve kripto hakkında yanlış bilinen gerçekleri açıklamayı sürdürüyor. Son olarak Binance Uyum Ekibi’nin deneyimli üyelerine göre, kripto, yasa dışı faaliyetlere şeffaflığı ve güvenliğiyle geçit vermiyor. Üstelik kripto üzerinden dolandırıcılık veya sahtekarlık yapmak isteyen kişilerin tespiti, diğer finansal modellerde olamayacak kadar çok hızlı ve kolay bir şekilde gerçekleşiyor.

Binance, bir yandan giderek olgunlaşan kripto sektörüne yenilikler katmaya devam ederken diğer taraftan da yanlış yargı ve düşüncelere karşı doğruları anlatmaya devam ediyor. Bu kapsamda kripto dünyasını daha güvenli bir hale getirmek için birçok ülkedeki emniyet teşkilatlarıyla omuz omuza çalışan Binance uyum ekibi üyeleri, dünyanın farklı bölgelerinde görev alarak kazandıkları eşsiz deneyimleri paylaştılar.  

Kripto üzerinden yapılan tüm işlemler kalıcı

6 bölümlük video serisi olarak hazırlanan çalışmada yer alan Binance Küresel İstihbarat ve Soruşturma Müdürü Matt Price’ın açıklamalarına göre; kripto hakkındaki en büyük efsanelerden biri kriptonun anonim olması ve yasa dışı faaliyetlere geçit vermesi. Ancak gerçek ise bunun tam tersini oluşturuyor. Bu kapsamda kripto üzerinde yapılan tüm işlemler herkese açık ve kalıcı bir şekilde kaydediliyor. Bu da soruşturma yapanlar için büyük kolaylık sağlıyor. Geleneksel finansal sektördeki soruşturmaların aksine; kriptonun şeffaf olması kötü niyetli kişilerin tespit edilmesini kolaylaştırıyor. 

Kripto şeffaflık sunuyor

Binance Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölge Müdürü Richard Teng, özellikle geleneksel medyada kimi zaman kriptonun yasa dışı fonlardan ibaret olduğu bir alan olarak, abartılacak biçimde olumsuz haberlerin çıktığının altını çiziyor. Ancak kripto dünyasında kara para aklamak o kadar da kolay olmuyor. Bu kapsamda itibari para alanında yaklaşık 800 milyar USD ila 2 trilyon USD arasında para aklanırken, kriptoda ise itibari para alanındakinin yalnızca %0,03’ü kadar düşük bir tutarın söz konusu olduğu görülüyor. Teng bu oranın, itibari para yanında oldukça “mikroskobik” kaldığını belirtiyor. Binance Mali Suçlar Uyum Müdürü Tigran Gambaryan da kriptonun kara para aklamanın en kötü yolu olduğunu belirtiyor.  Çünkü kripto para, işlemlerde eş benzeri görülmemiş bir şeffaflık sunuyor ve emniyet güçlerinin işlerini daha verimli bir şekilde yapmasına olanak tanıyor. 

Suç oranı en düşük finans argümanı: Kripto

Binance Uyum Yetkilisi Steve Christie, kriptonun suçlular tarafından kullanıldığı ve içsel değere sahip olmadığına yönelik yanlış kanıyı çürütüyor. Christie’ye göre kripto kapsamında olabilecek suç unsurları fazlasıyla abartılarak yansıtılıyor. Üstelik suç faaliyetleri, çok büyük bir oranda gerçek kullanım alanlarına yapılan yatırımlara yönelik oluyor. Küresel ekonomiyi değiştirecek ölçüde büyük gerçek yatırımların olduğu düşünülürse, bu yöndeki suçların da geleneksel finansal yöntemler üzerinden gerçekleştiği kolaylıkla ortaya çıkıyor.

Beyin göçü, beyin gücüne nasıl çevrilecek?

Beyin göçünün kontrol altına alınması için uygulanması gereken politikalar mercek altında

Türkiye Bilişim Vakfı, Türkiye ve dünyadaki Türklerin bilim ortamının detaylı bir incelemesini yapmak ve çözüm önerileri üretmek amacıyla hazırladığı “Türkiye Akademik Diaspora Raporu: Beyin Göçünden Beyin Gücüne”yi paylaştı. Raporda, 2000’lerden beri yatay bir seyir süren araştırmacıların Türkiye’den gitme olasılığının, 2015 yılından sonra büyük bir artış gösterdiği belirtiliyor. Beyin göçünün kontrol altına alınması ve beyin göçünü beyin gücüne çevirmek için yapılması gereken politikalar aktarılıyor.
 
Türkiye Bilişim Vakfı, tüm dünyadaki Türkiyeli araştırmacıları mercek altına alarak, Türkiye’nin verimlilik konusunda global arenadaki yerini saptadığı ve politika önerilerinde bulunduğu Türkiye Akademik Diaspora Raporu’nu paylaştı. Raporda, “Türkiye’de beyin göçü artıyor mu?”, “Beyin göçünün araştırmacının akademik performansına etkisi nedir?”, “Beyin göçünün Türkiye’ye faydası olabilir mi?” sorularına yanıt arandı.

Türkiye, verimlilik konusunda gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde


Raporun sunumunu Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ufuk Akçiğit gerçekleştirdi. Akçiğit konuşmasında, ülkelerde uzun vadeli büyümenin en önemli belirleyicisinin ekonomik verimlilik artışı olduğunu belirterek, “Ne yazık ki Türkiye gündeminde kendine pek yer bulamayan bu verimlilik eksikliği konusu, Türkiye’nin yıllardan beri asıl sorunudur ve iktisadi tartışmalarımızın odağında olmalıdır. Verimlilik, ülkelerin ellerindeki sermaye ve iş gücü ile daha fazla katma değer üretebilmesidir. Türkiye, bugün verimlilik konusunda gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde kaldığı için orta gelir tuzağına saplanmış durumdadır. Bu durumun çözümü yalnızca, bilimsel araştırmalar ve uygulamalı Ar-Ge yatırımları sonucu ortaya çıkacak teknolojik atılımlarla mümkündür. Türkiye Bilişim Vakfı’nın destekleriyle hazırlanan bu raporun politika tartışmalarına faydalı olmasını, ülkedeki veri bazlı diyalogları derinleştirmesini ve diğer araştırmacılara yol göstermesini temenni ediyorum” dedi.

Beyin göçü doğru politikalarla beyin gücü oluşturabilir


Raporu değerlendiren TBV Başkanı Faruk Eczacıbaşı, “Bir yandan başta yapay zekanın getirdiği dikey gelişim, diğer yandan iletişim ve ağ teknolojilerin yatay genişlemeleri alışılagelmiş altyapıları ve kavramları gittikçe daha hızla yıpratmaya başladı. Denetlenemeyen gri alanlar çoğaldıkça yeni model ve politika ihtiyaçları gün yüzüne çıkıyor. Farklı bir gözlükle bakılacak bir gelecek, içinde birçok fırsat barındırabilir. TBV olarak her alanda buna yönelik geliştirilebilecek yeni modelleri araştırmayı hedef aldık. Akademik dünya yeni modellerin uygulanabileceği altyapı alanlarından belki de en önemlisi. Hızla yıpranan bir sistemin tekrar ayaklanabilmesi için yeni bir modele ihtiyaç var. Prof. Ufuk Akçiğit’in araştırması özellikle akademik dünyanın içine kapanmasının getirebileceği uzun dönemli tehlikeleri çok güzel dile getiriyor. Oysaki büyük bir tehlike olarak algılanan beyin göçü, uzun dönemli doğru politikalarla geleceğe yönelik beyin gücü oluşturulmasına yönelik fırsatlar barındırabilir” dedi.
 
Raporda öne çıkan buldular şöyle:

  • Türkiye’nin kişi başı milli geliri ABD’ye kıyaslandığında, Türkiye 1960’ların başından beri ABD’nin yüzde 20’leri seviyesindedir. 1960’ta Türkiye’nin gerisinde olan Singapur, Güney Kore, Litvanya, Polonya, Şili, Çin 2020’lere gelindiğinde Türkiye’nin üzerindedir. Singapur ABD’yi geçmiş; Güney Kore ABD’nin yüzde 50’sine ulaşmıştır. Bu ülkelerin hepsi bu gelişmeyi sermaye artırmanın yanında verimliliklerine yatırım yaparak sağlamışlardır. Türkiye’nin orta gelir tuzağından çıkması verimlilik artmadan mümkün olmayacaktır.
  • Ülkelerin kişi başına düşen makale ve patent sayıları, kişi başı milli gelirleriyle doğru orantılıdır. Yani ekonomik gelişmişlik temel bilimlerin sonucu olan makaleler ve uygulamalı araştırmaların sonucu olan patentlerle yakından alakalıdır. Türkiye hem makale hem patent sayısı hem de milli gelir açısından OECD ülkelerinden bir hayli geridedir.
  • Verimliliği geliştirecek beşeri sermayeyi yetiştirmek zordur. Bu uğurda toplumdaki tüm yeteneklere çocukluklarında fırsat eşitliği sağlanması; kendini ispatlayan yetenekleri de büyürken doğru eğitimlerden geçirip bu sermayeyi oluşturmamız gerekmektedir. Nitekim gelir eşitsizliği ile kişi başına düşen AR-GE araştırmacı sayısı arasında ters bir ilişki vardır. Türkiye OECD ülkeleri arasında yüksek gelir adaletsizliğine (sondan üçüncü) ve düşük araştırmacı oranına (yine sondan üçüncü) sahip gruptadır. Üstüne üstlük kamunun ilköğretim, ortaöğretim ve lise harcamasının milli gelire oranı bakıldığında Türkiye OECD veri tabanındaki ülkelerin arasında en gerilerde ancak hane halkının ilköğretim, ortaöğretim ve lise eğitimi için yaptığı özel harcamaların miktarı açısından en yukarılardadır. Yani anne-babasının parası olan gençler iyi eğitim almakta, diğerleri kaynak eksikliği çekmektedir. Bu ortamda toplumun yetenekli ama fakir aileye doğmuş araştırmacı adaylarını eğitmesi çok zordur.
  • OECD verisi incelendiğinde Türkiye kişi başına düşen bilimsel yayınlarda en gerilerde ancak kamunun yükseköğretim harcamasının milli gelirdeki payı açısından önlerdedir. Yani Türkiye’de yükseköğretime ciddi bir kaynak ayrılmaktadır; ancak bu kaynaklar verimli bir şekilde kullanılamadığından bilimsel çıktıya yol açmamaktadır. Benzer şekilde, aynı veride Türkiye AR-GE’nin milli gelire oranı konusunda en gerilerde; ancak özel sektör AR-GE’sine kamunun destek oranı açısından en önlerdedir. Yani Türkiye’de AR-GE için gerekli teşvikler verilmektedir ancak yeterince olumlu sonuç alınamamaktadır.
  • Yarının araştırmacıları olacak olan yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin ABD’deki araştırma tez konuları incelendiğinde 1985’lerden itibaren çok büyük bir hızla büyüyen bilgisayar mühendisliği, elektrik mühendisliği gibi teknik alanlar göze çarpmıştır. Öte yandan Türkiye’de bu alanlar işletme, ziraat, tarih, psikoloji, din gibi alanların arkasında kalmıştır. Türkiye’nin yüksek gelir grubu ülkelerini yakalamasının en temel koşullarından biri yarının teknolojilerini üretecek araştırmacılar yetiştirmektir. Yeni teknolojilerin eskileri hızla yıktığı, diğer bir deyişle kartların tekrar dağıtıldığı bu dönemde Türkiye’nin odağını bu hızla yaygınlaşan teknolojilere vermemesi bir fırsat kaybıdır.
  • Türkiye’de 1970’lerden başlayarak bakıldığında 2015’e kadar kişi başına düşen araştırmacı sayısında güçlü bir artış olmuştur. 2015’ten sonra bu artış tersine dönmüş ve bir azalma başlamıştır. Bu durum akıllara beyin göçünde artan bir trend olabileceği sorusunu getirmiştir. Nitekim 2000’lerden beri yatay (veya kısmen azalan) bir seyir süren araştırmacıların Türkiye’den gitme olasılığı, 2015 yılından sonra büyük bir artış göstermiştir.
  • Araştırmacılar her yıl ürettikleri ortalama makale sayılarına göre beş farklı verimlilik gruplarına ayrıldığında, Türkiye’deki gruptakilerin yurt dışına taşınma ihtimaline ve yurt dışındaki gruptakilerin Türkiye’ye dönme ihtimaline bakıldığında, beyin göçü paradoksu adını verdiğimiz tezat bir tablo ile karşılaşılmıştır. En düşük verimli gruptan en yüksek verimli gruba gidildikçe Türkiye’deki araştırmacıların yurt dışına taşınma ihtimali artmaktadır. Öte yandan en yüksek gruptan en düşük gruba gidildikçe yurt dışındaki araştırmacıların Türkiye’ye dönme ihtimali artmaktadır. Yani Türkiye beyin göçü ile en verimli araştırmacılarını kaybetmekte ve tersine beyin göçü ile yurt dışındaki Türkiye menşeli araştırmacılar arasından ortalama olarak daha verimsiz olanları geri kazanmaktadır.
  • Elimizdeki araştırmacı bazındaki mikro veri setini ve modern ekonometrik teknikleri kullanarak yaptığımız analizde beyin göçünün etkileri üzerine Türkiye’den giden araştırmacılar, Türkiye’de kalan araştırmacılar ve yurt dışından Türkiye’ye dönen araştırmacılar için önemli bulgular saptanmıştır:
    • Gidenler: Yurt dışına taşınan araştırmacılar Türkiye’nin en verimli araştırmacıları arasındandır. Bir araştırmacının yurt dışına taşınmasının etkileri doğrudan ve dolaylı olacak şekilde çift katmanlıdır. Taşınmanın, araştırmacının akademik verimliliğine doğrudan pozitif etkisi vardır. Buna ek olarak yurt dışına taşınan araştırmacı, kariyerine Türkiye’de devam eden eş yazarları üzerinden bilim yayılımı yaparak Türkiye bilim ekosistemine dolaylı bir pozitif etki yaratmaktadır.
    • Kalanlar: Türkiye’nin elinde, yurt dışındaki beşeri sermayeden faydalanma fırsatı vardır. Bulgularımıza göre, birlikte çalıştığı eş yazarı yurt dışına giden bir araştırmacı eğer eş yazarı ile bağlantıda kalırsa verimliliğinde bir artış gözlenmektedir. Yani, beyin göçü yurt dışına taşınan araştırmacı gibi, geride kalan eş yazarlar için de bir fayda yaratmıştır. Ancak yurt dışından Türkiye’ye yapılan bilim yayılımı, Türkiye’deki araştırmacılar ile yurt dışındaki araştırmacılar arasındaki bağların gücüne bağlıdır. Çünkü, eş yazarı yurt dışına taşındıktan sonra bağlantıda kalmayan araştırmacılarda, eş yazarın yurt dışına taşınmasının verimliliğe etkisi olmamıştır.
    • Dönenler: Yurt dışından Türkiye’ye dönen araştırmacılar, yurt dışındaki araştırmacılar arasında ortalama olarak daha verimsiz olanlardır. Bu araştırmacıların geri dönme yıllarından önceki akademik yayınlarında düşüş gözlemlenmektedir. Öte yandan araştırmacılar Türkiye’ye döndükten sonra yayın yapmanın daha kolay olduğu dergilerde sayıca yüksek ancak kalite olarak daha düşük yayınlar yapmaktadırlar.
  • Sağlık alanı Türkiye’nin en büyük araştırma alanıdır. Dolayısıyla sağlık alanında kaybedilecek ivmenin Türkiye bilim ekosistemi için etkisi ağır olacaktır. Sağlık alanındaki ana bilim dalları tek tek incelendiğinde pek çok ana bilim dalı 2010-2015 arası hem dünyada hem Türkiye’de büyürken; kardiyoloji, nöroloji, göğüs hastalıkları gibi pek çok alanın, 2015-2020 arasında dünyada büyümeye devam ederken Türkiye’de küçüldükleri tespit edilmiştir.
  • Tıp, bilgisayar mühendisliği, matematik gibi her alan için Türkiye’deki üniversitelerin dünyadaki ortalama sıralaması hesaplanmış ve Türkiye’de 2000’lerin başından beri üniversitelerin neredeyse tüm bölümlerde gerilediği görülmüştür. Tıp alanı 2013’lere kadar geriledikten sonra 2015’e kadar bir nebze toparlamış, ancak ardından tekrar hızla düşüşe geçmiştir.
  • Kadın araştırmacıların aktif olan Türk araştırmacılar arasındaki 1980-2020 yıllık ortalama oranı yüzde 37 iken, yurt dışında bulunmuş Türk araştırmacılar arasında oranı yüzde 28 ile çok daha düşüktür. Toplumda kadınların mobilitesinin önünde engeller olduğu düşünülmektedir. Buna ek olarak kadınların erkek araştırmacılara göre daha az makale yayımladıkları görülmüştür. Bu bulgular toplumda ve araştırma kurumlarında kadınlara yapılan ayrımcılıklara işaret etmektedir.
  • Türkiye orta gelir tuzağından kurtularak yüksek gelir grubundaki ülkelere katılmak istiyorsa verimliliğini artırmayı başarmak zorundadır. Verimlilik artışı, temel bilimlerin ve uygulamalı araştırmaların meşakkatli yollarla güçlendirilip meyvelerinin yüksek teknoloji olarak toplanması ile mümkündür. Ne yazık ki Türkiye’nin araştırma alanında güncel durumu pek iç açıcı bir tablo çizmemektedir. Verimlilik artışına imkan verecek araştırmaların yapılabilmesi için raporumuzda beş alanda politika önerileri sunulmuştur.

Türkiye Bilişim Vakfı’nın katkılarıyla hazırlanan Türkiye Akademik Diaspora Raporu‘nda, Türkiye’deki ve yurt dışındaki Türk bilim ortamının, eldeki veriler ve kamuya açık kaynaklar kullanılarak birçok açıdan resmi çekilmeye çalışılmıştır. Amaç, Türkiye’deki ve dünyadaki Türklerin bilim ortamının detaylı bir incelemesini yapmak ve çözüm önerileri üretmek, kullanılan tarzdaki yeni ve büyük veri setleri ışığında yapılacak başka araştırmalara örnek teşkil etmek ve Türkiye’de olan araştırmacıların yurt dışındaki Türk araştırmacılar ile olan iletişimi için bir temel oluşturmaktır.

Elektrikli araç şarj istasyonları geleceğe hazır

0

Legrand Grup Türkiye, sürdürülebilir bir gelecek hedefiyle yola çıktığı son derece güvenli ve hızlı şarj teknolojisi ile ihtiyacınız olan her yerde hayatınızı kolaylaştırmaya devam ediyor.

Legrand Grup Türkiye, konutlar, alışveriş merkezleri ve ofisler başta olmak üzere birçok alanda tercih edilen, elektrikli ve plug-in hybrid elektrikli araçlarınız için güvenli ve hızlı şarj sistemi sağlayan AC ve DC tip elektrikli araç şarj istasyonu çözümleri sunuyor.

Legrand elektrikli araç şarj istasyonları, Green’up teknolojisi, plastik veya metal istasyon opsiyonları ile geniş ürün seçeneği, kullanıcı dostu ve kolay kullanım avantajı sunmaktadır. AC tipte plastik ve metal seçenekleri ile 3,4kW’dan 32kW’a kadar şarj istasyonu çözümleri bulunmaktadır. Dahili Bluetooth bağlantısı ve opsiyonel olarak tercih edilebilen haberleşme kiti ile lokal veya uzaktan elektrikli araç şarj istasyonlarınızı kolaylıkla kontrol edebilirsiniz. 2021 yılında Hollanda merkezli Ecotap firmasının Legrand bünyesine katılması ile DC tip elektrikli araç şarj istasyonlarında ise 180kW’a kadar DC tip hızlı şarj elektrikli araç şarj istasyonları çözümlerini sunuyor.

Elektrikli araç şarj istasyonları geleceğe hazır

Legrand Grup Türkiye için sizin ve aracınızın güvenliği son derece önemlidir. Elektrikli aracınızın şarj işlemini güven içinde yapabilmeniz için Legrand elektrikli araç şarj istasyonlarında 6mA DC kaçak akım koruma standarttır. Yetkisiz kişilerin kullanımını engellemek için isteğe bağlı olarak elektrikli şarj istasyonlarına RFID okuyucu takılabilir. RFID okuyucu sayesinde istasyonların kartlı kontrolü sağlanabiliyor. 

Güvenli ve hızlı şarj teknolojisi ile ihtiyacınız olan her yerde tüm elektrikli araçların sorunu olan şarj problemini ortadan kaldıran Legrand Grup Türkiye, ihtiyacınız olan her yerde kullanabileceğiniz elektirkli araç şarj istasyonu çözümleri ile yaşam alanlarınızla kolaylık ve pratikliği buluşturuyor.

Güney Kore Google’a para cezası kesti

0

Google, geliştiricilerin oyunlarını sadece kendi platformunda yayınlamasını zorunlu kılmıştı. Bu strateji nedeniyle Google Güney Kore’de para cezası aldı.

Kore Adil Ticaret Komisyonu (KFTC) Salı günü yaptığı açıklamada, Google’ın video oyunu yapımcılarının oyunlarını yalnızca Google Play’de yayınlamalarını zorunlu kılarak pazar hakimiyetini artırdığını belirtti. Yerel uygulama pazarı One Store‘un bir platform olarak gelirine ve değerine zarar verdiğini söyledi. KFTC, Google’ın Koreli video oyunu şirketlerinin yeni oyunlarını Haziran 2016’dan Nisan 2018’e kadar Play Store’da yayınlamasını zorunlu tuttuğunu bildirdi. Bu, Google’ın yerel oyun yapımcılarının içeriklerini teklif karşılığında One Store’da yayınlamalarını yasakladığı anlamına geliyor.

One Store’un kullanımı yıldan yıla azaldı

Google Play Store’un yerel benzeri olan One Store, Haziran 2016’da Güney Kore’nin üç telekom şirketi (SK Telecom, KT ve LG Uplus) ve internet devi Naver tarafından kuruldu. Google’ın mobil Android uygulama pazarındaki yerel pazar payı, 2016’da yaklaşık yüzde 80’den yüzde 85’e, 2018’de yaklaşık yüzde 90’dan yüzde 95’e yükseldi. One Store‘un pazar payı 2018’de yaklaşık yüzde 5 ila 10’a geriledi. 2016’da ise bu oran yüzde 15 seviyelerindeydi. Bu uygulama ve baskı nedeniyle Google para cezası alırken, One Store’da 2 yıllık ciddi bir kayıp ortaya çıktı.

Kore’nin antitröst gözlemcisi, hareketin ABD teknoloji devinin hakim konumunu kötüye kullanmasını önleyerek uygulama pazarında adil rekabeti sağlama çabasının bir parçası olduğunu söyledi.

KTFC basın açıklamasına göre Google Play ve One Store, yurtiçi satışların yüzde 90’ından fazlasını oyun satışlarından elde ediyor. KFTC, Google’ın faaliyetinin NCSoft, Netmarble ve Nexon gibi büyük video oyun üreticilerinden küçük ve orta ölçekli oyun geliştiricilere kadar oyun şirketlerini etkilediğini söyledi. 2021’de KFTC,   Android işletim sistemi (OS) pazarındaki pazar hakimiyetini kötüye kullandığı için Google’a 177 milyon dolar para cezası ödemişti. Google, son on yılda oyunlarını Play’de piyasaya süren Koreli mobil oyun geliştiricilerin büyümesine ve başarılı bir şekilde küresel genişlemesine katkıda bulunduğunu iddia ediyor.

Dijital Kuryelere tüzel kişileri doğrulama imkanı geliyor

0

Milyonlarca KOBİ ve şirket, bankaya gitmeden Dijital Kurye üzerinden hesap açtırabilecek.

Geleneksel sözleşme taşımacılığını dijitale taşıyan Dijital Kurye Platformu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun hazırladığı yeni yönetmelik aracılığıyla gerçek kişilerin yanı sıra tüzel kişileri de doğrulayabilecek. Bu sayede milyonlarca KOBİ ve şirket, bankaya gitmeden Dijital Kurye üzerinden hesap açtırabilecek.

Dijital kontrat yönetimi ve kimlik doğrulama hizmetlerini müşterilerinin kapısına getirerek dünyada bir ilke imza atan Dijital Kurye Platformu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) yakında yürürlüğe girecek yeni yönetmeliği aracılığıyla tüzel kişilere de doğrulama hizmeti sunmaya başlayacak.

Dijital Kurye CEO’su Oral Başer, platform olarak bugüne kadar bankalar adına sadece gerçek kişilerin kimliklerini doğrulama hizmeti verdiklerini, yayınlanan yeni yönetmelik sayesinde artık tüzel kişileri de doğrulayarak banka müşterisi olmalarını sağlayabileceklerini vurguladı.

Başer, yönetmeliğin yürürlüğe girmesinin ardından tüzel kişilerin tüm bilgilerini, Merkezi Sicil Kayıt Sistemi (MERSİS), Sicil Gazetesi, Kayıtlı Elektronik Posta (KEP), Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) ve Türkiye Noterler Birliği (TNB) sistemleri üzerinden kontrol ederek regülasyonlara uygun şekilde doğrulayabileceklerini söyledi.

Hızlı ve güvenli hizmet

Yeni yönetmelik sayesinde şirketlere bankalarda hesap açma hizmetini çok hızlı ve güvenli şekilde sunabileceklerinin altını çizen Oral Başer, “Bugün Türkiye’de 3,4 milyonu aşkın KOBİ ve yüzbinlerce şirket faaliyet gösteriyor.  Önümüzdeki dönemde hepsine bankaya gitmelerine gerek kalmadan hesap açma hizmeti verebileceğiz” diye konuştu. Başer, yakın gelecekte POS aboneliği, kredili mevduat hesabı açma gibi başka bankacılık hizmetlerini de kurumsal müşterilerinin kapılarına götürme konusunda Türkiye’nin önde gelen bankalarıyla görüşmelerini sürdürdüklerini sözlerine ekledi.

Türkiye’nin 81 ilinde yüzlerce kuryesiyle hizmet veren platform, bugün telekomünikasyon, bankacılık, finans ve enerji gibi önemli sektörlerde faaliyet gösteren çok sayıda firmaya dijital kontrat yönetimi ve uzaktan müşteri edinim süreci alanlarında hizmet sunuyor.

Twitter için 8 güvenlik önerisi

0

Twitter’ın iki faktörlü kimlik doğrulamasının sunduğu güvenlik katmanı kadar güçlü bir koruma isteyenler için öneriler

Twitter, geçtiğimiz haftalarda kullanıcılarının büyük bir çoğunluğu için iki faktörlü kimlik doğrulama seçeneklerinden SMS ile kod alma yöntemini kaldırdı. Artık yalnızca ayda 8 dolar ödeyen Twitter Blue aboneleri için kullanıma açık olan doğrulama yöntemi, bu aboneliği almayan kullanıcılar için yeni siber güvenlik risklerinin ortaya çıkma ihtimalini gündeme getiriyor. Güçlü bir sosyal medya platformu olan Twitter’ın bu yeniliği üzerine Bitdefender Antivirüs’ün Türkiye distribütörü Laykon Bilişim’in Operasyon Direktörü Alev Akkoyunlu, olası güvenlik risklerinden korunmak için ipuçlarını paylaşıyor.

400 milyon kadar aktif kullanıcısıyla 21. yüzyılın en etkin sosyal medya platformlarından sayılan Twitter, geçtiğimiz günlerde bir güvenlik değişikliği yaptı. Twitter, iki faktörlü kimlik doğrulama seçeneklerinden SMS ile kod alma yöntemini kaldırdı. Artık yalnızca ayda 8 dolar ödeyen Twitter Blue aboneleri için kullanıma açık olan doğrulama yöntemi, bu aboneliği almayan kullanıcılar için yeni siber güvenlik risklerini ortaya çıkardı. Platformun sadece para ödeyenlere değil tüm kullanıcılara en temel güvenlik önlemi olan çift faktörlü kimlik doğrulamasını açması gerektiğini vurgulayan Bitdefender Antivirüs’ün Türkiye distribütörü Laykon Bilişim’in Operasyon Direktörü Alev Akkoyunlu, olası güvenlik risklerinden korunmak için ipuçlarını paylaşıyor.

Çift faktörlü korumadan yalnızca Blue üyeleri yararlanabilir

İki faktörlü kimlik doğrulama yöntemleri, profile erişim için oturum açarken hem parola hem de sonra girilmesi gereken eşsiz bir kod ile uygulamalara ve web sitelerine ekstra bir güvenlik katmanı sağlıyor. Herhangi biri, iki faktörlü kimlik doğrulama ile korunan bir hesabın şifresini elde etse bile hesaba giriş yapmaya çalışırsa hesap sahibinin telefonuna 6 haneli bir kod gidiyor. Böylece bilgisayar korsanı kullanıcının e-posta adresini ve şifresini ele geçirmiş olsa bile kod olmadan hesaba erişemiyor. Siber suçlulara karşı tam bir koruma sağlamasa da yalnızca şifre kullanımından çok daha güvenli bu yöntemi Twitter, yakın zamanda genel kullanıcılarına kapattı. Artık yalnızca ayda 8 dolar ödeyen Twitter Blue aboneleri için kullanıma açık olan yöntem, kullanıcılar için yeni siber güvenlik risklerinin ortaya çıkma ihtimalini gündeme getirirken Bitdefender Antivirüs’ün Türkiye distribütörü Laykon Bilişim’in Operasyon Direktörü Alev Akkoyunlu, tüm riskler karşısında kişisel bilgilerini, kimlik bilgilerini ve paralarını korumak isteyen kullanıcılar için Twitter kullanırken uymaları gereken 8 farklı ipucunu sıralıyor.

1. Telefon numaranız, ev / iş adresiniz, doğum tarihiniz, yakınlarınızın kişisel bilgileri gibi hiçbir şahsi tanımlayıcıyı paylaşmayın.

2. Hassas olabilecek fotoğrafları ya da diğer medya içeriklerini paylaşmayın.

3. Harflerden, rakamlardan, noktalama işaretlerinde oluşan güçlü ve her hesabınız için eşsiz parolalar kullanın. Parolanız, Twitter’a kaydolduğunuz e-posta adresindeki parolayla aynı olmasın.

4. Gizlilik ve güvenlik ayarlarınızı değiştirin. Konumunuzu devre dışı bırakın ve diğer kullanıcıların e-posta adresiniz ya da telefon numaranız aracılığıyla hesabınızı bulmasını engelleyin.

5. Kötü amaçlı saldırılara ve kimlik avı bağlantılarına karşı Windows, macOS, iOS ve Android için tam korunma sağlayan Bitdefender’ın Total Security gibi ödüllü bir güvenlik çözümü kullanın. Bu sayede parola yöneticisi ve hesap doğrulama özelliklerini de kullanabilirsiniz.

6. Bağlantıları, reklamları ya da yatırım fırsatlarınız DM üzerinden tanıtan tanımadığınız kişilere karşı dikkatli olun.

7. Taciz edici davranış sergileyen hesapları engelleyin ve şikayet edin.

8. Çevrimiçi tanıştığınız hiç kimseye finansal bilgilerinizi kesinlikle vermeyin.