HP yeni nesil mobilite platformuyla bilişimi yeniden tanımlıyor

0
HP_Elite_x3_+_HP_Mobile_Extender
HP Inc. Mobile World Congress etkinliğinde mobil bilişim deneyiminde devrim yaratacak çözümünü gün yüzüne çıkardı. HP’nin, insanların çalışma anlayışı ve çalışılan yerler konusunda yaşanan olağanüstü değişime hitap etmeye yetecek kadar çok yönlü olarak tasarlanan  yeni mobil ekosistemi bilişimin yeni neslini sürükleyecek.
Windows 10 mobile’lı HP Elite x3, phablet, dizüstü bilgisayar ve masaüstü bilgisayarın kullanım deneyimlerini tek cihazdan birbirine bağlarken, kullanıcıların üretkenlik için kilit öneme sahip uygulamaları bu farklı cihazlardan sorunsuzca çalıştırmalarına da imkân tanıyor.
HP Inc. Başkanı ve CEO’su Dion Weisler, yeni çözümle ilgili şu görüşü paylaşıyor: “Yaşadığımız değişimin başlıca sembollerinden ticari mobilite alanınca daha önce böylesine ölçekte bir inovasyon görülmemişti. HP Elite x3, mobilite ve bilişimin gerçekten anlamlı bir yöntemle bir araya geldiği devrim niteliğinde bir mobil platform. İş ortaklarımızın sağladığı güçle birlikte sektörü daha ileri bir noktaya taşıyor ve mobil üretkenlik vaadimizi müşterilerimiz için bir gerçeklik haline getiriyoruz.”
Günümüzde çalışanlar her ne kadar farklı bir bilişim tarzı beklentisi içerisinde olsalar da işlerini düzgün bir şekilde yürütebilmek için çok sayıda farklı teknoloji ve cihaza bel bağlamak durumunda kalıyorlar. Elite x3 ve güçlü kanal ortaklarının yanı sıra Microsoft, Qualcomm Technologies Inc. ve Salesforce’un en yeni ilerlemelerinin desteğini alan HP, mobilitenin PC üretkenliğiyle tek cihazda buluştuğu yeni nesil bilişimi sunuyor.”
Microsoft CEO’su Satya Nadella konuyla ilgili şu görüşü paylaşıyor: “Windows 10, daha kişisel bir bilişim çağı için geliştirildi. Bu çağda deneyimleriniz, içerikleriniz ve verileriniz sizinle birlikte hareket halinde. HP, Qualcomm ve Salesforce gibi iş ortaklarımızla birlikte müşterilerimizin, bulundukları her yerde üretken olmalarına odaklanarak dünyamızdaki her bireyin ve her kurumun daha fazla iş başarmasına yönelik misyonumuzu daha ileri bir boyuta taşıdık.”
Qualcomm Incorporated CEO’su Steve Mollenkopf, ise şunları söylüyor: “Qualcomm’un en yeni işlemcisi, HP’nin ticari PC alanındaki liderliği bir araya gelerek geleceğin bilişim anlayışının sunulmasına destek oluyor. HP’nin, LTE’li Snapdragon 820 işlemciyi yenilikçi bir şekilde kullanması, işlemcinin güçlü performans ve düşük güç tüketim avantajları sayesinde PC deneyimi HP Elite x3 phablet’te yaşanıyor.”
Salesforce Başkanı ve CEO’su Marc Benioff şu açıklamayı yapıyor: “İş dünyasındaki yeni para birimi diyebileceğimiz hız, tüm şirketleri çalışanlarına işlerini diledikleri zaman, diledikleri yerde, diledikleri cihazda yapabilmelerine olanak tanıyacak araçları sunmaya teşvik ediyor. HP ve Microsoft gibi iş ortaklarıyla çalışmaktan ve Salesforce1 ile dünyanın bir numaralı CRM platformunu tüm mobil kullanıcılara sunmaktan gurur duyuyoruz.”
CDW CEO’su Tom Richards’ın görüşleri ise şöyle: “HP’nin uçtan uca düşünme anlayışının Elite x3’teki yansıması son derece yenilikçi oldu. Elite x3, başlı başına etkileyici bir cihaz fakat buradaki gerçek atılım Elite x3’ün aksesuar ekosisteminde. Bu ekosistem farklı bilişim platformları arasındaki akıcı deneyimi sürüklerken ‘Kendi Cihazını Getir’ yaklaşımından daha ötede bir çözüm sunuyor ve mobil iş akışında dönüşüme yöneliyor.”
Her cihaz tek cihazda  
Elite x3, phablet, dizüstü bilgisayar ve masaüstü tabanlı iş üretkenliğini tek cihazda buluşturan ilk kurumsal mobil cihaz olma özelliğini taşıyor.  Windows 10’un Continuum özelliğinden faydalanan Elite x3, telefon ve PC kullanım senaryoları arasında akıcı çoklu ekran geçişlerine imkân tanıyor.  Kullanıcılar Elite x3’ü aksesuar ekosistemine bağlayarak masaüstü ve dizüstü bilgisayar üretkenliği deneyimi yaratırken, birinci sınıf ticari bir phablet ile hareket halinde üretkenlik deneyimine de sahip olabiliyorlar.
Kullanıcılar bu beceriler sayesinde Elite x3’ü masaüstü, dizüstü bilgisayar ya da mobil cihaz şeklinde kullanma tercihine sahip oluyor ve farklı ortamlara göre cihaz seçme kaygısından kurtuluyor. Elite x3’ı açmak için biyometrik kimlik doğrulama kullanılabiliyor. Bu da kurumsal müşteriler için cihaza ek bir güvenlik katmanı sağlıyor.
HP Inc. Mobiliteden Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdür Michael Park, şu açıklamayı yapıyor: “Müşterilerimizden aldığımız bilgiler, ticari müşterilerimiz arasında bir kesimin mobilite ve PC seviyesinde üretkenlik ihtiyaçlarının karşılanmadığını bize gösterdi. HP Elite x3’ü bilişimin geleceğe yönelik rotası olarak görüyoruz. Bunu da her cihaz gibi çalışan tek bir cihaz olarak açıklamak mümkün. Özetle mobil merkezli iş alanı ile BT için daha yüksek faydalara yönelik modern bir teknoloji çözümünden söz ediyoruz.”
Elite x3, Snapdragon 820 işlemci, Windows Continuum2 özellikli Windows 10 Mobile , opsiyonel HP Desk Dock ve opsiyonel Mobile Extender gibi bileşenler sayesinde kullanıcıların bulundukları yerleşim fark etmeksizin kendi belirledikleri koşullar altında çalışabilmelerine olanak tanıyor. Qualcomm® Quick Charge™ 3.0 teknolojisi sayesinde kullanıcılar daha kolay ve daha hızlı şarj imkânına da sahip oluyor.
Desk Dock, Elite x3 için tam donanımlı bir masaüstü bilgisayar deneyimi sunuyor. Harici monitör desteği için DisplayPort, iş sürekliliği için iki USB-A ve bir USB-C™ bağlantısı ve kullanıcıların masa başında üretkenliğini kolaylıkla ölçeklendiren kablolu Ethernet gibi donanımları içerisinde barındırıyor. Elite x3 portre modunda masa başı çalışmalarında rahat bir seyir için kullanılabiliyor. Yuva sistemi Elite x3’ü koruyucu kılıf gerektirmeden destekliyor.
HP Mobile Extender, neredeyse kenarları olmayan 31,7 cm’lik, 1 kg ağırlığındaki dikey HD ekran kullanarak dizüstü bilgisayar deneyimi yaratıyor. Mobile Extender’da hiçbir veri saklanmıyor. Tüm uygulamalar, şifreler ve dosyalar Elite x3’te depolanıp oradan yönetiliyor.
Çözümlerden oluşan dirençli bir ekosistem kurumsal mobilitenin yeni seviyesini belirliyor
Elite x3, kullanıcıların en çok güvendikleri ve sevdikleri uygulamalarla çalışmalarına imkân tanıyor. HP tarafından sanallaştırılan uygulamalara kolay erişim imkânı sunmak için tasarlanan uygulama kataloğu HP Workspace  akıcı bir uygulama kullanım deneyimi sunuyor. Elite x3’teki Workspace sanal bir PC oluşturarak kullanıcılara şirket tarafından oluşturulan x86 uygulama kataloglarına sanallaştırılmış bir çözüm üzerinden erişim imkânı tanıyor. Kullanıcılar, Desk Dock ve Mobile Extender kullanarak genelde bir mobil cihazda bulunmayan tam bir klavye ve fare deneyimiyle sanallaştırılmış uygulamalarına hızlıca erişme kolaylığını yaşıyorlar.
Elite x3 platformu, tek cihaz kullanım yoluyla şirketlerin çalışma şeklini değiştirme potansiyeline sahip. Dünyanın bir numaralı CRM platformu Salesforce ile iş birliğine giden HP, tüm Elitex3’lerde Salesforce1’i sunacak.  CRM’in yeni standardını belirleyen Salesforce1, kullanıcılara işlerini mobil cihazları üzerinden bulutta çalışan güçlü araçlarla yönetme olanağını tanıyacak. Bu sayede ihtiyaç duydukları gerçek zamanlı veri ne olursa olsun gündemi yakalayabilecekler. Satış temsilcileri bundan böyle Elite x3 ve Salesforce1’i kullanarak müşteri ve CRM verilerini her zamankinden daha hızlı yönetim güncelleyebilecek ve işlerini hareket halinde yapabilmeye yönelik kilit önemdeki işlemleri yapabilecekler.
 
Yeni mobil yazıcılarla tüm dünyayı ofisiniz haline getirin 
HP, kurumsal mobil kullanıcılara en yüksek düzeyde taşınabilirlik sunan iki adet yeni mobil yazıcıyı da duyurdu. HP OfficeJet 200 ve HP OfficeJet 250 mobil all-in-one yazıcılar kompakt, hafif ve uzun pil ömrüne sahip olmalarının yanında yüksek hızda baskı ve sınıfının en yüksek sayfa verimi avantajlarını da sağlıyorlar.   HP OfficeJet 200, dizüstü, akıllı telefon ya da Wi-Fi Direct özellikli tablet fark etmeksizin her yerden baskı almayı kolaylaştırarak , kullanıcılara ağa erişimin mümkün olmadığı yerlerden bile kablosuz bağlantı imkânı sunuyor  . HP OfficeJet 250, hareket halindeyken baskı, tarama ve kopyalama ihtiyacı duyan kullanıcılara yönelik mobil bir all-in-one yazıcı olarak öne çıkıyor. 10 sayfa Otomatik Doküman Besleyici (ADF) özelliğiyle üretkenliği artıran yazıcı Bluetooth® Smart teknolojisi  ve Wi-Fi Direct ile kolay kablosuz baskı olanağı da tanıyor. Her iki yazıcı da dahili değiştirilebilir pil ve güç adaptörünü içerisinde barındırıyor. Ayrıca iki yazıcı da AC ve USB’den şarjı destekliyor. Mobil baskı alanında lider HP kurumlar ve tüketiciler için baskı almayı kolaylaştıran çok çeşitli çözümlere sahip.
Fiyat ve erişim 
• HP Elite x3’ün bu yaz piyasada olması bekleniyor. Türkiye’de ise Eylül ayında satışa sunulması planlanıyor.
• Cihaz, aksesuar ekosistemi ve abonelik ücretleri sürüme yakın tarihte açıklanacak.
• HP OfficeJet 200 mobil yazıcının mayıs ayında 279 avrodan başlayan fiyatlarla satışa sunulması bekleniyor.
• HP OfficeJet 250 mobil all-in-one yazıcının eylül ayında 349 avrodan başlayan fiyatlarla satışa sunulması bekleniyor.
Daha fazla bilgi için: www.hp.com/go/elitex3.

Tazedirekt niye kapandı?

0
taze_direkt_alisverisi Tazedirekt, melek yatırımcı olarak kendinden çok bahsettiren Hasan Aslanoba’nın  dört beş yıl hazırlıktan sonra kurduğu taze gıda tedarik şirketiydi. Yeni perakendeciliğe örnek olabilecek, herkesin takdir ettiği bir girişimdi. Mobil uygulaması, yılın en başarılı uygulaması seçilmişti. Proje, pek çok girişim konferansına örnek vakıa olarak davet edilmişti. Kendi çiftliklerinden, taze gıda ürünlerini kapınıza kadar getiriyordu. Modern çiftlikten, hayvan refahına önem verilen, gıda güvenilirliğine dikkat edilen, doğal ve lezzetli ürünler sunmayı vaat ediyordu. Şimdiye kadar gerek ürünler gerekse tedarikte fazla şikayet yaşandığını duymadık. Aslanoba, onlarca yeni girişime de destek olmuştu. Hatta Erikli Su şirketini Nestle’ye sattıktan sonra, önce meyve suyu işine girmiş, ardından da girişim projelerine destek olacağını ve bunun için 50 milyon lira ayırdığına dair, pekçok şey yazılıp çizilmişti. Gelinen noktada durum şu: 400 kişinin çalıştığı Tazedirekt, son bir yılda 1.8 milyon ciro yapmasına ve yıllık yüzde 30 büyüme beklentisine rağmen kapandı. Kapanma sebebi olarak “Piyasa Koşulları” gerekçe gösterildi. Tazedirekt’e tedarik sağlayan 15 bin dönümlük üç çiftlik vardı. Tazedirekt’in hedefinin 2017 yılı sonunda 10 milyon lirayı aşması bekleniyordu. Acaba bu ciro için şimdiki çiftlikler yeterli olacak mıydı? Devam etseydi, yeni çiftlikler kurmak veya bu standartlara haiz, yeni sözleşmeli çiftlikler zorunlu olacaktı. Yemek Sepeti, 500 milyona satılınca her girişimci yemek ve gıda pazarına yönelik projelere sarılmaya başladı. Haksız da sayılmazlar, 25 milyon öğün dışarda yemek yenilen bir Türkiye’de gıda perakendeciliği cazipti ve gelecekte de cazip olacak. Tazedirekt de cazip bir fikirdi ve uygulaması da memnuniyet veriyordu. Ancak masanın ardında olursanız, duruma farklı bakıyorsunuz ve hesaplar tutmayabiliyor. Burada da 20 milyona yakın para yatırdığınız bir işten kazandığınız para daha yüksek olmalıdır. Paranı bankaya yatırsanız üç dört misli para kazanırsınız. Bir diğer piyasa koşulları etkisi gıda güvenilirliği algısının yanıltıcılığıdır. Herkes güvenli gıda, sürdürülebilir ürünler ve gıda izlenirliğinin dair kaygılar taşır ama bunun için para vermeye gelince yüzde 1’ler öne çıkar. Kapıya servis, gerçekten caziptir ama her mahallede indirim market olan bir ülkede, ne Tazedirekt ve getir.com ciddi zikzaklar yaşayabilir. Benim her ikisi için de, devam edeceğine ve ayakta kalacağına ümidim vardı. Çünkü ikisinin de arkasında güçlü bir sermaye desteği vardı. Aslanoba, madem 50 milyon lirayı bu işe ayırmıştı ve çiftliklerini de buna yönelik yapılandırmıştı, bu iş kalıcı olacaktı. Ancak, piyasa koşullarında ileride başka sorunlar da baş gösterebilirdi. Mesela, “doğal” ifadesini etiketlerde kullanması sorun oluşturabilirdi. Aynı şekilde “Köy yoğurdu” ifadesi de öyle. Üretilen her tarım ürünü, Hal Yasası gereği beyan edilmek durumundadır. İşlerin hacmi büyüdükçe, şikayetler artabilir ve rakipler de rekabet ihlali iddiasıyla karşılarına çıkabilirdi. Ne yaparsın, piyasa koşulları işte… Eğer tedarik farklı çiftliklerden gelmeye başlarsa, ürün standardını tutturmak mümkün olmayacaktı. İster elma sipariş edin isterse süt isteyin, eğer aynı çiftlik ürünü değilse tadı, rengi aynı olmayacak yanı standartlar değişecektir. Diğer bir risk ise, internet üzerinden satışlarla ilgilidir. İsimlerini saymama gerek yok, kaç tane B2B ve B2C şirketi battı ve piyasadan çekilmek zorunda kaldı. Dünyanın en hızlı büyüyen perakende alanında, hızlı batışlar da yaşanabilir. Bu olaydan çıkarılacak derslere gelelim: . Geleneksel tarzlar ve geleneksel ürünler iyidir. . Para kazanma isteği, idealleri bitirir. . Yeni alanlar, doğal bir büyüme seyri takip etmelidir. . Melek yatırımcılar, projelere olan ilgilerinden fazlasını insanlara da göstermelidir. . Temel ihtiyaç maddeleri için karmaşık yollar denemeye değmez. Hasan Aslanoba, güzel bir girişim örneğini hayata geçirdi, devam etmemesi onun hatası değil. Belki heyecandan optimum büyüklüğü ve zamanlamayı ayarlayamamış olabilir. Önümüzdeki süreçte daha kalıcı yeni örnekleri çıkacaktır. Yeter ki girişimciler, yukarıdaki hatırlatıcı notlara dikkat etsin.

Facebook Messenger’a çoklu hesap desteği geldi

0
facebook messenger Facebook Messenger çok popüler bir anında mesajlaşma yazılımı olmasına rağmen, aynı cihazda birden çok hesabı kullanmaya izin vermiyordu. Facebook yöneticileri, bazı ailelerde tek bir akıllı cihazın kullanıldığını ve Facebook mesajlarının bir cihaz üzerinden kontrol edilmek istendiğini göz önünde bulundurarak, aynı cihazda birden çok hesabın kullanılması için testlere başlamışlardı. O testler başarıyla sonuçlandı ve Facebook Messenger bugünden itibaren resmi olarak çoklu hesap desteği vermeye başladı. Kullanıcılar Settings ayarları üzerinden yeni hesapları ekleyebilecekler. Telefondaki diğer hesaplara yeni bir mesaj geldiğinde Facebook Messenger uyarı verecek ancak kullanıcı şifresini girip kendi hesabına giriş yapmadan mesajın kimden geldiği veya ne yazdığı görünmeyecek. Dolayısıyla mahremiyet sorunları yaşanmayacak. Yeni özelliğin devreye girmesi için Facebook Messenger’ın güncellenmesi gerekecek. Ancak Facebook dünyadaki farklı bölgeleri farklı zaman dilimlerinde güncelleyecek.  

5 Gün Önce 10 Yıl Sonra #4 Askeri Teknolojiler

0
Techinside.com olarak, başladığımız video serisine kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bir önceki programda konuştuğumuz Akıllı Şehirler programının tekrarına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

5 gün önce 10 yıl sonra 3. bölüm – Akıllı Şehirler

Her hafta Cuma günü saat 17.00‘de başlayan programımız, bu hafta yine tam vaktinde karşınızda.

Kaçırmak yok!

Programımız YouTube üzerinden canlı olarak yayınlanıyor ve daha sonra kaydediliyor. Kaçıranlar diledikleri zaman tekrarını izleyebiliyorlar. Askeri Teknolojiler ve Savunma Sanayii’nin Geleceği Bu haftaki programımızda son günlerin maalesef üzücü gündemleri arasında yer alan terör saldırıları ve bunlara ne gibi teknolojik önlemlerin alınabileceğini konuşacağız. Sayıları her geçen gün artan insansız hava araçlarının askeri amaçlı kullanımını değerlendirirken, pek çok ülkenin gerçek savaş tehdidi arasına aldığı siber saldırılara da değineceğiz. Melih Çelik ve Hakkı Alkan’ın sunumuyla dördüncü bölüm karşınızda. İyi seyirler.
  • Yayında bahsettiğimiz Savunma Sanayii Müsteşarlığı İnsansız Hava Araçları Yol Haritası dokümanına ulaşmak için tıklayın.

Yayıncılar mobil cihazlara odaklanıyor

0
mobile1Kitap, gazete, dergi gibi klasik yayıncılık ürünleri, tarihin gelişiminde önemli bir rol oynadılar, şüphe yok. Ancak artık kağıt baskı formatının günden güne kan kaybettiğini, onun yerine dijital yayıncılığın güç kazandığını görmeyen de kalmadı. Fakat dijital yayıncılık alanında da ibrenin mobil cihazlara dönüyor olduğunu artık net şekilde görebiliyoruz. Mobil cihazların küçük ekranları nedeniyle dijital yayıncılık ürünlerini “tüketmeye” uygun olup olmadığını tartışanlar bir kenarda dursun, okurlar çoktan cep telefonları ile gazete, dergi okumaya alıştı. comScore’un araştırmasına göre ABD’de dijital medyadaki içeriğin üçte ikisi artık mobil cihazlar tarafından tüketiliyor. Bu yeni veri, artık gazete, dergi, TV hatta radyo gibi yayıncılık alanında faaliyet gösteren içerik üreticilerinin stratejilerini mobil cihazlara göre şekillendirmesi gereğini doğuruyor. ABD’de mobil cihazlar üzerinde 1 ay içinde 779 milyar dakika içerik tüketilirken, PC’lerde tüketilen dijital içeriğin boyutu sadece 551 milyar dakikada kaldı. Bu oranın kısa sürede iki katına çıkması da mümkün. Sonraki yılın raporunda mobil sistemlerde 1 milyar dakika içerik tüketilirken PC’lerin 300-400 milyar dakikaya düşmesi sürpriz olmayacak çünkü hem akıllı telefon kullanımı hızla artarken hem de mobil cihazlar için içerik üreten yayıncıların sayısı artacak. Üstelik, 4G teknolojilerinin daha da yaygınlaşması, içerik tüketimin hızlandıracak. Mobil alanda büyümek isteyen dijital içerik üreticilerinin Facebook Instant Article, Snapchat Discover veya Twitter Moments gibi, içeriklerini doğrudan sosyal medya kullanıcılarına ulaştırabilecekleri platformlarda görünmek için birbirleriyle yarışa girdikleri de göze çarpıyor. Daha kısaca söylemek gerekirse, medya artık cepten takip ediliyor ve klasik yayın araçları etkisini kaybetmeye başlıyor. Bu gelişme de mobil cihazların ne kadar güçlü olduğunu ortaya koyuyor. Gartner’ın 2015 akıllı telefon satış rakamlarına göre, 2014 yılında 1,24 milyar adet olan telefon satışları, 2015’te 1,42 milyar adede yükseldi. Bu rakama tabletler dahil değil. Dolayısıyla, her yıl 1-1,5 milyar adet mobil cihazın satıldığı bir dünyada, yayıncılık sektörünün de mobile odaklanmasının zamanı gelmişti. Ancak mobil cihazlar dünyanın en güçlü mecrası haline dönüşürken bu cihazların içeriği gösterme konusundaki farklı standartlarının da içerik üreticilerinin canını sıktığını kabul etmek gerekiyor. HTML5 teknolojisi sayesinde, içeriklerin farklı cihazlarda farklı şekilde görünmesi veya çalışmaması ya da çalışmaması gibi sorunları bir nebze geride bıraksak da, bence artık iOS, Android, Windows platformlarının da ortak bazı standartlarda anlaşması gerekiyor. Kaldı ki, çok popüler olmadıkları için isimlerini saymadığımız başka mobil işletim sistemleri de fırsat bulsalar piyasayı ele geçirmek için tüm çabalarıyla çalışıyorlar. İşletim sistemleri ve onların dayattıkları standartlar ayrışıp dallandıkça, içerik üreticileri için her platforma ayrı içerik veya arayüz geliştirme ve işletme maliyeti de artıyor. Bakalım teknoloji devleri bir masaya oturup, daha önce HTML5 üzerinde anlaşabildikleri gibi, bugünün veya geleceğin can sıkan ayrışmaları hakkında da ortak bir noktada birleşebilecekler mi?  

Intel Teknoloji Konferansı ‘Yarından Sonra’ya ışık tuttu

1
intel2 Intel, ‘Yarından Sonra’ temasıyla 18 Şubat 2016, Perşembe günü Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirdiği Intel Teknoloji Konferansı’nda dünyayı şekillendirecek gelecek teknolojilerin örneklerini sergiledi. Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık Yeni teknolojileri ülkemize getirmek için var güçleriyle çalıştıklarını belirterek şunları söyledi: “Nanoteknoloji ve biyoteknoloji strateji hazırlıklarımızı tamamladık ve en kısa sürede uygulamaya başlayacağız. Nesnelerin Interneti ve bulut bilişim alanlarında da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ar-Ge gelişmelerinde geldiğimiz seviyeyi Türkiye’nin taşıdığı potansiyel açısından yeterli bulmuyor ve artırmak istiyoruz. Intel gibi dünya devleri gelip Türkiye’de Ar-Ge merkezleri açıyorlar. Bu anlamda diğer şirketlere de Intel’in örnek olmasını umuyoruz. Biz de şirketleri desteklemek konusunda çabalarımızı artırıyoruz. AR-GE reform paketiyle 2002 yılında 2 olan teknoloji geliştirme bölge sayısını 63’e çıkardık. Şimdi AR-GE reform paketiyle teknopark dönemini büyük bir heyecanla başlatıyoruz.” Nesnelerin İnterneti Çağında Fırsatlar Dez Avantajlardan Daha Çok Yarından Sonra Teknoloji’ başlıklı konuşmasında global ve yerel ekonomik dinamikleri ve dünyayı şekillendirecek gelecek teknoloji trendlerini aktaran Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın, “Dünyada üç endüstriyel devrim, iş yapış tarzımızı geri dönülemez şekilde değiştirdi. Buharlı makineler, seri üretim ve internet teknolojisi ile yaşamlarımız adım adım farklılaştı. Bugün ise Nesnelerin İnterneti teknolojileri dördüncü devrim tanımını fazlasıyla hak ediyor. Daha verimli, daha hızlı, daha eğlenceli bir yaşam bizi bekliyor. Tüm sektörler bu dijital dönüşümden etkileniyor, iş hayatımız kökten değişiyor. Çok yakın gelecekte üretim alanlarında belki de yüzde 70 makinaların yüzde 30 insanların olduğu bir ortam bizi bekliyor olacak. Ancak bu değişim, yaratıcı beyinler ve geleceğin teknolojilerine hükmetmek isteyenler için pek çok fırsatı da içinde barındırıyor. Bu dönemde veriyi iyi okuyan ve bundan değer yaratanlar yepyeni bir geleceği birlikte oluşturacaklar” dedi. Yeni teknolojilerin kullanılmasıyla artacak verimliliğe ve oluşacak tasarruf oranına dikkat çeken Aydın “Ülke olarak enerjiye senede 17 milyar dolar harcıyoruz. Enerji yönetim sistemlerini kullansak 1,5 milyar dolar cebimizde kalacak. Örneğin insanlar sadece akıllı termostat kullandıklarında yüzde 2-3 oranında enerji tasarrufunda bulunacak. Türkiye gibi enerjiyi dışarıdan alan bir ülke için bunları yapmak çok önemli” dedi. Kullandığımız bilgisayarların da hızla değiştiğini, daha akıllı hale geldiğini ve bizler için düşünüp, bizler için duyup göreceğini belirten Aydın “Verinin başrolde olduğu bu gelecekte güvenlik de git gide daha fazla ön plana çıkıyor. Biz Intel olarak bu trendi 10 sene önce gördük. Bugün Intel Security ile her biri alanında lider, kendi aralarında iletişim kurabilen hızlı ve akıllı çözümler sunuyor, bugünün ve yarının teknolojilerini koruyoruz.” şeklinde konuştu. Geleceğin Teknolojileri Türkiye’de Tasarlanıyor İstanbul’da 2014 yılında açılan Intel Ar-Ge Merkezi’nde, giyilebilir teknolojiler ve Nesnelerin İnterneti uygulamalarına yönelik çözümler geliştirdiklerini aktaran Burak Aydın, “Türkiye’nin kendi fikri mülkiyet projelerini üretmesini ve ülkemizin patent sayısını artırmayı hedefliyoruz. Ar-Ge merkezimizin açılmasından bu yana 5. Uluslararası patent başvurumuzu da geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdik, 7 başvurunun da yolda olduğunu söyleyebilirim. Bu bizim ve ülkemiz açısından gurur verici. Örneğin en son geliştirdiğimiz Adaptif Öğrenme Platformu’nun başarısı Türkiye sınırlarını aştı. “Sanal Öğretmen” olarak da bilinen proje, Harvard’lı Profesörlerden oluşan, teknolojiyle eğitimi birleştiren çalışmalarıyla dünya çapında ünlü CAST organizasyonunun da dikkatini çekti. Intel ve CAST, gerçekleştirdikleri işbirliği kapsamında Intel’in gelişmiş teknolojisi ve CAST’ın eğitim alanındaki tecrübesini birleştirerek projeyi yeni bir boyuta taşıyacak. Kelebek Elbise’den büyük başarı Uluslararası alanda elde ettiğimiz bir başka başarı ise yenilikçi moda tasarımcıları Ezra + Tuba tarafından Intel Türkiye Ar-Ge Merkezi işbirliği ile tasarlanan Intel Edison platformu ile akıllı hale getirilen ‘Kelebek Elbise’ oldu. Bu elbise, Intel’in tüm dünyada yürüttüğü bir reklam kampanyasının yüzü seçildi ve Türk tasarımcılarının ve mühendislerinin gücünü bir anlamda kanıtlamış ve tüm dünyaya göstermiş oldu.

Mitsubishi otomasyonda yüksek kalite ve verimliliği anlattı

0
mitsubishiElektrik, elektronik ve otomasyon alanında dünya devi olan ve Türkiye’de Türksat 4A ve 4B uydularının yanı sıra Marmaray projesinde kullanılan otomasyon teknolojisi ile dikkat çeken Mitsubishi Electric, ısıtma, havalandırma ve iklimlendirme sektöründeki otomasyon çalışmalarını konu alan sektör buluşmasını Ankara’nın ardından bu kez İstanbul’da düzenledi. Mitsubishi Electric Türkiye, 10 Şubat Çarşamba günü Sheraton İstanbul Ataköy’de “Otomasyonda ısıtma, havalandırma ve iklimlendirme çözümleri”temasıyla gerçekleştirdiği etkinliğinde, kamu ve özel sektör temsilcileri, yatırımcılar, taahhüt firmaları, yüklenici firmalar, danışmanlar ve üniversiteler ile bir araya geldi. Etkinliğin açış konuşmasını yapan Mitsubishi Electric Türkiye Başkanı Masahiro Fujisawa, üstün teknolojisi, yenilikçi yaklaşımı ve pek çok farklı sektöre yönelik yüksek kaliteye sahip ürünleri ile tanınan Mitsubishi Electric’in, bugün 120 binden fazla çalışanı ile 43 ülkede faaliyet gösteren 95 yıllık bir dünya devi olduğunu hatırlattı. Masahiro Fujisawa, köklü inovasyon mirasını, hizmet verdiği tüm sektörlerde pazarın ve kullanıcıların ihtiyaçlarını doğru analiz etme yetisi ile birleştiren Mitsubishi Electric’in bu sayede çözüm odaklı ileri teknolojiler sunan bir marka olmayı başardığını anlattı. Dünyadaki üreticilerin 95 yıldır yüksek kalite ve verimlilikte ileri otomasyon sistemleri için Mitsubishi Electric’e güvendiğini vurgulayan Fujisawa, “Türkiye’de ise fabrika otomasyonu ürünlerimizi, dizayn, projelendirme, yazılım ve devreye alma çalışmalarındaki mühendislik becerilerimizle birleştirerek Türkiye’ye yüksek kaliteli hizmet sunuyoruz” şeklinde konuştu. Etkinlikte neler anlatıldı? Mitsubishi Electric Türkiye Başkanı Masahiro Fujisawa’nın açış konuşmasının ardından birim yöneticilerinin sunumlar gerçekleştirdiği etkinlikte, Mitsubishi Electric’in tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de iddialı bir oyuncu olduğu ısıtma, havalandırma ve iklimlendirme (HVAC – Heating, Ventilating and Air Conditioning)sektörünün otomasyon çalışmaları hakkında detaylı bilgi verildi. Mitsubishi Electric’in ısıtma, soğutma ve mekanik havalandırma sistem çözümlerinin uygulamalı örneklerle anlatıldığı etkinlik kapsamında; markanın yangın sistem çözümleri, elektrik dağıtım ve yönetim sistemleri de tanıtıldı. Taisei Corporatian’dan Bülent Özince’nin Marmaray sunumu dikkat çekti Sektör buluşmasında yoğun ilgi gören isimlerden biri de konuk konuşmacı olarak katılan Taisei Corporation’dan Elektro Mekanik Müdür Bülent Özince oldu. 1873 yılından bu yana dünya çapında dikkat çeken projelere imza atan Japon devi Taisei Corporation, İstanbul için hayati önem taşıyan Marmaray projesi ile Türkiye’de de öne çıkıyor. Bu kapsamda Bülent Özince, Taisei-Gama-Nurol konsorsiyumu ile gerçekleştirilen Marmaray tünel inşaatı ve Mitsubishi Electric’in projeye yüksek katma değer sağlayan hizmetleri ile ilgili açıklamalarda bulundu. Mitsubishi Electric’in Marmaray’daki hizmetleri Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri, faaliyet alanları içinde önemli bir yer tutan altyapı projeleri kapsamında, Marmaray’ın “İstasyon Bilgi ve Yönetim Sistemi Projesi”ni gerçekleştirdi. Mitsubishi Electric’in Marmaray BC1 Boğaz Geçiş Projesi kapsamındaki hizmetleri; ileri teknoloji ürünü otomasyon ekipmanları, mühendislik ve tasarım, projelendirme, yazılım programlama, donanım montajı, devreye alma, eğitim ve servis desteğinden oluşuyor. Tünel, tüm istasyonlar, havalandırma binaları ve jeneratör binalarında elektromekanik ekipmanların kontrol ve izlenme işlerini gerçekleştiren Mitsubishi Electric, Marmaray’ın enerji sistemlerinin her iki yakada bulunan iki adet TEİAŞ ve iki adet jeneratör grubu tarafından beslenmesi için gerekli olan senaryoları da hayata geçirdi. Marmaray Boğaz Geçişi Projesi kapsamında Mitsubishi Electric’in tünellerde gerçekleştirdiği çalışmalar; havalandırma sisteminin kontrolü ve izlenmesi, duman tahliye senaryolarının başlatılması, durdurulması ve izlenmesi, sel kapaklarının açılıp kapatılması, drenaj sisteminin izlenmesi ve alarmlarının gözlenmesi, aydınlatmalarının izlenmesi ve kontrolü, çevresel ölçüm sistemlerinin izlenmesi, yangın alarm ve söndürme sistemlerinin izlenmesi şeklinde sıralanıyor. Markanın istasyon ve havalandırma binalarındaki çalışmaları ise ortak alan ve oda fanlarının kontrolü ve izlenmesi, alçak gerilim dağıtım ve UPS sistemlerinin kontrolü ve izlenmesi, yangın ve söndürme sistemlerinin izlenmesi, ortak mahal aydınlatmalarının kontrolü ve izlenmesi, temiz su, kirli ve atık su sisteminin izlenmesi, yürüyen merdivenlerin kontrolü ve izlenmesi, asansörlerin izlenmesinden oluşuyor. Marmaray’da yüzde 100 yedekli kontrol sistemi Yüzde 100 yedekli olarak tasarlanan Marmaray kontrol sisteminde; 37 bin donanım izleme ve kontrol noktası, 107 bin yazılım izleme ve kontrol noktası, 750 operatör ekranı kontrol sayfası ve 100 kilometre haberleşme kablosu bulunuyor. Bu sayede örneğin, tünelde oluşabilecek bir yangın durumunda operatörler, ilgili olay noktasındaki tren operatörü ile temas kurabiliyor, yolcuyu ve dumanı tahliye etmek amacıyla hava akış yönünü tespit edebiliyor. Böylelikle sistemin, operatörü yönlendirmesi ile hata olasılığını en aza düşürüp kolaylıkla tanımlı havalandırma senaryosunu başlatabiliyor. HVAC sistemleri otomasyonunda neden iddialı? Dünya otomasyon devi Mitsubishi Electric, Marmaray’da olduğu gibi Türkiye’deki diğer alt yapı projeleri, fabrikalar, konut ve ofis projelerinin yanı sıra oteller, AVM’ler, otoparklar, tüneller, havuzlar gibi her türlü toplu kullanım alanında bulunan HVAC sistemlerinin otomasyonunda çözüm ortağı olmayı hedefliyor. Mitsubishi Electric otomasyon çözümleri ile HVAC sisteminin her bir unsurunun birbiri ile haberleşebilmesini ve tüm sistemin tek bir merkezden kolayca yönetilebilmesini sağlıyor. HVAC sektöründeki otomasyon gücünü, üstün teknolojisini ve kalitesini, mühendislik tecrübesi ile birleştiren Mitsubishi Electric, projelere özel çözümler de sunabiliyor. Kullanıcı dostu ve uzun ömürlü otomasyon çözümleri ile işletmelerde ve projelerde ciddi oranda enerji tasarrufu sağlayan ve maliyetleri azaltan Mitsubishi Electric, sağlıklı, konforlu ve güvenli ortamlar oluşturuyor. Ürün kullanımındaki karbondioksit salınımını ve üretimdeki total emisyonu azaltıyor. Hız kontrol ve aydınlatma kontrol sistemi uygulamalarında tasarruf sağlayabiliyor. Mitsubishi Electric, tüm bu özellikleri sayesinde çevre dostu tesisler ve projelerin HVAC sistemleri otomasyonu için uygun ve iddialı bir çözüm ortağı olarak dikkat çekiyor. Tek merkezden yönetimin gücü Teknoloji öncüsü Mitsubishi Electric, e-F@ctory konseptine uyumlu kontrol sistemleri ile alışveriş merkezleri, oteller, iş merkezleri gibi kompleks yapıların yanı sıra karayolları, tüneller, barajlar, enerji santralleri ve fabrikalar gibi endüstriyel tesislerde ısıtma, soğutma, havalandırma, aydınlatma, jeneratör, hidrofor, su arıtma, otoparklarda karbondioksit gazı izleme ve egzoz kontrol sistemi gibi pek çok farklı mekanizmayı tek bir merkezden yönetebiliyor. Bu sistemler ayrıca CCTV (kapalı devre televizyon), kartlı geçiş, yangın algılama gibi diğer güvenlik sistemleri ile de entegre edilerek tüm yapının minimum personel ve maksimum verimlilikle tek merkezden kontrolünü sağlıyor. Daha yeşil bir gelecek için değişim hedefi Yeşil bir şirket olarak daha iyi bir gelecek ve sürdürülebilir bir dünya için çalışan Mitsubishi Electric, çevre konusu dünyada henüz öne çıkan bir tema olmadan önce de bu konuda hassas bir firmaydı. 1960’lı yıllarda Japonya’da en yenilikçi elektronik cihaz üreticisi olarak dikkat çekmeye başladığında, aynı zamanda çevreye karşı sorumlu üretim teknolojilerini de çoktan keşfetmeye başlamıştı. Mitsubishi Electric, 100. yıldönümü olan 2021 yılına denk gelen uzun dönemli çevresel yönetim vizyonu “Çevre Vizyonu 2021” kapsamında ve “Eco Changes” felsefesi doğrultusunda; düşük karbon salınımı ve geri dönüşüm konularında bilinç artışına katkı sağlamayı ve çevresel duyarlılığı teşvik etmeyi hedefliyor.

“İstanbul TALKS” Inspired 2016 Konferansı ile başlıyor

1
istanbul talks İstanbul bu yıl yepyeni konferanslar zincirine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. İstanbul’dan dünyaya uzanacak konferans serisi “İstanbul TALKS”, Inspired 2016 Konferansı ile 16 Mart’ta başlıyor. Dünyanın önde gelen girişimcilerinin yer alacağı konferans, Sipahiler Events tarafından Girişimcilik Vakfı iş ortaklığında düzenleniyor. İstanbul TALKS Inspired 2016 Konferansının katılımcıları, Richard Branson, Devita Saraf, Yasmine Shihata, Allen Taylor ve Wendy Kopp’un yanı sıra çok sayıda dünyaca ünlü girişimci ve yatırımcının ufuk açan başarı öykülerini sahiplerinden dinleme imkânına sahip olacaklar. İlham odaklı küresel bir girişimcilik konferansı olarak ilk kez düzenlenecek olan İstanbul TALKS Inspired 2016, girişimci olma yolunda ilerleyen gençleri, girişimcileri, melek yatırımcıları, risk ve özel sermaye şirketlerini, bankaları, girişimcilik ekosistemindeki kuruluşları, inkubasyon ve girişim merkezlerini ve büyük medya şirketlerini etkileşimli bir platformda buluşturmayı hedefliyor. Çırağan Palace Kempinski’de gerçekleştirilecek olan konferans, İstanbul’a ve tüm gündem konularına değer katan, coğrafi olarak EMEA bölgesini sahiplenen “İstanbul TALKS” konferanslar serisinin bir parçası olarak 2016 yılının tamamına yayılacak. İstanbul TALKS Inspired 2016 Konferansı’nı, aynı günün akşamında yapılacak Giveback Gala etkinliği takip edecek. Young & Restless, Nesnelerin İnterneti, Girişimcilikte Trend Sektörler (Sağlık, Ev, Ulaşım, Enerji), Kadın Girişimciliği ve Ekosistem Nasıl Oluşuyor? başlıklı panellerin düzenleneceği etkinlikte mevcut ve potansiyel girişimciler, girişimciliğin zorluklarını aşmanın başarılı olmuş yöntemlerini girişimcilik yıldızlarından öğrenecekler. Girişimcilik onun için yaşam tarzı: Richard Branson İstanbul TALKS Inspired İstanbul’da konuşmacı olarak yer alacak dünyaca ünlü isimlerden biri Richard Branson. Sıra dışı fikirleriyle iletişimden eğlenceye, ulaşımdan teknolojiye hatta uzay turizmine kadar pek çok alanda lider girişimlere imza atan Virgin Group’un kurucusu Richard Branson, girişimcilik öykülerini İstanbul TALKS Inspired 2016 Konferansında anlatacak. Hindistan’ın lider girişimcilerinden Devita Saraf Vu Technologies’in Kurucusu, Başkanı, CEO’su ve Tasarım Müdürü Hindistanlı iş kadını Devita Saraf da Inspired İstanbul’da konuşma yapacak isimler arasında. LED TV, Ultra HD TV, Super TV, kurumsal görüntüleyiciler, video duvarları, dijital levha gibi teknolojilere odaklanan şirketiyle Hindistan piyasasının önemli oyuncularından biri haline gelen Vu’nun hikâyesi, Devita Saraf’ın ağzından dinleyicilerine ulaşacak. Girişimde iletişimin önemi: Yasmine Shihata Enigma Dergisi’nin Yayıncısı ve Venus Media & PR şirketinin kurucu başkanı Yasmine Shihata, Inspired İstanbul’un katılımcılarına girişimcilikte iletişimin önemini anlatacak. Başarılı iletişim uzmanı Enigma Star ve EnigmaShopping.com’un da kurucusu. Hızlı büyüyen 600 şirketi birbirine bağlıyor: Allen Taylor Kendisini küresel zihinli değişim mimarı olarak tanımlayan Allen Taylor, girişimciliğin dünyayı değiştireceği felsefesine bağlı başarılı bir danışman. Endeavor’un San Francisco ofisini yöneten Taylor, hızlı büyüyen 600’ün üzerinde şirketten oluşan bir portföy arasında bağlantılar kuruyor. Allen Taylor, yatırım ve girişim arasındaki tutkulu ilişkiyi İstanbul TALKS Inspired 2016 Konferans katılımcılarına aktaracak. Eğitimden girişimciliğe giden yol: Wendy Kopp Daha yirmili yaşlarındayken eğitimdeki eşitsizlik sorununu çözme adına, başarılı üniversite mezunlarının düşük gelirli bölgelerde eğitim vermeleri için köprü görevi gören Teach for America (Öğret Amerika)’yı kuran Wendy Kopp, eğitimden girişimciliğe giden yolun adımlarını katılımcılarla paylaşacak.

Teknoloji devleri Apple’a destek için birleşti

0
iphone pass code Aralık ayında ABD’nin San Bernardino ilçesinde yaşanan ve 14 kişinin ölümüyle sonuçlanan terörist saldırı sonrasında FBI’ın saldırganın üzerinde bulduğu iPhone için yaşanan “şifre kırma” kavgası, ülkeyi tam anlamıyla ikiye böldü. Saldırganın üzerinden çıkan iPhone’un 10 haneli bir şifre ile kilitlenmiş olması nedeniyle FBI telefondaki verilere ulaşamamıştı. Telefonda, saldırganın ABD’deki diğer IŞID üyeleri ile görüşme bilgilerinin olduğunu vurgulayan FBI telefonun şifresini kırmak için her yolu denemiş ancak başarılı olamamıştı. Apple’dan da destek isteyeun FBI red cevabı alınca, mahkemeye başvurmuştu. FBI şimdi, Apple’ın şifreyi kırması için mahkemeden emir çıkarmasına rağmen Apple böyle bir girişimin ülkenin güvenliği için daha büyük tehdit oluşturacağını vurgulayarak emri uygulamayacağını belirtirken, Google, Facebook ve Twitter da Apple’ın kararının doğru olduğunu vurguladılar. Apple’ın CEO’su Tim Cook’un halka açık olarak yayınladığı mektupta, FBI için yaratılacak arka kapının kötü niyetli kişilerin eline geçmesi halinde, ülkenin nükleer sırları da dahil olmak üzere çok kritik bilgilerinin yabancı casusların eline geçebileceği, kritik görevlerdeki kamu çalışanlarının yine yabancı casusların veya kötü niyetli organizasyonların hedefi olabileceğini vurgulayarak, Apple olarak iPhone’lara arka kapı açmaya yönelik bir arka kapı açma girişiminde bulunmayacaklarının altını çizmişti. Öte yandan Apple’ı haklı bulan bir diğer isim de ünlü güvenlik uzmanı John McAfee oldu. McAfee yayınladığı blog yazısında, Apple’ın iPhone’lara arka kapı açmasının büyük bir tehlike yaratacağını, bunun yerine telefondaki şifreyi kendisinin “ücretsiz” olarak kıracağını vurguladı.  

VMware’dan vRealize Suite 7

0
vrealize VMware, VMware vRealize Operations ve  VMware vRealize Log Insight ile birlikte VMware vRealize Automation 7 ve Bulut için VMware vRealize Business 7 ve VMware vRealize Suite 7 ile bulut yönetim platformuna yönelik gelişmeleri duyuruyor. Suit, yeni ürün güncellemeleriyle birlikte, paket içeriği ve fiyatlandırmasıyla, VMware’in belirlediği, müşterilerinin buluta olan yolculukları çerçevesinde en yaygın kullanım gerekliliklerini adresleyecek. Dijitalleşme, her endüstriyi geleneksel iş ve operasyon modellerinde büyük değişiklikler yaparak kesintiye uğratıyor. Organizasyonlar, bu duruma inovasyonlar yaparak ve yeni online ve bağlı müşterilerinin büyük veriyle güçlendirilmiş deneyimleriyle, bulut bilişim ve mobiliteyle karşılık veriyor. Bu şirketler, yeni fırsatlar ile gelir akışlarının teknolojinin etkin kullanımı ve işe modern bir yaklaşımla gerçekleştirilebileceğinin farkına vardılar. Management Suites Business Unit (Yönetim Suit İş Birimi), VMware Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Ajay Singh, “VMware, kurumsal kullanıma hazır hibrit bulut yönetim platformu, müşterilerimize dijital iş bağlamında önemli bir rekabet avantajı kazandırmaya odaklanıyor.” “VMware vRealize Suite 7, birinci gün hizmet sağlanması ve ikinci gün uygulama ve altyapı operasyonlarının  sağlanması gibi sıkı gerekliliklerini özel ve genel bulut ortamlarında karşılayacak bir şekilde tasarlandı.”   Altyapı Modernizasyonu ve Geliştirme Operasyon Girişimleri ile Akıllı Operasyonları Adreslemek VMware vRealize Suiti, müşterilere ölçek mimarisinde-bilgi işlem, depolama, ağ ve uygulama hizmetleri genelinde, hibrit bulut ortamlarına hazırlık yapma ve yönetme yetkinliklerini sağlar. Platformun, yazılım tanımlı veri merkezi için geliştirilen kapsamlı yönetim yetkinlikleri, binlerce müşteri etkileşimleri sonucunda müşterilerin ortak kullanım senaryolarının adreslemesini amaçlar:
  • Akıllı Operasyon Yönetimi: IT ekiplerine, IT servislerinin hizmet performansı ile kullanılabilirliğini, sağlıklı, performans ve kapasiteye uygun bir şekilde, heterojen ve hibrit bulut ortamlarında proaktif olarak yönetebilme olanağı sağlar.
  • Hizmet Olarak Altyapı (IaaS) IT otomasyonu: IT ekiplerine, IT ve iş kullanıcılarının kaynaklara self-servis erişimlerini sağlayarak IT’nin gerekli taleplere daha kısa süreler içerisinde cevap verebilmesini ve bunların dağıtımları ile devam eden IT yönetim altyapısının otomasyonunu etkinleştirir.
  • Geliştirme ve IT Operasyonları (DevOps) Hazır IT: IT ekiplerine, geliştirme tarafında görev alanlar için bir uygulama küme bütününü dağıtabilecek bir bulut yapısını etkinleştirme; geliştiricilerin tercihleri çerçevesinde API(Uygulama Programlama Ara yüzü) ve GUI(Grafiksel Kullanıcı Ara yüzüne) kaynaklara erişim desteğini sağlamak ve hibrit bulut genelinde kaynak sağlanmasını etkinleştirmek. IT, bunlardan başka, sağladığı çözüm ölçeğini daha da genişleterek ve VMware vRealize Code Stream™ dağıtımıyla sürekli adresleyerek uygulama sunumunu daha hızlandırır.
  VMware vRealize Suiti: Hibrit Bulut Amacıyla İnşa Edildi Suit, VMware’in bulut otomasyonu, operasyonları ve iş yönetim çözümlerini entegre bir platform halinde bir araya getirerek IT’nin tümleşik hizmetlerini iş hızıyla orantılı dağıtır ve fakat IT’nin kontrol gereklilikleri ile maliyet etkinliğini korur. VMware vRealize Suite 7, halen mevcut ve yeni ürün açıklamaları:
  • (Yeni) VMware vRealize Operations 6.2 – VMware vRealize Operations 6.2’nin, üzerine kurulduğu ve ilk olarak 2015 yılının 3’ncü çeyreğinde tanıtılan akıllı iş yükü sıralama kapasitesi, müşterilere geliştirilmiş uygulama ve altyapı performansı kazandırırken aynı anda zaman tasarrufu sağlıyor. VMware vRealize Operations 6.2, VMware vSphere® Distributed Resource Scheduler™ (DRS) ile sıkı entegrasyon özelliklerini de kapsayan yeni akıllı iş yükü sıralama yetkinliklerini tanıtacak. Bkz. https://www.vmware.com/products/vrealize-operations/
  • (Yeni) VMware vRealize Log Insight 3.3 – VMware vRealize Log Insight 3.3, bir dizi operasyonel iyileştirmeler ve arka uç sunacak. Bu sürüm, mevcut süreçlere kolay entegrasyon yapılabilmesini ve üçüncü parti uygulamalara http geri çağrı desteğini Simple Query API’yı sunuyor. Bkz.https://www.vmware.com/products/vrealize-log-insight/
  • VMware vRealize Automation 7 – VMware vRealize Automation 7 (Otomasyon), uygulama merkezli ağ ve bulut genelinde güvenlik ile tasarım planını basitleştirecek ve çok katmanlı uygulamaların dağıtımını hızlandıracak tümleşik hizmetler sunuyor.
  • VMware vRealize Business for Cloud 7 – VMware vRealize Business for Cloud 7 (Bulut için), (önceki vRealize Business Standard Edition) işletmedeki ya da genel buluttaki IT hizmetlerinin kalite şeffaflığını ve maliyetler üzerindeki kontrolü artırıyor. Bkz. https://www.vmware.com/products/vrealize-business/

Autodesk, 3D baskı ortopedik implantlarda sınırları zorluyor

0
within medical Within Medical, biyomedikal mühendislerin implantları canlı kemiğe (osseointegrasyon) rahatça bağlanabilmelerini sağlayan gözenekli mikro-kafesler ile üretebilmelerini sağlıyor, iyileşmenin kolaylaşması için çevreleyici dokunun etrafında damarların geliştirilmesini teşvik ediyor. Üretimin geleceğinde çok önemli bir yere sahip olan “Generative Design” (Üretimsel Tasarım); tasarımın kalite, verimlilik ve performansını artıran, bulutun sınırsız bilgi işlem gücü sayesinde özel hedeflere yönelik çok büyük tasarım setlerinin yaratıldığı bir süreç. Autodesk Within ile tasarlanan bileşenler, geleneksel tasarımlara göre daha hafif olmaları ile dikkat çekiyorlar. İhtiyaca göre sertlik veya esneklik verilebilen bu bileşenler hatasız 3B baskı için rafine ediliyorlar. Within Medical sayesinde kafatası biçim bozukluklarının veya özürlerinin cerrahi onarımı, kalça eklemi değiştirme, bel omurlarının değişimi ve yüz rekonstrüksiyonu gibi tıbbi uygulamalar gerçekleştirilebiliyor. Within Medical ile tasarlanan implantlar günümüzde dünyada 600’ü aşkın hasta tarafından kullanılıyor. Kemik iç büyümesinin birçok ortopedi ameliyatı için kritik öneme sahip olduğuna dikkat çeken Autodesk Tasarım Araştırmaları Kıdemli Direktörü Mark Davis, Within Medical’in bu yüzden gözenekli implantların kemik ile daha iyi bütünleşebilmeleri için çeşitli gözenek büyüklük yapılandırmaları ve kaba kafes yüzeyleri kullandığını söylüyor. Davis, Within Medical tasarımlarının direkt metal sinterleme ve elektron huzme eritmesi gibi hatasız üretime izin veren özel 3B baskı süreçleri için optimizasyonunun sağlandığına dikkat çekiyor.

FBI bastırıyor, Apple arka kapı açmıyor

0
tim cook Aralık ayında ABD, San Bernardino’da 14 kişinin ölümü, 22 kişinin yaralanması ile sonuçlanan terörist saldırının ardından ele geçirilen şüphelinin iPhone telefonu ABD’nin gündemine oturdu. FBI, telefonda şüphelinin suçunu kanıtlayacak bilgiler olduğunu öne sürerken, telefon şifreli olduğu için FBI içindeki verilere ulaşamıyor. Öte yandan, saldırgan eylemi IŞID adına gerçekleştirdiğini itiraf etmiş bile olsa, telefonun mülkiyeti saldırganın çalıştığı şirkete ait olduğu için, mahkemede yaşanan tartışmalar, telefonun şifresinin kırılması emrinin çıkmasını geciktirdi. Yine de bugün gün içinde, mahkeme Apple’a, şifrenin kırılması için FBI’a yardım etmesi “emrini” gönderdi. Ancak Apple’ın CEO’su Tim Cook basının karşısına geçerek bu mahkeme emri hakkında çok önemi bir açıklama yaptı. Tim Cook, devletin kendilerinden “sahip olmadıkları ve yaratmak da istemedikleri” bir yöntem kullanmalarını istediğini vurguladı. Tim Cook’a göre Apple, iOS işletim sistemi içinde herhangi bir kişinin telefonuna gizlice ulaşmayı sağlayacak bir arka kapı bulunmuyor. FBI ise, bu arka kapıyı yaratmaları için Apple’a baskıda bulunuyor. Ancak Tim Cook bugün açıklamasında, iOS içine böyle bir aka kapı yaratmalarının çok tehlikeli olduğunu ve bunu yapmak istemediklerinin altını çizdi. Apple iOS 8’den beri, kilitlenmiş iPhone’lara her türlü erişimi kaldırmış bulunuyor. ABD’deki Prism skandalından en fazla etkilenen şirketlerden biri olan Apple, bir daha devletin gizlice Apple müşterilerine ulaşmayacağını garantilemek için iOS 8’de güvenlik önlemlerini, kendisinin bile kıramayacağı şekilde dizayn etmişti. Dolayısıyla, bir kullanıcı iPhone’nunu şifreleyerek kilitlediğinde artık içindeki verilere erişmek imkansız oluyor.  

360 TB veri depolayabilen cam disk

0
optic disc Günümüzde dosyalarımızı depolamak için DVD ve HDD gibi çözümler kullanıyoruz. Ancak haberimize konu olan “cam disk” bizim bildiğimiz depolama birimlerine göre çok farklı özellikler taşıyor. Çünkü 360 TB‘lık dosya depolayabilen bu disk, tam 13.8 milyar yıl dayanabiliyor. Bir başka deyişle madeni para büyüklüğündeki bu diske tatil fotoğraflarınızı attığınızda ölene kada fotoğraflarınıza bir şey olmayacağı konusunda içiniz rahat olabilir.

13 Milyar Yıl Dayanıyor

Southampton Üniversitesi‘ndeki araştırmacıların geliştirdiği bu disk, lazer yazdırma tekniği ile oluşturuldu. 5 katmanlı oluşturulan dijital data, 360TB depolama kapasitesi sunmasının yanı sıra 1,000°C dereceye kadar ısıya dayanıklı ve oda sıcaklığında tutulduğunda toplamda 13.8 milyar yıl dayanabiliyor. Sonsuz veri arşivciliği için yepyeni bir çağ başladığını söyleyen araştırmacılar bu buluşun müzeler, ulusal arşivler ve kütüphaneler için önemli olacağının altını çiziyor.   Kaynak: ShiftDelete.Net

Çipli kimlik kartları geliyor

0
cipli kart Gelecek ay pilot il Kırıkkale’de dağıtılmaya başlanacak olan çipli kimliklerin yıl sonuna kadar tüm illere yaygınlaştırılması ve üç sene içerisinde tüm vatandaşlara dağıtılması bekleniyor. Çipli kimliklerin arka plan görsellerinde, ülke tarihinin ulusal ve tarihi değerlerine de göz ardı edilmedi. Selçuklu ve Osmanlı’dan izler taşıyan kimliklerde Cumhuriyetin modern çizgilerine de yer verildi. Türkiye’nin dünyadaki temsil rengi olan turkuazın ağır bastığı kimlikler, kadın erkek ayrımı olmaksızın tek renk ve tasarımda olacak; ayrıca vize istenmeyen ülkelerde pasaport yerine de kullanılabilecek. Yüksek güvenlik Özellikleri; Çipli kimlikler, yalnızca kimlik kartına özel tasarım ve üretimle, şifreli grafik tasarımlar, DNA’ya sahip mürekkepler, mikro ve nano yazılar gibi onlarca güvenlik özelliği taşıyor. Vatandaştan alınan biyometrik veriler karta yazılmak üzere TÜBİTAK’ın geliştirdiği Kartlı Yönetim Sistemi Yazılımı’na gönderilecek ve tüm bilgiler gizli kalacak.

Ukrayna’ya yeni bir saldırı: Black Energy

0
blackenergy BlackEnergy, oldukça dinamik bir tehdit oyuncusu ve Ukrayna’daki en son saldırılar, siber casusluk faaliyetlerinin yanı sıra gündemlerinde yok edici faaliyetlerin de olduğuna işaret ediyor. Önceleri bir DDoS zararlı yazılım kullanıcısı olan BlackEnergy, kullandığı araçları çok daha geniş bir hale getirdi. Pek çok kez ortaya çıkarılmış olmasına rağmen, BlackEnergy faaliyetlerine devam ediyor ve ciddi bir tehlike oluşturuyor. 2015 yılının ortasından beri, BlackEnergy APT (gelişmiş tehdit) grubu, hedef alınan bir ağdaki bilgisayarlara virüs bulaştırmak için zararlı Excel belgeleri taşıyarak kimlik avcılığı e-postalarını kullanmaya aktif olarak devam ediyordu. Ancak bu yılın Ocak ayında, Kaspersky Lab araştırmacıları, bir BlackEnergy Truva Atıyla sisteme virüs bulaştıran yeni bir zararlı belge keşfetti. Önceki saldırılarda kullanılan Excel belgelerinin aksine, bu bir Microsoft Word belgesiydi. Belgenin açılmasından sonra, kullanıcıya içeriğin görüntülenebilmesi için makroların etkinleştirilmesini tavsiye eden bir iletişim kutusu sunuluyor. Makroların etkinleştirilmesi, BlackEnergy zararlı yazılımının bulaşmasını tetikliyor. Bir kurbanın bilgisayarında etkinleştirildikten sonra, bu zararlı yazılım, virüs bulaştırılan makinenin temel bilgilerini komut ve kontrol (C&C) sunucusuna gönderiyor. Bu zararlı program tarafından gönderilen C&C bağlantısı içerisindeki alanlardan biri, kurbanın kimliğine işaret ettiği görülen bir dize içeriyor. Kaspersky Lab araştırmacıları tarafından analiz edilen belge, “301018stb” kimlik tanımlayıcısını içeriyordu ve burada “stb”, Ukraynalı TV istasyonu “STB”ye işaret ediyordu. Bu TV istasyonu, Ekim 2015 tarihinde BlackEnergy Wiper saldırılarının kurbanlarından biri olmuştu. Virüsün bulaştırılmasından sonra, ek zararlı modüller de yüklenebiliyor. Kullanılan Truva Atı’nın sürümüne bağlı olarak, bu ek yüklemenin işlevleri, siber casusluktan veri hırsızlığına kadar değişebiliyor. Kaspersky Lab Global Araştırma ve Analiz Ekibi Yöneticisi Costin Raiu, “Geçmişte BlackEnergy grubunun Ukrayna’da Excel ve PowerPoint belgelerini kullanarak işletmeleri hedef aldığını gördük. Word belgelerinin de kullanılabileceği bekleniyordu, yani bu durum bizim şüphelerimizi doğruluyor. Genel olarak, APT saldırılarında makroların bulunduğu Word belgelerinin kullanımının daha popüler hale geldiğini görüyoruz. Örneğin, yakın zamanda Turla APT grubunun benzeri bir saldırı gerçekleştirmek için makroların bulunduğu belgeleri kullandığını gözlemledik. Bu da bize bu saldırıların pek çoğunun başarılı olduğunu ve bu nedenle popülerliklerinin arttığını düşündürüyor,” şeklinde konuştu. BlackEnergy APT grubu; 2014 yılında dünyanın dört bir yanında ICS ve enerji sektöründe bulunan kurbanlara karşı SCADA bağlantılı eklentileri devreye sokmaya başladıkları zaman Kaspersky Lab’ın dikkatini çekmişti. Bu da bu grubun Ukrayna’da ICS, enerji, hükümet ve medya sektörlerini hedef aldığını gösteriyor.

Türkiye’de hizmete başlayan Strato ile sohbet ettik

3
Strato, Türkiye’de hizmet verebilmek için hizmet altyapısını Türkçe’ye genişletti ve müşteri hizmetlerine de Türkçe desteği ekledi. Türkiye’de faaliyete başlayan dünyanın önemli hosting sağlayacılarından Strato’nun CEO’su Christian Böing’e, Türkiye’deki planlarına dair sorular yönelttik. Christian Böing’le röportajımızı aşağıda izleyebilirsiniz. https://www.youtube.com/watch?v=waOe5JKY274  

2016’nın dijital suç trendleri ne olacak

0
siberatak Rapor, ESET’in farklı ülkelerdeki 9 araştırma laboratuarı tarafından toplanan bilgilere dayanılarak hazırlandı. Derinlikli analizler içeren 71 sayfalık raporun tamamı internetten indirilebilir durumda. Ancak rapordaki ana başlıklar ve bu yıl siber suç ile ilgili karşılaşabileceğimiz önemli konular şöyle sıralanıyor:
  • Nesnelerin interneti gelişecek: İnternet sayesinde birbiriyle bağlantılı cihaz ve uygulamaların artması, iş operasyonlarının devamlılığına geniş ölçüde kolaylaştırıcı etki yapacak. Ancak bunlar olurken, güvenlik konusu ve kaygısı firmaların başlıca gündem konularından biri olacak.
  • Fidye yazılımları artacak: Şifre-fidye yazılımları, siber suçluların ana akım işlerinden biri haline geldi. Tüm dünyayı etkisi altına alan Cryptolocker tarzı fidye yazılımları, yeni versiyon ve çeşitleriyle hem kurumsal hem de bireysel kullanıcılar için artarak tehdit olmayı sürdürecek.
  • Hedefli saldırılar gündemden düşmeyecek: Belirlenmiş sistem ya da kişileri hedef alan siber casusluk uygulamaları ve APT’ler (Advanced Persistent Threats – Gelişmiş Kalıcı Tehditler) gündemden düşmeyecek. Ukrayna’daki enerji, medya ve kamu kuruluşlarını hedef alan Blackenergy, Buhtrap, Windigo gibi siber saldırılar buna örnek gösterilebilir. ‘APT’ler geleceğin silahları olabilir mi?’ tartışması devam edecek.
  • Yeni suç yazılımları ortaya çıkacak: Botnetler, küresel suç etkinlikleri ya da kişisel bilgileri ele geçirmeye yönelik yeni kötü amaçlı yazılım aileleri ve teknikleriyle karşılaşacağız. ESET uzmanları ve Avrupa Polisi Europol’a göre bunlarla mücadele etmenin yolu uluslararası işbirliğinden geçiyor.
  • Büyük veri ihlalleri beklenebilir: Buna yeni bir tanım getiren ESET Kıdemli Güvenlik Uzmanı Stephen Cobb, şirketlerin saygınlığını etkileyecek şekilde gizli bilgilerinin ortaya dökülmesini, Haxposure yani hack ve exposure (ifşa etme) kelimelerinin birleşimiyle anlatıyor. Büyük veri ihlalleri ve bu ihlallerin müşteri konumundaki masum kullanıcıları nasıl etkileyeceği, yıl boyunca gündeme gelecektir.
  • Mobil saldırılar artarak sürecek: Siber suç yazılımı hazırlayanların önemli bir bölümünün mobile yöneldiği düşünülüyor. Bilgisayarlara yönelik geleneksel saldırıların tamamı mobile uyarlanmaya başladı, ayrıca yeni saldırı türleri de yaratılıyor. İnternet bağlantılı olmasına karşın akıllı telefonların bilgisayar gibi algılanmaması ve bu nedenle korunma önlemi alınmaması, saldırıları ve etkisini arttırıyor.
  • Windows 10: Microsoft, yeni işletim sisteminde güvenlik konusuna güçlü yatırım yaptı. Ancak her halükarda yeni sistem ile birlikte güvenlik, gizlilik ve şeffaflık konuları tartışılacaktır.
  • Kritik altyapıların korunması çok konuşulacak: Endüstriyel tesisler, enerji sistemleri, sağlık sistemi altyapısı, kamu verileri her ülkede kritik ve korunması gereken konular olarak öne çıkmakla birlikte, siber saldırıların da sık sık gündem konusu haline geliyor. Endüstriyel kontrol sistemlerini hedef alan Struxnet ve Duqu saldırılarını hatırlayalım. Yeni saldırılar ve oluşan krizlerin nasıl engelleneceği küresel düzeyde sık sık gündem konusu olmaya devam edecek.
  • Kanunlar ve yönetmelikler tartışılacak: Gelişen bilişim sistemleri ışğında hükümetler, şirketler ve vatandaşlar arasındaki ilişki ve konumları belirleyecek kanun ve yönetmelikler global ve yerel düzeyde gündem konusu olacak.
  • Siber Zorbalık ve çocuklara yönelik tehditleri konuşacağız: İnternet ve sosyal medya kullanım yaşının düşmesi ile birlikte çocuk ve gençlerin uygunsuz içeriklere karşı korunması ve cyberbullying olarak tanımlanan siber zorbalıkla mücadele, tüm ülkelerde öncelikli tartışma maddesi olacak.

Hackerlar hastaneyi rehin aldı!

0
Hollywood filmlerinde hepimizin gördüğü ve hayranlıkla izlediği büyükhack olaylarına bir yenisi daha eklendi. Fakat bu seferki tamamen gerçek! Los Angeles‘ta bulunan Hollywood Presbyterian Medical Center isimli hastanenin yaklaşık 1 haftadır bütün ağ erişimi bozuk durumdaydı. Hastanedeki hastaların başka bir hastaneye taşınmasının ardından ağın çökme nedeni de ortaya çıktı. Hastane ağının taraflarınca çökertildiğini ve bütün hastane verilenin şifrelendiğini açıklayan bir hacker grubu, şifrelemeyi çözmek için fidye talep etti. İstedikleri fidye ise yaklaşık 12 Milyon Türk Lirası‘na denk geliyor! Hastane çalışanları tarafından sistemlerin bazısına erişim sağlanmış olsa da şu anlık sadece faks makineleri ve telefon hatları çalışıyor. Hastane yetkilileri tarafından resmi bir açıklama gelmese de içerden sızan bilgilere göre, yetkililerin de olayın nasıl olduğunu, virüsün nereden bulaştığını, kim tarafından yapıldığını bilmediği belirtiliyor. Şimdilik sadece acil işlemler için hizmet verebilen hastane hiçbir online sisteme erişemiyor. Durumu kritik olmayan hastaların işlemleri ise eski usul olan kağıtlara yazılarak tamamlanıyor. Olay sadece hastanedeki görevli çalışanların araştırmasıyla bitecek gibi gözükmüyor. Los Angeles Polis Departmanı ve FBI konuyla ilgili olarak ortak bir çalışma yürüttüklerini, hackerların kimliklerinin en kısa sürede tespit edileceğini açıkladılar.   Kaynak: ShiftDelete.Net

Deutsche Telekom marka değerinde lüks otomobilleri solladı

0
Dünyanın en değerli markalarının belirlendiği Brand Finance 500 2016 listesinde Deutsche Telekom, 33.19 milyar ABD Doları ile tarihinin en yüksek marka değerine ulaşarak 19’uncu oldu. Listede Alman otomotiv devleri Mercedes ile Volkswagen’i geride bırakan Deutsche Telekom, geçen yıla göre değerini yüzde 7 artırarak, BMW’nin ardından ikinci en değerli Alman markası olmayı da başardı. Bu şirketleri üçüncü sırada Mercedes-Benz izledi. Brand Finance uzmanlarına göre; Almanya gibi güçlü bir motor mirası olan bir ülkede, bir telekomünikasyon markasının otomotiv üreticileriyle rekabet ediyor olması da telekomünikasyon sektörünün giderek daha önemli hale geldiğinin ve küresel trendlerle etkileşim halinde olduğunun bir başka kanıtı. Nitekim Deutsche Telekom, marka değeriyle sadece Alman otomotiv devlerini sollamakla kalmadı, Mitsubishi, Hyundai, Ford, Honda, Nissan, Audi, Chevrolet, Land Rover, Renault, Fiat, Lexus, Kia, Mazda, Porsche, Ferrari, Mini gibi markaları da geride bıraktı. AVRUPA’NIN EN DEĞERLİ TELEKOMİNİKASYON ŞİRKETİ Deutsche Telekom’u takip eden şirketler arasında sadece otomotiv devleri bulunmuyor. 33.19 milyar dolarlık marka değeriyle bir kez daha Avrupa’nın en değerli telekomünikasyon şirketi olmayı başaran Alman Deutsche Telekom’u, Vodafone ile Orange da geriden takip ediyor. Deutsche Telekom’un Marka Müdürü Hans-Christian Schwingen’e göre bu sonuç, şirketin “marka stratejisinin doğru yolda olduğu ve şirket başarısına katkıda bulunmaya devam ettiği” gerçeğini bir kez daha ortaya koyuyor. Nitekim İngiliz danışmanlık şirketine göre, Deutsche Telekom’un sıralamada üste oturmasının en önemli sebebi de grubun Avrupa telekomünikasyon sektörlerindeki başarılı marka değişim stratejisi oldu. Uzmanlara göre, ağ kalitesi, yenilik ve müşteri hizmetleri gibi konularda da uzun vadeli yatırımlarda bulunmasının Deutsche Telekom’un değerini artırmasına önemli etkisi oldu. Araştırmanın sonuçlarını yorumlayan Deutsche Telekom’un kurumsal müşterilere çözümler sunan şirketi T-Systems’ın Türkiye Genel Müdürü Sinan Kılıçoğlu da, elde edilen başarının önemli olduğuna değiniyor. Bir telekom ve teknoloji şirketi olarak bu listede öne çıkmanın, aynı zamanda pazar dinamiklerindeki değişimi de okumak için bir fırsat olduğuna değinen Kılıçoğlu; “Ülkemizde de benzer bir dönüşümün yaşandığını söylemek mümkün. En beğenilen ve çalışılmak istenen şirketler listesinde üst sıralarda artık teknoloji şirketlerine daha sık rastlıyoruz. Bu sektörden olmayan şirketlerin de, teknolojideki hızı yakalayamadıkları durumda, rekabette ve marka değerinde sınıfta kaldıklarını artık rahatlıkla söyleyebiliriz” diye ekliyor.   BRNAD FİNANCE 500’DE EN DEĞERLİ İLK 25 Apple 145.918 milyar dolar Google 94.184 milyar dolar Samsung 83.185 milyar dolar Amazon.com 69.642 milyar dolar Microsoft 67.258 milyar dolar Verizone 63.116 milyar dolar AT&T 59.904 milyar dolar Walmart 53.657 milyar dolar China Mobile 49.810 milyar dolar Wells Fargo 44.170 milyar dolar Toyota 43.064 milyar dolar McDonald’s 42.937 milyar dolar General Electric 37.216 milyar dolar ICBC 36.334 milyar dolar China Construction Bank 35.394 milyar dolar BMW 34.968 milyar dolar Coca-Cola 34.180 milyar dolar Facebook 34.002 milyar dolar T Systems (Deutsche Telekom) 33.194 milyar dolar Agriculturel Bank of China 32.264 milyar dolar Mercedes-Benz 32.049 milyar dolar IBM 31.786 milyar dolar NTT 31.678 milyar dolar Walt Disney 31.674 milyar dolar Shell 31.665 milyar dolar