Larry Page ve çılgın start-up’ları açığa çıktı
Google’ın kurucularından Larry Page’in, teknoloji dünyasındaki “yeni büyük şey”i icat etmek için giriştiği çılgın planları medyaya sızdı.
Bllomberg’in yayınladığı rapora göre, Larry Page uçan otomobil icat etmek için çılgın bir planı hayata geçirdi. Buna göre Larry Page, gizli şekilde iki start-up kurdu ve iki şirketi, uçan otomobil teknolojileri geliştirmek için birbiriyle yarıştırıyor.
Rapora göre, uçan otomobil teknolojileri üzerinde çalışan Kaliforniyalı iki Start-up, Zee.Aero ve Kitty Hawk’ın kasasına giren paranın kaynağı, Google’un kurucusu iş adamı Page. Page daha önce de benzer bir girişimde bulunmuş ancak Google’ın kampüsünde filizlenen bu girişim fazla uzun sürmemişti. Bu kez Page’in gizlice fonladığı iki start-up ise Google bünyesinin dışında hareket ediyorlar ve hem çok gizli çalışıyorlar hem de yaptıkları işte çok ciddiler ve sonuç odaklılar.
Üstelik şirketlerden biri Zee.Aero kend prototipini çoktan geliştirmiş durumda. Basından sır gibi gizlenen bu araç Kaliforniya’da test sürecinde ve otoyoldan kalkıp havalanıyor. Bölgede yaşayanlar medyaya sık sık, uçan garip bir otomobil gördüklerini rapor ediyorlar. Görgü tanıklarına göre otomobil aslında bir uçağa benziyor ve pervanesi arkasında bulunuyor. Ancak aracın bir kişilik, küçük bir araç olduğu da belirtiliyor. Öyle görünüyor ki Page şimdilik fazla dikkat çekmeyen ve tüm mekaniği sorunsuz çalışan küçük bir aracı tamamlayarak daha sonra keşfettiği formülü daha büyük araçlara uygulamak istiyor.
Uçuş dinamikleri konusunda son derece yetenekli mühendisleri işe almış olan Zee.Aero son derece gizli çalışsa da, çalışanlarının 2013’teki RedBull “motorsuz uçuş” yarışmasında tavuk kıyafetleriyle dans edip uçuş rekoru kırdıkları görüntüler de medyaya sızmış durumda.
Philips akıllı diş fırçası tanıttı
Akıllı internet nesnelerine bir yenisi de Philips cephesinden geldi. Ağız sağlığı uygulamalarına sahip elektrikli diş fırçası dünyanın ilk akıllı diş fırçası olarak kabul edilebilir. Temmuz ayında piyasaya çıkacak 200 dolar fiyat etiketine sahip diş fırçası, nesnelerin interneti alanında ürünlerin ne kadar geniş işlevsel yelpazeye sahip olacağının güzel bir örneği.
Akıllı diş fırçası olarak geçtiğimiz ay da bir diş fırçası tanıtılmış ancak bu fırça sadece ağız içinin video görüntüsünü cep telefonuna aktaran bir kameraya sahip olmaktan öte “akıllı” bir işleve sahip değildi. Philips’in Sonicare FlexCare Platinum Connected isimli yeni diş fırçası ise ağız içinin haritasını çıkarak hangi dişin daha sık, hangi dişin daha az fırçalandığını gösterebilen sensörlere sahip bir cihaz. Diş fırçası aynı zamanda kaydettiği bu verileri, kullanıcının diş doktoruna da iletebiliyor. Böylece diş kontrolleri sırasında doktor hangi bölgede sorunlarla karşılaşabileceğini daha çabuk tespit ederek muayene zamanını daha efektif kullanabiliyor.
Aynı zamanda kullanıcı da fırçanın gönderdiği uyarıları dikkate alarak ağzın hangi bölgesinde daha fazla fırçalamaya ihtiyacı olduğunu görebiliyor. İki hafta boyunca dayanan bataryaya sahip diş fırçasının seyahatlerde de kullanılması mümkün oluyor.
Apple uygulama geliştiricilerinden daha az para kesecek
Apple hazırlığını yaptığı yeni düzenleme ile uygulama geliştiricileri için bugüne kadar uyguladığı gelir paylaşım modelini değişecek. AppStore’ın yeni gelir paylaşım modeli planlarına göre eğer bir uygulamanın kullanıcıları aboneliklerini bir seneden fazla sürdürürse, Apple uygulamanın geliştiricisine daha fazla pay bırakacak. Böylece uygulama geliştiricileri kullanıcıları daha uzun süre abone kalmaya teşvik edecek sistemler geliştirmek için motive olurken Apple da uygulamalardan daha uzun süreli gelir elde ederek kazançlı çıkacak.
Telefon üreticisi dev firma şu anda gelir paylaşımı için 70/30 modelini kullanıyor. Uygulamadan kazanılan paranın %70’i geliştiriciye giderken %30’unu teknoloji devi alıyor. Firmanın WWDC fuarı sırasında duyurabileceği tahmin edilen yeni düzenlemeye göre firma uygulama geliştiricilerden uygulamalarını tek seferlik fiyatlandırma ile satmak yerine abonelik sistemine bağlamalarını isteyecek.
Yeni abonelik sistemiyle eğer uygulama kullanıcıları bir seneden fazla aboneliğini sürdürürse 85/15’lik gelir paylaşım modeli uygulanacak. Yani geliştirici gelirin %85’ini Apple ise %15’ini alacak. Bir diğer deyişle, firma kendi ücretini yarı yarıya indirmiş durumda. Ancak bir yıllık abonelik ücretinin toplamda tek seferlik satın alma ücretinden daha fazla olması bekleniyor.
Ancak yine de telefon üreticisi dev firma, bu abonelik sisteminin her uygulama için uygun olmayacağının altını çiziyor.
Sürücüsüz otomobiller ne zaman hazır olacak?
Dünyada sürücüsüz otomobiller hakkında en çok merak edilen konu, bu araçların ne zaman test aşamasından çıkıp ticari ürünlere dönüşeceği sorusu… Sürücüsüz otomobiller konusunda en önemli çalışmaları yapan Google’ın, ya da üst şirketinin ismiyle Alphabet’in patronlarından Eric Schmidt bu soruya “ne zaman hazır olacağını bilmek çok zor” cevabını verdi.
Bir konferans sırasında, otonom araçların ne zaman hazır olacağı sorusuyla karşılaşan Eric Schmidt’in tam cevabı şöyle:
“Bunu bilmek çok zor. Şirket içinde bu konuda bir konsensus oluşması sanırım yıllar alacaktır ama on yıllar değil… Ancak bu sonuç büyük oranda yasalara bağlı. Elbette nerede yaşadığınıza da bağlı. Büyük park alanlarına sahip bölgelerde sürücüsüz otomobillerin yaygınlaşması çok daha kolay olacaktır. “
Otonom araçlar konusunda çalışan tüm şirketlerin en büyük şikayetleri bu araçların trafiğe çıkmasını engelleyen yasalar. Kamunun, araçların trafiğe çıkmasını sağlayacak yasaları geliştirmek konusunda yavaş kaldığı dile gelirken, yasaları düzenleyecek kurumlar ise saate 150 km hızla gidecek iki ton ağırlığındaki araçların trafiğe çıkmadan önce uzun testlerden geçerek kendini ispat etmelerini bekliyorlar.
Akıllı şehirlerin en önemli parçalarından biri olacak otonom araçlar aynı zamanda otomotiv endüstrisinin işleyişini de kökünden değiştirecek ve büyük şehirlerde otomobil satın alma ihtiyacını ortadan kaldırarak insanların otomobil ihtiyaçları için araç kiralama servislerini kullanmalarına neden olacak.
Ayrıca Schmidt’in geniş park alanlarına vurgu yapması da gözden kaçmıyor. Google her ne kadar araçların park yapmak konusunda çok yetenekli olduğunu söylese de testleri süren araçların dar alanlara park etmek konusunda sorunlar yaşadığı düşünülüyor. Bu sorunların üstesinden gelmeden otomobillerin ticari ürünlere dönüşmeyeceği anlaşılıyor.
Operatörler video çağında nasıl ayakta kalacak?
Huawei Türkiye İletim Ağları Zirvesi, sektörün önemli temsilcilerinin katılımıyla 27 Mayıs’ta İstanbul’da gerçekleştirildi. Dünyanın lider bilgi ve iletişim teknolojileri şirketi Huawei, video çağına adapte olmaya devam ettiğimiz bu dönemde, en güncel teknolojik trendleri katılımcılarla paylaştı.
Zirve; planlama ve iletim yetkililerinin yanı sıra, Türkiye’den Beyaz Rusya’dan, Kazakistan’dan, Ukrayna’dan, Kırgızistan’dan ve Gürcistan’dan 80’den fazla sektör temsilcisi eşliğinde gerçekleştirildi. Ana teması, -Video Deneyimi Odaklı Ultra Geniş Bant Taşıyıcı Ağlar- olarak belirlenen zirvede katılımcılarla; video ağları mimarileri, WDM/MW teknolojilerinin gelişimi ve bu alandaki teknolojilerin evrimi ile iletim ağlarının ne şekilde inşa edileceği özelinde güncel veriler paylaşıldı.
Ovum Baş Analisti Ian Redpath zirve çerçevesinde gerçekleştirdiği konuşmada, “4K video çağına doğru hızla ilerliyoruz. Ek olarak, 4.5G LTE, bulut ve nesnelerin interneti servisleri, veri trafiğini günden güne daha fazla artırırken, taşıyıcı ağlar gitgide daha fazla baskı altına giriyor. 100G ve bunun da ötesindeki optik çapraz bağlantılar bit başına daha düşük maliyetler sağlarken, taşıyıcı iletim ağlarının geleceğine de yön veriyor” dedi.
Turkcell İletim Ağları Planlama Müdürü Faruk Ekici ise taşıyıcı ağların 4.5G video aktarım stratejisiyle ilgili olarak; “2020 yılına kadar veri trafiğinin agresif bir şekilde artacağını öngörüyoruz. Turkcell yakın dönemde yüksek güvenlikli OTN ve ASON akıllı iletim sistemleri ile düşük gecikmeli CRAN mobil ağlarına odaklanırken, 4.5G’nin gelişimini de destekleyerek kullanıcılarına en iyi deneyimi sunacak” dedi.
Huawei, geliştirdiği üst düzey teknoloji ile kullanıcılarına, düşük gecikme ve yüksek verimlilik vaat eden OTN sistemleri ile 4.5G LTE çerçevesinde daha yönetilebilir bir ağ mimarisi sunuyor ve böylelikle video deneyimini en üst seviyeye taşımayı hedefliyor.
BKM müşteri deneyimini Printec ile iyileştiriyor
Finans teknolojileri alanında en gelişmiş ülkelerden biri olarak gösterilen Türkiye’de, müşteri deneyimini en iyi düzeyde sağlayamayan bankalar geride kalmaya mahkum oluyor. Bankalararası Kart Merkezi de kendi sunduğu deneyimi geliştirmek için yeni yollar arıyor. Bunlardan biri, Orta ve Güneydoğu Avrupa’da 18 ülkede faaliyet gösteren Printec’in INETCO yazılım çözümleri oldu.
Printec, INETCO’yu Türkiye’deki ilk müşterisi olan BKM ile birlikte düzenlediği bir basın toplantısında tanıttı. TechInside Genel Koordinatörü Hakkı Alkan bu etkinlikte hem BKM Genel Müdürü Dr. Soner Canko hem de Printec Türkiye Müdürü Nazan Arıca ile görüştü:
Bulunduğu ülkelerde İşlem Otomasyon Çözümleri ve Sistem Sağlayıcı Entegratörü olarak en çok tercih edilen iş ortağı olan Printec ile Bankalararası Kart Merkezi (BKM), uygulamaya alınacak proje ve iş detaylarını aktarmak için 31 Mayıs Salı günü bir basın toplantısı düzenledi. Printec Ülke Müdürü Nazan Arıca ve Bankalararası Kart Merkezi (BKM) Genel Müdürü Dr. Soner Canko’nun katıldığı toplantıda Yeni Müşteri Deneyim Yönetimi ile birlikte BKM tarafından uygulamaya alınan ürün hakkında bilgi verildi.
Printec Ülke Müdürü Nazan Arıca; Türkiye’deki hedeflerinin, sundukları hizmet ve çözümler ile teknolojinin her alanında değer yaratarak, iş ortaklarını başarıya taşımak olduğunun altını çizerek Printec’in ülkemizdeki tüm iş ortaklarına ve ülke ekonomisine katma değerli hizmetleriyle büyük faydalar sağlayacağına inandıklarını söyledi.
Printec Ülke Müdürü Nazan Arıca: “İlk müşterimiz BKM”
Dünyada teknoloji yönetimine bakış açısının değiştiğine değinen Printec Ülke Müdürü Nazan Arıca, artık müşteri deneyiminin ölçümlendiğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Gerçekleşen her işlemin bir hikayesi vardır. İşlem dataları müşteri yaşam döngüsündeki her bir temas noktası ile bağlantı kuran anahtar niteliğindedir. Her bir işlem datası içeriğinde müşteri deneyiminin nasıl olduğu, network ve uygulamaların nasıl yanıtladığını ve her işlemin gelir içerisindeki iş hacminin ne olduğu bilgilerini barındırır. Bu çok kıymetli bilgiler bizlere yeni gelir modellerini tanımlamamızı, müşteri ilişkilerimizin derinleşmesini ve düşük maliyetli hizmet vermemizi sağlar. Bütün bu bilgilerin monitör ve analiz edilmesini sağlayan INETCO yazılım ürünümüz ile Türkiye’deki ilk müşterimiz BKM.” IT yönetiminde pazarlamanın daha çok üzerinde durduğu konunun “doğru kanala doğru hizmet” olduğunu vurgulayan Arıca; “Sorun yaşanırken müşteri daha çağrı merkezini aramadan sorunun merkezde anında tespit edilip müşteriye çözümle gidilmesi önemli. Daha akıllı kararlar bizi yatırımlara götürür. Nasıl şubenin nereye kurulacağı kararı veriliyorsa ATM’nin nereye kurulacağı yönünde önemli verilerin de olması gerekiyor” dedi. Bankalararası Kart Merkezi (BKM) Genel Müdürü Dr. Soner Canko ise konu ile ilgili konuşmasında Türkiye’de ilk ATM’nin 1987 yılında kullanılmaya başlandığını hatırlatarak Türkiye’de müşteri deneyimini artıracak INETCO’nun son jenerasyon teknoloji çözümü ile daha da güçleneceklerini ifade etti. BKM olarak işlemlerin gerçek zamanlı monitor edilerek analiz yapılmasının önemini bildiklerini, Printec’in en yeni teknoloji çözümü INETCO ürünlerini kullanarak IT operasyonlarındaki hizmet kalitelerini artırarak, operasyonel giderlerinin azalmasını ve kusursuz müşteri memnuniyeti sunmayı hedeflediklerini ifade etti.ECIS 2016 İlk Kez Boğaziçi Üniversitesi’nde
ECIS 2016 için geri sayım başladı. 100 ülkeden dört binden fazla araştırmacının üyesi olduğu Association of Information Systems, AIS tarafından dünya çapında tanınan az sayıda konferanstan biri olan, Avrupa’nın en prestijli Bilişim Sistemleri konferansları arasında yer alan ECIS çatısı altındaki dev buluşma, 24 yıldır ilk defa Türkiye’de, Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek.
Bilişim sistemlerinin insanları, kurumları, ülkeleri, nesneleri bağlayan niteliğiyle ana teması “Küresel Geçit Olarak Bilişim Sistemleri” (Information Systems as a Global Gateway) olarak belirlenen ECIS 2016 Konferansı’nda 40’dan fazla ülkeden 300 akademik çalışma sunulacak. 500 katılımcıyı ağırlayacak konferansta akademisyen ve profesyoneller bilişimin geleceğine yön verecek konuları tartışmaya açacak.
Türkiye’den yönetim bilişim sistemleri akademisyenlerinin önemli bir başarısı olarak kabul edilen ECIS organizasyonun Istanbul’a gelmesi Türkiye’nin ECIS’te Avrupa Birliğine girmesi olarak yorumlanıyor. ECIS Istanbul’un AIS’te Türkiye başlığının (chapter) açıldığı 2016 yılında gerçekleştiriliyor olmasının da uluslararası bilişim akademisyenlerinin Türkiye’ye olan ilgisini katlaması bekleniyor.
Konferansın eş başkanlıklarını Prof. İzak Benbasat (University of British Columbia, Sauder School of Business, Vancouver, Kanada), Prof. Niels Bjørn-Andersen (Copenhagen Business School, Department of IT Management, Danimarka) ve Prof. Aslı Sencer (Boğaziçi University, Department of Management Information Systems, İstanbul) üstleniyorlar.
24. Avrupa Bilişim Sistemleri Konferansı – ECIS 2016 hakkında bilgi ve kayıt için tıklayın

Siri ambülans çağırdı!
Yapay zekanın ve akıllı şehirlerin insan hayatına nasıl etki edeceğine dair ilginç bir örnek Avustralya’da yaşandı. Solunumu duran 1 yaşındaki bebeğini hayata döndürmek için aralıksız suni teneffüs yapmak zorunda kalan anne ambülansı aramak için telefonu kullanamayacağını anlayınca, çaresizce Siri’den yardım istedi.
Apple’ın yapay zekalı dijital asistanı Siri’nin, annenin verdiği komutları anlayarak ambülans servisini araması ve konuşmayı hoparlöre vermesi sayesinde kızına suni teneffüs yapmayı bırakmadan ilk yardım ekibiyle konuşabilen anne, kızının acil yardıma ihtiyacı olduğunu bildirerek adresini verebildi. Ambülansla kısa süre sonra eve ulaşan ilk yardım ekibi ise küçük kıza acil müdahaleyi yaparak hastaneye kaldırdı ve çocuğun hayatını kurtardı.
Akciğerlerindeki enfeksiyon nedeniyle solunumu duran küçük kız, ölümle arasındaki birkaç saniyeyi, ambülansı aramak için telefon numaralarını karıştırmak zorunda kalmadan suni teneffüse aralıksız devam eden annesi sayesinde atlatabildi.
Olayın aslında Mart ayında yaşandı ancak annenin Siri’yi geliştirdikleri için teşekkür etmek amacıyla Apple’ı aramasıyla yeni ortaya çıktı.
Anne olayla ilgili olarak basınla konuşurken “Telefonu henüz sene başında almıştım ve Siri’yi eğlenceli bir oyuncak olarak görüyordum ama acil durumda umutsuzca onu kullanabileceğimi düşündüm, bundan sonra Siri’yi asla kapatmayacağım ve hep açık tutacağım,” ifadelerini de kullandı.
Bu olay, Amazon Echo, Google Home gibi akıllı ev asistanlarının gündeme geldiği bir dönemde, günlük yaşam içinde yapay zekanın insan hayatına nasıl olumlu etki edebileceğinin bir örneği olarak, uzun süre gündemde kalacak gibi görünüyor.
Amazon da kısa süre önce akıllı evler için geliştirdiği dijital ev asistanı Echo’nun 1000 farklı yeteneğe sahip olduğunu açıklamıştı. Bu yetenekler arasında sesli komutlar sayesinde telefon açmak, web’de sörf yapmak, sosyal medyada mesaj yazmak, email atmak gibi aksiyonlar da yer alıyor.
IBM ve Cisco IoT alanında iş birliği yapacak
İki dev teknoloji şirketi, IBM ve Cisco, nesnelerin interneti alanında iş birliği yapma kararı aldı. Farklı alanlarda işbirliklerini sürdüren ikili, nesnelerin interneti alanında veri analizi yapmak üzere işbirliğini genişletecekler.
IBM’in Watson platformu ile Cisco’nun analiz araçlarını birleştirerek IoT cihazlarından gelen büyük veriyi analiz edecek olan girişim bu tür verilerin analizine ihtiyaç duyan şirketlere hizmet verecek. Verilerin hızlı analizinin büyük önem taşıdığı iş alanları ilk hedef olacak, örneğin petrol platformları, hava yolu şirketleri, vs…
IoT cihazlarının yaygınlaşmasıyla şirketlerin farklı operasyonlardan topladığı verilerin miktarı hızla artarken bu verileri aynı hızla analiz edebilme gerekliliği de ortaya çıkacak. Aksi taktirde, analiz edilmeyi bekleyen veriler sürekli yığılacak ve bir süre sonra altından kalkılamaycak bir veri çöplüğü oluşacak.
IBM süper bilgisayarlarla desteklediği bulut platformlarıyla, Cisco da gelişmiş büyük veri analiz araçlarıyla, şirketlerin bu dev veri girişinden daha hızlı şekilde analizler oluşturmayı mümkün hale getirecek. Böylece organizsyonlarını anı anına izlemek ve verilerin ne anlama geldiğini anlamak isteyen şirketler organizasyon içine yerleştirdikleri IoT cihazlarıyla operasyonlarını anı anına kontrol altında tutabilecekler.
IoT ile oluşan dev veri ne olacak?
ABI Research şirketinin yaptığı araştırmaya göre, bugün IoT cihazları tarafından oluşturulan verinin %90’ı gerçek zamanlı analiz imkana sahip olmadan depolanıyor. Analiz ihtiyacı içinse başka bir merkeze yollanıyor. Veri toplayan cihazların sayısı arttıkça şirketler çok büyük bir verinin sürekli farklı merkezlere transfer edilmesi ve analiz edilmesi yükü ile karşılaşıyorlar. Bu dev veri transferi ve farklı merkezlerdeki saklama ihtiyaçları için şirketler önemli bir maliyet de ödemek zorunda kalıyorlar. Ortaya çıkan güvenlik risklerini bertaraf etmek için de ayrıca bir maliyet kalemi oluşuyor. IBM ve Cisco şimdi şirketleri tüm bu zaman ve maddi kaynak tüketen süreçlerden kurtararak verileri oluştuğu noktada ve anda hızla analiz ederek ihtiyaç duyulan raporları oluşturarak IoT alanında önemli bir devrim yaratmış olacaklar.Amazon Hindistan’a 3 milyar dolar daha yatırıyor
Hindistan’ın teknoloji geliştirmek ve üretmek konusunda Çin’le olan yarışına bir destek de Amazon’dan geliyor. Apple’ın üretimini Hindistan’a çekmek için bizzat çalışan ama henüz başarılı olamayan Hindistan başbakanı Narendra Modi bu kez Başkan Obama ile görüşmek için ABD’ye gitmişken, Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’u da yeni yatırıma ikna etmiş gibi görünüyor.
Jeff Bezos bugün yaptığı açıklamada, 2014’te Hindistan’a yaptıkları 2 milyar dolarlık yatırıma, 3 milyar dolar daha ekleyeceklerini açıkladı. Böylece Amazon’un Hindistan’daki toplam yatırımı 5 milyar dolara çıkacak.
E-ticaret devinin Hindistan’da bulut servisi sunucuları ve yazılım geliştirme ofisi bulunuyor. Teknoloji devleri, ucuz iş gücü ve gelişmiş teknolojik alt yapısı nedeniyle üretimlerini Çin’de gerçekleştirirken son dönemde Hindistan da yine ucuz iş gücü ve teknolojik alt yapı ile bu taşeron üretimleri kendi fabrikalarına çekmeye çalışıyor.
Cep telefonu pazarında deniz bitti mi?
Gartner’ın cep telefonu pazarı hakkında yayınladığı yeni rapor, telefon üreticilerini bekleyen kabus hakkında önemli veriler içeriyor. Gartner’ın raporuna göre, akıllı telefon satın alma gücüne sahip olan herkes artık bir akıllı telefon sahibi olmuş durumda ve bu kullanıcılar yeni bir telefon almak için hiç acele etmiyorlar.
Araştırmaya göre bu yıl akıllı telefon satışlarındaki büyüme tek haneye düşecek, bu da 2015’teki büyümenin yarısı anlamına geliyor. Ancak büyümenin sona ermesi telefon üreticileri için kabus anlamına geliyor çünkü çok küçük kar marjlarıyla iş yapan telefon üreticileri için yeterince para kazanmanın anahtarı, daha çok telefon satmaktan geçiyor. LG’nin 2015’te sattığı her telefondan sadece 1,2 cent kar etmiş olması, bu gerçeğin ispatı. LG’nin bu işten para kazandığını hissedebilmesi için yüzlerce milyon adet telefon satması gerekiyor.
Telefon üreticileri için kasalarını parayla doldurmanın anahtarı olarak görülen Çin’de de görünüm pek iyi değil. Küçük yerel üreticiler veya Huawei ve Xiaomi gibi neredeyse maliyetine telefon satan elektronik devleri sayesinde Çin’de telefonu olmayan kimse kalmadı.
İki yılda bir telefon değiştirmek tarih oluyor
Telefonların kullanım süreleri de giderek artıyor. Bir zamanlar 24 ayda bir değiştirilen telefonlar için bu gelenek giderek hayattan çıkıyor. Tüketicilerin çoğu artık telefonlarını daha özenli kullanarak telefon değiştirme süresini 30 ay ve üzerine çıkarmış durumda. Üstelik, üreticiler dişe dokunur önemli bir yenilik de sunmadıkları için tüketicilerin telefon değiştirmek amacıyla acele etmesinin bir anlamı kalmıyor çünkü yeni alacakları telefon da efektif olarak eski telefonla aynı işlevlere sahip oluyor. Rapora göre çok yakında bazı büyük oyuncuların telefon üretmekten vazgeçerek diğer alanlara yönelmesi olası görünüyor. Çünkü ürettikleri telefon başına sadece 3-5 sent kar eden firmalar artık bu kadar küçük bir kazanç için dev telefon üretim ve pazarlama yükü altına girmek istemeyecekler ve kaynaklarını daha verimli alanlara yönlendirmeyi tercih edecekler.Google yazılım geliştirme ajanslarına sertifika verecek
Google, yazılım geliştirme ajanslarının Android konusundaki yeterliliklerini tespit edecek yeni bir sertifika programını duyurdu. Sertifika sahibi yazılım şirketleri, Android uygulamaları geliştirmek konusunda eğitimli ve yeterli deneyime sahip ekipler olarak kendilerini ispatlamış olacaklar, böylece piyasada Android uygulamaları geliştirmek isteyen üçüncü parti kişi ve şirketlerin doğru yazılım ajanslarını seçmeleri de kolaylaşacak.
Şimdilik Hindistan, Rusya, İngiltere ve ABD’de toplam 13 yazılım ajansı bu sertifikayı almaya hak kazandı. Google, sertifika sahibi şirketlerin yapacağı hatalara veya iş geliştirme süreçlerine garanti vermediklerinin de altını çiziyor ve bu sertifikanın sadece Android uygulamaları geliştirmek isteyen iş dünyasında, olabilecek en iyi yazılım evlerini bulmalarında yardımcı olmayı hedeflediğini vurguluyor.
Sertifikalı yazılım evleri ayrıca Google’ın geliştirme ekibi ile yakın kontak halinde olacak ve Android konusunda içerik, öncelikli destek ve diğer materyallere ulaşabilecekler. Ayrıca geliştirme ekipleri için yayınlanacak araçlara erken erişim hakları da olacak.
İnternet devinin, yeni sertifika programı hakkında yayınladığı tanıtıcı videoyu da aşağıda izleyebilirsiniz:
Dropbox’un yeni adresi HPE oldu
Dosyalarınızı Dropbox üzerinde tutuyor ve son birkaç aydır aldığınız hizmette bir değişiklik hissediyorsanız, sebebi “dijital göç” olabilir. Bu yılın ilk aylarına kadar, buluta attığınız her bir dosya, Amazon Web Services (AWS) üzerinde saklanıyordu. Geçtiğimiz dönemde radikal bir karar alan Dropbox, kendi veri merkezini kurarak, verileri büyük oranda bu merkezlere taşıdı. Hatta WSJ haberine göre bu süreçte HP Enterprise ile birlikte çalıştı.
Kurulan bu yeni veri merkezleri için ihtiyaca özgü donanım tedarik eden HPE, böylelikle AWS’de yer kiralamaktan daha ucuza gelecek bir bulut depolama altyapısı oluşturdu. Buna karşılık ücretli bulut hizmetleri HPE’nin hizmetine sunuldu. Ayrıca HPE’nin büyük ölçekli müşterilerine sunduğu bazı hizmetlerin yanında Dropbox hizmeti bundle edilecek. Her iki şirket de kendi faaliyet alanlarında bu iş ortaklığından fayda sağlamayı hedefliyor.
Dropbox HPE sayesinde devler ligine girecek
Bulut depolama servisi açısından açısından baktığımızda, uzun zamandır girmek istediği büyük kuruluşlar pazarına HPE desteğiyle girmesi kolaylaşacak. Her ne kadar 500 milyonu aşkın kayıtlı kullanıcısı olsa da, abonelerinin büyük oranda ücretsiz kullanıcılardan ve KOBİ’lerden oluştuğu tahmin ediliyor. HPE ise rekabet ettiği Asyalı satıcıların düşük maliyetine karşın bulut servisi aboneliğini bir avantaj olarak kullanmayı planlıyor. Business Insider haberine göre her iki taraf da iş ortaklığının finansal detaylarını paylaşmaktan kaçınırken, bulut depolama servisinin sağlam bir pazarlık yaptığı belirtiliyor. Dropbox tarafı kendi bulutunu kurarak, altyapı maliyetlerini düşürmeyi planlıyor.Facebook Twitch’e rakip oluyor
Facebook, bugün yaptığı açıklamada, ünlü oyun yapımcısı Blizzard ile işbirliğine başladığını duyurdu. Yeni işbirliği ile artık Blizzard oyuncuları online oyunlarına sosyal medya hesapları ile login olabilecekler. Böylece oyun içindeki arkadaşlarını daha kolay bulabilecekler. Ayrıca oyuncular video oyunu içindeyken Facebook Live servisini kullanarak canlı yayın yapabilecekler. Böylece Facebook artık resmen Twitch ve YouTube’a rakip olarak konumlanıyor. Yeni uygulama Blizzard’ın yeni oyun Overwatch ile başlayacak.
Sosyal medya devinin kullanıcıları ise oyunların canlı videolarını Facebook uygulaması üzerinden izleyebilecek, videolara yayın sırasında yorum yapabilecekler.
Video oyun videoları, online dünyanın çok hızlı yükselen trendi. Amazon’un sahip olduğu Twitch’te her ay 100 milyon kişi video oyun videoları seyrederken, YouTube da bir bu kadar izleyici bulunuyor. Sosyal medya servisinin video oyunlarını ise her ay 650 milyon kişi oynuyor. Dolayısıyla, Zuckerberg’in arkadaşlık sitesi oyun videosu yayınına başlamasıyla çok daha fazla sayıda izleyicinin bu alanda reklam verenlerin ilgisini çekeceği düşünülüyor.
Twitch, popularitesini yıllardır istikrarlı bir şekilde yükselen oyuncu ilgisi sayesinde kazanmışken, 1,5 milyar kullanıcıya sahip sosyal medya devinin bu alana girmesiyle dengelerin değişmesi bekleniyor. Çok geniş bir reklam veren ağını elinde bulunduran Facebook’un kendi oyun videoları servisin, reklam networkü içinde hızlıca değerlendirmesine kesin gözüyle bakılıyor. Sosyal medya servisinin yönlendirmesiyle reklam verenlerin yoğun ilgisiyle yükselecek oyun videolarının da günlük hayat içine hızla sirayet etmesi ve önemli bir eğlence kaynağına dönüşmesi fazla zaman almayacak.
IBM ve Emirates Airlines 300 milyon dolara anlaştı
IBM, Dubai’li hava yolu şirketi Emirates Airlines ile 10 yıllık bir anlaşmaya imza attı. IBM’in şirket için gerekli teknolojik alt yapıyı sağlayacağı sözleşmenin maddi karşılığı ise 300 milyon dolar.
Anlaşma gereğince IBM, Emirates Airlines’ın müşteri hizmetleri, bilet satışı, büyük veri analizi de dahil olmak üzere ihtiyaç duyacağı tüm bilgi teknolojileri alt yapısını kurmak, işletmek ve bakımını yapmakla mesul olacak.
Amerikalı teknoloji devi, Eylül 2015’te ise Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Etihad Airways ile benzer bir anlaşmayı 700 milyon dolar karşılığında imzalamıştı.
Dünyanın dördüncü büyük hava yolu olan Emirates’in 2015 karı 1,9 milyar dolara ulaşmış ve bu rakam, önceki yıla oranla %50 artış göstermişti. Hava yolu şirketinin ABD’li teknoloji devi ile işbirliği sonucunda maliyetlerini düşürerek satışlarında daha efektif yöntemler uygulayarak karını arttırması bekleniyor.
Verizon Yahoo teklifini 3 milyar dolara çıkartıyor
Yahoo’nun satışında ikinci aşama tekliflerin vakti yaklaşıyor. İlk teklifleri veren firmaların ardından Yahoo’ya bu hafta ikinci raund fiyat tekliflerinin verilmesi bekleniyor. AOL’ün sahibi olan Verizon’dan sızan bilgiler, firmanın teklifini 3 milyar dolara yükselteceğini söylüyor.
Verizon, Yahoo’nun çekirdek internet servisleri ile ilgilenirken, rakipleri arasında Alphabet, Comcast, IAC/InterActive ve Time da yer alıyor. ABD’li iletişim devi geçtiğimiz yıl AOL’ı 4.4 milyar dolara satın almış ve internette içerik servisleri sunmak konusunda çok istekli olduğunu belli etmişti. Firma şimdi, 3 milyar dolarlık teklifi ile en büyük teklifi veren firma olacak. Elbette rakiplerinin de daha büyük teklif vermemesi gerekiyor.
Verizon’un şansını yükselten bir diğer etmen de, Yahoo satın almasında Bank of America dahil, bir grup bankayı arkasına almış olması. Şirketi destekleyen bankalar, iletişim devinin ihtiyacı olan nakiti sağlamakta çekinmeyecek gibi görünüyorlar.
Yahoo ise açık arttırmada bir tur daha giderek fiyatı arttırmayı umut ediyor. İkinci turdaki tekliflerin 4 milyar doların altında kalması bekleniyor. Eğer Verizon’un 3 milyar dolarlık teklifini geçecek yeni teklifler oluşursa, rekabette fiyatın 4-8 milyar dolara kadar çıkması da sürpriz olmayacağı görüşü hakim. Dolayısıyla, tekliflerin sonlanacağı pazartesi günü 3 milyar doların üzerine çıkan firma olmazsa, Yahoo, AOL ile birleşebilir.
Samsung katlanabilir telefonu 2017’de tanıtacak
Samsung’tan sızan bilgilere göre, Güney Koreli dev elektronik üreticisi, merakla beklenen katlanabilir/kıvrılabilir ekrana sahip esnek telefonunu 2017’da tanıtmak üzere hazırlık yapıyor.
Şirket, kıvrılabilir ekrana sahip ilk telefon demosunu 2013 yılındaki bir konferansta basına göstermiş ve büyük ilgi toplamıştı. Ancak daha sonraki süreçte, teknolojinin henüz tüketicilerin yoğun kullanımına direnç gösterebilecek dayanıklılıkta olmadığı sebebini ileri sürerek, ürünü geliştirmenin zaman alacağını dile getirmiş ve kıvrılabilir ekran teknolojisini gündemden çekmişti.
Şimdiyse Güney Koreli şirketten sızan bilgiler, ekran teknolojisinin yeterince geliştiğini vurguluyor. Birkaç farklı model üzerinde çalıştığı duyulan Samsung bu modellerin tümünü veya bazılarını piyasaya sürmek üzere hazırlık yapıyor. Ürünlerden birinin, kozmetik aynası gibi açılıp kapanacak bir telefon olacağı ve katlanabilir ekran teknolojisi sayesinde, açılınca dev ekranlı bir telefona dönüşeceği söyleniyor. Diğer bir model ise 5 inçlik telefon formatında gelecek ancak ekranı açılınca 8 inçlik tablete dönüşecek.
Ekran teknolojilerinin, Apple ve Samsung arasındaki yeni savaş cephesi olması bekleniyor. Güney Koreli şirketin kıvrılabilir ekranlar üzerinde çalıştığını yıllar önce duyurmasına rağmen Apple’ın henüz bu konuda hiç konuşmamış olmasının, Apple’ın çok gizli şekilde yeni ürünler üzerinde çalışmasına bağlanıyor. Diğer bir deyişle, 2017’de Apple ve Samsung sürpriz şekilde katlanabilir ve kıvrılabilir ekranlara sahip yeni cihazları piyasaya sürerek yavaşlayan satışlarını yeniden canlandırmak isteyebilirler.
Apple, düşen iPhone satışları konusunda tüm iPhone’ların artık birbirine benzediği eleştirisini alırken, Güney Koreli elektronik devi de çok yüksek sayıda telefonu çok düşük kar marjıyla sattığı için umduğu yüksek kazanç seviyesine ulaşamıyor ve çok daha yüksek kar marjıyla satabileceği, piyasada rakipsiz yüksek teknoloji ürünleri geliştirmeye çalışıyor.
Microsoft Planner uygulaması ne işe yarıyor?
Microsoft Planner, aynı proje üzerinde çalışan ekiplerin mevcut durumu her an telefonla ya da e-postayla birbirine sormasının önüne geçiyor. Tıpkı Asana ya da Trello gibi bir proje yönetim uygulaması olarak işlev gören Planner, birden fazla kişinin aynı proje üzerinde daha verimli çalışmasını sağlıyor. Office 365 ile birlikte ücretsiz olarak yayınlanan Planner, OneNote ve Outlook gibi diğer ofis araçlarıyla entegre çalışıyor.
Özellikle farklı konumlarda bulunan ekiplerin online olarak aynı projeyi tamamlamasını kolaylaştıran proje yönetim uygulamaları, bir işi daha küçük parçalara bölerek, her birini ayrı bir kişiye görev olarak atama imkanı tanıyor. Daha sonra bu işler yöneticiler tarafından kolaylıkla takip edilebiliyor. Projenin hangi ayağını kim yönetiyor, hangi işler kimler tarafından yapılıyor gibi soru işaretleri bu uygulamalarla ortadan kalkıyor.
Microsoft Planner için de durum pek farklı değil. Excel üzerinde çalışma sayfalarıyla zar zor yönetilen projeler, Planner ile kendinden tasarlanmış bir proje yönetim arabirimine geçiyor. Burada yeni bir proje oluşturarak, bunu ilgili kişiye görev olarak atamak ve hatta bir teslim tarihi belirlemek sadece birkaç tıkla tamamlanıyor.
